Rosa Parks; direnişi ile ABD’yi sarsan kadın
(last modified Sun, 03 Dec 2017 06:31:01 GMT )
Aralık 03, 2017 08:31 Europe/Istanbul
  • Rosa Parks; direnişi ile ABD’yi sarsan kadın

1 Aralık 1955 tarihinde Amerika’nın güneydoğusunda yer alan Alabama eyaletinin Montgomery kentinde genç bir siyahi kadın otobüse bindi ve Amerika tarihinde bir değişimin başlangıcına imza attı.

Bir kaç durak sonra otobüs duruyor ve bu kez beyaz bir erkek otobüse biniyor. Otobüsün beyazlara özel bölümünde boş yer yoktur. otobüsün şoförü genç siyahi kadından renkli derililere özel bölümde oturduğu yerden kalkmasını ve yerine beyaz adama vermesini istiyor. Aslında beyaz adam bu konuda ısrarcı değildi, fakat şoför ısrar ediyor. Ancak genç siyahi kadın şoförün ısrarına aldırış etmiyor, zira renkli derililere özel bölümdeki yerini kendisinin doğal hakkı olarak biliyor. Ancak kanun otobüste beyazlara özel koltuklar dolu olduğu zaman siyahi yolcuların yerlerinden kalkmaları ve yerlerini beyazlara vermelerini söylüyor. Ancak genç siyahi kadın bu kanuna uymuyor ve bu yüzden polis tarafından gözaltına alınıyor.

Otobüsteki koltuğunu beyaz bir adama vermeyen siyahi bir kadının gözaltına alınması büyük bir tepki uyandırıyor ve böylece ABD’de medeni haklar hareketi başlıyor.

 

 

Amerikalı genç siyahi kadın Rosa Parks’ın Alabama eyaletinde sergilediği direniş daha sonraları özgürlük hareketinin anası ve yine medeni haklar hareketinin kadını adları ile ün yaparken, o dönemde Amerika’nın en ırkçı kanunlarından birini sorguluyor.

Amerika’da 1864 yılında kölelik düzenine son veren iç savaşın ardından Amerika devleti ırkları birbirinden ayırma dönemini başlattı. Amerika’da eşit ama ayrı, ilkesine göre iki ayrı Amerika inşa edildi. Bir Amerika beyazlara ve öbür Amerika de siyahilere aitti. Ülkenin tüm imkanları da bu iki grup arasında paylaşıldı ve her grubun mahallesi, okulu, restoranı, sahillerde plajı ve hatta umumi tuvaletleri bile belirlendi. Kuşkusuz bu paylaşımda en modern ve en şık imkanlar beyazlara verildi ve siyahiler en kalitesiz imkanlara kavuştu.

 

 

Öte yandan ırkları birbirinden ayırma kanunundan sapmanın cezası da çok ağırdı. Bu yüzden okul öğretmen Rosa Parks sırf bu ırkçı ve adaletten uzak kanuna karşı direndiği için hapse atıldı.

Aslında Rosa Parks Amerika’da bu suçtan dolayı hapse atılan ilk siyahi değildi, ancak yine de bayan Parks’ın kişiliğinin özelliği ve Montgomery polisinin bayan Parks’ı gözaltına alırken şiddet uygulaması, açık adaletsizliklerden ve haksız ayrımcılıklardan iyice usanan bu ülkeyi isyan ettirdi.

 

 

Bu olayın ardından Amerika’da başlayan itirazlar kısıtlı düzeydeydi, fakat hızla eyalet geneline ve ardından tüm Amerika’ya yayıldı. Rosa Parks olayına ilk itiraz aynı otobüsteki siyahi yolculardan geldi. Siyahi yolcular bayan Parks’a yapılanları protesto ederek otobüsten indi. Ertesi gün Montgomery kentinde hiç bir siyahi içinde ırkları ayıran otobüslere binmedi. Böylece şehiriçi otobüs hatlarını boykot hareketi şekillendi. Siyahiler her gün onlarca kilometreyi yaya yürümeyi göze alarak ırkçı aşağılanmaya boyun eğmek istemedi. Bu geniş çaplı grev 9 ay sürdü ve Amerika’nın diğer eyaletlerine de yayıldı.

 

 

Daha sonraları ve medeni itirazların sırasında Martin Luther King adında genç bir siyahi papaz coşkulu konuşmalar yaptı ve ardından siyahilerin medeni haklar hareketinin lideri oldu.

Öte yandan renkli derililerin kalkınma derneği gibi renkli derililerin haklarını savunan bazı STK’lar da harekete geçti ve mahkemede Rosa Parks’ı savunarak Montgomery kentinde ırkları ayırma kanununu sorgulamaya başladı. Gerçi eyalet mahkemeleri eşit ama ayrı, ilkesinin devamı yönünde karar verdi, fakat ikinci dünya savaşından sonra oluşan siyasi – kültürel atmosfer ve Amerikalı siyahilerin sosyal bilinçlerinin gelişmesi sayesinde Amerika’da medeni hakları savunan harekete seçkin şahsiyetler katılmaya ve çabalarını sürdürmeye başladı.

 

 

Sonunda ve Rosa Parks dosyasının federal yüksek mahkemeye sevkedilmesinin ardından bu mahkeme tarihi bir karar vererek otobüslerde ırkların ayrılmasına yönelik uygulamanın durdurulmasına karar verdi. Bu karar siyahilerin başlattığı medeni hareketleri için büyük bir zaferdi ve daha sonraları da medeni haklar kanunu ile pekişti.

Şimdi Rosa Parks’ın ırkçı yasaya boyun eğmemesi üzerinden 66 yıl geçiyor. Bu süre içerisinde bir çok ırkçı ve ayrımcı yasa iptal edildi. Örneğin artık Amerika’da restoranların girişinde siyahilerin ve köpeklerin girmesi yasaktır, yazısı göze çarpmıyor. Yine Amerika’da siyahiler umumi alanları beyazlarla birlikte kullanabiliyor ve renkli derili öğrenciler beyaz öğrencilerle aynı okullarda eğitim görebiliyor veya beyazların yaşadığı semtlerde yaşayabiliyor. Bazı siyahiler eğitim veya mali açıdan yüksek konumlara gelmeyi bile başardı ve Amerika’da Dışişleri Bakanı, genel kurmay Başkanı, başsavcı ve hatta Başkan olabildi.

 

 

Aslında ırkları ayırma dönemi gibi zorlu günleri yaşayan ve hatta oy hakkından mahrum bırakılan siyahiler için bu tür başarılara inanmak hemen hemen imkansız gibidir. Ancak buna karşın günümüzde hala Amerika’da ırkçılığın kara izleri yer yer göze çarpıyor ve hala ırkların eşit olduğu söylenemiyor. Amerika’da çeşitli anket kurumlarının bu ülkede ırkçılık ve ayrımcılık hakkında yayımladıkları verilerden başka, Amerikalı siyahilerin güncel yaşamı da bu ülkede ırkların eşitliği noktasından çok uzakta bulunduklarını ortaya koyuyor. Örneğin gerçi Amerika’da eşit ama ayrı ilkesi yürürlükten kaldırılmış bulunuyor, fakat buna rağmen siyahiler mali sıkıntıları yüzünden beyazların yaşadığı lüks ve pahalı semtlerde yaşayamıyor veya beyazların gittiği özel okullara gidemiyor. Yine Amerika’da hala beyaz bir işçi eşit iş şartlarında siyahi bir işçiden daha fazla maaş alıyor.

 

 

Ancak Amerika’da son yıllarda hiç bir olay, beyaz polislerin sebepsiz yere siyahi gençleri hedef alarak katletmeleri kadar ırkçı ve ayrımcılığın acı yüzünü göstermemiştir. Bu tür olaylar renkli derililerin sert tepkisine yol açıyor. Amerika’da çok kez beyaz polis memurları hiç gerek yokken siyahi gençleri hedef alarak öldürmüştür. Aslında Amerika’da beyaz bir polis için zanlının siyahi bir genç olması onu öldürmek için yeterlidir.

Veriler Amerika’da siyahi bir gencin beyaz bir gence nazaran 17 kez daha fazla polis memurları tarafından vurulma riski ile karşı karşıya bulunduğunu gösteriyor.

Öte yandan Amerika’da mahkemeler siyahi gençleri öldüren beyaz polislerin hakkında beraat kararı veriyor ki bu da Amerika’da güvenlik ve adaleti temin etmekle yükümlü olan iki önemli kurumda ırkçılığın ne denli kök saldığını ve ırkların arasında gerginliğe yol açtığını ortaya koyuyor.

 

 

Şimdi ise bazı gelişmeler Amerikan toplumu ırk ekseninde adalettalep hareketleri bakımından yeni bir döneme girdiğini gösteriyor. Bundan 60 küsur yıl önce Rosa Parks ve Martin Luther King gibi insanların yaşadığı dönemde siyahiler umumi mekanları ve toplu taşıtları ve yine okulları beyazlarla birlikte ve eşit bir şekilde kullanmak ve oy hakkına kavuşmak için mücadele veriyordu. Ancak şimdi Amerikalı siyahiler katil polislerin karşısında koruma ve hayat hakkı istiyor. Bu yüzden şimdiki medeni harekete siyahilerin canı değerlidir, adı verilmiştir. Bu hareket, medeni haklar hareketinin aksine Rosa Parks gibi karizmatik liderlerden yoksundur, fakat sosyal paylaşım sitelerinin yaygınlaşması yüzünden geniş nüfuz alanına sahiptir. Bugün Amerika’nın uzak bir köşesinde siyahi bir genç beyaz polis tarafından öldürülecek olursa, olay hemen tüm dünyaya duyuruluyor ve Amerika genelinde milli bir krize dönüşüyor.

 

 

Bu yüzden gözlemciler Amerika’da ırkçılık ve ayrımcılığın yine gerileyeceğini düşünüyor, gerçi Amerikalı bir çok beyaz ve siyahi de bu ülkede ırkların eşitlik ilkesi hiç bir zaman gerçekleşmeyeceğini belirtiyor.

Hatta 2005 yılında Rosa Parks’ın defnedilmesi için düzenlenen muhteşem tören de Amerika’da ayrımcılıklara son verildiği yönünde yorumlanmadı.

Bayan Rosa Parks’ın cenazesi, yani beyaz bir yolcu için yerinden kalmadığı için hapse atılan siyahi kadın, ABD kongresinin binasında ve binanın üzerindeki kubbenin altında toprağa verildi. Bayan Parks Amerikan tarihinde böyle bir mekanda defnedilen tek siyahi kadındır. Yine parks kongre binasında defnedilen ve devlet adamı olmayan üç kişiden biridir.

Buna karşın eğer Rosa Parks yaşasaydı şimdi 104 yaşında olacaktı ve "siyahilerin canı değerlidir" hareketinde protestocuların attığı bu sloganı duyacaktı ve gayet tabi Amerikan toplumu hala ırkçılık afetinden kurtulamadığı için üzülecekti.