Kasım 21, 2020 16:33 Europe/Istanbul

İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei şöyle diyor: Şimdi Avrupa’da medeniyet iddiasında bulunan ülkelerde mesele şu ki, eğer biri Holokost iddiasına itiraz eder veya bu konudan kuşku duyar veya kabul etmezse, mahkeme onu cezalandırıyor; ancak büyük peygambere, tarihin en seçkin insanına açıkça ihanet ediliyor, bir buçuk milyar Müslümanın mukaddesatına saygısızlık ediliyor, fakat hiç kimse neden bunu yaptınız, diye itiraz edemiyor.

Fransa’da Charlie Hebdo dergisinin İslam Peygamberi’ne -s- hakaret içeren çirkin karikatürleri yayımlaması bir süredir dünya genelinde yaklaşık iki milyar Müslümanın öfkesini tetiklemesinin ardından bu öfke ve infial duygusu özellikle Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron ve diğer bazı Fransız yetkilileri doğrudan veya dolaylı bir şekilde bu ahlaksızlığa ve İslami mukaddesata hakaretlere destek vermesinden sonra daha da tırmandı. Bu mantıksız tutum insanların kafasında batı dünyasında özgürlük gerçeği hakkında birçok soru işaretini ve kuşkuyu uyandırdı.

Batı dünyasında özgürlükle ilgili Batılı devletlerin çifte standart tutumu hakkında birçok örnekten söz etmek mümkün. Ancak bu durumun en bariz ve açık örneği ve Batı’da ifade özgürlüğünün sorgulanmasına yol açan durumlardan biri, Holokost hakkında kuşku duymak veya bu iddianın aksi yönünde beyanda bulunmanın yasak olmasıdır.

İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei bu bağlamda Fransız gençlere bir mektup yazdı. Ayetullah Hamanei mektupta Batı’da ifade özgürlüğü hakkında sergilenen çifte standart tutumu sorgulayarak Fransız gençlerden iki kritik soruyu sordu:

Neden Holokost’tan kuşku duymak suçtur? ve eğer biri bu konuda bir şey yazarsa hapse atılmalıdır; oysa İslam Peygamberi’ne -s- hakaret etmek serbesttir?

Bir başka ifade ile eğer Batılı ülkelerde tarihin en büyük insanı ve son ilahi peygambere hakaret etmek serbestse, neden Holokost iddiası gibi sırf tarihi bir iddiayı sorgulamak veya bu iddia hakkında kuşku duymak yasaktır ve hatta suç sayılarak cezalandırılır?

 

Peki ama, Holokost iddiası nedir ki Batılı devlet adamları üzerinde büyük hassasiyet sergiliyor?

Siyonistlerin iddiasına göre ikinci dünya savaşında altı milyon Yahudi Nazi Almanya tarafından öldürüldü. Almanlar bu denli geniş çaplı katliam için gaz odalarında boğmak veya fırınlarda yakarak öldürmek gibi yöntemleri kullandığı belirtiliyor. İkinci dünya savaşından sonra siyonistler yandaş medya organlarında sürekli bu iddiayı gündeme getirerek mazlumiyet ayaklarına yattılar ve uluslararası camia Yahudi karşıtlığını ve özellikle Holokost cinayetini telafi etmelerini telkin etmeye başladılar.

İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei bir konuşmasında bu noktaya temas ederek şöyle diyor:

Siyonistler ta baştan kendilerini mazlum göstermek üzere bir propaganda yöntemi kullanılar. Bu doğrultuda birçok uydurma öykü ve hikaye hazırlandı; bir dizi çakma haber uyduruldu ve aralıksız çaba harcandı.

Siyonistlerin yürüttüğü bu psikolojik operasyonun sonucunda BM 1948 yılında Filistin topraklarında çakma rejim İsrail’in kuruluşunu tanıdı ve böylece dünya genelinde dağılan Yahudilerin bu topraklara yerleşmelerine zemin oluşturdu. Bir başka ifade ile, Filistin milleti Nazi Almanya’nın işlediği söylenen cinayet yüzünden cezalandırıldı ve toprakları siyonistlerce gasp edildi.

Gerçekte bu saçma, insanlık dışı ve mantıksız gelişme, tarihin en acı siyasi mizahlarından biridir. Siyonistler uydurma Holokost öyküsünden yararlanarak bir yandan Filistin topraklarını işgal ettiler ve öbür yandan başka hedeflerine ulaştılar ki en önemlisi, şimdiye kadar 90 milyar dolara ulaşan Almanya’dan tazminat almaktı ve bu süreç halen devam ediyor. bu yüzden gözlemciler Yahudi katliamı iddiasına “Holokost sektörü” diyor.

Ancak ne var ki bazı tarihçiler ve düşünürler Holokost iddiası üzerinde diğer tarihi hadiseler gibi araştırma yaptılar ve elde ettikleri sonuçlar siyonistlerin bu bağlamda bazı iddialarını reddeder niteliktedir. Bazı tarihçiler Nazi Almanya lideri Adolf Hitler’in Yahudi katliamı yönünde hiç bir emir vermediğini, bilakis siyonistlerin elebaşıları ile doğrudan irtibatta olduğunu ve hatta Yahudilerin Filistin’e gönderilmelerini istediğini ortaya koyan bir takım kanıta ve belgelere ulaştılar.

Öte yandan, ikinci dünya savaşı sırasında öldürülen Yahudilerin sayısı hakkında gerçek kuşkuların bulunduğu anlaşılıyor. Macar yazar ve araştırmacı Louis Marschalko küresel fatihler adlı kitabında şöyle yazıyor:

... Yahudilerin kayıp sayısı beş ila altı milyon kadar olduğu varsayımı tamamen saçma ve mesnetsizdir. Bu olayda düşünülebilen azami kayıp sayısı bir ila bir buçuk milyonu aşmadığı bellidir; zira esasen Hitler’in veya (Nazi Almanya liderlerinden) Hilmer’in ulaşabileceği Yahudi sayısı bu rakamdan fazla değildi.

Macar araştırmacı yazısının devamında şöyle diyor: Gerçi ikinci dünya savaşı sırasında bazı Yahudiler öldürüldü, ancak bu rakam, bu savaşın kurbanı olan Hristiyanların sayısı ile asla mukayese edilemeyecek kadar azdı; gerçi her iki durum üzücü bir olaydır.

Siyonistler Holokost sırasında çok sayıda Yahudi gaz odalarında boğularak can verdiğini iddia ediyor. Ancak birçok araştırmacı kesin kanıtlara istinat ederek bu iddiayı reddediyor. Bu konuda prof. Robert Faurisson geniş çaplı araştırma yapan araştırmacıların başında yer alıyor. Prof. Faurisson tam 14 yıl boyunca gaz odaları ve bu konu ile ilgili birçok belgeyi araştırdığını ve Yahudilerin gazla boğularak öldürüldüğü iddia edilen gaz odalarını ziyaret ettiğini belirterek, araştırma sonuçlarını şöyle açıklıyor:

Yıllarda beyhude bir şekilde ikinci dünya savaşından sağ kurtulan ve kendi gözleri ile gaz odalarını gören birini aradım; hatta tek bir belge bulmak istedim ve bununla ikna olacaktım; ancak bu tek bir belgeyi bile bulamadım. Bunun yerine sayısız çakma ve uydurma belge buldum. Ardından ise sessizlik, taciz, düşmanlık, hakaret ve en son darp edilerek yargılanmakla karşı karşıya kaldım.

Prof. Faurisson ve Fransız prof. Roger Garaudy gibi birçok araştırmacı Yahudilerin gaz odalarında öldürüldükleri iddiası imkansız olduğunu ortaya koyan birçok kanıt ve belgeden söz ediyor. yine Yahudilerin tutulduğu kampları ziyaret eden bazı tarihçiler ve uzmanlar da siyonistlerin iddia ettiği Yahudilerin yakıldığı yönünde hiç bir kanıt bulunmadığını itiraf ediyor. araştırmalarda rastlanan tek sonuç, bazı salgın hastalıklara yakalananların  sırf salgını önlemek amacıyla yakılan cenazelerden ibaretti, ki bu da o dönemde tüm ülkelerde yaygın bir yöntemdi.

Ancak halâ cevapsız kalan bir soru, neden Batılı devletlerin Holokost iddiası ile ilgili bilimsel araştırmaların sonuçlarının yayımlanmamasına müsaade etmemeleri ve konu üzerinde kuşkularını dile getirenleri cezalandırmaları sorusudur.

Kuşkusuz küresel siyonizmin Avrupa ülkeleri ve Amerika üzerinde derin nüfuzu bulunuyor, öyle ki bu yüzden bu ülkelerin devlet adamları kendilerini siyonist rejime ve çıkarlarına destek vermekle yükümlü hissediyor. Öte yandan siyonizm elebaşılarının Batılı devletlerin üzerindeki propaganda, siyasi ve iktisadi sultaları da bu konuda etkili oluyor. Bu yüzden Batılı devlet adamları Holokost iddiasının sorgulanmasını veya eleştirilmesini asla tahammül edemiyor ve bunun için siyonist rejimi hoşnut etmek gibi büyük bir ayıp uğruna ifade özgürlüğünü bile engellemekten çekinmedikleri gözleniyor.

Bu doğrultuda Fransa devleti 1990 yılında Holokost iddiası hakkında kuşku duymayı suç sayan ve bunu yapanların cezalandırılmalarını öngören bir yasa çıkardı. Bu yasaya benzer yasalar birçok Avrupa ülkesinde de çıkarıldı. Fransa devleti hatta daha da ileri giderek birçok Yahudinin bile kabul etmediği siyonizm ideolojisini eleştirmeyi ve bu ideolojiye muhalefet etmeyi yasak ilan etti.

Şimdiye kadar Holokost iddiasını eleştirmeye cesaret eden birçok bağımsız araştırmacı bu yüzden yargılanarak cezalandırıldı. Bu araştırmacılara Roger Garaudy, Ernest Zündel, David Irving ve diğer bazı düşünürleri örnek mümkün. Holokost iddiasını sorgulayan birçok araştırmacı mesleklerinden ve sosyal mevkilerinden edindiği gibi hatta tehditlere ve darp olaylarına maruz kaldı.

İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei ise Batı’da ifade özgürlüğü hakkında çifte standart tutumu ve adaletsizliği şöyle eleştiriyor:

Bir ülkede Holokost iddiasına itiraz eden ve bu iddiayı kabul etmiyorum diyenler hapsa atılıyor, neden tarihi bir varsayıma dayanan hadiseyi inkar ediyorsun, diye mahkum ediliyor. Diyelim ki varsayım da olmasın, gerçek olsun. Peki, acaba tarihi bir hadiseyi inkar etmek suç mudur? Eğer bu hadise birine göre aydınlanmamışsa ve bu yüzden inkar ederse veya kuşku duyarsa, hapse mi atılması gerekir?

Eğer başta Fransa olmak üzere Batılı devletlerin tarihi bir iddia karşısında sergiledikleri tutumu İslam Peygamberi’ne -s- yapılan hakarete karşı sergiledikleri tutumla mukayese edecek olursak, Batılı devlet adamlarının bu ahlaksız harekete verdikleri desteğin gerçekte İslam karşıtlığını körüklemeyi amaçladığı anlaşılır.

İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei şöyle diyor:

Şimdi Avrupa’da medeniyet iddiasında bulunan ülkelerde mesele şu ki, eğer biri Holokost iddiasına itiraz eder veya bu konudan kuşku duyar veya kabul etmezse, mahkeme onu cezalandırıyor; ancak büyük peygambere, tarihin en seçkin insanına açıkça ihanet ediliyor, bir buçuk milyar Müslümanın mukaddesatına saygısızlık ediliyor, fakat hiç kimse neden bunu yaptınız, diye itiraz edemiyor.

 

Etiketler