İslam’a muhalefeten tebliğini yapma noktasına kadar
(last modified Thu, 28 Sep 2017 14:43:44 GMT )
Eylül 28, 2017 17:43 Europe/Istanbul
  • İslam’a muhalefeten tebliğini yapma noktasına kadar

Hollandalı yeni Müslüman Arnod Van Doren şöyle diyor: Müslümanlar barıştalep ve çalışkan insanlardır. Eğer insanlar İslam’ı daha çok inceleseydi, bir çok güzelliğini keşfedebilirdi.

İslam dini, dünyada diğer dinlere nazaran en çok yeni izleyen toplayan bir din olarak her geçen gün daha da büyüyor. Merkezi Amerika’da bulunan Pew araştırma merkezi dünya Müslüman nüfusunu 2015 yılında toplam nüfusun %24 kadarı olarak tahmin etti.

İslam dinini tanımayan insanlar genellikle bu semavi dinin yüce, mantıklı ve insanı insan yapan öğretilerini öğrendikten sonra bu dini dünyevi ve uhrevi saadetleri için en mükemmel din olarak görüyor ve sonuçta İslam’ı seçiyor. Ancak bu arada bazı insanlar önceden İslam’a karşı önyargılıdır ve hatta bu semavi dine karşı faaliyet yürütmüştür, fakat sonunda İslam’ın hakkaniyeti ve mantıklı öğretilerine karşı boyun eğmiştir. Bu tür insanlara tarih boyunca bol bol rastlamak mümkün. Nitekim son yıllarda da bu insanlara rastlayabilirsiniz. Bu insanlardan biri Hollandalı İslam karşıtı politikacılarından Arnod Van Doren’dir. Arnod Van Doren sonunda İslam dinini benimsedi ve Müslüman oldu.

 

Hatırlanacağı üzere 2008 yılında Hollanda’da İslam dini ve Müslümanları karalamayı amaçlayan Fitne adlı bir film yapıldı. Gerçi bu film kısa ve 15 dakikalık bir eserdi, ama içinde Müslümanlara ve mukaddesatına ve İslam dinine karşı bir çok iftirayı ve suçlamayı içeriyordu. Bu filmde İslam dini şiddet yanlısı ve tüm Müslümanlar da terörist olarak tanıtılıyordu.

Fitne adlı fitneci filmde baştan başa gerçekler tahrif edilerek Avrupa kıtasında İslam karşıtlığı körükleniyor.

Aslında bu filmde yer alan İslam karşıtı konular eserin yapımcısı ve Hollanda’nın özgürlük partisi lideri Geert Wilders ve Arnod Van Doren gibi partideki arkadaşlarının bağnaz düşünceleri ve inançlarının ürünüydü.

Ancak fitne adlı bu eser Müslümanların öfke ve itirazını tetikledi ve hatta bir çok gayri müslim şahsiyet bu filmin gerçekçi olmadığını ve tefrika çıkarmayı amaçladığını itiraf etti.

Gerçi bu filmden sonra yapımcısı Wilders hala İslam karşıtı faaliyetlerine devam etti, fakat yardımcısı Arnod Van Doren’i başka bir kader bekliyordu.

 

 

Arnod Van Doren İslam karşıtı faaliyetleri sırasında yavaş yavaş bu din ile tanışıyor ve Kur'an'ı Kerim’i okumaya başlıyor. Hollanda’nın önemli kentlerinden biri olan Lahey kent konseyi üyesi olan Arnod, konseyin Müslüman üyelerinden biri ile tanışıp onunla arkadaş oluyor. İki arkadaşın İslam üzerinde tartışmaları Arnod’un İslam hakikatleri ile Batı medyasında yürütülen tüm propagandalardan uzak bir şekilde tanışmasına vesile oluyor. O sıralarda İslam karşıtlığı ile bilinen özgürlük partisinden ayrılan Arnod ayrıca İslam hakkında bir dizi kitap ve kaynak okuyarak bu semavi din ile daha fazla tanışıyor ve sonunda bir yıl araştırmanın ardından Müslüman oluyor.

 

Arnod’un Müslüman olduğu haberi hem Hollandalı İslam karşıtlarını ve hem Müslümanları şoke ediyor. İslam karşıtı çevreler, eski bir arkadaşları savaştığı bir dini benimsediği için şiddetle öfkeleniyor ve Arnod Van Doren’e karşı karalama kampanyalarını başlatıyor. Öte yandan Arnod’u İslam dini ve Müslümanlara karşı hakaret dolu olan Fitne filmi ile tanıyan Müslümanlar da eski bir İslam karşıtının bu semavi dini seçerek Müslüman olmasından hem mutlu oluyor ve hem şaşkınlık yaşıyor. Gerçekte bu olay bir kez daha kim İslam dini ve tealimini doğru biçimde araştıracak olursa onu akıl, fıtrat ve mantıkla uyumlu gördüğünü ve karşısında teslim olduğunu ortaya koyuyor.

 

Arnod Van Doren şöyle anlatıyor:

Ben Müslüman olmadan önce İslam hakikatini bilmezdim ve bu dini Hollanda toplumu için büyük bir tehdit olarak görüyordum.

Ancak Arnod İslam dini ile tanıştıktan sonra bu semavi din hakkındaki tüm sorularına cevap buluyor ve hakiki tanımın İslam dininde yattığını anlıyor.

Arnod, Fitne adlı İslam ve Müslümanlara haraket içeren filmin yapımında ortaklık etmesini de bu semavi dini tanımamaya bağlıyor, fakat aynı zamanda bu durumun İslam dini ve Müslümanlara haraket etmeyi haklı gösteremeyeceğini vurguluyor.

 

İslam dini mantık ve istidlal dinidir ve bu semavi dinin izleyenleri hür ve sağlıklı ortamlarda inançlarını sunmaya ve savunmaya hazırdır. Nitekim bu dayanaktan hareketle bir zamanlar İslam aleyhinde karalama kampanyası yürütmeyi görev bilen Arnod Van Doren şimdi bundan böyle tüm çabalarını İslam hakikatini dünya halkına ve özellikle Hollanda milletine tanıtma üzerinde odaklamak istediğini belirtiyor ve şöyle diyor: Şimdi bu yönde bir sorumluluk duygusu taşıyorum ve halkı ve özellikle gençleri İslam dinine davet etmek ve onları bu semavi din ile tanıştırmak istiyorum.

Arnod ilginç bir tabirde de şöyle diyor: eğer Avrupa insanı İslam’ın ne denli güzel ve makul olduğunu anlayacak olursa mutlaka bu dine yönelecektir.

 

Bilindiği üzere bir süredir başta IŞİD olmak üzere tekfirci terör örgütlerinin ister İslam dünyasında olsun ister Batı dünyasında düzenledikleri terör saldırıları yüzünden İslam karşıtlığı ve İslamofobia gittikçe tırmanıyor. Bu arada radikal Batılı devletler, siyasi partiler ve medya organları da bu saldırıları bahane ederek tüm Müslümanları şiddet yanlısı ve terörist olarak tanıtmaya çalışıyor. Oysa Müslümanlar bizzat tekfirci terörün en büyük kurbanı olmuştur.

Arnod Van Doren bu konuda şöyle diyor: siz dünyanın her yerinde ve her inançta bazı radikal unsurları bulabilirsiniz. Maalesef medya ve radyo televizyon kanalları sadece şu yüzde birlik radikal kesimin üzerinde odaklanıyor ve bu zümrenin tesirini abartarak anlatıyor.  Oysa Müslümanlar barıştalep ve çalışkan insanlardır. Eğer insanlar İslam’ı daha çok inceleseydi, bir çok güzelliğini keşfedebilirdi.

 

Bir zamanlar kendisi İslam karşıtı olan ama şimdi yeni yeni Müslüman olan Arnod Van Doren gibi insanların Batı dünyasında İslam karşıtlığı ve genelde din karşıtlığı ile ilgili görüşü çok önemlidir. Arnod Van Doren şöyle diyor: Batı dünyasının nüfuz sahibi şahsiyetleri ve politikacıları dinin hiç bir şeklini istemiyor. Yani her ne kadar insanların inancı az olursa onlar daha çok para, ekonomi, maddi refah gibi şeylere önem verir. Batı dünyasında sanayileşmiş ülkeler halktan kendi güçlü yönlerinin üzerinde odaklanmak yerine daha fazla harcamaları ve daha fazla tüketmelerini istiyor. Onlar için para hacamak ve tüketmek mutluluk getirirmiş, ancak dine inanan insanlar güçlü insanlardır ve bu tür maddi şeylere bağımlılıkları daha azdır. Aslında halkın daha bağımsız hareket etmesi ve bağımsız düşünceleri olması nüfuz gücü fazla olanların ve politikacıların yararına değildir. Bu benim Allah’a iman etmekle etmemek arasında kalan insanlara söyleyebileceğim şeydir.

Arnod Avrupa katısında İslam karşıtlığının tüm sebepleri Batılı devletlerin ve medya organlarının bu semavi dini karalama çabalarından kaynaklandığını kaydediyor.

 

 

Batı dünyasında yürütülen İslam karşıtı propagandalara rağmen Arnod Van Doren Batılı insanlara hitaben şöyle diyor:

Eğer bağnazlıklarınızı ayaklar altına alır ve onları bir kenara itecek olursanız, İslam dini hakikaten güzel ve çok has bir din olduğunu ve özgür tarihi ve büyük kriterleri bulunduğunu anlayacaksınız. İslam dini bize hem refah ve hem zor günlerimizde birbirimize destek olmayı öğretiyor. İslam dini insana iç huzur ve akıl sunuyor ve sizin Ruhani yaşamınızı derinleştiriyor. Bence yaşam, maddiyat ve paradan çok daha fazla değerlidir. İslam dini ile siz daha güçlü ve daha iyi biri olursunuz.

 

 

Arnod Van Doren Müslüman olduktan sonra bir de Hac ziyaretine müşerref oldu ki bu da dini ve manevi inancının güçlenmesinde büyük etkisi oldu. Gerçekte Hac farizesi her insanda büyük değişim yaratan bir farizedir. Arnod Van Doren Hac farizesinde göz yaşını tutamadığı bir vaziyette şöyle konuştu: ben şimdi mümin Müslümanların arasındayım. Umarım pişmanlık duygusu ile döktüğüm göz yaşlarım günahlarımın tümünü tevbeden sonra silip götürür.

 

 

Arnod Van Doren Hac farizesine müşerref olduğu günleri hayatının en güzel günleri olarak niteliyor, ancak Arnod’un rahmet peygamberi Hz. Muhammed’in -s- nurani türbesinin önünde yer aldığında geçmişte yaptıklarından ne kadar pişman olduğunu tahmin etmek mümkün. Bu peygamber, Arnod ve özgürlük partisinde eski arkadaşları onca hakarette bulundukları ve şimdi attıkları tüm iftiraların tersi ispatlandığı bir peygamberdi.

Hollandalı yeni Müslüman Arnod Van Doren bu konuda şu itirafta bulunuyor: İslam Peygamberi’nin -s- mezarı karşısında durduğumda çok utandım. Umarım Rabbim benim tevbemi kabul eder ve beni bağışlar. Arnod İslam Peygamberi’nin -s- mezarının bulunduğu Medine kentinde daha fazla kalmayı umduğunu belirtti.

 

 

İslam dini son semavi ve en mükemmel din olarak hakkında yürütülen onca karalama kampanyalarına rağmen insanların kalbini fethetmeye devam ediyor ve Batı dünyasında daha fazla haktalep insan bu dine yöneliyor. Nitekim hali hazırda Hollanda’nın 16 milyon nüfusunun 1 milyonu Müslümandır ve İslam dinine yönelik insanların sayısı her geçen gün artmaktadır. Bu insanlardan biri de Arnod Van Doren’in oğlu Aleksandır Van Doren’dir ki babasından bir yıl sonra bu semavi dini benimsedi. Aleksandır medyaya verdiği demecinde bu kararı hakkında şöyle diyor: ben babamın İslam dinini benimsedikten sonra çok barıştalep olduğunu fark ettim. Bu konu bu dinde olumlu bir nokta bulunduğunu öğrenmeme vesile oldu ve sonuçta Müslümanlara karşı algım değişti ve bu yüzden Kur'an'ı Kerim’i okumaya ve incelemeye başladım.