Temmuz 01, 2018 20:19 Europe/Istanbul

Sohbetimizde, Uluslararası Hukuk açısından Suudi Arabistan'ın Yemen'deki savaş cinayetleri ve insanlığa karşı işlediği suçları ele almak istiyoruz.

Bu dizi sohbetimizin ilk bölümünde Yemen krizinin oluşması ve Suudi Arabistan'ın bu ülkede işlediği cinayetleri inceleyeceğiz. 2011yılından beri Mısır ve Tunus halk ayaklanmalarından sonra, Yemen halkının protestoları da hassas bir aşamaya girdi. Yemen halkının protestolarının ardından, Ali Abdullah Salih, otuz yılı aşkın diktatörlükten sonra, 2011 yılında iktidardan ayrılmak zorunda kaldı. Fars Körfezi İşbirliği Konseyi'nin müdahale kararı ve ABD'nin himayesi ile Ali Abdullah Salih'in yardımcısı Mansur Hadi hükümet başına getirildi. Ama yeni hükümetin, muhalif gruplar arasındaki güç paylaşımında başarısız olması, halk arasındaki gerginliği de artırmış oldu.

 

Yemen'de halk protestolarının artmasıyla el-Kaide gibi terör ve tekfir grupları da bu ülkenin güneyinde, istikrarsızlığı daha da şiddetlendirdi. Halk güçleri bu istikrarsızlık ve güvensizliği durdurmak, eski diktatörden geri kalanlar ve el-Kaide gibi Amerikan ve Suudi unsurlarının önünü kesmek için Ensarullah adlı bir örgüt kurdular.  Yolsuzluk karşı düzenlenen protesto gösterilerinin organizasyonu ve Ensarullah'ın oluşturulmasıyla birlikte,  Mansur Hadi hükümetinin meşruiyeti de bir kriz haline dönüştü. Mansur Hadi hükümetinin ekonomik başarısızlığı ve ayrıca Batı'ya ve Suudi Arabistan'a bağımlılığı, Ensarullah güçlerinin Sa'de ve Umran eyaletlerinde önemli bir ölçüde ilerlemesine sebep oldu. Bu ilerleme yüzünden dönemin hükümeti muhaliflerle anlaşmak zorunda kalarak barış ve işbirliği anlaşması imzaladı.

 

Bu anlaşmaya esasen, Yemen Cumhurbaşkanı, hükümet kurmak için Yemen Husileri'yle milli ittifak hükümeti kurmak için bütün görevleri yerine getirmesi gerekiyordu. Bu sırada iki yıllık süresince geçici hükümetin iş başına gelmesi için bir cumhurbaşkanlığı seçimi planlanmıştı. Tam da bu sırada milli diyaloglar gücün el değiştirmesi için devreye girmişti.  Bunun üzerine Mansur Hadi 2012, 21 Şubat tarihinde formalite cumhurbaşkanlığı seçimini düzenleyerek kanuna aykırı olan tek aday olmasına rağmen bu seçimi kazandığını ilan etti. Bunun hemen ardından Yüksek Seçim Kurumu da Mansur Hadi'nin 6 milyon oyla cumhurbaşkanlığa seçildiğini onayladı. Doğal olarak bunun ardından Mansur Hadi'nin yapmacık seçimleri, Yemen muhalifleri tarafından kabul edilemezdi. Bundan dolayı yeni itirazlar dalgası başlandı.

 

Mansur Hadi'nin siyasi ve ekonomik başarısızlığına itirazlar gecikmedi. Ensarullah halk hareketinin öncülüğünde bu itirazlar, ulusal ve bölgesel olarak yeni boyutlar kazandı. 2014 yılında ise bu itirazlar daha da şiddetlenerek halk güçlerinin, Yemen başkenti San'a'daki cumhurbaşkanlığı sarayını kuşatmasına yol açtı. Bu olayın üzerine, Mansur Hadi ve kabinesi kendi yükümlülüklerini yerine getirmekten kaçınarak, beklenmedik bir şekilde kendi istifasını Yemen Parlamentosuna sundu. Gerçi bu istifa parlamento tarafından kabul görmedi ama muhalifler bu girişimi, hükümetin kendi isteklerinden kaçınmak için yaptığına kanaat getirerek protesto gösterilerine devam ettiler.   

 

Mansur Hadi 2015, 21 Şubat tarihinde, geçici hükümet süresinin bitmiş olduğu dönemde, Suudi Arabistan'a kaçtı ve Yemen yasalarını ayakları altına alarak yeniden siyasi gücün başına geçmek için bu ülkeden yardım istedi. Bunun ardından Suudi Arabistan 2015, 25 Mart tarihinde, kimi gerici bölgesel ülkelerin işbirliğiyle oluşturulan ittifak çerçevesinde, kendi hava saldırılarını Yemen'e başlatmış oldu. Suudi Arabistan ilk aylarda yapılan saldırıların adını Kararlılık Fırtınası Operasyonu ve ondan sonraki saldırıları da Umudun Geri Dönüşü Operasyonu koydu.

 

Bu operasyonlara, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Kuveyt, Bahreyn, Fas, Mısır, Ürdün ve Sudan katıldılar. Somali ise bu operasyonlarda kendi üslerinden kullanma hakkını Yemen'e saldıran ittifaka tanıdı. Suudi Arabistan'ın Yemen'e saldırmak için bahanesi Mansur Hadi siyasi kanadını himaye etmesi oldu. Ama bu olayın görülen yüzüydü. Aslında Mansur Hadi'yi himaye etmekten daha önemli saikler ve sebepler, Suudi Arabistan'ın Yemen'e saldırmasında payı vardı.

 

Yemen'in, Suudi Arabistan'ın bölgesel güvenlik stratejisinde önemli bir yere sahip olması, Yemen'in jeopolitik ve stratejik konumu, özellikle de Bab'ül Mendep Boğazı'na hakim olması, Suudi Arabistan ve İran İslam Cumhuriyeti arasındaki bölgesel rekabet ve İran'ın Yemen'deki manevi nüfuzunun artması, islami uyanış dalgalarının Suudi Arabistan'a ulaşması korkusu ve Suudi Arabistan'ın Amerika ve Siyonist Rejim'le ortaklığı, Suudi Arabistan'ın Yemen'e saldırmasının asıl nedenlerindendir. İşin asıl tarafını gizlemek isteyen Suudi Arabistan ise bu saldırıları Mansur Hadi'nin yardım istemesi çerçevesinde sözde yasal olarak yaptığını iddia ediyor.

 

Afrika ve Batı Asya meseleleri uzmanı Ca'fer Kannadbaşi, Suudi Arabistan'ın Yemen'e saldırmaktan güttüğü hedeflerle ilgili  şöyle diyor: " Bu konuyu yanlış hesaplanan stratejik bir hata olarak görüyorum. Suudi Arabistan ve onlara danışmanlık yapanlar, askeri baskıdan yararlanarak kısa bir sürede siyasi dengeyi kendi lehlerine çevireceklerini düşünüyorlardı. Yemen'de ortaya çıkanlar ise tam bunun tersi oldu. Suudi Arabistan'ın bir başka hatası da savunmasız halkı ve sivil binaları geniş çaplı olarak bombalaması oldu.  Birleşmiş Milletler Antlaşması'nın ilkelerine baktığımız zaman, saldırıya maruz kalan bir ülke kendini savunma hakkına sahiptir. Yemenliler de bu hakkını kullanıyor. "

 

Uluslararası hukukun kurallarına göre, Suudi Arabistan ve müdahaleci ortaklarının uluslararası sorumluluğu ve Yemen'e askeri saldırıların cezai sorumlulukları açık bir şekilde bellidir. Çünkü  Birleşmiş Milletler Antlaşması'nın 53.maddesinin 1.fıkrasına esasen Suudi Arabistan ve işbirlikçilerinin Yemen'e yaptığı saldırıların gayrimeşru olduğu kolaylıkla söylenebilir. Suudi Arabistan ve oluşturduğu koalisyon, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi izni olmadan bu işe kalkışmasından dolayı bu ihlal açıkça ortadadır.

 

Uluslararası Af Örgütü Beyrut Bölgesel Bürosu Başkanı L. Ma'luf, şu açıklamaları yaptı: " Amerika ve İngiltere'nin Suudi Arabistan'a verdikleri silahlar, insan hakları ihlallerine sebebiyet vererek insanlık faciasına da yol açmaktadır."

 

Uluslararası hukukçular, Suudi Arabistan'ın liderliğinde beş Arap ülkenin Yemen'e saldırı bildirgesinde geçen kendini savunma bahanesiyle Yemen'e saldırmasını kabul edilemez olduğuna vurgu yapmaktadırlar.  Çünkü Suudi Arabistan ve ortakları, Yemen'e saldırmadan önce bu ülke tarafından hiçbir tacize maruz kalmamışlardı. Ayrıca Mansur Hadi de, halkın temel haklarını ve kaderlerinde payları olmaları isteklerini yok sayarak, bundan doğan sonuçlar yüzünden ülkeden kaçmak durumunda kalmıştı. Böylece artık Mansur Hadi ve etrafındakiler, Yemen halkının temsilcileri sayılmıyordu ve yabancılardan yardım istemeye de hakları yoktu. Bu gerçekler, Birleşmiş Milletler 2014 sayılı ve 2051 sayılı kararlarında ve başka raporlarda da resmi olarak onaylanmıştır.

 

Birleşmiş Milletler İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi (OCHA), 2017'de, Yemen'e 2015 Mart ayından 2017 Aralık ayına kadar yapılan saldırılarda, 8 bini aşkın Yemenlinin öldüğünü ve 50 bine yakın insanın yaralandığını ilan etti. Ayrıca 22 milyonu aşkın insanın yardıma ihtiyacı olduğunu açıkladı. Uluslararası Kızılhaç Örgütü insani yardımlarının ulaştırılmasını engellemek, tıbbi malzeme ve ilaç yardımlarının engellenmesi, sivil altyapılara saldırmak ve ayrıca Yemen halkına karşı yasak silahları kullanmak, Suudi Rejimi ve ortaklarının diğer cinayetlerinden sayılıyor.