Hidayet hadisi - 19
Kur'an'ı Kerim yüce Allah’ı tanımak, peygamberlerin ve evliyaların özelliklerini, gayb aleminin sırlarını, beşeri toplumlara hakim olan gelenekleri bilmek, insanı ve akıbetini tanımak ve öğrenmek bağlamında en yüce ilahi maarifi ve geçmişlerimiz ve geleceklerimizle ilgili gaybi haberleri içerir.
Bu semavi kitap ayrıca beşeri ihtiyaç duyduğu ebedi saadet ve mutluluğa kavuşturacak sosyal, hukuki, iktisadi ve siyasi düzenleri de içerir. Tüm bu özelliklerin yanında Kur'an'ı Kerim’in yüce Allah’a bağlı olması, bu ilahi kitaba sıradan düşüncelerin çok çok ötesinde bir azamet kazandırır ve bu kitap insan cismini ve ruhunu etkileyecek bir çok bereket ve özel tesiri kapsar. Nitekim İmam Ali (sa) da şöyle buyurur: Yüce Allah kendi kelamında tecelli eder, ancak insanlar O’nu göremez. İşte bu yüzden İslam peygamberi (sav) ve pak ehli beyti (sa) insanları Kur'an'ı Kerim maarifi ile tanıştırarak her insanın kendi kapasitesine göre bu ilahi kitabın azametini idrak etme zeminini hazırlamaya çalışmış ve böylece ebedi saadet ve mutluluğa kavuşmaları için Kur'an'ı Kerim’in hayat veren maarifinden yararlanmanın ön hazırlığını yapmıştır. Bugünkü sohbetimize özel olarak İslam peygamberi (sav) ve pak ehli beytinin (sa) Kur'an'ı Kerim azameti hakkındaki vecizelerinden bazı bölümleri sizlere aktarmaya çalışacağız. Kur'an'ı Kerim’in özel bir azameti vardır, çünkü bu sözlerin sahibi yüce Allah, kuryesi hak teala katının has meleklerinden Hz. Cebrail ve muhatabı hatemul enbiya Hz. Muhammedi Mustafa ve bu ilahi kitabın müfessirleri, öğretmenleri ve şarii ehli beyt (sa) fertleridir. Görüldüğü üzere Kur'an'ı Kerim azametine müdahil olanların tümü yine azamet açısından emsalsizdir. Ve işte böylece bu şerefli ve azametli kitabın en önemli risaleti, insanları hidayete erdirmek ve onlara yol göstermektir. Kur'an'ı Kerim bu risaletini tüm şartlarda ve beşeriyetin yaşamının tüm devrelerinde ve hatta en karanlık dönemlerde sürdürür. Toplumda hiç bir aydınlık noktası bulunmazken, insanlar bir tek emin rehber bulamazken, Kur'an'ı Kerim bütün insanları saadet ve kemale doğru hidayete erdirebilir ve adeta insanın elinde bir meşale gibi gideceği saadet yolunu aydınlatır. İslam peygamberi (sav) şöyle buyurur: Ne zaman fitneler karanlık geceler gibi sizi sardığında hemen Kur'an'ı Kerim’e yönelin. Kim bu semavi kitabı karşısına alırsa, onu cennete doğru yönlendirir ve kim bu kitaba sırt çevirirse onu cennete gönderir. Kur'an'ı Kerim en iyi yolu gösteren rehberdir. Kur'an'ı Kerim, içinde karanlığa yer olmayan nurdur. Bu yüzden eğer biri Kur'an'ı Kerim maarifini öğrenmek için çaba harcar ve bu yolda seçkin bir yöntem, yani Kur'an'ı Kerim ve onu insanlara sunan Hz. Muhammed (sav) ve pak ehli beytinin (sa) belirlediği yöntemi izlerse, mutlaka hidayete erer ve asla karanlığa düşmez. Buna göre İmam Ali (sa) şöyle buyurur: Yüce Allah hidayete erdiren bir kitap nazil etti ve içinde iyilikleri ve kötülükleri beyan buyurdu. O zaman iyi yolu izleyin ki hidayete erersiniz ve kötülüklerden uzak durun ki doğru yolu izleyin. Kur'an'ı Kerim’in azametinin bir boyutu da kendisinden önceki ilahi kitaplarda eski peygamberlere nazil olan tüm maarifi kapsamasıdır. Çünkü Kur'an'ı Kerim tüm ilahi kitapların nihai ve en mükemmel şeklidir ve bu kitabın içeriği kendinden önce gelen kitapların içeriğinden kopuk değildir. Kur'an'ı Kerim ister reddettiği hükümler ister onayladığı hükümler olsun, kendinden önce gelen tüm semavi kitapların hükümlerini kapsar. Bu özellik Kur'an'ı Kerim maarifinin diğer semavi dinlerin izleyenleri tarafından benimsenmesini kolaylaştırır. Yüce Allah Yunus suresinin 37. Ayetinde şöyle buyurur: Bu Kur'an Allah'tan başkası tarafından uydurulmuş bir şey değildir. Ancak kendinden öncekini doğrulayan ve o Kitap’ı açıklayandır. Onda şüphe yoktur, o âlemlerin Rabbindendir. İslam peygamberi (sav) de bu meale işaretle şöyle buyurur: Uzun sureler Tevrat’ın yerine bana verildi ve İncil’in yerine de yüzlü sureler ve Kur'an'ı Kerim bizzat semavi kitapların şahidi ve onlara musallattır. İmam Ali (sa) Nahculbalağa adlı kitapta Kur'an'ı Kerim hakkında şöyle diyor: Kur'an'ı Kerim dış yüzü güzel ve iç yüzü derindir, acayipleri sonsuzdur, içindeki sırlar son bulmaz ve cahilliğin karanlığı ondan başka hiç bir şeyle bertaraf olmaz. Kur'an'ı Kerim’in bir dış yüzü ve bir de iç yüzü vardır. Kur'an'ı Kerim’in dış yüzü genel görüntüsü ve iç yüzü de özel görüntüsüdür. Kur'an'ı Kerim’in dış yüzü dala ve iç yüzü köke benzer. İmam Bagır (sa) Kur'an'ı Kerim’in iç yüzü hakkında Allah resulünün (sav) değerli sahabelerinden Cabir Bin Abdullah Ensari’ye şöyle buyurur: Cabir, Kur'an'ı Kerim’in iç yüzü vardır ve iç yüzünün de bir iç yüzü vardır. Ey Cabir, Kur'an'ı Kerim’den hiç bir şey beşeri akıl ile tefsir edilemez, zira ayetin başı bir şeyle ilgili olabilir ve sonu başka bir şeyle. Kur'an'ı Kerim çeşitli boyutları olan sürekli kelamdır. İmam Zeynelabidin (sa) da Kur'an'ı Kerim hakkında şöyle buyurur: Yüce Allah’ın kitabın dört şeyi içerir: ibareler, işaretler, incelikler ve hakikatler. İbareler tüm insanların anlamasına uygundur. İşaretler ise has ve bilge insanlara özgüdür. İncelikler evliyalara ve hakikatleri de ilahi peygambere özgüdür. 015