Hollywood’da Siyahiler - 24
Bugünkü sohbetimizi Amerika’nın siyahi Başkanı Obama döneminde Hollywood sinemasının eğilimlerini gözden geçirmeye devam etmek istiyoruz.
Bilindiği üzere Barack Obama Amerikan tarihinin ilk siyahi Başkanı oldu. Obama 2009 ila 2017 yılları arasında iki dönem ABD başkanlığını yürüttü.
Geçen bölümde belirtildiği üzere, 2009 ila 2017 yılları arasında Amerika’da bir siyahinin Başkan olduğu dönemde Hollywood sinemasının eserlerinde siyahilerle beyazların ilişkilerinde bazı değişikliklerin yapılması bekleniyordu.
Geçen bölümde Hollywood sinemasının siyahilerin hakkında yaptığı eserlere baktığımızda bu eserlerin tarihin yeniden okunması ve sosyal gerçekçilik eksenleri olmak üzere iki eksende yer aldığını söylemenin mümkün olduğunu da beyan ettik. Yeni dedik ki birinci grupta siyahilerin mücadele tarihi insaflı bir şekilde gözden geçiren eserler bir alt grubu ve intikamcı rivayetleri içeren eserler de bir başka alt grubu oluşturuyor. İnsaflı rivayet örneklerinde 12 yıl esaret ve başkanların hizmetkarı adlı eserleri örnek verdik ve bu tür eserlerde tüm beyazların kötü olmadığını ve iyi ve kötü beyazlar bibr arada gösterildiğini ve bu yüzden de adına insaflı rivayet dediğimizi anlattık.
Amerika’nın siyahi Başkanı Obama döneminde siyahilerin ırkçılıkla mücadele tarihinden insaflı bir rivayeti sunan başka eserlere He Help, Lincoln ve Selma gibi eserleri örnek vermek mümkün.
2011 yapımı olan He Help ya da hizmetçiler adlı film, beyazların evinde hizmetçi olarak çalışan siyahi kadınların öyküsüdür. Bu filmde yer alan beyazlar da bu kategoride yer alan eserlerde olduğu gibi iyi ve kötü karakterlerden oluşuyor.
Bu eserde siyahi hizmetçi kadınlar bir beyazın planı ile bazı taleplerini öykü kalıbında toplumun kulağına ulaştırmayı ve medeni hakeret döneminin beyaz patronlarının bencillik sınırlarını geri itmeyi başarıyor.
2012 yapımı olan Abraham Lincoln filmi ise ABD Başkanı Lincoln’un hayatının son dört ayı üzerinde odaklanıyor ve Lincoln’un ABD temsilciler meclisinde anayasanın 13. Düzenlemesini onaylatma çabalarını aktarıyor. Bu düzenlemenin onaylanması ile birlikte Amerika’da kölelik düzeni feshedildi.
2014 yapımı olan Selma adlı eser de ABD’nin siyahi Başkanı Obama’nın döneminde yapımı gerçekleşen ve 1965 yılında Martin Luterking’in hayatının üç ayını anlatan bir eserdir. Luterking ABD dönem Başkanı ve Alabama eyaletinin valisi gibi beyazların eğilimlerinin aksine diğer bazı siyahi liderlerle birlikte siyahilerin seçim hakkı uğruna mücadele veriyor.
Geçen bölümde belirtildiği üzere, Obama döneminde yapımı gerçekleşen ve siyahileri konu alan eserlerin ortak yönü siyahilerin mücadeleleri ve ırkçılık karşıtı tarihlerinden mümkün mürtebe insaflı bir rivayet sunmaya çalışmaktır. Tarihin yeniden okunmasında insaflı rivayet, siyahilerin tarih boyunca çektikleri acılardan ve elemlerinden ve elde ettikleri fırsatlardan gerçekçi bir görüntü sunmak istiyor.
Bu eserler siyahilerin haktalepliği ve beyazların zorbalıklarının engellenmesi gibi durumlar sakin itirazların üzerinde odaklanmak ve detaylarını anlatmak sureti ile görüntülüyor. Bu eserlerde siyahiler devleti ve toplumu onları da birinci sınıf vatandaş olarak kabul etmeleri ve beyazlarla eşit hakları oldukları konusunda ikna etmeye çalışıyor. Bu eserlerin siyahi kahramanlar temkinli bir şekilde beyazlara karşı duruyor ve istiklerini sakin bir şekilde ilerletmeye çalışıyor.
Tarihten insaflı rivayet yaklaşım aslında sadece siyahi Başkan Obama’nın döneminde yapımı gerçekleşen eserlerle sınırlı değildir ve bu dönemden önce de The Color Purpel, Malcolm X, Amistad, Ali, The Pursuit of Happyness gibi eserler de siyahilerin mücadele tarihinden eleştirel ve insaflı bir rivayet sunuyor.
Aynı adı taşıyan bir romandan esinlenerek yapımı gerçekleştirilen 1985 yapımı The Color Purple adlı eser genç bir siyahi kızın öyküsünü anlatıyor ve yirminci yüzyılın başlarında Afrika kökenli kadınların yoksulluk, ırkçılık ve cinsiyet ayrımcılığı gibi sorunlarını görüntüye aktarıyor.
1992 yapımı olan Malcolm X ise Amerikalı müslümanların özgürlük mücadelesi ve yaşamı vee Malcolm X’in şehadet anına kadar başından geçen olayları anlatıyor.
1997 yapımı Amistad, siyahilerin Amerika kıtasına zalimane bir şekilde getirilişi ve köle yapılması gibi önemli bir konuyu işliyor. Bu eser her türlü yüzeysel heyecan ve duygusallıktan uzak durmaya ve bu insanlık dışı uygulamaya o dönemin beyazlarının gözünden bakmaya ve siyahilerin beyazlarla mücadele biçimi üzerinde odaklanmaya çalışıyor.
2001 yılında yapımı gerçekleşen Ali adlı eser ise dünya boks şampiyonu Muhammed Ali Keley’in 1964 ila 1974 yılları arasında kalan yaşamını anlatıyor. 2006 yapımı The Pursuit of Happyness adlı film ise Cris Gardner’in yaşamını ele alan bir eserdir. Gardner Amerikalı bir girişimciydi ve 1980’li yıllarda evsiz barksız kalmıştı.
Amerikalı siyahilerin mücadele tarihini insaflı bir biçimde anlatan filmlerin yanında, siyahilerin mücadelelerini intikamcı bir rivayetle anlatan filmler de çekilmiştir. Siyahilerin beyazlara karşı sadece direniş sergilediği ve beyazlarla iyi geçindiği ve isteklerini ve taleplerini adım adım ilerlettiği insaflı rivayetlerden farklı olarak intikamcı rivayetlerde filmin siyahi kahramanı bir dizi intikamcı gelişmelerin çerçevesinde beyazların aşağılayıcı davranışlarına misliyle ve hatta daha fazla karşılık veriyor.
Bu tür eserlerin tarihi gerçekçiliği karakterlerin değil, sırf olayların zamanı ve mekanında ve öykünün tarihi zemininde söz konusudur. Bu karakterler genellikle öykü karakterleridir ve birinci grupta yer alan eserler gibi siyahilerin mücadele tarihindeki gerçek karakterlerle ilgisi yoktur. Gerçi bu karakterlerin çoğu o tarihi evrede siyahilerden veya beyazlardan özel bir kesimi veya anlayışı temsil ettiği de belirtilmelidir.
Eğer insaflı rivayet tarihi yeniden okuyarak siyahilerin haklarını nasıl elde ettiklerini anlatıyorsa, intikamcı rivayet filmleri tarihe bir geri dönüş yaparak beyazlardan tarihi bir zeminde ve uydurma bir rivayetle tarih boyunca siyahilere revam gördükleri zulümlerin yüzünden en azından sinema aleminde intikam almak istiyorlar. Bu filmlerde siyahi esas karakter genellikle çoğu beyazlardan daha zeki ve daha güçlüdür. Siyahi kahraman beyazlara ve hatta beyazlara hizmet eden siyahilere karşı asla temkinli davranmaz, bilakis onların şiddet uygulamasına daha sert bir şekilde karşılık verir.
Siyahilerin mücadele tarihini intikamcı eğilimle yeniden rivayet eden filmlerde karakterlerin iyi veya kötülüğünde abartma ön plandadır. Bu abartma dili özellikle siyahilerin haklarını çiğnemek isteyen beyazları aşağılamak için kullanılır. Bu filmlerden biri Eight Hateful adlı eserdir. Bu eser Amerika’nın iç savaş sonrası dönemin ardından ırkların arasındaki savaşı gösteriyor. Filmin siyahi esas karakteri ise kendini üstün bilen beyazlardan siyahilerin çektiği tarihi acının intikamını alıyor.
2015 yapımı olan Eight Hateful adlı eserin siyasi karakteri, iç savaş döneminde siyahileri işkence ve eziyet eden eski beyaz bir generali iyice aşağıladıktan sonra öldürüyor. Filmin yönetmeni simgesel olarak siyahileri tarih boyunca beyazların elinden çektikleri acıyı filmin siyahi biri olan en güçlü ve en zeki karakterinin eli ile telafi ediyor. Sanki kölelik döneminde siyahilerin beyazlara yönelik kin ve nefretinin tümü albay Markus Varen’in içinde birikmiş ve o da tüm zekasını ve yeteneğini toplayarak beyazları çok özel bir şekilde aşağılayarak ve barbarca öldürmek için kullanmıştır.
17Gerçekte Varen asırlar boyunca siyahilerin çektiği acının ve zulmün intikamını beyazlardan alıyor. Eğer 1915 yapımı bir milletin doğuşu iç savaşlardan sonraki dönemi rivayet ederken siyahileri aşağılıyorsa, 2015 yapımı Eight Hateful adlı eser iç savaş sonrası dönemin rivayetinde beyazları aşağılıyor.
Siyahilerin mücadele tarihini intikamcı eğilimle rivayet eden filmlerden biri de 2012 yıpımı olan Django Unchained adlı eserdir. Bu eser Amerika’da iç savaş öncesi dönemle ilgilidir ve filmin siyahi kahramanı rivayeti ilerleten karakter olarak simgesel bir grilla savaşı çerçevesinde despot kölelik düzeni önünde duruyor ve hakkını alarak beyazları ve onlara hizmet eden siyahileri tek başına bir bir yok ediyor.
ABD Başkanı Obama döneminde yapımı gerçekleşen bu eserlerin ortak yönü, ortalığı kan gölüne çevirip beyazları kaybeden taraf gibi göstermektir. Bu eserlerde kendi ırkını üstün görme kuruntusuna kapılan beyazler yok ediliyor. Bu eserlerde esas siyahi karakterler sırf beyazların zulmünden kurtulmayı amaçlamıyor ve senaryo boyunca bazı özel hedefleri de güttükleri gözleniyor. Bu karakterler yetenekleri ile beyazları aşağılıyor.
Bu kategorideki eserlerin kahramanları siyahilerin asırlar boyunca aşağılanmalarının intikamını beyazlardan alıyor. Gerçi bu kahramanlar intikam alırken de bağımsız hareket edemiyor ve beyaz bir kahraman gerektiği zamanlarda onların ihtiyaçlarını karşılıyor. Bu beyaz karakter siyah karakteri anlamaya çalışıyor ve siyahi karakter de ona hedeflerine ulaşmakta yardımcı oluyor. Bir başka ifade ile, hatta Obama dönemi Hollywood sinemasında siyahileri en azından ekranlarda bağımsız olarak göstermeye yetmedi.