İslam İnkılabının İkinci Adımı-7
İran İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamenei, İslam İnkılabının İkinci Adımı başlıklı bildirilerinde şöyle buyurmuşlardır:" İran milletinin şanlı devrimi, yeni çağın en büyük ve en halka dayalı devrimdir.
Kırk yıllık bir süreyi ülkülerine ihanet etmeden ve karşısında direnilmesi zor görünen vesveselere boyun eğmeyen, kerametini ve şiarlarının asaletini savunan tek inkılaptır. Bu inkılap, artık kendini yetiştirme, toplum oluşturma ve medeniyet meydana getirme evresi, yani ikinci merhaleye adım basmıştır.
İran İslam Cumhuriyeti kırk yıllık iftihar dolu hayatını geride bırakarak daha aktif bir aşamaya adım basmıştır. İran İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamenei bu bağlamda bir bildiri yayımlayarak bu ikinci adımın ana hatlarını belirlemeye çalışmışlardır. Geçen bölümlerde kısa bir şekilde bu bildiriyi gözden geçirerek İslam İnkılabı Lideri'nin bu konudaki görüşlerini gözden geçirdik. Ancak bu bölümden itibaren İslam İnkılabının İkinci Adımı başlıklı bildiriyi detayları ile daha derin ve kapsamlı bir şekilde incelemek istiyoruz.
İslam İnkılabının ikinci Adımı başlıklı bildiri, İran İslam Cumhuriyeti'nin İslami medeniyet oluşturma ve nihayetinde bu medeniyeti Hz. Mehdi ac'a devretme yolunda aydınlatıcı özellikler taşımasından dolayı da büyük bir önem taşımaktadır. Bu bildiride, böylesine yüce bir ülkünün nasıl gerçekleştirileceğine dair İslam İnkılabının son kırk yıldaki engebeli geçmişine değinilmiştir. İslam İnkılabı bu süre içerisinde tüm zorluklara rağmen Allah'un lütfu ve halkın varlığı ve meydana inmeleri sayesinde yeni dikilen bir fidandan sağlam bir ağaca dönüşmüştür. İslam İnkılabı Lideri de İslam İnkılabının özelliklerini açıklayarak bu devrimin kazanımlarını genç nesle hatırlatıp onların İslami düzenin geleceği yolunda görev üstlenmeleri doğrultusunda değerli tavsiyelerde bulunmuştur.
Değindiğimiz gibi Ayetullah Hamenei'nin İslam İnkılabının İkinci Adımı başlıklı bildirisinin konusu, İslam İnkılabının parlak geçmişi ve gelişme yolunun gelecekte nasıl katedilmesi gerektiğinin çizilmesidir. Ancak her şeyden önce inkılabın ne demek olduğunu ve daha sonra da İslam İnkılabının başka devrimlerde farklarının neler olduğunu bilmeliyiz.
İnkılap, kelime anlamı olarak değişmek, devrim ve durumun başka bir hal alması demektir. İnkılaptan farklı tanımlar verilmesine rağmen ancak bu kavramın, halkın bir yönetimi devirmek sureti ile kurumlarda, ilişkilerde ve ülkenin siyasi ve sosyal yapısında istedikleri değişiklikleri hayata geçirmek olarak açıklanabilmesi mümkün. Bu tanıma göre birçok itiraz ve ayaklanmalar inkılap olarak adlandırılamaz. Çünkü genellikle kısıtlı, yüzeysel ve plansızdırlar. Darbelerde ise kısıtlı silahlı bir grubun ayaklanması sonucunda iktidar el değiştirir ki bu da devrim sayılmıyor.
İnkılabın ne olduğunu daha iyi anlamak için sebeplerine ve gerçekleşme zeminine bakmak gerekiyor. Halkın mevcut durumdan, yolsuzluktan ve yönetimin yetersizliğinden memnun olmadığı zaman bir hareket başlar. Ancak mevcut durumdan memnuniyetsizlik de yetmiyor. Bunun yanı sıra halkın fikrinde ve düşüncesinde, ülkülerin ve hedeflerin olması şarttır. İnkılap gerçekleştirmek isteyen insanların kafasındaki hedefler ve ülküler, daha iyi bir durumun ortaya çıkarılması doğrultusunda olmalıdır.
İnkılabın gerçekleşmesi için gerekli olan bir başka şart da, halkın fedakarlık, özveri ve devrimci ruh ve belirli özgüvene sahip olmasıdır. Son şart ise güçlü bir kişi veya kurumun, halk tarafından kabul gören bir müdürün inkılapçı güçleri birleştirmesi, organize etmesi ve bu gruba liderlik yapmasıdır. Böylece bir inkılap zafere kavuşabilir. Zafere ulaşamayan devrimlerin çoğu saydığımız bu şartların bir veya bir kaçından mahrumdur.
Dünyada İran İslam İnkılabı gibi gerçek bir inkılabın özelliklerine sahip olan ender devrimler vardır. Böyle bir inkılap, kapsamlı ve güçlü bir şekilde gerçekleştirilendir.
İran halkı fasit Pehlevi rejiminin ekonomik, toplumsal, kültürel ve askeri girişimlerine şiddetle karşı çıktıkları için kendi İslami kültürlerine esasen ve Rahmetli İmam Humeyni'nin aydınlatıcı sözlerinden yola çıkarak İslami bir yönetimin iş başına gelmesini istedi.
İran milleti bu alanda eylemde de gerekli faaliyetlerde bulunarak fedakarlıklar ve özverilerde bulunup hedeflerine ulaşmak için şehadete ermeyi hazır olup İmam Humeyni'yi sadık, cesur, takvalı ve basiretli bir önder olarak kabul etmişlerdi. İşte her şeyin hazır olduğu bir dönemde İran İslam İnkılabı Amerika'nın, diğer Batılı devletlerin ve kimi emperyalizm yanında yer alan bölge ülkelerinin şiddetle karşı çıkmalarına rağmen zafere ulaşıp ülke içi ve dışında önemli gelişmelerin ortaya çıkmasına yol açtı.
Devrimler, genelde hedefleri ve ülkülerine göre sınıflandırılırlar. Örneğin Fransa ihtilali veya devrimi özgürlükçü ülkülerin gerçekleşmesi için gerçekleşti veya Rusya Devrimi de Marksist düşünceler ve ülküleri doğrultusunda vuku buldu.
Ancak 1979'da zafere kavuşan İran halkının devrimci hareketi, İslami ve İlahi ülküleri ve hedefleri olan ilk devrimdi. Başka bir deyiş ile bu devrim, dünyevi ve maddi istekler doğrultusunda yapılan bir devrim değildi. Bu devrim evrensel değerler ve manevi zemine dayanarak gerçekleşti.
İran İslam Cumhuriyeti kurucusu Rahmetli İmam Humeyni İslam İnkılabının başka devrimler ile farkını şöyle anlatmaktadır:" Bizim İran İslam İnkılabı ile başka devrimler arasında fark vardır. Başka inkılaplar iman için, Allah için değildi. İran İnkılabı ise Allah içindir, en başından beri Allah içindi. Allahu Ekber içindi. En sonunda da bunlar için olacaktır. "
Böylece İran İslam İnkılabı, özgürlük, refah, bağımsızlık, güvenlik ve benzeri gibi ekonomik, sosyal ve siyasi isteklerin yanı sıra en çok da manevi ve ruhani hedefler ve istekler doğrultusunda gerçekleşmiştir. Bu yüzden son kırk yılda, İran'da dini ve manevi değerler ve inançların yayılması ve derinleştirilmesi için büyük bir çaba gösterilmiştir.
İran halkının devrimci hareketinin İslami ülküleri insanın fıtratı ve özü ile ayrılmaz bir bağı olmasından dolayı evrensel ve sonsuzdur. Çünkü bu kadar yüce değerler, insan için her zaman önemli ve kutsaldır.
İslam İnkılabının İkinci Adımı başlıklı bildiride bu hususta şöyle anlatılmıştır:" Her şey için faydalı ömür süresi veya tüketim tarihi düşünebilirsiniz ancak İslam İnkılabı gibi dini bir devrimin evrensel sloganları ve şiarları bu kurala uymayacaktır. Bu şiarlar hiçbir zaman faydasız olmayacak bitmeyecektir. Çünkü insanlığın fıtratı tüm evrelerde bu şiarlar ile iç içedir. Özgürlük, ahlak, maneviyat, adalet, bağımsızlık, izzet, aklaniyet, kardeşlik gibi kavramlar belli bir nesle veya topluma özel bir kavram değildir. Bu mübarek kavramlardan hoşlanmayan bir milleti düşünmek mümkün değildir."
İslam İnkılabının ülkülerinin azameti ve önemi o kadar yüksektir ki bazılarının hemen kısa bir sürede hayata geçirilmesi mümkün değildir. Örneğin hiçbir ülke ve düzen, gerçek adaleti toplumda sağlayamamıştır. Böylece ahlak ve maneviyat da toplumda tedricen gelişmesi bekleniyor. Zaten insanoğlunun ahlaki ve manevi açıdan gelişmesi sonu olmayan bir konudur. Ancak İslam İnkılabı Lideri'nin de vurgu yaptığı gibi, İran İslam Cumhuriyeti adaletin, maneviyatın, ahlak gibi kutsal ülküler ve insanın fıtri hedefleri doğrultusunda adım atmakta ve hiçbir çabadan da geri kalmamaktadır.
İslam İnkılabı değerlerinin kalıcılığının sırlarını öğrenmişken iki önemli noktaya da değinmek gerekiyor. İlk olarak neden birçok Müslüman ve hatta gayrı Müslim İslami devrimi destekliyor hatta onu bir örnek olarak seçiyor ? Bu konu, İslam inkılabının zafere ulaştığından bile önce bu İslami harekete ve değerlerine karşı başlatılan garazkar ve temelsiz medyatik ve propaganda savaşının yürütüldüğü bir ortamda anlam kazanmaktadır.
İran İslam İnkılabının İslami ve fıtri ülkülerinden çıkarılan ikinci nokta ise Müslüman İran halkının kırk yıl geçmesine rağmen bu devrime vefakar olmasıdır.
İran halkı bu süre içerisinde birçok zorluğa katlanarak, muhalif ve düşman medya organlarının İran milletine devrim şiarlarının doğru olmadığını yutturmaya çalışmasına rağmen bu devrimin arkasında durmaya devam etmiştir.
İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamenei İslam İnkılabının İkinci Adımı başlıklı bildirisinde şöyle buyurmuşlardır:" Zulüm altında olan milletlerden çok az sayısı devrim yapmaya yönelirler. Devrim yapan milletler arasında ise bu devrimi sonuçlandırabilen, en azından devrimin ülkülerini koruyan devrimlerin sayısı daha da azdır. Ancak görkemli İran milletinin inkılabı, yeni çağın en büyük ve en halka dayalı devrimidir. Kırk yıllık bir süreyi ülkülerine ihanet etmeden geride bırakan ve karşısında direnilmesi zor görünen vesveselere yenilmeyen, kerametini ve şiarlarının asaletini koruyan tek devrimdir. Şimdi ise bu devrim, kendini yetiştirme, toplum inşa etme ve medeniyet kurma merhalesine adım basmıştır. "
Dünyadaki devrimlerin birçok hedefi gerçekleşmemiş, veya eksik bir şekilde gerçekleşmiştir. Örneğin Fransız ihtilalinden onyıllarca sonra bile despot monarşi sistemi işbaşında idi ve halkın özgürlük talepleri hiçe sayılıyordu. Rusya komünist devriminde de halkın siyasi ve geçim sorunları ve ihtiyaçları karşılanmadığı söylenebilir.