Şafakta On Gün – 1 (İmam Humeyni, sevilen lider)
İran İslam inkılabının 42. zafer yıldönümü dolayısıyla hazırladığımız özel programımızın 1. bölümünde sizlerle birlikteyiz.
Kuşkusuz İran İslam inkılabının adı, dünyanın hiç bir yerinde İmam Humeyni’nin -ks- adı anılmaksızın bilinmeyen bir addır. Bu yüzden programımızın birinci bölümünü İran ve dünya genelinde etkili olan İmam’ın kişiliğinin boyutlarını anlatmaya ayırdık.
İran’ın hş. takvimine göre 12 Behmen 1357 (Şubat 1979) tarihinde İran’ı büyük bir coşku ve hamaset duygusu sarmıştı. Zira İmam Humeyni -ks- uzun yıllar sürgün hayatı ve vatandan uzak kalmanın ardından büyük bir iktidar, izzet ve anlatılmaz ihtişamla yurda geri dönüyordu.
O gün İmam’ın hayranları ve aşıkları milyonlarca insan Tahran’ın uluslararası Mehrabad hava limanına gelmiş ve göklere sığmayan bir şevk ve aşkla sevgili liderlerini karşılıyordu.
İmam Humeyni’yi -ks- yurda getiren uçak Mehrabad hava limanına inince kalpler yerinden çıkacak gibi olmuştu; insanlar sevgili liderlerinin iktidarlı, iradeli ve melekuti yüzünü görebilmek için adeta birbiriyle yarışıyordu.
İmam’ın hava limanından Zehra Cenneti adındaki büyük kabristanda şehitlerin mezarına uzanan yol çiçeklerle bezenmiş ve halk kilometrelerce uzanan bu yolu İslam inkılabının şehitlerinin anısına çiçeklerle kaplamıştı.
Sonunda İmam’ı getiren uçağın kapısı açıldı ve İmam Humeyni ebedi ihtişamı ile velayet aşıklarının seline kapıldı ve adeta latif bir yağmur misali susamış dudakları ıslattı. Evet, İmam Humeyni -ks- Halil İbrahim misali tağut putlarını kırdı ve İslam Cumhuriyeti nizamının batmayan doğuşunu müjdeledi. Birden bire atmosferi salevat yankıları sardı ve halkın ümmetin İmam’ına sunduğu güller yeni bir doğuşun başlangıcı oldu. Evet, şimdi artık “Ruhullah” gelmiş ve zafer çığlıkları evlerde ve caddelerde yankılanmaya başlamıştı.
Hoş geldin ey ümmetin baharı... hoş geldin ey ümmetin İmam’ı.
İran’ın dindar ve mümin insanları İmam Humeyni’nin -ks- zulüm karşıtı nidasını, hak nidası olarak algıladı. İran milleti pak, arif ve yürek yakanların soyundan bir insan, heva ve hevesleri yüzünden değil de, sırf Muktedası İmam Hüseyin -s- gibi İslam dinini ve değerlerini ihya etmek için kıyam ettiğini anladı; bu yüzden büyük Humeyni’nin -ks- çağrısına lebbeyk diyerek zulme karşı direndi ve sağlam dalgalar misali tağuta ve yandaşlarına karşı ayaklandı.
Evet, böylece İran İslam inkılabı adeta bir güneş gibi doğuşu ile zulümden, aşağılanmaktan, bağımlı olmaktan, dinsiz kalmaktan, fesattan ve toplumu heba eden kötülüklerden usanmış bir milleti yeniden ayaklanabilecekleri ve değişim yaparak toplumun sosyal ve siyasi yapısını en iyi şekilde yeniden inşa edebilecekleri konusunda ümitvar etti.
İmam Humeyni -ks- sadece kendisi değişim isteyen bir insan değildi ve aynı zamanda değişim arzusunu ve isteğini milletin zihnine ve kalbine de yerleştirdi ve bu birliktelik, temelleri “istiklal, özgürlük, İslam Cumhuriyeti” şiarı olan İslami bir nizamın inşa edilmesine vesile oldu.
İslami İran’ın düşünürlerinden ve Batı bilimcisi şehit Seyyid Murtaza Avini İmam Humeyni -ks- hakkında şöyle diyor:
İmam Humeyni -ks- yeni bir peygamber değildi, ama hatırlatanlardandı... hani insanların Allah ile fıtri ahdini onlara hatırlattı yeryüzüne inmelerinden asırlar sonra selefleri İbrahim ve İsmail’den Muhammed’e -s- gibi cahiliyenin bir evresini kırdı ve yeni bir çağı başlattı.
İmam Humeyni -ks- mutahhar ataları gibi insanları ve toplumu terbiye ve tehzip etme ve kelimenin tam anlamı ile mekarim-i ahlakı yaygınlaştırma peşindeydi. Ahlaki mekarimi yaygınlaştırmak, yüce Allah’ın Kur'an'ı Kerim’de sevgili peygamberi Hz. Muhammed’e -s- talimatından biridir; böylece İslam dinini isteyen herkes hükûmet ve siyasetin Allah tealanın gözetlediği sırf insani ve manevi ahlak ve faziletlerden olmadığını ve İslam’ın ideal toplumu ancak bu iki önemli konunun bir arada olması ile inşa edilebileceğini anlayacaktır. Allah teala bu bağlamda Kur'an'ı Kerim’in Ahzab suresinde Müslümanlara şöyle buyurmakta:
Andolsun ki, Resulullah, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.
Allah Resulü -s- İslami hükümdarların en üstün simgesiydi ve o hazretten sonra da Hz. Ali -s- İslami hükümette sosyal adalet ve insani kerametin en güzel örneklerini sundu. İmam Humeyni -ks- de İslam dininin bu büyüklerini izleyerek toplumda dini değerleri ihya etme ve yaygınlaştırma peşindeydi. İmam -ks- İslam ilkeleri ve Şia fıkhı temelinde bir toplum inşa etmek ve içine manevi ve mekarim-i ahlakı yerleştirmek istiyordu. Kuşkusuz böyle bir hükümeti ve toplumu inşa etmek için kendisi fıkıh, din, takva ve ahlak gibi ilkelerde gerekli tüm şartlara sahip olan bir lider gerekliydi ve İmam, tüm bu yüce özelliklere sahipti.
İmam Humeyni -ks- ta gençlik çağından itibaren nefsini terbiye eden ve olumlu sıfatları ve ahlaki ilkeleri geliştiren ve ilahi ahlak ve takvada emsalsiz olan bir insandı. İmam’ın gençlik çağında dini ilimler merkezlerinde kendisi ile oda arkadaşı olan talebeler İmam Humeyni’nin -ks- iki özel sıfata sahip olduğunu, bunlardan biri gece yarısı uyanmak ve gece namazı kılmak ve diğeri gıybet etmekten ve gıybet duymaktan kaçınmaktan ibaret olduğunu belirtiyor. Bu seçkin insan söz ve amelde sadakatli olmaya sürekli vurgu yapıyordu; bu yüzden sözde ve amelde sadakat, İmam Humeyni’yi -ks- halkın sevgili lideri yapan en önemli özelliklerinden biri olduğu söylenebilir.
Sadakat, yüce Allah’ın Kur'an'ı Kerim’de üzerine vurgu yaptığı buyruklarından biri olduğu gibi, din önderlerinin tavsiye ettiği ve takva ve iman işareti olan özelliklerden biridir. İmam Ali’nin -s- tabiri ile dürüstlük, imanın en güçlü temellerindendir. Yine yüce Allah bir kulu sevdiğinde ona dürüst olmayı ilham eder.
İmam Humeyni -ks- kişisel ve siyasi yaşamında söylediklerine bağlı kalan bir şahsiyetti. İmam yetkililere takva, sadakat ve sade yaşamı tavsiye ederken, kendisi bu tavsiyelerin en seçkin örneğiydi. Nitekim İran halkı İmam’ın sözde ve amelde sadakatini ve samimiyetini görünce İmam’a ve izlediği yola olan güveni daha da arttı ve böylece herkes canı pahasına İmam’a destek vermeye başladı.
Aslında insanların İmam Humeyni’ye -ks- yönelik aşkı, tüm iyiliklere duyulan aşktı. Nitekim İmam’ın da insanlara yönelik sevgisi ve ilgisi daha da fazlaydı. İmam adeta halka gönül vermiş ve onlara aşık olan bir liderdi; ama buna karşın halkı kendi velinimeti hitap ediyor ve kendisini de halkın hizmetinde olan biri olarak tanıtıyordu.
İmam Humeyni’nin -ks- narin ve sevgi dolu ruhu insanları adeta bir mıknatıs gibi kendine çekiyordu. Bu arada İmam toplumun mahrum kesimlerine daha fazla ilgi duyuyor ve yetkililere de başta mustaz'aflar olmak üzere halka büyük bir ihlasla hizmet etmelerini tavsiye ediyordu.
İmam şöyle diyordu: Bizim ve tüm yetkililerin görevi bu insanlara hizmet etmek ve acılarını ve sevinçlerini paylaşmaktır. Bence mahrum insanlara hizmet etmekten daha büyük bir ibadet olamaz.
İmam Humeyni -ks- gayet sade ve kanaatli bir yaşan sürdürüyordu. İmam mutahhar ataları gibi sade yaşamı ve dünyanın şatafatlı yaşamından uzak durmayı seçmiş ve İslami toplumun yöneticisi zayıf ve orta kesime ait insanlar gibi yaşaması gerektiğine inanıyordu. İmam asla halktan ayrı kalmadı ve her daim onlarla birlikte ve onların yanında yer aldı. İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei, İmam Humeyni’nin üç inancı olduğunu ve bu üç inanç onu kesin tavırlı, cesur ve direnişli yaptığını, bu üç inanç, Allah’a inanmak, halka inanmak ve kendine inanmaktan ibaret olduğunu, bu üç inanç İmam’da, tüm hareketlerinde ve kararlarında kelimenin tam anlamı ile kendini gösterdiğini belirtiyor.
İmam Humeyni -ks- seçkin bir alim ve asil bir arif ve aynı zamanda akıllı karizmatik, dikta karşıtı ve Doğu ve Batı güçlerinden bağımsız bir liderdi. İmam yaşadığı çağı ve toplumu ve başka ülkelerin durumunu çok iyi bilen seçkin ve takvalı ve disiplinli bir insandı.
İmam Humeyni -ks- ta gençlik çağından temiz ve disiplinli olmakla ün yapmıştı; nitekim İmam’ın ilim ve amelde, liderlik ve siyasette başarı sırrı, tüm alanlarda disiplinli olmasıydı. İmam günlük işleri ve çalışmaları için bir liste yapmış ve tüm işlerini listede belirlenen saatlere göre yapıyordu. Bu konuda bir tek gece namazına uyanmak ve Allah tealaya ibadet etmek müstesna sayılırdı.
İmam Humeyni -ks- kişisel yaşamında oldukça titiz ve disiplinli bir insandı, öyle ki çevresindeki insanlar İmam’ın yaptığı herhangi bir işe bakarak saatin kaç olduğunu anlayabiliyordu; zira İmam belli bir saatte yemek yiyor ve belli bir saatte istirahat ediyor ve yine belli bir saatte uykudan uyanıyordu. İmam biri ile randevusu varsa mutlaka belirlenen saatte buluşma noktasına geliyordu. İmam’ın kızı Zehra Mustafavi şöyle anlatıyor: İmam çok titiz ve disiplinliydi; bu yüzden eğer yemeğe beş dakika geç gelecek olursa, herkes İmam neden gecikti, diye kaygılanırdı. Yani herkes farkından olmadan İmam’ın odasına bakardı ve örneği oğlu Hac Ahmet İmam’a bir soru sorduğu ve bu da İmam’ın yemeğe gecikmesine sebep olduğu anlaşılırdı.
Evet, bugünkü sohbetimizi İmam’ın müridi ve halefi Ayetullah Hamanei’den bir sözle noktalamak istiyoruz. Ayetullah Hamanei şöyle diyor: Bizim büyük İmam’ımızın bir tek kelimesi bile ülkenin genel atmosferini etkilemesi ve her türlü durumda fevkalade tesiri olmasının sebebi, İmam’ın maneviyatıydı; içindeki safa ve samimiyetti; Allah teala ile olan irtibatı ve bağlantısıydı; gece yarısı döktüğü göz yaşlarıydı. Bu çelikten insan, karşılaştığı hadiseler bir milleti sarsarken ona sarsamayan bu büyük insan, dünyanın tüm güçleri gözünde bir hiç olan bu muhteşem insan ilahi azamet karşısında dua ederken o şekilde göz yaşı döküyordu.
İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei bir başka yerde İmam Humeyni -ks- hakkında şöyle diyor:
İmam yüce Allah ile ilişkisi yüzünden ilahi lütuf ve merhametten yararlanıyordu. Gelin biz de aynı tevekkül ve aynı ihlasla İmam’ın yolunu sürdürelim.