Nisan 05, 2016 08:09 Europe/Istanbul

Bugünkü sohbetimizde berzah alemini irdelemek istiyoruz.

Geçen bölümde salih veya salih olmayan amellerin insan kişiliği ve kimliği üzerindeki etkisini anlattık ve dedik ki bu ameller yüzünden insan cennet veya cehenneme girmeyi hakediyor. Bugün ise ölümden sonra ayak basılan ilk alem, yani berzah alemi hakkında konuşmak istiyoruz.

Berzah, iki şeyin arasında kalan alan veya mesafedir. Berzah sözcüğü Kur'an'ı Kerim’da bir kaç kez tekrarlanmıştır. Berzah sözcüğünün geçtiği ayetlerden anlaşıldığı üzere insanların amellerinin hesabına bakıldığı kıyamet gününden başka maddi dünya ile kıyamet alemi arasında bir başka dünyanın var olduğu anlaşılıyor ki bu aleme de berzah alemi deniliyor.

Berzah alemine misal alemi de deniliyor, çünkü misal, numune ve örnek anlamına geliyor ve berzah alemi de kıyamet alemine benzer bir alemdir. Gerçi berzah alemi içine ayak basılmadan idrak edilemiyor.

Gerçekte berzah aleminin fani dünyaya yönelik nisbeti, bu dünyanın ana rahimine olan nisbeti gibidir. Eğer bebeği anasının rahiminde senin şimdi bulunduğun alemden başka çok daha büyük bir alem var olduğunu anlatacak olursak, kuşkusuz bu bebek anlatılan bu alemi pek anlayamaz. Buna karşın berzah aleminden eksik de olsa genel bir görüntü tasavvur etmek mümkün.

Berzah alemi uyku alemi gibi bir şeydir. Yüze Allah Zümer suresinin 42. Ayetinde bu konuya işaret ederken şöyle buyurmakta:

Bu yet açıkça ölüm ve uykunun aynı cinsten olduğunu ve alleh teala hem ölüm ve hem uyku anında insanın canını aldığını, fakat ölüm anı geldiğinde ruh insanın bedenine iade edilmediğini, fakat uyku sırasında uyandıktan sonra ruh bedene geri döndüğünü belirtiyor.

Bir gün adamın biri İmam Cevad’dan –s– ölümün ne olduğunu sorar. O hazret şöyle karşılık verir: Ölüm, her gece idrak ettiğiniz uykudur, aradaki tek fark, ölüm sırasında bu uykunun süresi çok uzundur ve insan kıyamet gününde ancak uyanır.

Dolaysıyla berzah alemini en iyi idrak etme yolun uykuyu idrak etmektir.

Ahilet alemi veya bir başka ifade ile kıyamet gününde maddeden hiç bir iz geride kalmaz. Dünya ile ahiretin arasındaki alan veya mesafa olan berzah aleminde de madde yoktur, ama madenin şekil, boyut ve mekan gibi bazı izleri söz konusudur. Berzah alemi ile tanışmanın en iyi yolu, gördümüz rüyalardır. Rüya berzah aleminin bir mertebesi sayılır. Rüya aleminde gördüklerimiz boyut ve ebat gibi özelliklere sahiptir, ama içinde madde yoktur. Berzahta insanın bedeni rüyadaki haline benzer. Fani dünyada insanın bedeni ağırlığı, hacmi ve boyutları söz konusudur, ancak rüya aleminde insanın bedeni yatakta uzanmış, fakat ruhu hiç bir ağırlığı ve hacmi ve boyutu olmayan bir bedende rahatlıkla hareket eder. Berzah aleminde mahluklar cismi ve fiziki özelliklerle mahsur olmadığından, hareketleri için de hiç bir sınır ve kısıtlama yoktur. İşin ilginç taraf berzah aleminde maddenin bulunmaması yüzünden insanın hisleri daha da güçlenmesidir. Bu yüzden bu alemde lezzet, acı, korku, sevinç vesaire duygular fani dünyaya nazaran daha şiddetli olabilir.

İnsanlar ölüm sorhoşluğu durumundan geçerek berzah alemine ayak basar ve bu sırada daha güçlü idrak gücüne kavuşur. Berzah aleminde insan güzel bir uykudan uyanmış gibi olur. Allah Resulü –s– bu konuda şöyle buyurur: insanlar uyuyor gibidir ve ölünce hemen uyanır. Bu söz, gafletten sonraki uyanıklılık durumuna işaret eder. Ölümle beraber insanın bu dünyada ebediyetten gafil olmasını sağlayan tüm perdeler aralanır. Şimdi eğer insan iman ehli değilse, büyük bir pişmanlık duyar ve Allah tealadan onu fani dünyaya geri göndermesini talep eder. Kur'an'ı Kerim Müminun suresinin 99 ve 100. Ayetlerinde bu koyuna işaret ederken şöyle buyurmakta:

Varlık alemi sürekli kemale doğru ilerler ve bu ilerleme ebediyete dek sürer. Bu kanun ilahi hikmete uygundur. Berzah alemi, bu alemden daha mükemmel olan bir alemdir, ancak ahiret alemine göre daha az kemale ermiştir. Bir başka ifade ile insan berzah aleminde tekamül sürecini tamamlamadan kıyamet alemine giremez. İnsan berzahta yetişmeli ve kıyamet alemine ayak basmaya hazırlanmalıdır. Bu durum insanın ana rahimindeki haline benzer. Eğer cenin ana rahiminde cismi ve ruhi açıdan hazırlıklı hale gelmezse, bu dünyaya ayak basamaz. İnsan ebediyet alemine ayak basmak için de berzah aleminde cismini ve ruhunu uygun hale getirmelidir. Berzah aleminin bir özelliği de amelleri telafi etmektir. Örneğin başkasına borcu olan bir kimse burada mirasçıları borcunu ödemesini vasiyet edebilir ve böylece berzah aleminde durumu değişerek daha yüksek mertebelere erebilir.

Allah Resulü –s– bir rivayette şöyle buyurur: Hz. İsa bir mezarın kenarından geçiyordu. Mezarda yatan kimse acı çekiyordu. Bir yıl sonra aynı mezarın yanından geçti ve mezarda yatanı huzur içinde buldu ve bunun sebebini Allah tealaya sordu. Yüce Allah peygamberine vahiy yolu ile mezarın sahibi salih bir evlat geride bıraktığını, bu evlat büyüdüğünü ve iki hayır amelde bulunduğunu, ilkin halkın geçtiği bir yolu düzelttiğini ve ikincisi de bir yetim çocuğu ev sahibi yaptığını ve bu yüzden babasının günahını bağışladığını buyurdu.

Berzah aleminin bir başka özelliği, mümin insanların talim ve terbiyelerinde bazı kusurları ve eksikliklerinin telafi edilmesidir. Gerçi ölümden onra berzah aleminde hata ve sevap için yer yoktur ve burası artık sorumluluk alemi değildir, ancak evliyadan geriye kalan rivayetlere göre insan ölümden sonra sahip olduğu sermayeleri kulanarak fani alemden yararlanabilir ve uhrevi tekamül ve buluğa erebilir.

İmam Musa –s– bir hadiste şöyle buyurur: bizim dostlarımızdan ve izleyenlerimizden kim ölür ve Kur'an'ı Kerim’i tam olarak öğrenememişse, mezarında ona öğretilir ve böylece Allah teala mertebesini yükseltir, çünkü cennetin dereceleri Kur'an'ı Kerim ayetlerine göredir.

Berzah aleminin bir başka özelliği insanın ahiretteki konumunu değiştirmesidir. Toplumda iyi yöntemleri ve siyasi geliştirmek ve kalıcı modeller geride bırakmak ölen insanın berzahte yükselmesine vesile olabilir. İmam Hüseyin –s– Allah Resulü’nden –s– naklen şöyle buyurur: kim toplumda iyi bir yöntem veya siyer inşa ederse, bunun mükafatı bu yöntemi kıyamet gününe dek izleyenlerin mükafatı ile bir olur.

İslam Peygamberi –s– bir başka yerde de şöyle buyurur: İnsanoğlu ölünce üç durum dışında amelleri son bulur. İlkin salih bir evladı olur ve onun için dua eder ve mağfiret talebinde bulunur. İkincisi kendinden bir kitap veya bilim geride bırakır ve başkaları bundan yararlanır. Üçüncüsü okul, cami, köprü ve yol gibi kamunun yararlandığı bir hayır işi yerine getirir ve ölümünden sonra halk ondan yararlanır.

Kuşkusuz hasene sünnet kalıcı olduğu gibi iyi bir yöntemin de tesiri uzun süreli ve kalıcı olur. Rivayetlere göre toplumda kötü bir sünnetin temelini atan ve başkaları da bu sünneti izleyen bir insan için bu sünnet her defa tekrarlandığı zaman sünnetin temelini atan insan için yeni bir günah yazılır. Bu konuda İmam Bagır –s– şöyle buyurur:

Allah’ın kullarından her hangi bir kul halk arasında saptırıcı bir yöntem geliştirirse, onun günahı bu yöntemi uygulayanların günahına eşit olur.

Dolasıyla insanların amel defteri berzah aleminde değişebilir. Ancak berzah alemi geride bırakılarak ahiret alemine ayak basıldığında artık hiç bir şey değiştirilemez. 015