Hidayet hadisi - 49
Adalet İslam dininin en temel ilkelerinden biridir.
Adalet ilkesine inanmak, dünya görüşü ve Allah tealayı tanıma üzerindeki etkisinin yanında bireysel ve sosyal adaletin üzerinde de pratik etkileri söz konusudur. Bugünkü sohbetimizde ilahi adaletle ilgili hadis ve rivayetleri ele almak istiyoruz.
İlahi adalet İslam dininde en önemli inanç ilkelerinden biri sayılır. Nitekim İmam Sadık –s– de bu konuda şöyle buyurur: dinin temeli tevhid ve adalettir. Sahabeden bibri İmam’dan bunu biraz daha açmasını talep eder. İmam Sadık –s– şöyle buyurur: Tevhid, sana bir mahluk olarak reva gördüğünü yaratan olan Allah tealaya reva görmemendir. Adalet ise seni onun için tenkit ettiği halde zulmü Allah tealaya isnat etmemendir.
Yine kudsi bir hadiste yüce Allah’ın şöyle buyurduğunu okumaktayız: Ey kullarım, ben zulmü kendime haram kıldı ve onu sizin aranızda da haram kıldım, o zaman birbirinize zulmetmeyin.
Allah teala her mahluka şayesteliğine göre muhibet ve nimetlerini sunar. Taha suresinin 50. Ayetinde Hz. Musa Firavun’a hitaben şöyle der:
Bizim Rabbimiz, her şeye hılkatini (varlık ve özelliğini) veren, sonra da doğru yolu gösterendir.
Dolaysıyla her mahluk sahip olduğu yetenek ve kabiliyetine göre ilahi nimetlerden yararlanır.
Gerçekte ilahi adalet de bu temele dayanır, şöyle ki Allah teala fazlını hiç bir mahlukundan esirgemez. Bu yüzden ilahi adalet Allah tealanın fazlının ta kendisidir. Buna göre de İmam Ali –s– şöyle buyurur:
Hak tek yanlı değildir. Kim bir başkasının üzerine bir hakkı olursa, onun da bu kişinin üzerinde bir hakkı oluşur. Alemde ancak Allah tealanın tüm mahlukların üzerinde hakkı vardır ve hiç bir mahluk Allah tealaya karşı hakkı yoktur ve sadece O’nun karşısında sorumluluk ve yükümlülükleri vardır.
Allah tealanın adil olmasının anlamı, hiç bir mahlukun hakkını çiğnemediği ve varlık aleminin hikmetli nizamına göre her mahluka lütufta bulunduğu ve nimet verdiğidir. İlahi fazl, her mahlukun kendi kemalinin doruğuna ulaşabilecek kadar geniş tir.
Kudsi bir hadiste Hz. Cebrail’den naklen şöyle okumaktayız: Allah teala şöyle buyurur: benim bazı mümin kullarım ibadet yoluyla benim katıma yakınlaşmak ister, ama ben buna mani olurum ki onlarda kibir oluşmasın ve onları fesada sürüklemesin ve benim bazı mümin kullarım vardır ki imanları ancak yoksullukla tamamlanır, çünkü eğer onlara her şeyi verirsem, bu durum onları fesada sürükler ve benim bazı mümin kullarım vardır ki imanları ancak servetle düzelir ve eğer onları muhtaç hale getirirsem bu durum onları fesada sürükler ve benim bazı mümin kullarım vardır ki imanlar ancak hastalıklar düzelir ve eğer onlara sağlığını bağışlarsam, fesada sürüklenir ve benim bazı kullarım vardır ki imanları ancak sağlıkla düzelir ve eğer onları hasta edersem fesada süreklenir. Gerçekte ben kullarımı kalplerinden geçenleri bilerek yönetirim, çünkü ben bilen bilgeyim.
İmam Sadık –s– Allah tealanın adaletini izah ederken, yüce Allah’ın her şeyi doğal mecrasına yerleştirdiği şeklinde ifade eder ve talebesi Mufazzal Bin Ömer Cofi’ye şöyle buyurur: Şu davarlara bak, nasıl her biri ayrı ayrı analarının peşinden gider. Yine kavuk, keklik ve diğer bir çok kuş türüne bak, yumurtalarından çıktığı andan itibaren yemini aramaya başlar, ancak bazı yavrular da vardır ki güçsüzdür ve hareket edemez, örneğin evcil güvercinler veya yaban güvercinler veya angut gibi, ki bunların analarının kalbine büyük bir sevgi yerleştirilmiştir, öyle ki topladıkları yemi yavrularının ağzına verir ve onları, kendi ayaklarının üzerinde durabilecekleri ana kadar besler. Zaten bu yüzden güvercin tavuk gibi çok sayıda yavru yapamaz, çünkü seyrek sayıdaki yavrularını yeteri kadar beslemesi ve telef olmalarını önlemesi gerekir. Bunların tümünün rızkı Allah tealanın adaleti ve tedbiri çerçevesinde sunulmuştur.
Allah teala kullarının cezasını veya mükafatını da amellerine uygun olarak belirlemiştir. Buna göre Allah teala iyi insanların iyiliklerini mükafatlandırırken, kötülerin kötü amellerini de cezalandırıyor.
Yine ilahi adalet gereği hiç bir kul kendisine tebliğ edilmemiş bir amelinden ötürü cezalandırılmaz.
Allah tealanın belirlediği ceza ve mükafatın bir bölümü bu dünyada ve bir bölümü de ahirette verilir.
Yüce Allah Zilzal suresinde şöyle buyurur:
O gün insanlar amellerini görmeleri (karşılığını almaları) için darmadağınık geri dönüp gelirler.Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu görür.
İslam Peygamberi –s– de Allah’ın kullarına zulmetmenin cezası hakkında şöyle buyurur: zulümden sakının, zira kıyamet gününde her amel uygun bir şekilde canlandırılır ve zulüm karanlık şeklinde tecelli eder ve karanlıktan bir perde, zalimlerin çevresini sarar.