İran, kavimlerin işbirliği ve vahdetinin örneği
(last modified Mon, 01 Nov 2021 20:00:56 GMT )
Kasım 01, 2021 22:00 Europe/Istanbul

Geçtiğimiz günlerde Tulu news kanalında yayımlanan bir röportajda Taliban örgütünün Şahab Lival adındaki üyelerinden biri bilgisizliğini yansıtan bir açıklamada bulunarak İran’da Ehl-i Sünnet’in hakimiyette payı çok az olduğunu iddia etti.

İran İslam Cumhuriyeti’nde Ehl-i Sünnet’in konumunu daha iyi tanımak için anayasa en önemli ve en kesin referanstır. İran anayasasının 12.maddesine göre hanefi, şafii, maliki, hanbeli ve zeydi mezhepleri tam saygı gören mezheplerdir. Bu mezheplerin izleyenleri kendi fıkıhlarına göre dini merasimlerini yerine getirmekte serbesttir ve yine izdivaç, boşanma, miras, vasiyet ve anlaşmazlık durumlarında mahkemelerde onların fıkhı geçerlidir ve hangi bölgede bu mezheplerin hangisi çoğunlukta ise şuraların yetki çerçevesinde yerel kurallar on mezhebe göredir ve tabi başka mezheplerin de hakları güvence altına alınır.

Kirman eyaletinin güneyinde yer alan Menucan ilçesinin Ehl-i Sünnet Cuma hatibi Mevlevi Muhammed Pekirdadzahi bu konuda şöyle diyor:

Allah’a şükürler olsun tüm İslam ülkelerine ve hatta gayri Müslim dünyaya emsal teşkil eden bir ülkede yaşıyoruz.

İran İslam Cumhuriyeti’nin diğer İslami mezheplere ilişkin anayasa maddeleri ve uygulamaları, İslami nizamın onların haklarına riayet ettiğini en iyi şekilde göstermektedir. Buna göre İran İslam Cumhuriyeti anayasasının Müslümanlar için gözetlediği en önemli konular onlara saygı, dini merasimlerinde serbestlik, dini talim ve terbiyelerini, özel hal durumlarını ve yerel yasama yetkilerini tanımaktan ibarettir.

Senendec büyük İslami merkezi sorumlusu Mamusta İkbal Behmeni şöyle diyor:

Hakiki Sünni Kur'an'ı Kerim ve Resulullah’ın -s- sünnetini izleyen ve Şia ile düşmanlık gütmeyen kişidir. Müslümanlar hangi mezhepten olursa olsun dini usul ve dini öğretilerde birçok ortak yöne sahiptir. Bu sadece usulde değil fürû için de geçerlidir ve İslam ümmetinin vahdet etkeni sayılır.

İran İslam Cumhuriyeti anayasasının 26. maddesine göre Ehl-i Sünnet’in cemiyet, siyasi ve İslami dernek gibi dernekleri kurması serbesttir. Yine anayasanın 64. maddesine göre İran İslam Cumhuriyeti coğrafyasında yaşayan İslami mezheplerin izleyenleri İslami Şura Meclisi milletvekili olabilir. Bundan başka anayasanın 19 ve 20. maddelerine göre İran İslam Cumhuriyeti’nde tüm dini azınlıklar İran milleti ile birlikte tüm insani, siyasi, iktisadi, sosyal ve kültürel haklarda eşittir.

Öte yandan İran İslam Cumhuriyeti coğrafyasında Ehl-i Sünnet’in 500’ü aşkın büyük camii ve medresesi ve binlerce talebe ve Sünni alimin bu medreselerde faaliyet yürütmesi de İslami nizamın İran’da Ehl-i Sünnet’in konumuna verdiği önemin derinliğini yansıtır. Bugün İran’da Ehl-i Sünnet sadece İslami Şura Meclisinde değil, Bilgeler Meclisinde de temsilcileri vardır ve yine Deniz Kuvvetleri Komutanı başta olmak üzere birçok üst düzey yetkili de Ehl-i Sünnet’tendir.

Pave ilçesinin Cuma hatibi Mamusta Hac Molla Kadir Kadiri şöyle diyor:

Devlet Kirmanşah, Kürdistan ve Bulucistan gibi çeşitli yörelerde halkla, mezheplerin önde gelen büyükleri ve alimleri ile ilişkileri her geçen gün daha da güçleniyor, ki bu da daha fazla vahdet ve gönül birlikteliği demektir.

İran İslam Cumhuriyeti’nde Şii ve Sünni Müslümanların bir arada ve huzur içinde yaşıyor olması, zorunluluk üzerine değil de asıl vahdete vesile olan uygulamaların ve çabaların sonucudur, nitekim bugün İran Ehl-i Sünnet’i ülke genelinde en güçlü dini ilimler merkezlerinden birine sahiptir. Bu yüzden uluslararası siyonizme bağlı medya organları bazı kimliği belirsiz veya ne mal oldukları herkesçe bilinin kişilerin ağzından İslam dünyasında tefrikaları körüklemeye çalışıyor. Söz konusu medya organları bu yolda ne araştırma nedir bilen ne de İslam dünyası ve İslam ülkelerinin içinde bulundukları şartları idrak edebilen kişileri kullanıyor.

Bocnurd ilçesinin Hatem’ul Enbiya -s- camiinin Ehl-i Sünnet Cuma hatibi Ata Daveri bu konuda şöyle diyor:

İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei’nin vahdetin korunmasına yönelik tavsiyeleri, ülkede Şii ve Sünni vahdetine kalbi inancını yansıtıyor. Bu yüzden tefrikacı düşünceleri engellemek Şii ve Sünni tüm ulemanın görevidir.

Her halükarda İran’da Ehl-i Sünnet başkent Tahran ve çevresinde 9 özel camii ve İslami İran genelinde 17 bin camii bulunuyor ve her yıl bu sayıya yaklaşık yüzde iki ekleniyor. Bundan başka başkentte ve diğer yörelerde Şii ve Sünni Müslümanlar yan yana ve samimi bir şekilde yaşıyor, ki bu da uluslararası siyonizmi öfkelendiriyor ve bu vahdeti bozmaya çalışmaya yöneltiyor.

Bu arada İran’da üç milyonu aşkın Afgan mültecinin yaşamasını bilen uluslararası siyonizm bu insanların İran İslam Cumhuriyeti hakkındaki düşüncelerini bozmaya çalışıyor, ancak onlar da akılcı tutumları ile bu kumpası boşa çıkardıkları anlaşılıyor.