Suriye ve batılı medya guruplarının medya savaşı 4
Amerika liderliğindeki müttefik güçlerin kimyasal silahları imha bahanesiyle 2003 yılında Irak'a saldırıp bu ülkeyi işgal etmesi sonucu, Ortadoğu da terörizm belası yaygınlaştı.
O dönemde Batılı medya gurupları Irak Baas rejiminin muhaliflerinden naklen kimyasal silahların varlığını yayınlayıp, bu saldırı ve işgali meşrulaştırmaya çalıştılar. 2002 ve 2003 yılında New york Times gazetesi Irak'ta kimyasal silahlar bulunduğuna ilişkin şüpheler olduğunu yazdı. Ancak diğer batılı medya gurupları Saddam rejiminin kitle imha silahları bulunduğunu ve dünya güvenliğini tehdit ettiğini vurguladılar.
Söz konusu medya gurupları, daha sonra Iraklı muhaliflerin kendilerini aldattıklarını iddia ettiler. NATO'nun 2011 yılında Libya'ya saldırması ve cumhurbaşkanı Muammer Kaddafi rejimini devirme sırasında da benzer bir aldatma yaşandı. Batılı medya gurupları Libya yönetiminin kimyasal silahlar depoladığını ve kullandığı konusunda kamuoyunu aldatmaya, NATO saldırısı ve işgal girişimini haklı göstermeye çalıştılar. Frans 24 TV kanalı, Libya'nın CNT haber kanalının kaynağı olarak yalan haberler türetip yayınlamaya başladı.
Trablus savaşında, Libyalı isyancılar onlarca KM bu şehirden uzakta bulundukları halde, NATO filim stüdyolarında yapılan filmlerde isyancıların şehir merkezini ele geçirdikleri gösteriliyordu. Bu sahte filmler ise Elcezire ve El-Arabiye kanallarından yayınlandı. Bunun üzerine Trablus halkı savaşta yenildiklerini sanarak direnişlerini sürdürmediler.
Suriye'deki terörizmle savaş daha karmaşık durumdadır. Selefi Vahhabi terör örgütleri DAEŞ ile El-Kaide ve uzantılarının işgali altındaki bölgelerde haber toplamak ve yayınlamak çok tehlikelidir. Bu nedenle bu bölgelerdeki haber kaynakları aşırı tekfirci terör örgütlerine bağlı unsurlar olarak yalan haber türetip yayınlamaktadırlar. Diğer muhabir ve gazeteciler ise, terör örgütlerinin haber kaynaklarına dayanarak Suriye ile ilgili haberler yayınlamakla yetinme zorundadırlar.
Beyaz Saray ulusal güvenlik danışmanı Ben Rhodes, Suriye hükümeti ve halkının terör örgütleriyle Batılı medya guruplarının karalama ve yalan haber yayını karşısında direndiğini ve gerçekleri ifşa ettiğini görünce, Amerika Başkanı Barack Obama'ya bir plan önerdi. Buna göre, Suriye devletinin yayın organlarının Nilesat ve Arabset uydularından yayınlanmasının durdurulmalıydı. Ben Rhodes'un bu planı Amerika, İngiltere ve Fransa ile Suudi Arabistan krallık rejimi ve Katar ile ırkçı Siyonist İsrail rejimi tarafından desteklendi. Suudi Arabistan ile Katar'ın bu iki uydu yayınlarında en fazla hisseye sahip oldukları için, Suriye devletine ait TV yayınları durduruldu. Bunun ardından Suriye'deki terör örgütlerinin hazırladıkları programlar Suriye bayrağıyla yayınlanmaya başladı. Böylece Suriye hükümetinin yayın organlarının halkla ilişkileri ve haberleşme süreci koparıldı. Bu sinsi planı uygulamak amacıyla Doha'da El-Arabiye, Elcezire, BBC, CNN, Fox News, Frans 24, MTV, Future TV kanallarındaki Amerika ordusunun psikolojik savaş uzmanları iki kez bir araya gelip teknik yöntemleri masaya yatırdılar. Arabistan'ın başkenti Riyad'da ise Siyasi uzmanlar katılıp görüşmeler yaptılar. Bu toplantılarda kamuoyunu aldatıp yönlendirmek için görüntüler ve haberlerin yayınlanması biçimi tasarlandı. Buna ilaveten Vahhabi'liği tebliğ eden 40 TV kanalın yayınlanması kararlaştırıldı
Batılı medya gurupları Suriye halk direniş güçleri ve hükümetine karşı düşmanca ve yalan haberler yayınlamaktadırlar. Nitekim Suriye haberleşme sisteminden sorumlu Bakan yardımcısı ve Danışmanı Ali El-Ahmed, Batılı medya gurupları hükümet ve halk direniş güçlerine karşı karalama kampanyalarını sürdürüyor ve tekfirci teröristleri destekleyen haberler yayınlıyorlar. Terör örgütlerinin yıkıcı ve katliamcı saldırıları hakkında hiçbir yayın yapmıyorlar. Nitekim tekfirci teröristler Halep ile diğer bölgelerde sivil katliamı yaptılar ve kimyasal silahlarda kullandılar.
Ali El-Ahmed Sputnik'e yaptığı açıklamada, Suriye hastaneleri ve okulları ve eğitim merkezleri, alt yapı sistemleriyle hizmet sektörünün devlet malı olduğunu, devlet bütçesiyle inşa edildiğini, bu nedenle Suriye Ordusunun bu kamu binalarını bombaladığına ilişkin iddiaların akıl ve mantık dışı olduğunu söyledi. Ali El-Ahmed ayrıca, DAEŞ tekfirci terör örgütünün Suriye ordusu ve halkına karşı hayvanları ve çocukları canlı bombalar olarak kullandığını, sivil halk arasında dehşet salmaya çalıştığını, bu insanlık dışı vahşi saldırı ve olayların batılı medya guruplarınca yayınlanmadığını belirtti.
Suriye cumhurbaşkanı Beşar Esad'ın siyasi ve medya gurupları danışmanı Bayan Busine Şaban ise, Amerika liderliğindeki sözde Terörizmle mücadele koalisyonunun Suriye'de korkunç cinayetler işlediklerini, teröristleri desteklediklerini, Suriye ordusu ve Rusya'nın terörizmle savaş operasyonlarını çarpıtıp, sivil katliamı diye suçladıklarını söyledi.
Busine Şaban Rusya bilimler akademisinin doğu bilimleri fakültesinde yaptığı konuşmada, Rusya ile Suriye'nin BM ile tama olarak işbirliği yaptığını, ancak Amerika liderliğindeki koalisyonunun Suriye'de en az 300 okul ve hastaneyi bombalayıp enkaza çevirdiklerini, bu cinayetler, yıkıcı ve imhacı saldırılar hakkında Elcezire ve El-Arabiye kanallarının sustuklarını, batılı medya guruplarının Suriye olaylarını çarpıttıklarını ve istedikleri haberleri yayınladıklarını, batılı istihbarat ve casusluk şebekelerinin türettikleri haberleri alıp yayınladıklarını söyledi.
Suriye cumhurbaşkanı Beşar Esad'ın siyasi ve medya gurupları danışmanı Bayan Busine Şaban Suriye hükümetinin terörizmle mücadele ve ülkede krizi sonlandırıp, ateşkesi ve ulusal barışı sağlamaya çalıştığını, ancak Amerika ve batılı güçlerin teröristleri destekleyip, Suriye'de savaş ateşinini körükleyip yıkım ve katliamları sürdürdüklerini belirtti.
Batılı medya gurupları ve bölgesel işbirlikçilerinin kampanyaları sonucu, dünya kamuoyu tekfirci terör örgütlerini özellikle DAEŞ ve Nusra Cephesini Suriye yönetiminin muhalifleri olarak nitelendiriyorlardı. Terör örgütlerinin türettikleri haberleri doğruymuş gibi yayınlamaktadırlar.
Suriye'nin BM daimi temsilcisi Beşar Caferi de Suriye'de iç savaş yaşanmadığını, komşu ülkeler ile birlikte yüz ülkeden toplatılıp Suriye'ye gönderilen on binlerce teröristin saldırılarının devam ettiğini, söz konusu terör örgütlerinin Suriye milli güvenliği, iç barışı ve toprak bütünlüğüyle halkın hayatını tehdit ettiklerini, yıkım ve katliamlar yaptıklarını, Suriye ordusu ve hükümetinin terör çeteleriyle mücadele edip, ülke güvenliğini ve toprak bütünlüğünü sağlayıp korumaya çalıştığını söyledi.
Bilindiği gibi, Türkiye ve Ürdün ile Libya, Katar başta olmak üzere farklı ülkelerde Amerika ve NATO "Eğit-Donat" programı çerçevesinde çeşitli ülkelerden topladıkları terör çetelerini eğitip donatarak Suriye'ye gönderip, savaş ve insanlık suçu işlemeye azmettirdiler. Nitekim Amerika ulusal istihbarat örgütünün eski başkanı Jemes Clapper geçenlerde yaptığı açıklamada, en az 50 ülkeden teröristin Suriye'ye gönderildiğini, Afganistan ve Pakistan'daki El-kaide teröristlerinin de Suriye'ye nakledildiklerini söyledi. Londra merkezli Suriye insan hakları gözlem örgütünün yayınladığı yalan haberleri kaynak gösteren Batılı ve bölge ülkelerinin haber ajansları ve medya gurupları naklen yayınlamakta ve Suriye ordusunu sivil katliamı ve insan hakları ihlalleriyle suçlamaktadır. Ancak Batılı devletlerin özel timlerinin terör örgütlerini kurdurup yönlendirdiklerinden söz etmiyorlar. Nitekim Türkiye topraklarınca özellikle NATO üslerinde Amerika ve İngiltere özel timleri teröristleri eğitmektedirler. İngiltere Savunma Bakanı Michael Fallon geçenlerde yaptığı açıklamada, 75 İngiliz özel timcinin Türkiye askeri kamplarında teröristleri eğitip Suriye'ye gönderdiklerini itiraf etti.
Söz konusu teröristlerin Türk, Libya, Orta Asya cumhuriyetleri ve Kafkaslardan devşirilip Azerbaycan cumhuriyeti topraklarından Türkiye'ye geçirilip eğitildikleri belirtiliyor.
Batılı devletlerle bölgedeki bazı ülkelerin işbirlikçi rejimlerinin medya guruplarının Irak ve Suriye ile ilgili haber ve gelişmeleri değerlendirmelerinin doğruluğu şüphe götürür olmuştur. Bu nedenle kamuoyu Irak ve Suriye ordusu ve hükümetinin insan hakları ihlalleri ve sivil katliamı gibi iddialara inanmaları zordur. Bu iddialarla terör örgütleri meşrulaştırılmaya ve işledikleri cinayetlerin ise üstünün örtülmesine çalışılıyor. Nitekim BM genel sekreterinin Suriye işlerinden sorumlu eski temsilcisi Ahzer İbrahimi 2014 yılında yaptığı açıklamada, Herkesin kendi gündemi bulunduğunu, Suriye halkının menfaatleri ve güvenliğinin ikinci ve üçüncü sırada yer aldığını yahut göz ardı edildiğini söyledi.