Mart 10, 2019 06:43 Europe/Istanbul

"İslam İnkılabının İkinci Adımı başlıklı bu sohbetimizde İslam İnkılabı liderinin değerli sözlerini sizlere açıklamaya çalışacağız.

İran İslam İnkılabı kırk yıl önce halk iradesi ve Rahmetli İmam Humeyni önderliğinde şekillenen özgürlükçü bir harekettir. Şimdi bu büyük devrimin olgunluk çağında bu değerli gelişmenin meyvelerinin toplanmasına şahitlik etmemiz gerekiyor. İran İslam İnkılabı süper güçlerin içi boş görkemini yerle bir edip mazlumlara emperyalist ve müstekbirlerin karşısında direnebileceklerini öğretti.

İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Seyyid Ali Hamenei, İslam İnkılabının kırkıncı zafer yıldönümü bağlamında "İslam İnkılabının İkinci Adımı" başlıklı çok hakimane bir bildiri yayımladı. İslam İnkılabı Lideri bu bildiride son kırk yılda elde edilen başarılara değinerek Büyük İslami İran"ı inşa etmek için temel tavsiyelerde bulundu.

İran İslam Cumhuriyeti hayatının yeni mevsimi, kendini yetiştirme, toplumsallaşma ve medeniyet oluşturma dönemi olarak değerlendirilip İran İslam Cumhuriyetinin ulvi ülküsü olan yeni İslami medeniyetin insanlık aleminin kurtarıcısının zuhuru için hazır hale gelmesi dönemi olarak ele alınmalıdır.

Ayetullah Hamenei kapsamlı bildirisinde gençlerden İslam İnkılabını daha iyi tanımak için tarihe başvurmalarını istedi. İslam İnkılabı Lideri bu hususta şöyle buyurdular:" Gelecekte sağlam adımlar atmak için geçmişi doğru bir şekilde bilip tecrübelerden ders çıkarmak gerekiyor. Bu strateji ihmal edilirse yalanlar gerçeklerin yerini alıp gelecek bilinmeyen tehditlere karşı açık bir hedef haline gelir.  

İran İslam İnkılabı öyle bir zamanda zafere kavuşup çiçeklendi ki dünya Doğu ve Batı olmak üzere iki ayrı süper güç tarafından iki kutuplu bir şekilde yönetilmekte idi. Batı bloğunda liberalizm ve kapitalizm düşüncesi Doğu Bloğunda ise komünizm ve sosyalizm düşüncesi hakimdi. Bu iki bloğu yöneten süper güçler dünyayı kendi aralarında ikiye bölüp biri Doğu'yu diğer de Batı'yı yönetiyordu.

Aynı zamanda iki süper güç de bir biri ile yarışarak dünyanın ekonomisi ve siyasi hakimiyetini de ele geçirmek istiyordu.

İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamenei kapsamlı bildirisinde bu konuya değinerek şöyle buyurdular:" Dünya maddeten Doğu ve Batı arasında ikiye bölündüğü dönemde kimse dini bir hareketin baş göstermesini aklının ucundan bile geçirmiyordu. İran İslam İnkılabı ise tam da bu dönemde görkemli bir şekilde meydana geldi. Dünyanın klişelerinin yozlaştığını açıkça ortaya çıkarıp din ve dünyayı birbirinin yanında tanıtıp yeni bir asrın başladığını ilan etti. "

Evet İran milletinin başlattığı İslam İnkılabı o dönemde hüküm sürmekte olan iki kutuplu dünyayı üç kutuplu bir dünyaya dönüştürdü. Daha sonra Sovyetlerin ve uydu devletlerinin dağılması ve düşmesine paralel olarak yeni güç kutuplarının oluşması ile, İslam ve Emperyalizm ikilemi olayı çağdaş dünyamızın belirgin gelişimi olarak dünyada ilgi odağı haline geldi.

İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamenei'nin bakış açısından  bu dönemden itibaren İslam İnkılabına karşı düşmanlıklar da var gücü ile başlamış oldu. Özellikle de Amerika'nın başını çektiği küresel emperyalizm bu alanda özel bir role sahipti

İslam İnkılabı Lideri yayımladığı bildiride bu konuya ilişkin şöyle buyurmaktadır:" Dünyanın zorba rejimleri ve şantajcı kabadayılarının kinci ve kötü niyetli bakışları İslam İnkılabına dikilmişti. İşte böyle bir ortamda dünyanın seyri değişti ve İslam İnkılabı depremi rahat rahat uyuyan Firavun'ları uyandırdı. İşte bu zamandan itibaren düşmanlıklar var gücü ile başladı. Tabii bu milletin muhteşem motivasyonu ve imanının yanı sıra semavi önderimiz Rahmetli İmam Humeyni olmasaydı bu kadar husumet, acımasızlık, ihanet ve kötülük karşısında direnmek de mümkün olmayacaktı.

İran Pehlevi saltanatı döneminde özellikle de Muhammedrıza Şah devrinde Amerika'nın Ortadoğu'daki en güvenilir üssü sayılırdı. Muhammedrıza Şah'ın Amerika'ya bağlılığı, onu iradesiz, bağlı ve uydu bir şahsiyete dönüştürmüştü.

Muhammedrıza Şah Pehlevi Amerika ve İngiltere destekleri ile saltanatın başına gelmesi yüzünden Amerika'ya minnettar, vefakar ve radikal bir unsur haline gelmişti.

Pehlevi döneminde halkın çoğunluğunun çok alt seviyeli bir yaşam sürdükleri halde Amerikalı müsteşarlar ve on binlerce Amerikalı, en önemli askeri, istihbari, ekonomik ve siyasi merkezlerde çalışıp hassas mevkileri ellerinde bulundurarak büyük paralar kazanıyordu. Bu iş o kadar ilerledi ki İkinci Pehlevi Şahı döneminde İstihbarat Teşkilatı bile Amerika ve Siyonist İsrailliler tarafından yönetilmeye başladı. Böyle bir ortamda İran siyasetçilerinin milli itibarı da aşağılanırken bölgesel ve küresel anlamda hatta ekonomik alan ve tüm hassas alanlarda Amerikalıların istediği yerine getiriliyordu.

İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamenei'ye göre o dönemde rejim, halkın oyu, isteği, dini ve kültürel inançlarına hiçbir şekilde saygı duymayıp halk ile samimi ve dostane bir ilişki kuramamıştı.

Saltanat halka yukarından bakıp ağa-köle ilişkisi çerçevesinde davranıyordu. İşte İran milleti 50 yıllık bir süre boyunca bu zalim rejimden çok çekti.

İran'da İslam İnkılabının zaferi ile beraber farklı dönemlerde yaşanan bu tarihi uzun dönemli düşüş de sona erdi. İran özellikle de Pehlevi ve Kaçarlar döneminde ciddi bir şekilde aşağılanmış ve geri kalmıştı. Ancak İslam İnkılabının gerçekleşmesi ile İran artık hızlı gelişme ve yükselme yolunda adım atmaya başladı. Böylece despot, yüz karası, uydu rejim devrilip demokratik, halkçı bir hükümet meydana geldi. Gerçek ve çok yanlı gelişmenin ana faktörü olan milli irade ise ülke yönetiminin damarlarında kan gibi akmaya başladı. Böylece iradesiz ve bağlı İran, bağımsız bir ülkeye dönüştü.

Amerikalılar İslam İnkılabının zaferinden sonra bu halk devrimini devirmek için ellerinden gelen tüm komplolar ve hilelere başvurdular. Onlar tekrar kendilerine bağlı unsurları öne çıkararak eskisi gibi İran'da cirit atmayı hayal ediyorlardı. İslam İnkılabının zaferi ile Amerikalılar İran'ın çeşitli kavimleri ve etnik gruplarını kışkırtarak İran'ı bölmek siyasetini izlemeye başladı. Özellikle de Batı, Güneydoğu, Kuzeybatı ve Kuzeydoğu'da Arap, Azeri Türkleri ve Türkmenlerin bazı kesimlerini kışkırtıp para ile kandırarak İslami düzene karşı çıkmalarını istedi. Ancak bu komplolar da bir sonuca varamaması gibi halk arasındaki dayanışmayı da arttırdı.

Tüm bu yenilgiler ve başarısızlıklara rağmen Amerika ve ortakları sinsi planlarından vaz geçmeyip bir süre sonra Saddam'ı kışkırtıp ordusunu gelişmiş silahlar ile donatarak onu İran İslam Cumhuriyeti savaşına gönderdi. Bu sekiz yıllık dayatılmış zorunlu savaşta İran İslam Cumhuriyeti askeri teçhizat ve imkanların az olmasına rağmen devrimci, cesaretli ve imanlı gençleri sayesinde ülkenin bir karış toprağı bile düşmana bırakılmadı.

Evet arkadaşlar Batının tüm desteklerine rağmen Saddam'ın başını çektiği Irak Baas Rejimi başlattığı bu sekiz yıllık savaşta İran'ın bir karış toprağını bile eline geçiremedi. Amerikalılar ve ortakları ise aşağılayıcı bir yenilgi almış oldu. Ancak yine de görkemli İslam İnkılabının devrilmesi için boş durmadılar. Amerika başta olmak üzere batılı devletler yaptırım çerçevesinde ekonomik baskılarını arttırıp İran'ın devrimci gençlerinin dini hüviyetini yıkmaya yönelik yumuşak savaş başlattılar.

İslam Cumhuriyetinin düşmanları yıllardır insanlık dışı girişimleri, yaptırımlar ve İran'ın nükleer bilim adamları gibi bilgin insanlar ve ayrıca siyasetçilere suikast düzenlemek vasıtası ile İslam İnkılabının gelişmesini engellemek peşindedirler. Ancak onların bu beyhude çabası bu İnkılabı hiçbir şekilde sarsamamıştır. Şimdi ise 40 yılın ardından devrimci halk ve İnkılabın Lideri, Rahmetli İmam Humeyni ve İnkılabın asil sloganları doğrultusunda coşkulu hareketine devam etmektedir. Dünyanın gözleri ise İslam İnkılabının peşinde olduğu, gerçekleştirilmesi için emek harcadığı yeni stratejilerine dikilmiştir.

İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamenei "İkinci Adım" bildirisinde İslam İnkılabı zaferinden sonraki emperyalistlerin komploları ve tezgahları ile ilgili şöyle buyurmaktalar:" Zulüm ve sapkınlık elebaşlarının İslam Cumhuriyetine karşı tepki göstermesi doğaldı. Ancak bu tepkilerin hepsi sonuçsuz kaldı. Modernitenin ister solu ister sağı bu yeni ve farklı sesi duymazdan gelip bu sesi boğmak için geniş çaplı farklı çabalarda bulundu. Ancak ne kadar uğraşsalar, o kadar kendi kaçınılmaz sonlarına yaklaşmışlardır. Şimdi ise İslam İnkılabının zaferinden kırk yıl geçtiği bir dönemde iki kutuplu dünyanın bir kutbu yok olmuş ve diğeri de yok olmaya yüz tutmuştur. İran İslam İnkılabı ise kendi sloganları ve ülkülerine bağlı kalarak ileriye dönük hareketine emin adımlar ile devam etmektedir.