Aile bülteni 7
Evlilik, ilahi ve dini bir olay olarak insan kişiliğinin gelişmesi ve ruhsal açıdan huzura varmasına sebep oluyor. Evlilikte en önemli faktörlerden biri ise çiftlerin "yaşları"dır.
Küçük kız ağabeyine " aşkın anlamı nedir?" diye sordu. Ağabeyi şöyle cevap verdi: aşk şu ki sen her gün benim okul çantamdan çikolatamı alıyorsun ve ben yine her gün bir çikolatayı oraya bırakıyorum.Bu aşk dolu fedakarlığın doruğu ise eşler arasında tecelli buluyor zira burada maşukun mutluluğundan başka hiçbir beklenti yoktur.
Evlilik, ilahi ve dini bir olay olarak insan kişiliğinin gelişmesi ve ruhsal açıdan huzura varmasına sebep oluyor. Evlilikte en önemli faktörlerden biri ise çiftlerin "yaşları"dır. Hangi yaşta evlenmeli?Hiç şüphesiz evlenmek için fiziksel ve cinsel gelişmenin yanısıra psikolojik ve sosyal gelişmeye de ihtiyaç vardır. Ergenlik çağının sonlarında cinsel gelişme neredeyse tamamlanmış ve kişi üreme yeteneği kazanmıştır. Genelde kızlar ergenlik döneminin sonunda evliliği düşünür fakat erkekler bu yaşlarda evlenmek istemez. Evlilik ise gençlerin meşru ve sağlıklı yoldan ruhsal ve fiziksel isteklerini tatmin etmenin tek yoludur fakat başarılı bir evlilik için biyolojik, psikolojik, maddi ve sosyal açılardan hazırlıklı olmak gerekiyor. Bu yüzden uzmanlar kızlar için en uygun evlenme yaşının 18-24 ve erkekler için de 24-28 yaşlarını tavsiye ediyorlar.
Sosyolog Dr. Behram Nevabifar şöyle diyor: çiftler arasında yaş farkı ne kadar az olursa evlilik hayatında sorunlar daha az yaşanır. Sosyologlar ve psikologlar açısından başarılı bir evlilik için yaş farkı 5-7 yaş olmalıdır. Fakat eşlerin biri diğerinin mal varlığı, güzelliği veya konumu gibi kriterlere dayanarak fazla yaş farkını gözetmeyen evliliklere duygusal veya kârlı bir ticaret evliliği denilebilir.Örneğin yaş farkı fazla olan evliliklerde bir süre sonra daha büyük olan çiftin yaşı ilerleyip yaşlanırken daha küçük olan eş ise tam dinamik olduğu yaşlara geliyor. Burada ise duygusal veya kârlı evliliğin sonuçları ortaya çıkıyor ve hatta boşanma ile sonuçlanabilir. Bu yüzden dini kaynakların da belirttiği üzere en iyisi insanların genç yaşta evlenmeleridir.
Değerli dinleyiciler bu haftaki sohbetimizin bu bölümünde sizleri İranlı ailelerin bir diğer özelliği ile tanıştırmak istiyoruz. İranlı ailelerin imtiyazlarından bir diğeri ise evlatların ebeveynlerine karşı sorumluluk hissetmesidir. Ebeveynlerin evlatlarına karşılıksız ve sonsuz destekleri ile onların konfor ve sağlığını temin etmek için gösterdikleri çabaları, İran'da aile kurumunun şekillenmesindeki en temel faktörlerdendir. İranlı aileler açısından evlat, Allah teala'nın anne ve babaya verdiği bir nimettir. Rivayetlere göre evlat, bereketin artmasına sebep olduğu belirtilirken çocuk cennet bahçesinden bir çiçek ve müminin ciğerparesidir.
Ebeveynin evlatlara karşı temel sorumluluğu çocukların doğru yetiştirilmesidir. Bu konuya dikkat etmek süreci ise embriyonun oluşmasından önce başlar ve hamilelik, doğum, çocukluk ve sonraki dönemlere kadar devam eder. Bu sorumluluğun önemine dikkat çeken hz. Muhammed –saa- şöyle buyuruyor: «لَأِنْ یُؤدِّبُ اَحَدُکم وَلدَه خیرٌ لَه مِنْ أن یَتَصدَّقَ بِنِصْفِ صالحِ کلِّ یَوْم.»Eğer her biriniz çocuğunuzun terbiyesine yetişirseniz, sizin için kazancınızın yarısını Allah yolunda sadaka vermekten daha iyidir.Bu yüzden Resulullah'ın emri üzere ebeveynler doğru terbiye ile, evlatlarına en iyi mirası bırakırlar. Nitekim bir diğer vecizde " evlat için doğru terbiye ve edepten daha iyi bir miras yoktur" şeklinde buyuruyorlar.
Modernleşme sürecinde ve sosyal alt yapıların yenilenme süreci ile birlikte ebeveynlerin çocuklara desteğinde birçok iniş çıkışlar yaşanmıştır. Ebeveyn ve çocuklar arasındaki ilişkiler eskiden topluma hakim olan değerler ve normlara ve ebeveynin zevklerine göre iken artık yerini ebeveyn ve evlatlar arasındaki yeni ilişki tarzına bırakmıştır. Eskiden evli çiftlerde kadın ve erkeğin rolleri ayrıydı, çocuğun bakımından tamamen kadın sorumlu iken erkek de ailenin ekonomik konuları ve geçimini sağlamakla görevliydi. Son yıllarda kültürel değişiklikler ve gelişmeler aile içi ilişkilerin zayıflaması ve toplumda değerler yargıların değersiz olmasında etkili olmuştur. Eski dönemlerdeki geniş aile özellikle de yeni bir ailenin kurulduğu veya bir sorunun yaşandığı zaman tam bir yardım ekibi görevini yapıyordu fakat günümüzde bu tarz aile etkinliğini kaybetmiştir. Buna rağmen sürekli aile, çocuklara destek şeklini koruyabilmiştir.
İran'da yayınlanan veriler ve istatistikler ebeveynlerin kendi çocukları için azami derecede çalıştıklarını gösteriyor. Bu da İran toplumunun diğer ülke ve kültürlerde, ebeveynlerin çocukların sorumluluğunu üstlenme konusunda daha titiz ve sorumlu olduklarını gösteriyor. İran toplumunda aileler hala çocuklarından sorumlu olduklarını hissediyorlar. Onlar çocuklarının ahlaki değerler kazanmaları, onların yetenekli ve kabiliyetli yetişmeleri ve daha bilgili ve eğitimli olmaları için çalışıyorlar.
Evlilik hayatı aslında engebeli bir süreçtir. Bu yolun çukurlarından biri ise eşler arasındaki gerginlikler ve anlaşmazlıklardır. Tabi ki bu olay çok doğaldır. Zira eşlerin her birinin kültürü veya beklentileri, bir konu hakkındaki görüşleri çok farklı olabilir. Fakat bu konunun önemini arttıran ise bu konuların, çiftler arsındaki sevgi ve saygıyı zedelemesine izin verilmemesidir. Çiftlerin "birbirinden özür dilemesi" yaşanan gerginliği bertaraf ederken, evlilik hayatında sevgi ve aşkı daha da arttırabilir.
Hiç şüphesiz eğer kadın veya erkek bir hata yapıp eşini üzerse, onların sevgi ve saygı yeri olan aile ocağı hasara uğrar ve eğer yapılan hatanın ardından özür gelmezse, onun çirkin izi, sonsuza kadar kalplerde kalır. Psikologlar "özür dilemeyi" sorunları aşmak için anahtar biliyorlar. Bir çok olayda, yaşanan gerginliğin ve dargınlığın en yoğun anlarında bile özür dilemek, yaşanan o yoğun havayı dağıtarak huzuru geri getirebilir.
Başarılı çiflerden biri " benim ve eşimin başarılı hayatımızın sırrı, hayatımız boyunca özür dilemeyi asla unutmadığımızdır" şeklinde konuşuyor.Özür dilemekte 3 konuya dikkat etmek gerekir:İlkin birinin özür dilemesi halinde diğerinin de özrü kabul etmesidir. Emirülmüminin hz. Ali –as- " en kötü insanlar, başkalarının özür dilemesini kabul etmeyerek onların hatalarını affetmeyenlerdir" diye buyurmuştur. İkincisi dilenen özrün, yapılan hataya uygun olmasıdır, ne fazla ne eksik. Üçüncüsü ise hata yapmamanın özür dilemekten daha iyi olmasıdır. Nitekim hz. Ali –as- bu bağlamda da şöyle buyurmuştur: özür dilemeye ihtiyaç duymamak , daha evladır.
İslam inkılabı rehberi bu bağlamda şöyle buyuruyor: aile bir anlaşmadır, iki şeyi birbirine bağlayan doğal bir olay değildir… bir kredi işidir. Kalıcı olması tarafların, toplum ve yasalarca saygı duymasıdır. Eğer ona itina etmezlerse devam etmez… kız ve erkek bu anlaşmayı korumaları gerekir. Onların görevi diğerinin yaptığı her şeye katlanması değil. Hayır, her ikisi bu işin gerçekleşmesi için birbirine yardım etmeleri gerekir… kocanın daha fazla payı var veya kadının daha fazla payı var denilemez, her ikisi bu kurumun korunması ve iki kişiden oluşan ve daha sonra kalabalıklaşacak olan bu toplumu korumak için rolleri vardır. Aile ortamını gerginleştirecek olan, yersiz heyecanlara kapılmasına, bunalıma girmesine sebep olacak her şeyden uzak durmaları gerekir. Hem kadın ve hem erkek, uyum, dayanışma ve birlikteliği temel saysınlar. Ailede hayırlar kadın ve erkeğe aittir ve sonuçta da evlatlarındır. Bir tarafın değil. Eğer Allah muhafaza, aile ortamında sevgisizlik, güvensizlik ve samimiyetsizlik olursa her iki taraf rencide olur.