Şafak’ta On Gün (3); İslam inkılabında Kur’ani kültürün yeniden canlanması
Kur'an'ı Kerim İslam’ı tanımanın en önemli kaynağıdır ve diğer dini maarif kaynaklarının yanında bireysel ve ibadi yaşamda kullanılmasının yanı sıra, siyasi ve sosyal meselelerde de toplumun çerçevelerini belirler.
İran milletinin despot şaha ve Pehlevi rejimine karşı inkılapçı hareketi de Kur'an'ı Kerim’in şu ayetinden ilham alınarak başladı:
Bir toplum kendilerindeki özellikleri değiştirinceye kadar Allah, onlarda bulunanı değiştirmez.
İran İslam inkılabından Kur’ani öğretilere geri dönüş hareketi şeklinde söz edilmiştir. Bu hareketin en temel göstergesi Kur'an'ı Kerim öğretileriydi. Kur'an'ı Kerim’e geri dönmek, Müslümanların bu semavi kitabın öğretilerinden hareketle hem sömürü ve hem istibdat düzeni ile mücadele etmelerine ve sonuçta izzet, onur ve daha da önemlisi Allah katına yakınlaşma şerefine nail olmalarına vesile oldu.
İslam Peygamberi’nin -s- buyurduğu üzere: Kur'an'ı Kerim ve halkın hikayesi, yağmur ve toprağın hikayesidir. Toprak ölmüş ve kurumuşken, birden Allah teala yağmur gönderir ve toprak canlanmaya başlar; ardından daha büyük yağmurlar yağdırır ve toprak canlanarak gelişmeye başlar. Ardından derelerde nehirler art arda akmaya başlar, ta ki toprakta bitkiler yeşerir ve büyür ve Allah teala içinden insanların ve hayvanların besini olan şeyleri çıkarır. Kur'an'ı Kerim de onu benimseyen insanlar için aynı şeyi yapar.
Kur'an'ı Kerim’in Muhammed suresinin 7. ayetinde de şöyle buyurmakta:
Ey iman edenler! Eğer siz Allah'a (Allah'ın dinine) yardım ederseniz O da size yardım eder, ayaklarınızı kaydırmaz.
İmam Humeyni -ks- İran İslam inkılabı zafere kavuştuktan sonra İran ve dünya Müslümanlarını ilahi vahiy kitabı Kur'an'ı Kerim ile alışmaya yöneltmeye çalıştı; zira Kur'an'ı Kerim’e ve hayat veren öğretilerine yabancılaşmak, dini toplumda ideolojik ve pratik sapkınlıklara zemin oluşturuyordu. Bu yüzden İran İslam inkılabı zafere kavuştuktan sonra halkın hakikat taleplik ve hürriyet eğilimi ile Kur'an'ı Kerim’e yönelik ilgisi artmaya başladı. Bundan sonra Kur'an'ı Kerim celseleri, Kur'an'ı Kerim yarışmaları, Kur'an'ı Kerim karilerinin yetiştirilmesi, radyo Kur’an ve Kur’an TV kanalının açılması, Kur'an'ı Kerim’in yüksek tirajlarda basılması, Kur'an'ı Kerim eğitim kurslarının düzenlenmesi gibi Kur’ani faaliyetler göz kamaştırıcı şekilde artamaya başladı, öyle ki bugün İran İslam Cumhuriyeti son kırk küsur yılda Kur'an'ı Kerim alanında faaliyetlerde ve uluslararası Kur'an'ı Kerim yarışmalarında 180 kadar uluslararası dereceyi elde etmeyi başardı.
Kur'an'ı Kerim tefsiri bu semavi kitabın derin ve kurtarıcı kavramlarını beyan eden ve ilahi ayetlerin güzelliklerini ve sırlarını gün yüzüne çıkaran İslami ilimlerden biridir. Vahiy ilahi kelam olduğundan tefsir edilmeyi gerektirir. Kur'an'ı Kerim semavi kitapların arasında en çok tefsir edilen ve en çok müfessiri olan bir kitaptır.
İran İslam inkılabı zafere kavuştuktan sonra ilahi ayetleri anlatmak ve üzerinde düşünmeyi teşvik etmek üzere ülke genelinde Dar’ul Kur’an kurumu tarafından Kur’ani maarifi yaygınlaştırmak üzere Kur'an'ı Kerim tefsir halkaları kuruldu. Bu proje üstat Ebulfazl Behrampur’un Kur’ani yaşam tarzı adlı eserinden esinlenerek bundan beş yıl önce yurt genelinde 700 kadar Kur'an'ı Kerim tefsir kursu açılarak hizmete girdi. Kurulan her halkada yirmi ile otuz kişi ders celselerine katılıyor ve bu semavi kitapla talim ve terbiye bazında ilgileniyor. Bu projeye katılan insanlar Kur'an'ı Kerim tefsiri alanında çalışarak tefsir ilkeleri ile tanıştıkları gibi özel yaşamlarında da Kur'an'ı Kerim öğretilerini uygulamaya özen gösteriyor.
Kur'an'ı Kerim’in gazi kültürünü geliştirmek ve yaygınlaştırmak, dünya Müslümanlarının İran İslam Cumhuriyeti’nin gelişmeleri ve ilerlemeleri ile tanışmaları ve başka ülkelerin Kur’ani faaliyetlerinden elde edilen deneyimler İslami İran vakıflar ve hayır işleri kurumunu uluslararası Kur'an'ı Kerim yarışmalarını sürdürmeye teşvik eden etkenler oldu.
İran İslam Cumhuriyeti’nde düzenlenen uluslararası Kur'an'ı Kerim yarışmaları dünya çapında en büyük Kur’ani etkinliklerden biridir. Bu yarışmalar 1982 yılından bu yana iki yıl hariç her yıl düzenli olarak vakıflar ve hayır işleri kurumunun öncülüğünde düzenleniyor. Bu arada 1983 ve 1985 yıllarında İran’a dayatılan sekiz yıllık savaşta İran kentleri düşman tarafından sürekli bombardıman edilmesi ve ülkenin hava sahası güvensiz hale gelmesi yüzünden bu yarışma düzenlenmedi.
Öte yandan İran İslam Cumhuriyeti’nin İslam ülkelerinin Umm’ul Kura’sı olmak gibi seçkin konumu, Kur'an'ı Kerim nüshalarının basılmasında tamamen bilimsel ve uzmanlık bakışı ile hareket etmesini gerektiriyordu. Bu yüzden ülke genelinde kitabet, sanat ve teknik işler, bilgisayar hazırlıkları, basım ve yayın ve başka ülkelerin kültürel ve dini kurumları ile irtibat kurulması için uzman birimler kuruldu ve her birim ülkenin en seçkin Kur'an'ı Kerim hocaları ve kanaat önderlerinin istişarelerinden yararlandı.
İslam inkılabı zafere kavuşmadan önce İran’da Kur'an'ı Kerim yayıncı sayısı yok denecek kadar azdı ve bu semavi kitabın basımı üzerinde ciddi bir gözetim de yoktu. 1985 yılının Ağustos ayında Kur'an'ı Kerim basımının gözetleme görevi İslami Tebliğat kurumuna verildi. O günden beri İran genelinde bini aşkın Kur'an'ı Kerim yayıncıları faaliyet yürütüyor. Böylece Ağustos 1985’ten 2017’nin sonuna kadar 165 milyon 932 bin 900 cilt Kur'an'ı Kerim basıldı. Bu sayı 1985 yılından önce basılan Kur'an'ı Kerim ciltleri ile birlikte 200 milyon cildi aştı.
Kur’ani bir topluma kavuşmak için gönüllerin Kur’ani olması gerekir, nitekim inkılap da ülkülerine ancak bu sayede kavuşabilir.
İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei şöyle diyor:
İtiraf etmeliyiz ki bizim toplumumuz uzun yıllar Kur'an'ı Kerim’den uzaklaştı. Biz ise İslam cumhuriyetinde bu mesafeyi kısaltıyoruz; geri kalmışlıkları telafi ediyoruz; ancak bu geri kalmışlık çok fazla. Tağutun hakimiyeti döneminde Kur'an'ı Kerim toplumda resmi olarak bulunmuyordu. O dönemde sağda solda bazıları Kur'an'ı Kerim’i biliyordu, ama bu da sadece tilavetle sınırlıydı. Toplumda Kur'an'ı Kerim üzerinde düşünmek pek nadir ve çok azdı. Biz Kur'an'ı Kerim’den inkılaptan önce talim ve terbiye yöntemi yüzünden uzaklaşmıştık ve şimdi bunu telafi etmek istiyoruz ve bunun için hakikaten inkılaptan bu yana çok iş yapıldı, ki sonuçlarını da görüyoruz. Ama yine de bu işin başıdır, bu yolun başıdır. Kur'an'ı Kerim ile iç içe olmalıyız. Kur’ani kavramlar hayat kavramlarıdır, sırf bilgi değildir. bazen insanın Kur’ani bilgileri iyidir, ama hayatına hiç mi hiç yansımamıştır. Bizim çabamız Kur'an'ı Kerim’i hayatımıza yansıtmaya yönelik olmalıdır. Nitekim İslam Peygamberi’nin -s- saygı değer eşlerinden biri ahlak hakkında sorduğunda Allah Resulü -s- şöyle cevap verdi:
کانَ خُلقُهُ القُرآن
yani hazretin ahlakı Kur'an'ı Kerim’di. Biz bunu kendi toplumumuzda gerçekleştirmeliyiz.
Her halükarda İran İslam inkılabı şiarları ve hedeflerinin cazibesi sayesinde Kur'an'ı Kerim’i marjinal konumdan kurtararak ön plana çıkardı ve bireysel bir mesele olmaktan çıkararak sosyal alana getirdi, öyle ki günümüzde bu kitap önemli ve etkili bir fenomen oldu.
İslam inkılabının temelini oluşturan Kur'an'ı Kerim izzet ve büyüklük müminlere ve salih insanlara ait olduğunu belirterek topluma marifet kazandırdı. Muhalifler bu zengin ilahi öğretiyi zedelemek için çok uğraştı, ancak Kur'an'ı Kerim’e uyan İran İslam Cumhuriyeti nizamı kırk küsur yılı aşkın bir süredir istikbarın zorbalığına karşı direnerek ilerlemeye devam etti ve gücüne güç katarak köklerini daha da sağlamlaştırdı.