Mayıs 09, 2018 17:34 Europe/Istanbul

Bültenimizi geçen hafta Türkiye'de yaşanan önemli gelişmelerin ana başlıkları ile açıyoruz.

**Türkiye’de dört muhalefet partisinin ittifak kurduklarını resmen ilan etmeleri 

**Erdoğan’ın seçim kampanyasında münazaraya katılmayı reddetmesi 

**Türkiye hükumetinden Afrin operasyonunun başarılı olduğu iddiası

Bugünkü sohbetimizin ana başlıklarını oluşturuyor.

 

Geçen hafta Türkiye’de ana muhalefet partisi CHP başta olmak üzere dört siyasi parti, cumhurbaşkanlığı ve parlamento erken seçimlerinde iktidar AKP’ye karşı ittifak kurduklarını resmen ilan etti.Söz konusu siyasi partilerin imzaladıkları ve seçim kurulu yetkililerine sundukları protokolde bu ittifakın Cumhuriyet Halk Partisi-CHP, İYİ parti, Saadet Partisi-SP ve Demokrat Parti- DP’den oluştuğu belirtildi.

 

Türkiye’de cumhurbaşkanlığı ve parlamento erken seçimleri, düzenleniş süreci ile muhalefetler her geçen gün daha da genişlediği bir sırada gerçekleşiyor. Bu muhalefetler, Türkiye’de muhalefet partilerin liderleri, bölgenin ve dünyanın bir çok siyaset çevreleri ve hatta bazı Batılı devletler tarafından Ankara yönetimine ikaz ediliyor.Bu arada gözlemciler Ankara yönetiminin olağanüstü hal durumunu uzatması, bağımsız basın ve medya kuruluşlarına uyguladığı sıkı kısıtlamalar ve çok sayıda muhalif medya organını kapatması, Türkiye’de gelecek cumhurbaşkanlığı ve parlamento erken seçimlerinin sağlıklı düzenlenmesi ve muhalefet partilerinin başarı şansına mani olan engeller olarak sıralanıyor.

 

Bu bağlamda HDP’nin hapse atılan lideri ve cumhurbaşkanlığı adayı Salahaddin Demirtaş yaptığı açıklamada şöyle diyor: Türkiye’de adil bir seçimin düzenlenmesi imkansızdır; özellikle muhalefet partileri, bu seçimlerde oy kazanmak için ciddi engellerle karşı karşıyadır.Türkiye’de hükümeti eleştirmenin ve yasal protesto eylemlerinin düzenlenmesinin yasak edildiğini belirten Demirtaş açıklamasının devamında şimdiye dek yüzlerce muhalif gazeteci ve medya mensubunun tutuklandığını ve onlarca radyo televizyon kanalının da kapatıldığını, bu şartlarda adil ve sağlıklı bir seçim gerçekleşmesinin imkansız hale geldiğini vurguladı.

 

******

 

Geçen haftaTürkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhuriyet Halk Partisi CHP’nin cumhurbaşkanlığı adayı Muharrem İnce’nin seçim kampanyaları çerçevesinde TV münazarasına katılmayı reddetti.Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan seçim kampanyaları çerçevesinde rakibi Muharrem İnce ile TV kanalında münazaraya katılmayı reddetmesine gerekçe olarak rakip adaylarının böylece onun sayesinde itibar kazanmaya çalıştıklarını ileri sürdü.

 

Erdoğan’ın bu iddiası, Cumhuriyet Halk Partisi CHP Türkiye büyük millet meclisinde anamuhalefet partisi ve Türkiye’nin en eski ve en büyük partilerinden biri olduğu ve AKP henüz kurulmadan yıllar önce kurulan ve nerdeyse Cumhuriyet tarihi kadar mazisi olan bir parti olduğu ve hali hazırda da AKP’den sonra Türkiye halkı arasında en geniş tabana sahip olan bir parti konumunda yer aldığı, bu yüzden bu partinin adayı Muharrem İnce’nin Erdoğan’la TV münazarasında itibar kazanmaya ihtiyacı olmadığı halde gündeme getiriyor.Ancak buna karşın Ankara kulislerinde muhalefet partileri cumhurbaşkanlığı seçim kampanyaları konusunda da adayların arasında adalet ilkesine asla uyulmadığını belirtiyor.CHP’nin cumhurbaşkanlığı adayı Muharrem İnce geçen Pazar günü seçim kampanyaları çerçevesinde düzenlediği ilk oturumunda da cumhurbaşkanlığı adaylarının görüş ve programlarının medya tarafından yansıtılma biçimini sert bir şekilde eleştirerek, hiç bir TV kanalı kendisinin açıklamalarına yer vermediklerini belirtti. İnce, bu tutumun Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın rakiplerine karşı zalimane bir tutum olduğunu ve amacı da Erdoğan’ın rakiplerini zayıf göstermek olduğunu vurguladı.

 

Konu ile ilgili bir değerlendirmede bulunan Türkiye meseleleri uzmanlarından Abbas Aslan ise şöyle diyor: Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan bu ülkenin uçaktan helikoptere ve askeri ve güvenlik kurumlarından yargı kurumlarına kadar tüm imkanları kendi hizmetine almış bulunuyor. Erdoğan ayrıca medya üzerinde da tam sulta kurmuştur. Nitekim Türkiye’nin devlet radyo televizyonu TRT de adeta Erdoğan’ın resmi sözcüsü sayılır.Ancak tüm bu gerçeklere rağmen, Türkiye’de önümüzdeki cumhurbaşkanlığı ve parlamento erken seçimleri aslında bir nevi adayların Türkiye’de ve bölgede cari gelişmelere ve olaylara karşı tutumları arasında bir nevi referanduma benzediği söylenebilir.

******

 

Geçen hafta Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yaptığı açıklamada, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Suriye'nin kuzeyinde düzenlediği Afrin operasyonunda çok sayıda teröristin etkisiz hale getirildiğini açıkladı.bültenimizi bu haberle birlikte noktalıyoruz.

 

Kayseri'de yaptığı konuşmada Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye'nin kuzeyindeki terör örgütleri olarak nitelediği muhalif Kürt grupların bastırılmasını kendi cumhurbaşkanlığı döneminde imza atılan başarılardan biri olarak sayarak, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Suriye'nin kuzeyindeki operasyonunun devam edeceğini ifade etti.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ayrıva geçtiğimiz hafta da İstanbul mitinginde yaptığı konuşmada, Fırat Kalkanı ve Afrin operasyonlarına yenilerinin ekleneceğini bildirdi.

 

Brookings Enstitüsü uzmanlardan Michael Young, Suriye'nin kuzeyinin Ankara tarafından işgal edildiğine işaretle, "Recep Tayyip Erdoğan, bu girişimiyle sadece milliyetçilik atmosferi yaratmak ve düzenlenecek seçimlerde bundan yararlanmak peşindedir." değerlendirmesinde bulundu.

Michael Young'un görüşü ve Erdoğan'ın yaptığı açıklamalardan hareketle Erdoğan'ın Afrin operasyonunun başarılı bir operasyon olduğunu ilan etmesine rağmen bu ülkenin Suriye'nin kuzeyinde ilan ettiği hedeflerine ulaşmakta başarısız kaldığı ve bu ülke güçlerinin Suriye'nin kuzeyindeki diğer Kürt bölgelerine yönelik askeri operasyonunu genişletme gücüne sahip olmadığı ifade edilebilir. 

Ayrıca, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin düzenlediği operasyonla Türkiye'ye yönelik güvenlik tehditleri azalmadığı gibi, tam tersine artacak.

 

Ankara bir yandan Suriye ve Irak'ın resmi itirazlarına rağmen bu ülkelerin egemenlik ve toprak bütünlüğü hakkı ve de uluslararası kuralları çiğneyerek, iki komşusunun haklarına saygılı olmadığını gösterirken diğer yandan da, Türkiye'nin komşuları, Erdoğan'ın politikalarını her daim kendileri için tehdit olarak görüyorlar. Bu durum Türkiye'nin komşularıyla ikili münasebetlerinde krize yol açabilir.

Ayrıca Suriye'nin kuzey sakinleri, Türkiye'nin saldırılarından öfke duymaktalar ve zaman zaman Türkiye ve Türkiye destekli güçler aleyhinde protesto eylemi düzenlemekteler. 

Türkiye ordusu ve desteği altındaki güçlerin düzenlediği operasyon sırasında bölge sakinleri mağdur olmuş ve kendi evlerinden göç etmek zorunda kalmışlardır. Bu durum Türkiye'ye komşu ülkelerin sınır bölgelerinde yaşayanların bu ülke ile düşmanlığını körükleyecek. 

Bilindiği üzere sınır bölgelerinde yaşayanlar, sınırların güvenliğini sağlama noktasında büyük öneme sahipler.

Öte yandan, Suriye'nin kuzeyindeki nüfus dokusunun değiştirilmesi gelecekte, Türkiye başta olmak üzere tüm bölge için çok büyük güvenlik tehdidine yol açabilir.

Buna göre, Erdoğan'ın şimdiki stratejisinin alternatifleri düşünüldüğünde icraatının pek başarılı olmadığı ifade edilebilir.