Şubat 24, 2018 14:12 Europe/Istanbul

Bugün sizlerle birlikte irdelemek için seçtiğimiz filmin adı, geçen bölümde bir bölümünü ele aldığımız Fruitvale Station adlı eser.

Bu film Oscar Grant adlı siyahi bir gencin gerçek yaşam öyküsü üzerine yapımı gerçekleşti.

Geçen bölümde yılın son günü Oscar’ın annesinin doğum günü olduğundan, Oscar ve ailesi o gün yine annesinin doğum günü partisine katılıyor. Daha sonra Oscar kızı Tatiana’yı bir akrabanın evine götürüyor ve böylece kendisi, eşi Sofia ve arkadaşları ile birlikte San Fransisco’ya giderek yıl sonu havai fişek kutlamalarını seyretmek istiyor.

O gece Oscar annesinin tavsiyesi üzerine özel aracını bırakarak metroyu kullanıyor. Oscar Fruitvale istasyonunun yakınında tesadüfen ve istemeyerek de olsa bir zamanlar sürtüştüğü suç işleyen bir beyazla karşılaşıyor ve aralarında kavga çıkıyor. Hepsi beyaz olan polisler bu konuyu fark ediyor ve Fruitvale istasyonunda sırf Oscar ve arkadaşlarından  oluşan siyahi zanlıları metrodan indirerek onları sorguluyor. Beyaz polisler bu operasyonu şiddet uygulayarak yapıyor.

O sırada Oscar’ın eşi metro istasyonundan ayrılıyor ve Oscar da metro vagonuna geri dönüyor. Beyaz polislerden biri metronun vagonuna giriyor. Oscar siyahi ve beyaz yolcuların arasına karışıp gözlerden kaybolmak istiyor, fakat beyaz polis onu şiddet uygulayarak metrodan indiriyor ve diğer üç arkadaşının yanına itiyor.

Oscar beyaz polislerin tutumuna itiraz ederek şöyle diyor: neden bizi gözaltına alıyorsun. Biz bir şey yapmadık, neler oluyor? Bizi alıkoymak mı istiyorsun?

Oscar’ın arkadaşı şöyle diyor: ben de aynı şeyi söylüyorum, fakat şu kadın polis sözümü dinlemiyor.

Birinci polis Oscar’ın arkadaşına tekme atıyor ve şöyle diyor: kes sesini. Söyleyin bakalım, arkadaşlarınız nerede?

Oscar ve arkadaşları şöyle diyor: bizim arkadaşımız yok.

Birinci polis çevreye göz atıyor ve şöyle diyor: ama ben şu serserilerden birini görüyorum.

Kadın polis cep telefonu ile konuşuyor: şu anda metro platformundayız, desteğe ihtiyacımız var, dört zanlıyı tutukladık.

O sırada birinci polis aşırı şiddet kullanarak siyahi gençlerden birini yere vuruyor ve yerde uzanmasını sağlıyor. Ancak bu hareketi Oscar ve arkadaşlarının sert itirazı ile karşılaşıyor. O sırada kadın polis elindeki tüfeği ile onları yerlerinden kalkmamaları için tehdit ediyor.

Birinci polis Oscar’a doğru saldırıyor ve ona sert bir yumruk atıyor ve ardından tabancasını çekerek onları tehdit ediyor. O sırada bir kaç polis daha geliyor. Oscar istasyonda ve metro vagonunda bulunan bazı yolcular gibi cep telefonu ile polislerin şiddet uygulamasını görüntülüyor.

Oscar şöyle diyor: evet, numaranı ve adını aldım.

Birinci polis şöyle diyor: cep telefonunu bırak ve kes sesini.

Polisler Oscar’ı ve bir kaç kişiyi cep telefonlarını kapatmaya zorluyor.

Birinci polis diğer polislere şöyle diyor: siz şu serserilere bakın, ben gidip vagonu şahitler için araştıracağım.

O sırada Oscar’ın eşi Sofia eşini arıyor.

Oscar şöyle diyor: ne haber Sofia?

Sofia şöyle diyor: neredesin Oscar? Hala metroda mısın?

Oscar şöyle diyor: yok yahu, hala Fruitvale istasyonundayız, bizi alıkoydular ve yok yere dövüyorlar.

Sofia şöyle diyor: hangi eşek sizi vuruyor?

Oscar şöyle diyor: şu pislik polisler.

İkinci polis Oscar’a şöyle diyor: cep telefonunu kapa.

Oscar şöyle diyor: şimdi çıkıyorum, orada buluşuruz, tamam mı?

Oscar arkadaşına da şöyle diyor: merak etme kardeş, sizi buradan çıkaracağım.

Oscar bunu söyledikten sonra ayağa kalkıyor. Ancak polisler sert bir şekilde yerine oturmasını söylüyor.

Oscar şöyle diyor: bırak da konuşayım.

Ancak polisler onları darp ederek yerine oturtuyor. O sırada orada bulunanlar bu olayları cep telefonları ile görüntülüyor.

Oscar arkadaşlarını sakinleştiriyor ve şöyle diyor: önemli değil kardeş. Bizi istedikleri kadar burada tutabilirler, fakat bu serseriler bizi gözaltına alamaz, çünkü biz hiç bir şey yapmadık.

Birinci polis şöyle diyor: ne dedin sen?

Oscar şöyle diyor: biz bir şey yapmadık dedim, bizi boşuna gözaltına alamazsınız.

Birinci polis ikinci polise şöyle diyor: şu iki serseriyi kelepçele, hapse atılacaklar. İkinci polis zorla Oscar’ın arkadaşına kelepçe vurmak istiyor.

Oscar birinci polise şöyle diyor: biz sadece evimize gitmek istiyoruz. Anlıyor musun ne dediğimi? Biz sadece evimize gitmek istiyoruz.

Birinci polis şöyle diyor: bunu serseri bir pislik gibi davranmadan önce düşünmeliydin.

Oscar arkadaşına ve birinci polise işaret ederek şöyle diyor: şu gerçekten serseri.

Birinci polis şöyle diyor: bana mı serseri dedin, pis zenci?

Oscar şöyle diyor: bu lafı zırvalama.

Birinci polis yine tekrarlıyor: serseri zenci.

O sırada ikinci polis Oscar’ı yere atıyor ve eline kelepçe tanıyor. Birinci polis bacağını Oscar’ın kafasına koyuyor ve basıyor. O sırada Oscar’ın arkadaşları ve istasyonda bulunanlar şiddetle itiraz ediyor. Birden ikinci polis tüfeğini Oscar’a doğrultuyor ve ona ateş ediyor. Herkes şaşkın şaşkın Oscara bakıyor. Tam o sırada metro salonunda bekleyen ve silah sesinden panikleyen Sofia’nın görüntüsü veriliyor.

Oscar ağzı kan dolu vaziyette şöyle diyor: bana ateş ettin, kardeş.

Oscar’ın gözleri kararıyor. Polisler şok içinde panikliyor.

Oscar yine şöyle diyor: bana ateş ettin... benim bir kızım var.

Oscar’ın arkadaşı şöyle diyor: hadi kalk kardeş.

Oscar’ın arkadaşları ona doğru geliyor, fakat polisler onları ve orada bulunanları zorla dağıtıyor ve olay yerinden uzaklaştırıyor. Metro da kalkıyor.

İkinci polis Oscar’ın vücudunda mermi izini arıyor. Birinci polis ambulans çağırıyor. O sırada birinci polis ikinci polise bağırıyor: kahrolası ne oldu ki?

Birinci polis Oscar’ın elini tutuyor. Oscar yine söylüyor: bana ateş ettin.

Birinci polis şiddetle panik içinde Oscar’a şöyle diyor: sakın ölme.

Oscar şöyle diyor: benim bir kızım var.

Birinci polis şöyle diyor: gözlerini açık tut.

O sırada Oscar’ın yeri düşen cep telefonu çalıyor.

Evet, biraz önce diyaloglarını anlattığımız bu sahnede elde taşınan kamera sahneye hakim olan şiddet beyaz polislerin siyahilere karşı kötü davranışını ekleyerek bunu doğal bir gelişme gibi gösteriyor. Kameranın çektiği görüntüler beyaz polislerin orantısız güç kullanmalarını açıkça gösteriyor. Bu sahnede beyaz polis siyahilerin suçlu olduğu önyargısı ile hareket ediyor. Esas görevi yasaları uygulamak ve güvenliği sağlamak olan Amerika’nın ırkçı beyaz polisi siyahilere oldukça sert davranıyor ve onlara hayvan muamelesi yapıyor. Bu konu Amerikan toplumunda 2013 yılında hala ırkçı anlayış ve beyazların kendilerini üstün görme kompleksinin hakim olduğunu ortaya koyuyor

Şiddetli kanama geçiren Oscar hastaneye kaldırılıyor. Eşi, annesi ve yakınların perişan halde dua ediyor ve kapılı kapının ardında içerideki siyahi hekimin kesin cevabını ekliyor. Hekim ameliyat odasından çıkıyor ve şöyle diyor: dayanamadı. Orada bulunanların hepsi ağlamaya başlıyor.

Oscar’ın annesi şöyle diyor: onu görmeliyim. Siyahi hemşire şöyle diyor: ben götürürüm.

Oscar’ın annesi siyahi hemşirenin eşliğinde Oscar’ın cenazesine doğru ilerliyor. Oscar’ın annesi odanın parmaklıklarının ardından oğluna bakıyor.

Oscar’ın annesi ağlayarak şöyle diyor: ona metroya binme demiştim, ben demiştim, ama ona zarar vereceklerini bilemedim. Araba ile gitmesine izin vermeliydim, araba ile gitmesine izin vermeliyim. Ama onun güvende olmasını istemiştim.

Hastane sekansında da kamere elde ve sallanmaları ile Oscar’ın ailesi ile onun acı veda sahnesini doğal gibi gösteriyor, ki bu da siyahi gencin mazlumiyetini arttırıyor. Bu sahnede Oscar’ın annesinin söylediği nokta, Amerika’da siyahiler için kentte kendi özel araçları ile dolaşması metro gibi kamu taşıtlarını kullanmaktan daha güvenli olduğudur. Oysa doğal olarak metro tüm vatandaşlar için güvenli olmalı. Fakat Fruitvale istasyonu ya de Son durak adlı film Amerika’da metro gibi umumi mekanların ve taşıtların siyahiler için yeteri kadar güvenli olmadığını ve bu insanların zarar görmesine yol açtığını belirtiyor. Bu filmde ayrıca suçlu polis cezalandırılmıyor ve film yine Fruitvale istasyonunda halkın protesto eylemini yansıtan gerçek görüntülerle son buluyor.