Çağdaş şairlerin gözünden bahar - 1
İlkbaharın Fars edebiyatında önemli bir yeri vardır ve çeşitli şekillerde boy gösterir. Bu çerçevede iki İranlı çağdaş şairlerin gözünden ilkbaharın cilvelerini sizlerle paylaşmak istiyoruz.
- Bir iki gün sonra sabah
- Gözünü açınca
- Devran altüst olmuş
- Zemin rengarenk
- Yer yarılmış
- Ovalar yeşermiş
- Toprak altında kalanlar,
- Kar altında uyuyanlar
- Genç ve dinç aşikar olur
- Dereler çeşmelerin şarkısıyla dolup taşar
- Yeni bahar umudum
- Dudaklarını gülmeye aç
- Bak nasıl bir çiçekle
- Hazanımız bahar olur
Evet, yeni bir ilkbahar yoldan geldi. Bahara inanalım, her dalda ve her yaprağın kenarında bir mum yakmış ve taşların ve sarp kayaların arasından birçok yeşilliği yeşertmiş. Pencereleri açalım ve bahara inanalım; yağmurun mucizesine inanalım ve şu dar sokaklarda meltemin ruhuna ve eli boş sebzelerin yeşermesine ve goncaların açmasına inanalım. Yeşil bir mevsimin başladığına inanalım.
İlkbahar Fars edebiyatında çeşitli şekillerde yer alır ve farklı şekillerde anlatılır. İlkbahar klasik Fars şiirinde ya doğanın baharı ya da kalplerin baharıdır. İranlı eski şairlerin hemen hemen tümü ilkbaharı anlatmış ve şiir divanları bu mevsimin güzelliği ve doğasının rengarenk oluşu ile bezenmiştir. Fars şiirine irfani kavramların girmesiyle beraber ilkbahar şiirlerde farklı bir görünüme bürünmüş ve Hak tealanın varlık aleminde cilvesi olarak beyan edilmiştir.
- Kalplerin baharı geldi, ey canlanan dal oyna
- Yusuf kapıdan girince, Mısır ve şeker oyna
Fars edebiyatı baharla ilgili konularla doludur. Bunun sebebi sadece ilkbaharın güzel olması, renkli olması ve neşelendirici olması değildir. Bunun asıl sebebi, ilkbaharın değişiklik ve değişimle beraber olmasıdır. İlkbaharla birlikte eskiler gider ve yeniler yerlerini alır. İlkbahar hareket ve cümbüştür; ilkbaharda durgunluğa, sükun ve solukluğa yer yoktur. Bu yüzden ilkbahar çağdaş Fars şiirinde de en yaygın simge haline gelmiş ve mana yelpazesinde farklı anlamlarla ortaya çıkmıştır. Eğer Fars edebiyatının büyükleri ilkbaharı mutluluk ve sevme bahanesiyle takdir etmişse, çağdaş Fars şiirinde bu kavram daha yeni yorumlara ve anlamlara kavuşmuş ve simgesel bir kılıkla şiirlerde yerini almıştır. Bu yüzden çağdaş şairlerin ilkbaharın temsili boyutundan daha geniş ve daha derin yararlandıkları söylenebilir.
Eğer çağdaş Fars şiirinin başlangıcını biraz daha genişleterek meşruta dönemine de şöyle bir göz atacak olursak, Fars şiiri bu dönemde topluma hakim olan siyasi ve sosyal düşüncelerle karıştığı ve eski Fars şiirinden ve bu şiirde yaygın kavramlardan uzaklaştığını görürüz. Meşruta döneminin sosyal şartları o çağın şairini başka bir atmosfere götürdü ve simge, çok basit bir şekilde olsa bile meşruta şairinin elinde etkili bir araca dönüştü. Bu durum günümüzde simgeleri işleme zeminini kolaylaştırdı. Gerçi Fars şiirinde ortaya çıkan Yeni şiir akımında simgeler meşruta döneminin sade ifadelerini aşarak bazen şairin izahatı olmadan anlaşılamayacak kadar komplike hale geldi.
Sohrab Sepehri, ilkbahara yenilenme, yeniden yaratılma, yaratılışta denge, güzellik ve yeni bir hareket gibi bakan çağdaş şairlerden biridir. Şair ilkbaharla ilgili şiirinde daha çok bu mevsimi arzulamayı ve beklemeyi ve yılın son ayında halini anlatıyor.
- Yerde karın erimesine daha çok var
- Bunca nilüfer şemsiyesinin kapanmasına çok var
- Ağaçlar eksik
- Kağıdın rüzgarda savrulma temennisi kar altında
- Tepsimizin börek ve bayramdan dolmasına çok var
Sohrab Sepehri ilkbahar gelip doğayı yeniden canlandırdığında, nur ve kum, yeşillik ve ağaçla dolduğunda tek başına şarkı söylemesine izin veriyor. Şair her daim içinin derinlerinde sonbaharı daha güzel yapan bir ilkbahar taşıyor.
- Ne geniş ovalar
- Ne yüksek dağlar
- Gülistanda ne hoş ot kokusu
- Ben ne kadar yeşilim bugün
- Ve ne kadar tenim uyanık
- Öylesine sabırsızım, ovanın sonuna kadar koşup
- Dağın zirvesine çıkmak istiyorum
- Uzaklardan bir ses beni çağırıyor
Şair içinde filizlenen ilkbahardan damarlarına nur akıtmasını ve güneşin kızıl elmasını uyuyan sepetlere koymasını istiyor. şair dudaklardan küfürleri toplamak ve duvarları yıkmak istiyor. şair her duvarın üzerinde bir karanfil koymak ve her pencerenin altında şiir okumak istiyor.
Ve Sohrab Sepehri’nin şiiri karşısında direnemeyeceğimiz kadar güçlü ve akıcıdır.
- Damarlara nur akıtacağım
- Ve sesleneceğim: ey uykulu sepetler
- Elma getirdim, güneşin kızıl elmasını
- Derviş olup sokakları dolaşacağım
- Haykıracağım: Ey şebnem, şebnem, şebnem
- Ne kadar küfür varsa dudaklardan toplayacağım
- Ne kadar duvar varsa yıkacağım
- Gözleri güneşe düğümleyeceğim
- Kalpleri aşkla, gölgeleri suyla, dalları rüzgarla
- Her duvarın başına bir karanfil ekeceğim
- Nur yiyeceğim
- Seveceğim
Saye (gölge) lakabı ile ün yapan çağdaş şair Huşeng Ebtehac’ın ilkbahar şiirleri ayrı bir rengi ve tadı vardır ve hatta bazı şiirleri ayrı bir cinstendir.
Ebtehac’ın ilkbahar şiirleri daha çok yaşadığı dönemin halini anlatır. Şairin ilkbahar ve Nevruz hakkında yazdığı şiirler, yaşadığı çağın nahoş gelişmelerinden duyduğu acı ve üzüntüyü yansıtıyor. Bu hadiselerden biri 1953 yılında İran’da yapılan Amerikan patentli darbe ve dönem Başbakanı Musaddık’ın sürgün edilmesidir. Bu yüzden şairin ilkbahar şiirlerinde siyasi ve sosyal boyutları doğa boyutuna nazaran daha ağır basmaktadır.
Ebtehac’ın ünlü “hüzünlü bahar” adlı ilkbahar şiiri İran milletine direniş gücü kazandıran bir şiirdir. Şair bu şiiri elli yıl önce yazmış, ama sanki bugün yazılmış kadar tazedir. Nitekim edebiyat eleştirmenleri de iyi şiirin böyle olması ve her zaman ve her yerde yeri bulunması gerektiğini belirtiyor.
Hüzünlü bahar adlı şiir de bu özelliği taşıyan ve her zaman tazeliğini koruyan bir şiirdir. Şair şiirin başında ilkbahardan şikayet ederek ağlıyor ve her meltemi kan kokmasından ve nergislerin içine kapanması ve kumruların bir köşeye çekilmesi gibi durumlardan söz ediyor ve daha sonra tüm insanların sorduğu nedenlerden bahsediyor.
- Neden Ferverdin güneşi battı?
- Bahar geldi, Nevruz çiçeği açmadı?
- Yoksa güneş yerden mi utanır?
- Şehitlerin kanına mahcuptur?
- Yoksa yeni gelen ilkbahar da
- Bizim gibi kanlı gönlü mu var?
Gerçi Ebtehac hüzünlü bir baharı görüntülüyor, ama bununla yetinmiyor ve yolda olduğuna inandığı bir başka baharı bekliyor. Şair kış uykusunu bozmak gerektiğini, çöllere ve dağlara ve ovaların yüzüne su serpmek ve gönüllerden gam ve matem tozunu silmek gerektiğini belirtiyor. Şair, meltem esmeli, yağmur yağmalı ve günden ve şaraptan ateş yükselmeli diyor; gam pılı pırtını toplayıp bir diyardan gitmesi gerektiğini söylüyor. Şairin umudu, ideal bir umuttur. Şair eğer yüzlerce hazan rüzgarı esse bile ilkbahar geleceğine ve güller açacağına ve kurumuş ağaçlar yeniden yeşereceğine inanıyor.
- Ey ilkbahar yaşa ve hayat ver
- Ferverdin’imize mutluluk ver
- Bu topraklar çoraktır deme
- Yarın olunca ilkbahar gelir012