Aralık 14, 2018 17:02 Europe/Istanbul

Bugünkü sohmetimizde Hamid İnayet’in İran İslam İnkılabı hakkındaki görüşlerini gözden geçirmek istiyoruz.

Merhum Hamid İnayet, İran İslam İnkılabı hakkında araştırma yapan ve bazı tezleri gündeme getiren ve tezleri de İslam inkılabından derinden etkilenen İranlı düşünürlerden biridir.

Hamid İnayet ilkin Tudeh partisinde faaliyet yürütüyordu ve daha sonra sosyalistlerin taraftarı oldu. Ancak siyasal bilimler branşına devam eden İnayet, İranlı dinci ve ulusalcı akımın etkisi altında kaldı.

Hamid İnayet yüksek eğitimini siyasal bilimler üzerine yaptı ve lisans, yüksek lisans ve doktora derecelerini bu branşta kazandı. İnayet lisansını Tahran üniversitesi hukuk ve siyasal bilimler fakültesinden, yüksek lisansını Londra üniversitesi ekonomi ve siyasal bilimler koleji ve en son da doktora diplomasını da aynı kolejden kazandı.

Image Caption

 

Tahran üniversitesinde öğretim üyesi olan Hamid İnayet, İran’da üniversitelerin kapatılmasından sonra İngiltere’ye gitti ve Oxford üniversitesinin Sent Antony kolejinde öğretim üyesi olarak çalışmaya başladı. İnayet burada Ortadoğu tarihi hocası olarak Sent Antony koleji ve Oxford üniversitesinin daimi üyesi seçildi.

Hamid İnayet ingilizce yazdığı tek eseri olan “çağdaş İslam’da siyasi düşünce” adlı eserini tamamladıktan sonra bu kitabı şehit üstad Murtaza Mutahhari’ye ithaf etti ve şehit Mutahhari’den büyük bir düşünür olarak yad etti. Hamid İnayet bu yüzden yurt dışında yaşayan İranlı muhalif sözde aydınların, Tudeh partisi ve saltanat yanlılarının saldırılarına maruz kaldı.

Dr. Hamid İnayet makalelerinin bir derlemesi olan “üçüncü dünyada devrim” adlı eserinde İranlı solcu yazarların görüşünü eleştiriyor. İnayet bu kesimin İran İslam İnkılabı gibi büyük bir hadiseyi küçümsemelerini ve ondan bir kıyam ve gücün bir gruptan bir başka gruba basit bir şekilde intikal ettirilmesi şeklinde söz etmeleri ve ülkenin sosyal ve iktisadi yapısında yarattığı köklü değişikliklerden söz etmemelerini eleştiriyor. Dr. İnayet, İslam inkılabı sonucunda İran camiasının yaşadığı siyasi, iktisadi, kültürel ve sosyal düzeylerde yaşanan köklü ve geniş değişiklikler ve değerlerin de değişmesi yüzünden bu büyük hadiseden “inkılap” şeklinde söz etmek gerektiğini belirtiyor.

Dr. Hamid İnayet, İran İslam İnkılabı inkılapların bazı genel tezlerini doğruladığını ve diğer inkılaplar gibi sadece sosyal ve iktisadi bozuklukların değil, aynı zamanda toplumda iktisadi ve sosyal değişimlerin bir nevi ürünü olduğunu belirtiyor. Dr. İnayet aynı zamanda marksistlerin sınıfsal teorileri veya kentlerde yaşayan ortak sınıfın veya yoksul köylü göçmenlerin gelişmesi inkılaba yol açtığını savunanların görüşleri İran inkılabını köklü ve ikna edici bir şekilde izah edemediğini ve bu iki görüşün İran inkılabı ile örtüşmediğini vurguluyor.

 

Dr. Hamid İnayet’in İran İslam İnkılabı hakkındaki düşüncelerinde bir başka anahtar nokta, İnayet’in İran inkılabını başka inkılaplardan farklı kılan ve İran inkılabında mezhep etkenini temel etken olarak görmesi ve diğer siyasi, iktisadi ve sosyal etkenleri ikinci dereceden etkenler olarak görmesinden ibaret olan görüşüdür.

Dr. İnayet bu konuda şöyle diyor: Ben mezhebi, İran inkılabı meselesinin tümünde temel unsur olarak görüyorum. İran inkılabı mezhepsel bilinci geliştirmek için gerçekleşti ve Şia mezhebine bağlılığın derinliğini ortaya koydu. Gerçekte Şia mezhebi inkılabın bazı özelliklere kavuşması ve çağımızın diğer inkılapları arasında eşsiz değil de, özel bir konum kazanmasına yol açtı.

Gerçekte merhum Dr. Hamid İnayet’in İran İslam İnkılabı hakkındaki eserlerinde her şeyden ziyade mezhep eksenine vurgu yapılmıştır. Dr. İnayet “İran’da inkılap 1979, siyasi ideoloji olarak mezhep” başlıklı makalesinde ikin sosyal, iktisadi ve siyasi tezatları inkılapların ortak yönleri olarak gösteriyor, ardından da şahın ruhi açıdan çöküşünü vurgu yaparak en son Şia mezhebini İran inkılabını dünyanın diğer inkılaplarından farklı kılan etken şeklinde ifade ediyor ve İran’ın son yüz yıllık tarihinde halk ancak ulemanın talebi üzerine gelişmelere katıldıklarını belirtiyor. Dr. İnayet şöyle yazıyor: Şii İslam, İran İslam İnkılabının esas kaynağı ve esas zemini olmuştur. Dolaysıyla Şiayı İran inkılabını çağımızın başka inkılaplarından farklı kılan etken sayabiliriz ve bu yüzden özelliklerini de bu konuda aramalıyız.

İranlı uzmanların ve teorisyenlerin arasında önemli ve özel bir konumu bulunan Dr. Hamid İnayet nasıl oldu da Şia mezhebi İran İslam İnkılabının ideolojisine dönüştüğü sorusu gibi önemli bir soruyu gündeme getiriyor.

Hamid İnayet İran’ın son yüzyılda tütün hareketi, meşruta inkılabı, petrol sektörünün millileştirilmesi ve hş. 14 Hordad 1342 kıyamı gibi dört önemli hadisesine işaret ederek bu hadiselerin tümünde mezhep ve Şia alimler temel rolü ifa ettiklerini beyan ediyor. Dr. İnayet’e göre, dolaysıyla Şia mezhebinin hş. 1357 İslam inkılabında varlığı geçmiş dönemlerde yaşanan ve hepsinde mezhebin temel rolü ifa ettiği hadiselerin tekrarıdır. Bir başka ifade ile, eğer İran’ın geçmiş tarihinde yaşanan hareketlerde mezhep rol ifa etmediyse, o zaman 1357 inkılabında da rol ifa etmemiştir. Ancak bu hareketlerin tümünden mezhep ve Şia alimler temel rolü ifa ettiğinden o zaman dolar olarak 1357 inkılabından da bunlar temel etken olmuştur.

Dolaysıyla Hamid İnayet, Nikki Kadi gibi İran inkılabının dini ve İslamî oluşunu izah etmek için modernite teorilerine sarılmak zorunda kalmıyor. Gerçekte Hamid İnayet mezhebi İran milletini içinde var olan zati bir özellik olarak görüyor ve bu özelliğin başka hadiselerin tesiri altında ortaya çıkmadığın ve zaten İran milletinin içinde var olduğunu ve bu milleti hedeflerine ulaşma yolunda yardımcı olduğunu savunuyor.

Dr. Hamid İnayet tezlerinde İmam Humeyni’nin -ks- saltanat düzenine karşı inkılapçı hareketi yönetmek için mezhepsel kavramlardan ve gelişmelerden yararlanmakta rolüne işaret ederek bu konuda şöyle yazıyor: İmam Humeyni -ks- belki de kendisi ile kıyaslanabilecek diğer tüm Şia alimlere nazaran daha fazla Kerbela hadisesinden siyasi zaruret çerçevesinde yararlanmıştır.

Hamid İnayet bir başka yerde de İmam Humeyni’nin -ks- önderliği ile inkılap sürecinde şiddeti asgari düzeye indirmeyi ve çeşitli grupları İslam bayrağı altında ve istiklal, özgürlük, İslam Cumhuriyeti gibi sade sloganlarla toplamayı başardığını belirtiyor.

Buna karşın Dr. Hamid İnayetin görüşlerinde de eleştiriye açık noktalar vardır. Hamid İnayet Şia’nın bekleyiş, gaybet ve Kerbela hadisesi gibi geleneksel kavramları yeniden yorumlandığını ve inkılapçı kavramlara dönüştürüldüğünü ve bunun içinden 1357 inkılabı çıktığını belirtiyor. Dr. İnayet şöyle diyor: Son yüz yılda Şia’nın bu kavramlardan kıraati yavaş yavaş değişti. Bu durum esasen Şia’nın temel kavramlarından yeni bir yorum sunma eksenine dayanmıştır ve amacı bir nevi siyasi hareketlilik ve zulüm karşıtlığı yaratmaktır. Kuşkusuz bu yeni yorum ve algı olmadan Şia 1356 ve 1357 yıllarında yaşanan hadiselerde ifa ettiği rolü ifa edemezdi.

Dr. İnayet’in bu görüşü eleştirilebilir, zira “yeniden yorumlama” düşüncesini Batılı tezlerden ve Hristiyanların “protestanizmi yeniden yorumlama” tezinden almıştır. Oysa Şia kavramları yeniden yorumlama düşüncesi İran’ın yerlisi olmayan bir düşüncedir ve Şia kavramlarında ve İslam inkılabında bunun yerine “dini ihya eden” kavramı kullanılır  şöyle ki, Şiaların bekleyiş, sabır, Kerbela kıyamı ve benzeri kavramların ta baştan inkılapçı anlamları olan kavramlardan ve İmam Humeyni -ks- tarafından yeniden ihya edilmiştir.

Yine İmam Hüseyin’in -s- gerçekleştirdiği kıyamın felsefesi veya zuhuru beklemek, ta baştan zulme karşı kıyamdır. Ancak bu kavramlar zamanla esas anlamlarından uzaklaşmış ve hükümdarlar zulüm ve adaletsizliklerini haklı gösterme uğruna bu kavramları kullanmıştır. Ancak bu kavramlar İran İslam İnkılabı sırasından yeniden esas konumuna geri dönmüş ve taşıdıkları esas anlamda kullanılmıştır. Yani bunlar yeniden yorumlanmamış, sadece yeniden ihya edilmiştir.

Etiketler