Mayıs 10, 2019 14:39 Europe/Istanbul

Bugünkü bölümde beslenmenin iyi yaşama sanatındaki rolünü ele almak istiyoruz.

Beslenmenin sağlığa olan doğrudan etkisi geçmişten beri bilinmektedir. İnsanoğlu geçen yüzyıllardan beri tecrübeleri ve denemeleri ile sağlıklı beslenmenin daha sağlıklı ve uzun bir yaşama sebebiyet vereceğini anlamıştır.

Kimi zamanlar yaşamımızda küçük ve kimi  zamanlarda da büyük değişiklikler yaparak daha iyi bir hayat yaşayabiliriz. Değişim ise olumlu bir gelişme olarak büyük çaba ve azme ihtiyacı vardır. Olumlu değişimler, zihinde yer alan fidanlar gibidirler. Meyve vermeye başladıkları zaman, etkilerini kişinin hayatında göstermeye çalışırlar. Hastalık, depresyon veya kötümserlik yüzünden değişimi imkansız olarak görürsek hayatımızdaki ümidi de kaybedeceğiz. Allah'a ümit edip kendi yetenekleri ve elindekilere güvenen birisi yeni bir başlangıcı deneyebilir. Ümitsizlik büyük bir engeldir. İslam dini de ümitsizliği büyük bir günah olarak saymıştır.

Şimdi büyük bir ümit ile hayatınızda olumlu değişimlere imza atmanızın zamanı gelmiştir.

Daha iyi bir yaşam için sağlıklı olmak en önemli bileşenlerdendir. Sağlıklı bir insan, sonsuz bir nimete sahip olmasına karşın bu nimete dikkatsiz olabilir. Sağlıklı bir insan, çalışmak ve çaba göstermek için hazırlıklı bir vücuda sahip olup bu konuya önem vermek zorundadır. Geçen bölümlerde kişisel hijyen ve onun insanoğlunun hayatındaki önemi ile ilgili konuşmuştuk. Sohbetimizin devamında beslenmenin hayatımızdaki eşsiz konumuna değinmek istiyoruz.

Her canlının vücudu doğal olarak hayatta kalmak ve sağlıklı kalması için yemeğe ve gıdaya ihtiyacı vardır. Gıda ise yendikten sonra sindirilmenin ardından vücutta ısı ve enerji üreten her hangi bir sıvı veya katı maddedir. Sağlıklı bir gıda veya yemek, bozulmuş dokuları onarıp yeni hücrelerin eski ve ölü hücrelerin yerine geçmesine neden olur.

Her insan aldığı günlük besin maddesinden enerji elde ediyor. Genel olarak vücudun enerjisinin yüzde 50 ila 60'ı karbohidratlardan, yüzde 15'i proteinlerden, geri kalan yüzde 35 ila 45'i de yağlardan elde edilir. Hayatta kalmak ve sağlıklı olmak, sağlıklı beslenmek ile doğrudan ilişkilidir. Bu yüzden beslenmenize büyük bir değer verip özen göstermelisiniz.

Beslenmenin insanın sağlığında oynadığı rol eskiden beri bilinmektedir. İnsanoğlu yüzyıllardır tecrübeleri ve deneyleri ile sağlıklı ve uzun bir yaşamın, sağlıklı beslenme ile doğrudan ilişkili olduğunu anlamıştır. Çeşitli yemekler ve farklı besin maddelerinden yararlanma, doğru beslenmenin temel ilkelerindendir. Yeterli ve tam bir şekilde beslenme, neşelenme ve sağlıklı olmaya yol açıp hastalıkları da azaltacaktır.

Sağlıklı bir yemek veya besin maddesi, vücudun ihtiyaç duyduğu gerekli enerji miktarını da sağlamasının yanı sıra, insana, çalışması, düşünmesi ve daha iyi yaşaması için fırsat tanır. Sağlıklı bir yemek, insanın ruhunu ve psikolojisini de doğrudan etkileyip hayatı daha güzel, saadetli ve memnuniyet verici bir hale getirir. Ünlü bilim adamı Zekeriya Razi, hastalıkların tedavisinin ilk yöntemini, hastaların beslenme tarzının değiştirilmesi veya uygun perhiz dönemine girmesi olarak belirlemişti.

Sağlıklı bir yemek, vücudun ihtiyaç duyduğu maddeleri karşılayacak yemektir. Bunun için yemeklerin çeşitli olması lazım. İnsan, tam sağlıklı olmak için tüm besin maddeleri gruplarına ihtiyacı vardır. Besin maddeleri ise 5 ana grupta tasniflendirilebilir:" Ekmek ve Tahıl grubu, Sebze grubu, Meyve grubu,  Süt ve düşük yağlı ürünler, et ve yerine geçen ürünler.

Ekmek ve tahıl grubu ürünler, besin fiberleri, yararlı karbohidratlar, kimi B grubu vitaminleri, proteinler ve magnezyum içermektedir. Sebze grubunda ise farklı A ve C vitaminleri, potasyum gibi minerallerin yanı sıra büyük bir fiber ve su miktarı da yer almaktadır. Meyveler grubunda ise vitamin C, Vitamin A, besin fiberleri, mineraller ve su mevcuttur.

Süt ve az yağlı ürünler grubunda ise kalsiyum, yüksek kaliteli protein, fosfor, B2 vitamini ve başka yararlı maddeler yer almaktadır. Et ve yerine geçen ürünler grubunda ise bol protein, demir, fosfor, B6 vitamini, B12 vitamini, Niyasin, çinko, magnezyum vardır.

Beslenme uzmanlarının açısından ise önemli bir başka nokta da her öğünde en az üç besin maddeleri grubundan alınmasıdır. Beslenme uzmanları ara öğün için ise meyveler ve ceviz, fıstık ve badem gibi içlerin ve çekirdeklerin yenmesini tavsiye ediyorlar.

Sağlıklı olmak için ayrıca günde belli miktarda sağlıklı içme suyunun tüketilmesi gerekmektedir. Bunun yanı sıra özellikle tatlı ve gazlı kolalar gibi sentetik ve endüstriyel içeceklerden de uzak durulması ciddi tavsiyeler arasında yer almaktadır.

Görüldüğü üzere yağlar, sade karbonhidratlar ve farklı tatlılar, ana öğünlerde hiçbir yeri yoktur. Çünkü ürettikleri aşırı enerjilerine karşın vücuda çok az miktarda mineraller ve vitaminleri taşıyorlar.

Toplumun tüm fertleri için özellikle onların yaş, cinsiyet, gelişim dönemi, ergenlik, gebelik, süt emzirme ve yaşlılık veya fizyolojik değişimleri oranına has ve uygun farklı bir beslenme tarzı öngörülmelidir. Hasta olan insanlar ise beslenme uzmanları ve doktorlarına danışarak kendi hastalıklarına has beslenmeye yönelmelilerdir. Böylece sağlıklarına tekrar kavuşmaları ihtimali yüksektir. İranlı kimyager, filozof ve doktor Muhammed bin Zekeriya Razi hastalarının tedavisi için ilk olarak onların beslenme tarzlarının değişmesine vurgu yapmıştır.

Bugün biz insanlar, kendi zevk ve ağız tadımıza uygun olarak yemeklerimizi seçip belki de sağlığımıza daha az önem veriyoruz. Bu etken ve diğer etkenler insanın ömrünün azalmasına neden olur. Hali hazırda farklı büyüklüklerdeki rengarenk pizzalar ve sandviçler, gazlı içecekler, çeşitli tatlılar ve çikolatalar, görünüşteki güzellikleri ile günümüz insanının gönlünü çelmeyi başarmıştır. Bu ürünler kolayca bulunmalarına karşın insan için besin değeri taşımıyorlar. Bunların bolca tüketilmesi ise insanın sağlığını ciddi tehlikeler ile karşı karşıya bırakabilir.

Yağ, tuz ve karbonhidratların Fastfood ürünlerinde ve kolalarda bol olmasından dolayı kalp ve damar hastalıklarına yakalanma riski de artmıştır. Fastfood ürünlerindeki yüksek sodyum oranı, kişide ödem veya mide şişkinliğine yol açmaktadır.

Beslenme uzmanlarının dediğine göre, yüksek sodyum oranı içeren beslenme tarzı, tansiyonu yüksek olan kişiler, diyabetli, kalp ve damar sorunları yaşayan insanlar için ciddi tehlikeler doğuracaktır.Amerika Kalp Derneği ise yetişkinlerin günlük olarak 2300 miligramdan daha az miktarda sodyum kullanmaları gerektiğini tavsiye etmekteler. Bu yüzden bir tek öğünde bile gereken sodyumun yarısına kadarını sizin vücudunuza aşılayan Fastfood ürünleri bu açından tehlike yaratmaktadır.

Bunların yanı sıra Fastfood ürünleri, kolalar ve tatlılar da şişmanlık, obezite, hamilelik sorunları ve depresyona da yol açabilir. Fastfoodlar ile ilgili en acı gerçek ise kısa bir sürede kişinin açlığını gidermesine rağmen uzun vadeli olarak kişinin sağlığına telafi edilemez zararlar vermesidir.

Sağlıklı ve dengeli beslenme, insanın da sağlıklı olmasına yol açmasının yanı sıra onu ruhsal ve psikolojik anlamda da güçlendirir. Gerçekte insanın fiziksel ve ruhsal sağlığı, beslenme şekline, besin maddelerinin kalitesine ve aldığı vitamin miktarına bağlıdır.

Maalesef ruhsal ve psikolojik hastalıklar başka hastalıklar gibi hızlı bir şekilde teşhisinin yapılması mümkün değil. Yani bu hastalıkların belli belirtileri olmamasından dolayı bu hastalıklara tanı koymak çok zordur. Ancak böyle bir hastanın yediği ve beslendiği maddelerin listesi ve beslenme adetleri belirlenip kimyasal tahlillerin yapılması sonucunda kişinin ruhi durumu da düzeltilebilir.

Örneğin ek miktarda alınan karbonhidrat ve tatlı miktarı, tansiyonda şiddetli dalgalanmalara yol açıp kinin ruhsal ve psikolojik durumunu da bozabilir. Doktorların bakış açısından tansiyonun altüst olması depresyon, anksiyete ve şizofreni gibi hastalıkların oluşmasında önemli bir etki yapmaktadır.

Neuroscience Journal'inde 2015 yılında yayımlanan araştırmaya göre yağlı ve bol karbonhidratlı bir şekilde beslenen deney farelerinin, bilişsel performanslarının düştüğü anlatılmaktadır. Bu araştırmanın sonuçlarına göre bu tür farelerin kısa süreli ve uzun süreli hafızaları zarar görüp, yeni bilgiler ve sorunların çözümü ile sorumlu olan  bilişsel yeteneklerinin esnekliği ciddi derece düşmüştür. Daha fazla karbonhidrat tüketen fare grubunun beyinlerinin bilişsel yetenekler açısından yaşadığı düşüş beslenmenin önemini açıkça gözler önüne sermektedir.

Biyobilimler uzmanı ve beyin ve sinir sistemleri hastalıkları uzmanı Kathy Magnusson bu konu ile ilgili Oregan üniversitesinin websitesinde şöyle bir yazı yayımladı:" Yağ ve karbonhidratlar, insan vücudunun sağlıklı bakterileri sistemini değiştirip ona zarar vermektedir."