Nisan 10, 2016 06:16 Europe/Istanbul

Suriye ordusu ve direniş güçlerinin son dönemde ilerlemeleri ve teröristlerin sürekli geri çekilmesi Şam yönetiminin elini siyasi ve askeri açıdan güçlendirirken, bu ülkeyi radikal ve terörist örgütlerden temizleme bağlamında yeni bir aşamanın eşiğine getirdi.

Suriye’de çatışma alanında gelişmeler yeni bir merhaleye geldi ve Suriye ordusu direniş güçlerinin destekleri ile adım adım teröristlerin sultası ve işgali altında bulunan bölgeleri kurtarmaya başladı. bu çerçevede tarihi Tedmer kentinin geçen hafta kurtarılması bir dönüm noktasıydı.

Gerçekte Suriye ordusunun bu tarihi kente musallat olması sadece direniş ekseni için moral kaynağı değil, aynı zamanda tekfirci IŞİD terör örgütünün Irak ve Suriye’de işgal ettiği bölgelerin irtibatını kesme yönünde de askeri açıdan önemli adımdı ve bu zafer aynı zamanda başta IŞİD’in sözde başkente Rakka olmak üzere Deyrizzur eyaletini kurtarma operasyonunun başlangıcı sayılır. Bu durumda ise IŞİD’in Irak ve Suriye’de kesin hezimete uğrayacağı da kesindir.

Tarihi Tedmer kentinin kurtuluşu ile birlikte IŞİD’in Suriye’nin Doğu ve Güney bölgelerine ulaşımı kısıtlandığından, Suriye ordusu da IŞİD’e karşı operasyonlarını en çok Deyrizzur’a doğru ve Karitin kentini kurtarmaya yönelik odakladı ve sonunda da bu kenti IŞİD’in elinden kurtardı.

Öte yandan Doğu cephesinde de Deyrizzur’u kurtarma operasyonu tüm hızı ile devam ederken, Kuzey cephesinde de Suriye ordusu Hama eyaletinde Selmiye kentine doğru ilerleyerek bu kentin çevresini tekfirci teröristlerden temizlemeyi başardı.

Suriye ordusu direniş güçleri ile birlikte geçtiğimiz günlerde Selmiye’nin doğusunda iki bölgeyi kurtarmayı başardı. Aslında Selmiye kentini ve çevresini teröristlerden temizlemek büyük önem arz ediyor, çünkü IŞİD teröristleri Tedmer’den kaçtıktan sonra Selmiye kentine doğru gitmeye başladı ve Suriye ordusunun bu bölgede operasyonları IŞİD’in dağılan güçlerinin yeniden toparlanmalarına engel olacağı anlaşılıyor.

Tarihi Tedmer kentini kurtarmanın stratejik önemi, Irak ordusu bu ülkenin halk güçleri ile beraber Musul kentini kurtarma operasyonunu başlattığı ve IŞİD yakında Irak’taki en önemli üssünden geri çekilmek zorunda kalacağı düşünülecek olursa, daha iyi anlaşılır.

Gerçekte Irak ve Suriye topraklarının büyük bir bölümü IŞİD tarafından işgal edildiği günden beri örgütün en önemli puanı, bu iki ülkenin arasında rahatlıkla gidip gelmesiydi. Bu yüzden iki ülkenin ordularının eşzamanlı operasyonu ve teröristlerin Irak ve Suriye arasındaki bağlantılarını kesmeleri IŞİD’in operasyon gücünü yitirmesine ve sonuçta da yenilmesine vesile olabilir.

Suriye’de askeri sahadaki gelişmeler siyasi açıdan da büyük önem arz ediyor. Tarihi Tedmer kenti ve Suriye ordusunun ilerlemeleri, Suriye yönetimi ile Suriyeli muhaliflerin temsilcileri barış müzakereleri için Cenevre’de bir kez daha bir araya geldiği bir sırada gerçekleşiyor ve silahlı muhalifler bir sonraki oturumda Şam yönetimine bazı ön şartları dayatmaya çalışıyor.

Cenevre müzakereleri başlamadan önce Rusya, Suriye’deki asker sayısını azalttı. Bu yüzden bazı uzmanlar Moskova yönetimi Suriye yönetimine desteğini geri çekmeye başladığını ve Şam’ı kendi haline bıraktığını dillendirmeye başladı.

Ancak Suriye ordusunun Rusya hava kuvvetlerinin desteği ile elde ettiği yeni zaferleri bu tahminleri çürüttü ve Rus askeri birliklerin bir bölümünün Suriye’den çekilmesi, Şam ve Moskova arasında askeri işbirliğinin azaldığı anlamına gelmediğini ortaya koydu, nitekim Rusya hava kuvvetleri Suriye ordusu ve direniş güçlerine desteğini sürdürüyor.

Bundan başka tekfirci IŞİD terör örgütünün Brüksel’de düzenlediği terör saldırıları Batı’ya önemli bir mesaj niteliğindeydi. Bu mesaj IŞİD ile mücadelenin en önemli öncelik olduğu ve örgütün kayıtsız şartsız yok edilmesi gerektiğine yönelikti. Bu doğrultuda Amerika Dışişleri Bakanı John Kerry Moskova’ya yaptığı son ziyaretinde Suriye barış müzakerelerinde Beşar Esad’ın iktidardan çekilmesi öncelikli bir konu olmadığını ve Amerika için en önemli öncelik IŞİD ile mücadele etmek olduğunu vurguladı.

Bu gelişmeler Suriye ordusu ve Şam yönetiminin eli hem askeri arena ve hem de siyasi arenada son beş yıla kıyasla çok daha güçlü olduğunu ortaya koyduğu gibi, Batı da IŞİD’in tüm dünyaya yönelik ciddi bir tehdit olduğunu ve bu örgütle mücadele için Şam’da güçlü bir yönetimin bulunması gerektiğini anladığını gösterdi.

Gerçekte Suriye’de sahadaki son gelişmelere stratejik bir açıdan bakıldığında, Suriye ordusu bu ülkede terörü yok etmek ve ülkeyi istikrara kavuşturmak için önemli adımlar atmaya başladığı anlaşılır. Öte yandan Irak cephesinde de Musul’un kurtuluşuna yönelik operasyonun başlaması bu pazeli tamamlayan son parça olabilir. Bu durum, bölgede terörün yok olacağı ve direnişin konumunun güçleneceği anlamına gelir.

Öte yandan Suriye krizi altıncı yılına girdiği bir sırada bazı medya ve siyaset çevreleri Suriye krizinin köklü ve uzun vadeli çözümü bu ülkede federal sistem olduğunu dillendirmeye başladı. peki ama, acaba bu öneri ne denli gerçekçi, mantıklı ve uygulanabilir bir öneridir?

Suriye’de federal sistemi savunanlar bu ülkede çatışmaların ancak ülkeyi etnik yapısına göre bir kaç bölgeye bölmek ve her bölgenin yerel yönetimine gerekli yetkileri vermekle durdurulabileceğini belirtiyor.

En son Rusya Dışişleri Bakanı Yardımcısı Sergei Riabekov da belki federal bir yönetim Suriye’de vahdetin ve istiklalin korunması için uygun bir sistem olabileceğini dile getirdi.

Bu istidlalin dayandığı varsayım ise Suriye krizinin bu ülkede etnik çatışma temeline dayandığı ve Suriye’nin bölünmesi ile etnik grupları memnun etmenin ve şiddete son vermenin mümkün olduğudur.

Ancak Suriye gerçeklerine bakıldığında bu önerinin zayıf yönlerinden biri bu istidlale dayandığı anlaşılır. Gerçi Suriye toplumunda bazı kesimlerin Şam yönetiminin icraatına karşı olduğu gerçeği göz ardı edilemez, ancak bu itirazların tamamen etnik temele dayandığını ispat edebilecek belli bir işaret veya delil yoktur.

Öte yandan Suriye’de bölge içi ve bölge dışı güçlerin müdahaleleri arttıkça bu ülkedeki durum iç etkenlerden ziyade dış etkenlerden etkilendiği gözleniyor. Örneğin Suriye yönetiminin karşısında saf tutan iki önemli grup, IŞİD ve El Nusra terör örgütleridir. Ancak bu iki örgütün kökleri Suriye’nin dışına uzanır, nitekim her iki örgütün teröristleri Suriye’den başka milliyetlere sahip olan teröristlerdir.

Dolaysıyla Suriye’de çatışmaların büyük bir bölümü ecnebi aktörlerin müdahaleleri ve ecnebi teröristlerin varlığından kaynaklandığı için bu ülke hakkında federal sistem önerisi pek de gerçekçi gibi durmuyor, çünkü böyle bir öneri en başta Suriye milletinin isteği olması ve iç mülahazaları da gözetlemesi gerekir.

Dünyada federal sistemle yönetilen bir çok ülkede ta eski zamanlardan itibaren o ülkelerin çeşitli bölgelerinde özerklik eğilimi söz konusu olmuştur. Oysa Suriye konusunda federal sistem önerisi, son on yıllarda Suriye’deki etnik gruplar tarafından asla böyle bir talep gelmediği halde gündeme geliyor. Kuşkusuz Suriye toplumunda kökü bulunmayan böyle bir öneriyi uygulamak bir çok soru işaretini ve sıkıntıları beraberinde getirecektir. Öte yandan Suriye gibi ta baştan merkezi yönetim sistemi ile yönetilen bir ülkede federal sistemi uygulamak, bölünme yoluna adım atmaktır. Bir başka ifade ile bu süreç Suriye’de etnik grupların arasında dayanışma ve yakınlaşmaya yol açmaktan ziyade ayrışmaya ve merkezden uzaklaşmaya ve sonuçta bölünmeye yol açacaktır. Bu tehlike sadece Suriye için değil, aynı zamanda bölgede ta baştan merkezi sistemle yönetilen ülkeler için de söz konusudur.

Gerçekte Ortadoğu bölgesini etnik temele dayanarak bölmek faydalı olmaktan ziyade zararlı olabilir ve bu tür çatışmaların artmasına yol açabilir çünkü bu süreçte dini ve etnik unsurların ön plana çıkmasıyla beraber bu grupların arasında ciddi rekabet başlar ve bu da sürekli bu tür gerginliklerden zarar göre Ortadoğu gibi bir bölge için büyük tehlike arz eder. 015