Mart 30, 2016 10:08 Europe/Istanbul

Bugünkü sohbetimizde insanın ölüm sırasında canı nasıl alındığını ve ölüm meleği Hz. Azrail ile tanışmak istiyoruz.

Geçen bölümde insan ömrünün son anlarını ve ölüm sarhoşluğu duygusundan söz ettik ve insanın fani dünyadaki yaşamının son anlarında maddi olmayan şeyleri ve ölüm meleğini gördüğünü anlattık.

Bugünkü sohbetimizde ise sizlere ölüm meleğinden söz etmek istiyoruz.

Ruhun bedenden ayrıldığı ölüm, ancak yüce Allah’ın emriyle gerçekleşir. Ölüm anı geldiğinde Allah teala ölme anı gelen insanın ruhunun alınmasını emreder ve bu emir hiç bekletilmeden yerine getirilir ve ölmesi gereken insanın ruhu bedeninden ayrılır.

Bu görevi yerine getirmek üzere Allah teala ölüm meleğini görevlendirmiş ve kendinine insanların ruhunu bedenlerinden ayırmakta yardımcı olmak üzere bazı yardımcı melekler belirlemiştir. Yani bir ekibin Başkanına yardımcı olacak kişilerin bulunması ve onları çeşitli görevlerde kullanması gibi ölüm meleğinin de kendisine yardımcı olan melekleri vardır ve bu melekler çeşitli insanların ruhunu alır ve ölüm meleğine teslim eder. Allah teala da bu ruhları ölüm meleğinden hiç eksiksiz teslim alır.

Kur'an'ı Kerim’in Zümer suresinin 42. Ayetinde şöyle okumaktayız:

Allah, ölenin ölüm zamanı gelince, ölmeyenin de uykusunda iken canlarını alır da ölümüne hükmettiği canı alır, ötekini muayyen bir vakte kadar bırakır. Şüphe yok ki, bunda iyi düşünecek bir kavim için ibretler vardır.

Yine Secde suresinin 11. Ayetinde de Allah teala şöyle buyurmakta:

De ki: Size vekil kılınan (bu konuda görevlendirilen) ölüm meleği canınızı alacak, sonra Rabbinize döndürüleceksiniz.

Yine Enam suresinin 61. Ayetinde şöyle buyurur:

Nihayet birinize ölüm geldi mi elçilerimiz (görevli melekler) onun canını alırlar. Onlar vazifede kusur etmezler.

Peki ama ruhun geri alınmasında yaşanan bu farklılığın sebebi nedir? Bu soru İmam Ali’den –s– sorulduğunda o hazret şöyle karşılık verir: Allah tealanın mukaddes zatı dirilden ve öldürendir. Ruhu alan da O’dur ve bunu istediği kul veya mahluku aracılığı ile yapar.

Ölüm meleği hakkında gündeme gelen sorulardan biri de, bir meleğin nasıl aynı anda dünyanın çeşitli yörelerinde bir çok insanın ruhunu aynı anda aldığı sorusudur. Bazen bir deprem anında bir çok insan aynı anda ölümle karşılaşır. Ya da bir uçak kazasında aynı anda bir çok insan hayatını kaybeder. Yine dünyanın bir çok bölgesinde aynı anda bir çok insan hastalık, trafik kazası, ileri yaş veya diğer bir çok sebepten ötürü aynı anda vefat eder. Peki ölüm meleği nasıl tüm bu insanların canını aynı anda alabilir?

İmam Sadık’tan –s– bir rivayette ölüm meleğinden nasıl bazı insanlar dünyanın doğusunda ve bazıları da batısında iken onların canını aldığı sorulduğu anlatılır. Ölüm meleği şöyle karşılık verir: ben ruhları çağırırım ve onlar da benim çağrımı icabet eder. Ölüm meleği şöyle devam eder: Dünya benim karşımdı sizin karşınızda duran bir tabak gibidir. Siz bu tabakta istediğiniz yerine elinizi uzatıp oradan bir şeyler alır ve yersiniz. İşte bu dünyanın tümü benim önümde sizin elinizdeki şu sikki gibidir ki istediğiniz gibi yüzünü ve sırtını çevirip bakıyorsunuz.

İnsanların canının alınma tarzı da birbirinden farklıdır. Tüm insanlar ölüm anında ölem meleğini görür. ancak herkes bu dünyada amellerine ve haline uygun olarak ölüm meleğinin özel bir cilvesini görür.

Rivayatlere göre Hz. İbrahim bir melekle karşılaşır ve ona kim olduğunu sorar. Melek de ben ölüm meleğiyim, diye karşılık verir. Hz. İbrahim ölüm meleğinden mümin kulların canını aldığı anda nasıl göründüğünü gösterip gösteremeyeceğini sorar. Ölüm meleği de evet der ve Hz. İbrahim’den gözlerini kapamasını ve ardından açmasını ister. Hz. İbrahim gözlerini açtığında karşısında güzel hoş yüzlü hoş kokulu ve yakışıklı bir genç bulur. Hz. İbrahim şöyle der: gerçekten eğer mümin insan ölümü sırasında bu gençten başka bir şey görmez ise, bu onun mükafatı için yeterlidir.

Ardından Hz. İbrahim ölüm meleğinden fasık ve günahkar insanların canını nasıl bir görüntüye bürünerek aldığını ve bunu da kendisine gösterip gösteremeyeceğini sorar. Ölüm meleği şöyle der: bu görüntüyü görmeye dayanamazsın. Hz. İbrahim dayanabileceğini söyler. Ölüm meleği Hz. İbrahim’e bir kez daha gözlerini kapamasını ve ardından ona bakmasını söyler. Hz. İbrahim karşısında kara yüzlü uzun saçlı ve pis kokan ve siyah elbise giyen birini görür ve o sırada görüntünün etkisiyle bayılır. Hz. İbrahim kendine geldiğinde şöyle der: eğer fasık bir insan ölüm meleğini bu haliyle görürse, bu onun azabı için yeterlidir.

Demek ki ölüm meleği farklı insanlara farklı şekillerde görünüyor. Ölüm meleği iyi ve mümin insanların gözünde güzel ve müşriklerin ve bir ömür yolu günah işleyen insanların gözünde korkunç görünüyor. Bu durum insanların ruhunun alınması sırasında da geçerlidir. Yani iyi ve salih amellerde bulunan insanlar, iyi ve salih amelleri yüzünden ölümleri sırasında ruhunu rahatça teslim eder. Bir çok rivayette belirtildiği üzere mümin insanlar hiç bir ızdıraba veya korkuya kapılmaksızın ve hiç bir üzüntü duymadan ruhunu teslim ederek fani dünyadan ayrılır ve o anlarda onlara cennet ve ilahi evliyalarla haşır neşir olmak gibi iyi durumlar müjdelenir.

İmam Sadık –s– bir rivayette şöyle buyurur: Bir mümin için ruhunu ölüm meleğine teslim etmek, en güzel ve en hoş kokan çiçekleri koklamak gibidir. O sırada mümin insanın hislerinde bir nevi gevşeme olur ve uykuya dalan bir insan gibi her türlü acı ve ağrı ondan uzaklaşır.

İmam Sadık’tan –s– rivayet edilen bazı hadislerde belirtildiği üzere takvalı mümin, din kardeşlerine sürekli yardımda bulunan ve onlara karşı cömert davranan her insan çok rahat ve hiç acı çekmeden can verir.

İmam Seccad –s– Allah tealanın şöyle buyurduğunu nakleder: Ben bir müminin ruhunu teslim alma durumunda tereddüde kapıldığım gibi hiç bir konuda tereddüde kapılmadım, zira o mümin ölümden hoşlanmıyordu ve ben de onun nahoşluğundan hoşlanmıyordum. Bu yüzden ölüm anı geldiğinden ben ona cennetten iki hoş kokulu çiçek gönderdim, birinin adı Mashiye ve diğerinin adı Mansiye idi. Mashiye çiçeği onu malına karşı itinasız etti, öyle ki hepsinden vaz geçti, Mansiye çiçeği ise ona dünya ile ilgili ne varsa unutturdu.

Bahar-ul Envar adlı kitapta ve yine Ehli Sünnet’in rivayet kaynaklarından olan Tabakat-ul Kübra kitabında Allah Resulü’nün –s– ruhunu teslim etmesi ile ilgili çok güzel bir hadis yer alıyor. Biz de bu günkü sohbetimizi bu güzel hadisle noktalamak istiyoruz. Hadiste şöyle okumaktayız:

Resulullah’ın vefat edeceği gün vahiy meleği Hz. Cebrail Allah Resulü’ne –s– nazil oldu ve şöyle dedi: Ya Ahmed, Allah teala seni saydığı ve faziletin için beni sana gönderdi ve kendisi senden daha iyi bildiği bir konuyu sormamı buyurdu ve ve soru şu: kendini nasıl hissediyorsun? Resulullah –s– şöyle cevap verdi: Ey Cebrail, kendimi üzgün hissediyorum.

Ölüm meleği Hz. Azrail ve yine 77 bin melekle beraber Resulullah’ın –s– huzuruna müşerref olan Hz. Cabrail, şöyle dedi: şimdi Azrail huzurunuza çıkmak üzere izin istiyor, gerçi sizden önce şimdiye kadar hiç kimseden girmek üzere izin istemedi ve sizden sonra da hiç kimseden izin istemeyecek. Allah Resulü –s– Hz. Cebrail’e şöyle dedi: Ona girmesi için izin ver. Hz. Azrail Resulullah’ın –s– huzuruna müşerref oldu ve karşısında durduktan sonra şöyle dedi: Ya Resulullah, Ya Ahmed, Allah teala beni sana gönderdi ve sen ne buyurursan, itaat etmemi emretti. Eğer canımı al diye emir verirsen, alırım ve eğer seni kendi haline bırakmamı emredersen, yine sana itaat ederim ve canını almam. Resulullah –s– şöyle buyurdu: bana karşı görevin neyse yerine getir. Hz. Azrail şöyle dedi: benim görevim sizin emrinize bağlı. Hz. Cebrail de şöyle dedi: Ya Ahmed, Allah teala seni görmek istiyor. Resulullah –s– şöyle buyurdu: Ey Azrail, görevini yerine getir. Hz. Cebrail Allah Resulü –s– ruhunu teslim ederken şöyle dedi: Allah’ın selamı üzerine olsun ey Allah’ın Resulü, bu benim yeryüzüne son ayak basışım ve bundan sonra bir daha yeryüzüne gelmeyeceğim, çünkü benim yeryüzüne inmemin sebebi, senin mukaddes varlığındı ve şimdi sen bu dünyadan öbür dünyaya göç ediyorsun, o zaman artık yeryüzüne inmeme hacet kalmayacak.

Ve o sırada Hz. Azrail Resulullah’ın –s– ruhunu aldı ve... 015