Ağustos 28, 2018 11:54 Europe/Istanbul

Din ve maneviyat birbiriyle sıkı sıkıya bağlı iki terimdir, öyle ki zaman zaman birbirinin yerine kullanılır.

Manevi ihtiyaçları karşılamak, dini turizm alanında önemli yeri vardır, fakat maneviyatın geniş anlamı itibarı ile dini turizmin çeşitli biçimleri olabilir.

 

Dini turizm bir nevi kültürel turizmdir. Bu turizmde turist insan kutsal mekanları ziyaret etmek, bazı dini amelleri yerine getirmek veya inandığı dini öğretmek ve yaygınlaştırmak üzere belli yerlere seyahat eder.

Dini seyahatlerde seyahatin esas boyutu olan ziyaretin yanında başka mekanları gezmek ve kültürel, tarihi ve sanatsal yönleri olan merkezlere gitmek gibi faaliyetler de gerçekleşir.

Gerçekte kutsal mekanlar, turistlerin gittiği mekanların diğer cazibelerinin yanında onu bu mekanları ziyaret etmeye teşvik eden etkendir. Nitekim İran’ın güneybatısında yer alan Şiraz kentinde Şah Çırağ türbesini ziyaret etmeye gelen bazı İranlı ve yabancı turistler bu kutsal mekanı ziyaret etmenin yanında Şiraz kentinin diğer turistik mekanlarını da ziyaret eder.

 

Bazen dini eserler veya türbeler veya kutsal mekanlar bir turistin bir mekana seyahat etmesinin tek amacıdır ve turist insan sırf bu cazibelerin yüzünden söz konusu mekana yolculuk eder. Örneğin kutsal Mekke kentinde Kabe’yi veya Irak’ta kutsal mekanları ziyarete giden Müslümanların tek amacı bu kutsal mekanları ziyaret etmektir. Bu insanlar ziyaret amaçlı seyahat eden grupta yer alır. Ziyaret amaçlı seyahatlerde esas amaç kutsal mekanlara gitmek ve bu mekanları ziyaret etmektir. Ziyaret amaçlı seyahatler dini turizmin en belirgin biçimidir.

 

Ziyaret amaçlı seyahatlere başka ülkelerden İran’a gelen Hristiyanları örnek vermek mümkün. İran’ın Urumiye kentinde yer alan ve bazı tarihçilere göre Beyt Lehem kilisesinden sonra dünyanın en büyük ikinci kilisesi olan kutsal Meryem kilisesinden başka İran’ın en önemli kilisesi Kara kilise veya Tataus kilisesidir. Kara kilise her yıl Nisan ayında dünyanın çeşitli ülkelerinden dini ayinlerini yerine getirmeye gelen Hristiyanları ağırlar.

 

Ermenistan’da yaşayan Razmik Petrosyan, 2017 yılında bu etkinliğe katılmak ve Kara kiliseyi ziyaret etmek için İran’a gelen Hristiyan turistlerden biridir. Petrosyan Ermenistan’a döndükten sonra anılarını yazdığı defterinde bu seyahatini anlattı ve ardından da Ermenistan’ın bazı dergilerinde yayımladı. Petrosyan anılarında şu ifadelere yer verdi:

 

İran’a seyahat etmeyi çok istiyordum, fakat işlerle uğraşmak ve ailevi sorunlar ve ayrıca Batı medyasının garez-kar propagandası olarak adlandırmam gereken durum yüzünden bu seyahati erteliyordum. Ta ki ben ve 16 hemşehrimin İran İslam Cumhuriyeti’ne dört günlük kısa seyahat 27 Temmuz 2017’de başladı. Siyunik eyaletinin dağlık yollarını aştıktan sonra Muğri sınırından İran’a geçtik. Sınır bölgesinde tali bir yolu andırmaktan ziyade bir otobanı andıran temiz ve asfalt bir yolda seyahatimize devam ettik. Yol boyunca cadde aydınlatma yüzünden gündüz gibi aydınlıktı. Bir kaç küçük büyük kenti geride bıraktık ve gece yarısı Kara kilisenin önüne geldik. İranlı dostlarımız kilisenin çevresinde kurulan çadırlarda bizim yerimizi belirlemişti. Hemen bize ayrılan yerlere yerleştik ve dinlendik. Ertesi sabah orman kuşlarının sesi ve yaz aylarının serin meltemi ile uyandım ve çadırdan dışarı baktım. Gözlerime inanamıyordum. Çevremde yüzlerce irili ufaklı rengarenk çadır kurulmuştu ve Kara kilise çok güzel ve muhteşem bir şekilde adeta bir yüzüğün taşı gibi çadırların ortasında yer alıyordu. Bir an Gagard veya Eçmiyadzin kilisesinin çevresinde olduğumu zannettim, ama burası Ermenistan değil, İran’dı. Herkes Ermenice konuşuyorduk. Yaklaşık beş bin kişiydik.

 

Ermeni turist Petrosyan anılarına şöyle devam ediyor:

Her yıl çok sayıda Hristiyan, Ermenistan, Suriye, Lübnan, Hollanda, Fransa, Avusturya, Almanya, Kanada ve başka ülkelerden İran’a gelerek bu özel merasime katılıyor ve kilisenin çevresinde çadır kuruyor. İran’da bu güzel mekanı mutlaka gezmenizi tavsiye ediyorum. Burada kendi gözlerinizle nasıl Ermeni dini azınlığı ve hatta başka ülkelerin Hristiyanları kutsal bir mekanda bir araya geldiğini ve huzur içinde tanrıya dua ettiklerini, mum yaktıklarını, kurban kestikleri, bebeklerini vaftiz ettiklerini ve birbiriyle görüştüklerini göreceksiniz.

 

Din ve maneviyat birbiriyle sıkı sıkıya bağlı iki terimdir, öyle ki zaman zaman birbirinin yerine kullanılır. Manevi ihtiyaçları karşılamak, dini turizm alanında önemli yeri vardır, fakat maneviyatın geniş anlamı itibarı ile dini turizmin çeşitli biçimleri olabilir.

Marifet – irfan turizmi de bir nevi kültürel turizmdir ve bu sektörün bazı uzmanları bu turizmi de dini turizm olarak kabul ediyor. İrfan ve marifet sözcükleri aynı anlamı taşıyor ve her ikisi tanım anlamına geliyor. Marifet turizmine göre doğa ve yaratandan her biri bu tanımın amacı olabilir.

 

İslam öğretilerine göre insanlar doğal ve fıtri olarak Allah’ı talep eder ve O’nu tanımak ister. Bu tanım his, akıl, nakil veya kalple hasıl olabilir. Bu açıdan irfan, içteki şahitler ve kalbi idrakle hasıl olan tanımdır. Marifete dayalı tanıma ulaşabilmek için turistler Konya, Aşkabat, Hucend, Semerkand ve Buhara gibi kentlere seyahat eder. Bu mekanlarda marifet turistini cezbetmek üzere turizm sektörü mütevellileri tarafından yatırım yapılmıştır. Fakat hiç bir mekan çöl ve sessizliği ve yıldızlı gökyüzü ve yine mavi deniz suları ve dalgaların sesi gibi insanı peşinde olduğu tanıma ulaşmakta yardımcı olmadığı söylenebilir.