İslam'da Çocuk Hakları-21
Bu bölümde gayrı meşru cinsel ilişkiden doğan doğal çocukların haklarını konu edineceğiz.
İslam'ın kutsal şeriatı ve yasa açısından gayrı meşru çocuklar, erkek ve kadın arasında olan gayrı meşru ve yasak ilişkiden doğan çocuklardır. Hukuk bakımından gayrı meşru çocuk ve babası arasında yasal ve doğal bir bağ olan kan ve itibar bağı mevcuttur. Kimi fakihler de aynı şekilde düşünüyor. Onlara göre bu çocuklar miras konusu hariç tüm haklara sahiptirler.
İmamiye fakihleri asında zinadan doğan çocuk ile ilgili iki farklı görüş vardır:" İlk görüşe göre zinadan doğan çocuk, gayrı meşru anası ve babası yani zani ve zaniye'ye bağlı sayılır ancak miras konusunda birbirlerine hiçbir hakları yoktur. Ancak öbür hususlardaki akrabalık hakları saklıdır. Örneğin bir erkek başka kadın ile gayrı meşru cinsel ilişkiye girip çocuk sahibi olursa çocuk onun mahremi sayılır.
İkinci görüşe göre ise gayrı meşru çocuk ne zani ne de zaniye'ye ait değildir. Görünüşe göre kaderini seçmesi kendi elinde olmayan gayrı meşru çocuğun anne ve babası ile akrabalık bağı yok sayılması pek mantıklı ve adil görünmüyor. Bu gayrı meşru çocuğun anne ve babası tarafından bırakılmasına hak tanımak veya ona karşı sorumluluklarını yok sayılmasını kabul etmek topluma aşırı bir zorluk yükleyecektir.
Tabii kimi İslami ülkelerde böyle çocukların medeni ve cezai hakları ile ilgili özel durumlar hariç belli haklar tanınmıştır. Bu özel durumlar arasında, miras, hakemlik, tanıklık, cemaat imamı ve taklit mercii olmaktır. Burada Sünni İslam kaynaklarında Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed saa'dan nakledilen bir hadise değinmek yerinde olacaktır.
Suyuti, El Mensur adlı kitabında Peygamber Efendimizden naklen şöyle anlatmaktadır:" Zina yolu ile doğan çocuğun babasının yaptığı günahtan payı yoktur. "
Bütün bu konuştuklarımızı özetlemek gerekirse çocuğun doğal babası ve kimi zamanlar da annesinin çocuğun korunması, nafakasının verilmesi, veliliği, talim ve terbiye edilmesi konularında sorumlu olduklarını gösteriyor. Çağdaş fakihlerin bu konuya bakışında da böyle bir yaklaşıma büyük önem verilmiştir.
Gayrı meşru ilişkilerden doğan çocukların haklarına ilişkin uluslararası belgelerde de konuşulmuştur. Uluslararası İnsan Hakları Bildirgesinin 25'inci maddesine esasen anneler ve çocuklar özel yardımdan yararlanma ve korunma hakkına sahiptirler. Çocuklar ister yasal ister yasal olmayan ilişkilerden doğmuşsa sosyal haklardan yararlanma hakkına sahiptirler.
Ayrıca Uluslararası Sosyal, Kültürel ve Ekonomik Haklar Sözleşmesinin mümeyyiz ve mümeyyiz olmayan çocukların himayesi ve korunması ile ilgili olan 10'uncu maddesinin 3'üncü fıkrasına esasen bu çocukların soyundan veya başka nedenden dolayı ayrıma maruz kalmamaları gerektiğini ve bunların korunması için özel önlemler alınmasına vurgu yapılmıştır. Bu fıkrada ayrıca mümeyyiz olmayan çocukların sosyal ve ekonomik istismar karşısında korunmasına ayrı bir vurgu yapılmıştır.Uluslararası Çocuk Hakları Konvansiyonundaki hakların bütün çocuklar için eşit olarak geçerli olduğunu söylemek mümkün. Bu konvansiyonun 2'inci maddesinin ilk fıkrasında şöyle yazılmıştır:" Konvansiyona taraf olan ülkeler, yargı sınırları içerisinde yaşayan çocukların bu konvansiyonda sayılan haklarını hiçbir etnik, cilt rengi, din, dil, siyasi bakış, milliyet, kavimsel ve toplumsal konum ayrımı, mal, engelli olma, doğum, ebeveynlerin veya velilerin özellikleri ile ilgili bir ayrım yapmadan uygulamalı, güvence altına almalı ve bu haklara saygı duymalıdır. "
Genel olarak özel durumlar yaşayan çocuklar, özel bir korunma ve ilgiye de ihtiyaçları vardır. Bütün toplum fertleri ve hükümetler bu ihtiyaçların giderilmesinden sorumludur. Bu mesele göz önünde bulundurulduğunda üç önemli noktayı göz önünde bulundurmak lazım.
İlk olarak ebeveynleri boşanmak isteyen veya büyük sorunlar yaşayan çocuklardır. İkincisi avare ve sığınmacı çocuklar üçüncüsü ise silahlı çatışmaların ortasında bulunan çocukların korunmasıdır. Bu tür çocuklar her türlü şiddete karşı korunmaları gerekiyor. Bu konu ile ilgili bir sonraki programımızda sizlere daha detaylı bilgiler sunacağız.
Ailevi uzlaşmazlık veya karı ile koca arasındaki anlaşmazlık ve uzlaşmazlık durumundan kastedilen ister kadın ister koca tarafından kavgaya, dövmeye ve rahatsızlığa yol açan davranışlardır. Bu uzlaşmazlık neticesinde ise eşler boşanma tehlikesi ile yüz yüzedir.
Eşlerin uzlaşmazlığı Kuranı Kerim'de "Nuşuz" adı ile anılmaktadır. Karı ile koca arasındaki Nuşuz'u ile ilgili Kuran'ı Kerim ayetlerinin yorumlarında bu kelime, tuğyan, isyan, itaatsizlik, asilik ve görevlerini yerine getirmeme ve uzlaşamama anlamlarına değinilmiştir. Karı ve kocanın Nuşuz'u Kuranı Kerim ve Ehlibeyt rivayetlerinde açıklık getirilen bir meseledir. Kuranı Kerim'deki Nisa suresinin 34 ve 128'inci ayetleri kadın ve erkeğin Nuşuz'u meselesine ve bu meselenin çözüm yollarına ayrılmıştır. Naşize kadın ve naşiz erkek, eşinin karşısında kendi şer'i ve hukuki görevlerini yerine getirmemiş olanlardır.Çoğu zaman ebeveynler çocuklarının gözünün önünde onların olup olmamasına aldırmadan bir birleri ile kavga etmeye başlarlar. Bu tip ebeveynler çocuklarının bu olayları anlamadığını bu olayların doğal ve basit olduğunu düşünürler. Ancak bu ortak yaşama sorunları ister yüzeysel ve basit ister derin ve şiddet dolu olsun çocuğun gelişim sürecini en kötü şekilde etkilemektedir.
Doğal olarak eşlerin arasındaki kavgalar ne kadar şiddet içerirse çocuğun doğal gelişimi de o kadar kötü yönde etkilenecektir. Bu anlaşmazlıklar ve şiddet dolu uzlaşmazlıklar ise çocuğun ileri yaşlarda çeşitli şekillerde anormal tepki göstermesine neden olur.
Karı ile koca arasındaki ihtilaflar sürekli devam ederse eşler de boşanmanın eşiğinde bir durumdaysalar böyle bir ortamda çocukların da kırılganlık oranı artacaktır. Bu çocuklar güçlü bir çelişki içinde olup anne ve baba arasından hangisine dayanması gerektiğini, hangisini seçeceği ve hangisini kaybedeceği bir yol ayrımı ile karşı karşıya kalacaktır. Bu durum bir çocuk için faciaya yol açan bir durumdur.
Anne ve babanın ihtilaflar ve kavgalardan dolayı boşanma talebinde bulunmaları halinde çocuk tamamen şefkatten ve iyi davranış görmekten yoksun kalıp bu durumdan büyük zararlar alabilir. Bu yüzden böyle durumlarda çocukları destekleyecek mekanizmaların belirlenmesi ve uygulanması önem taşımaktadır.
Kimi ülkelerin yasalarına boşanmak isteyen eşlerin davaları sırasında çocuğun hakkını savunan avukatlar öngörülmüştür. Kimi Amerika eyaletlerinde yasaya göre boşanma davaları görüşülürken çocuğun haklarını savunan avukatlar belirlenmektedir.
Örneğin kimi Amerika eyaletlerinde kabul edilen Boşanma Yasasının 310'uncu bölümünde hakimin çocuğun hakkını savunması için bir avukatı belirlemesi hakkını ve yetkisini vermiştir. Ayrıca başka eyaletlerde de Amerika Adliye Baro Odalarının Aile Şubesi'nin kararına uyularak çocukların hakkını savunan bir avukatın belirlenmesi mecburidir. Her halükarda Amerika'da boşanma davalarına bakılırken çocukların da savunulması büyük önem taşımaktadır.
Fransa ve bazı başka ülkelerde de mahkeme, çocuğun durumunun araştırılması için uzman bir kişiyi yetkilendirebilir.