Haziran 29, 2019 23:40 Europe/Istanbul

Bu bölümde İslam inkılabının geçmişteki deneyimlerinin geleceğin yoluna nasıl ışık tutacağı meselesini ele almak istiyoruz.

İslam İnkılabının Şubat 1979'daki zaferinden kırk yıl geçmesine rağmen bu süre içerisindeki İran halkı inişli çıkışlı bir yoldan geçerek İslam İnkılabı hedefleri ve ülkenin bayındırlığı ve gelişmesi için yeni bir döneme imza atmışlardır.

İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamenei'nin İslam İnkılabı zaferinin kırkıncı yıldönümü dolayısı ile yayımladıkları İkinci Adım bildirisi ise İran'ın geleceğinin bu devrimin ülkülerine dayandırılarak çizilen vizyonudur. Ancak geçmişteki olayları ve mevcut durumu doğru anlamadan ve bilmeden aydın bir geleceğe hareket etmek zor olup kimi zamanlar da sapmalara yol açar.

İşte bu nedenlerden dolayıdır ki Ayetullah Hamenei İslam İnkılabının İkinci Adımı başlıklı bildirisinde devrimin ilk kuşağının deneyimlerinin bugünkü genç nesil tarafından dikkatle ele alınması gerektiğine vurgu yaparak şöyle buyurmuşlardır:" Gelecekte emin ve sağlam adımlar atmak için geçmişi doğru bilip bunlarda ders almalıyız. Bu yolda gaflete kapılırsanız yalanlar gerçeklerin yerini alıp geleceği tehdit eden bilinmeyen meçhul engellere dönüşür."

Bu nokta birkaç açıdan önemli ve dikkat edilmesi gereken bir husustur. İslam İnkılabının ilk başından tüm düşmanlar bu yeni İslami düzenin performansını kötü etkilemek için var güçleri ile çalışmalara başladı. Onlar sanal alem, televizyon ve radyo gibi modern iletişim araçlarından yararlanarak her daim İslam İnkılabının geçmişini sorgulamaya ve getirilerini ve kazanımlarını küçük göstermeye, kimi zafiyetlerini abartmaya ve İran halkının İslam Cumhuriyeti düzeninden memnun olmadığını göstermeye çalışırlar. İşte bu yüzden İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamenei yayımladıkları bildiride şöyle buyurmuşlardır:" İslam İnkılabının düşmanları,  var güçleri ile İslam İnkılabının geçmişini ve hatta mevcut durumunu çarpıtmaya ve yalanlarla karalamaya çalışıp, tüm araçlarından bu yolda yararlanmaktadırlar. Fikir, inanç ve bilgelik haydutları her zaman  vardırlar.  Gerçeği düşmanlardan ve piyade askerlerinden duyacak değiliz."

İslam İnkılabının İkinci Adımı başlıklı bildiride Ayetullah Seyyid Ali Hamenei İslam İnkılabı zaferinin İran'da ve dünyada yaptığı etkiyi göstermeye çalışmıştır. Bu halk hareketi diktatör, kan döken ve yabancılara bağlı bir rejimin ülkeyi yönettiği bir sırada gerçekleşti. O dönemde ülkede özgürlük diye bir şey kalmamıştı. Pehlevi Rejimini eleştiren veya özgürlük için mücadele edenler ise hapse atılıp işkence ve idamdan başka bir sonları yoktu. Böyle bir baskıcı hükümet Batı özellikle de Amerika tarafından destekleniyordu. Batılı ülkeler bu rejime muhalifleri bastırmak için yardım edip ona geniş çaplı siyasi ve ekonomik yolsuzluklarında da ortaklık ediyordu.

Pehlevî rejiminin despotluğu ve baskıcı tavrı hiçbir zaman insan hakları  ve milletlerin özgürlüklerinin savunucusu olduğunu iddia eden Batılı devletler  tarafından kınanmadı. Pehlevî rejimi onlardan aldığı bol silahlar ile devrilmesi imkansız görünen bir rejimdi.

İslam İnkılabı Lideri İkinci Adım başlıklı bildirisinde bu hususta şöyle buyurmuşlardır:" İslam İnkılabı  ve ona dayanarak kurulan düzen sıfır noktasından başladı…. Her şey bizim aleyhimizde idi. Hem İran'da kılıçla değil yabancılar eli ile işbaşına gelen ilk monarşi yönetimi olan darbe ile kurulan despot fasit tağut Pehlevi rejimi  hem Amerika devleti ve diğer Batılı devletlerin bu rejime desteği ve de ülkenin karmaşık durumu ve siyaset, maneviyat, bilim ile teknoloji alanındaki utanç verici durum bizim aleyhimizde idi.

Ancak bu engeller ve zorluklar İslam İnkılabının başlangıç dönemi yani baskıcı Pehlevi rejimi ve Batılı destekçileri ile mücadele devrine aitti. Ancak her devrim zafere kavuşmaktan sonra belli bir düzen üzerinde kalıcılaştırılması lazım. Halbuki o dönemdeki devrimlerin çoğu Sovyetler Birliğine hüküm süren Komünist düzenine ayak uydururlardı. Komünizm sisteminin birçok kusur ve eksik yanından dolayı ise böyle bir düzeni seçen devrimler Sovyetler Birliğinde bile başarılı olamıyordu. Sonunda da başına neler geldiği ortadadır.

O dönemki devrimler için bir başka örnek model ise Batı'nın kapitalist düzeni idi. Bu düzen de eksikleri ve zayıf yanlarına rağmen farklı ülkelerde pratikte kusurlu bir şekilde hayata geçirilmesi yüzünden ülkeleri küresel kapitalizm sistemine bağlı hale getiriyordu. İşte devrimlerin böyle doğru yolu ayırt edemediği bir sırada İran devrimi, İslami bir devrim olarak küresel sistemdeki örnek modellerin hiçbirinin yönetim şekline güvenmeyip İran İslam Cumhuriyeti kurucusu İmam Humeyni'nin kılavuzluğu sayesinde geçmişte görülmemiş İslami düzene girmeyi ajandasına koydu.

İslam İnkılabı Lideri İnkılabın İkinci Adımı başlıklı bildirisinde bu konuya şu şekilde açıklık getirmişlerdir:" O dönemde bu alanda tecrübemiz veya kat edilmiş bir yolumuz yoktu. İslami marifet ve imanın içinden meydana gelen bir devrimin Marksizm ve onun gibi devrimci düşüncelere uyması doğal olarak mümkün değildi. İslam İnkılabını gerçekleştirenler böyle tecrübesiz ve modelsiz bir şekilde işe başladılar. İmam Humeyni'nin nurani ve ilahi kalbinden ve düşüncesinden gelen tavsiyeleri ve kılavuzluğu olmasaydı İslamiyet'i ve Cumhuriyeti harmanlayıp oluşması ve gelişimini sağlamak mümkün olmazdı. Bu İran devriminin ilk parlayışı idi."

Böylece İslami değerler ve halk oylarına yani dini demokrasiye dayanan  İran İslam Cumhuriyeti düzeni kuruldu.

İran İslam İnkılabı dünyanın iki kutuplu bir düzenle yönetildiği bir sırada zafere kavuştu. Yani o dönemde Amerika ve Sovyetler Birliği iki süper güç olarak ortakları ile beraber herkese karşı durduğu  bir dönemde böyle ne doğuya ne de batıya bağlı bir devrim kazandı. Dönemin bu süper güçlerinden Amerika liberal-kapitalist  ve Sovyetler Birliği de Komünizm akımlarına elebaşılığı yapmakta idi. İşte o sırada İran İslam İnkılabı yeni yönetimin temellerini maneviyat ve din üzerinde kurdu. Böyle üçüncü bir yönetim şekli dünyada tanıtıldı.

Tabii uzun süre geçmeden maddi yönetim modellerinin içi boşluğu ve temelsizliği Marksist Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliğinin 1991 yılında dağılması ile ispatlandı. Bundan iki yıl önce ise İmam Humeyni ilahi ve dahice bakışı ile bu dağılmayı ön görerek Sovyetler Birliği son lideri Mihail Gorbaçev'e yazdığı mektupta şöyle buyurmuşlardı:" Sayın Gorbaçev, artık Komünizm'i dünyanın siyasi tarihi müzelerinde görmemiz gerektiği herkesçe bilinmektedir. Komünizm insanın hiçbir gerçek ihtiyacını karşılayamamıştır. Çünkü maddi bir siyasi akımdır. Maddiyat ile beşeriyeti, Batı'da ve Doğu toplumlarında en temel acı olan maneviyata inanmamak krizinden kurtaramazsınız."

İmam Humeyni'nin değindiği maneviyata inanmamak krizi Batı'nın liberal-kapital sisteminde yaşanan bir sorundur. İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamenei ise Sovyetler Birliğinin dağılmasının ardındaki durum ile ilgili İkinci Adım bildirisinde şöyle buyurmaktadır:" İran Milletinin devrimi o devrin iki kutuplu dünyasını üç kutuplu bir dünyaya dönüştürdü. Daha sonra Sovyetler Birliği ve uydularının silinmesi ile İslam ve İstikbar yani emperyalizm karşılaşması başlayıp çağdaş dönemin belirgin fenomeni olarak dünyanın ilgi odağına dönüştü."

Tabii İslam İnkılabının zaferi ve İran İslam Cumhuriyetinin halkın referandumdaki yüzde 98'lik oyu ile kurulması, küresel güçlerin memnuniyetsizliği ile karşılaştı. Onlar her daim bu yeni kurulan düzeni yok etmek niyetinde  oldular. Özellikle de İran İslam Cumhuriyeti'nin Anayasaya göre mahrumları ve mustazafları destekleyip İslami Vahdet kurmak istemesi Batı'yı ve emperyalistleri daha da kızdırmış oldu.

İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamenei İslam İnkılabının dünya mazlumlarına etkisi ve zorbaların tepkisi hakkında İkinci Adım bildirisinde şöyle buyurmuşlardır: "Bir taraftan dünyanın zulüm altında ve özgürlükçü hareketleri ve bağımsızlık peşinde olan kimi hükümetleri bir taraftan da zorba ve şantajcı rejimlerin kinci ve kötümser bakışları İslam İnkılabına çevrilmişti. İşte böylece dünya yön değişti ve devrim depremi mışıl mışıl uyuyan Firavunları uykularından uyandırdı.  İşte bu Firavunların İran İslam Cumhuriyeti aleyhindeki düşmanlığı var gücü ile başlamış oldu."

Emperyalist ve sultacı cephelerin o zamandan beri bölücülük, darbe, yaptırım ve savaş siyaseti başlamış oldu. Bu arada Saddam Baas Rejimi, Batılı ve Arap ortaklarının dayattığı sekiz yıllık savaş İran'a büyük zararlar vermesine rağmen yenilgiye uğradı. O günden beri Amerika ve Avrupalı ortakları İran milleti aleyhindeki ekonomik yaptırımlarını şiddetlendirerek onları bu İslami İnkılap yolundan devre dışı bırakmak istiyordu. Ancak tüm bu siyasi, askeri, ekonomik ve propaganda alanındaki çabalar ve komplolar ilahi inayet sayesinde ve İran milletinin devrim ülkülerine vefakarlığı ve İmam Humeyni ile Ayetullah Hamenei'nin hikmet dolu liderliği ile hezimete uğradı.

İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamenei ise İslam İnkılabının İkinci Adımı Başlıklı Bildirisinde bu konuyu özet olarak şöyle anlatmaya çalışmıştır: "İslam İnkılabı zaferinin üstünden kırk yıl geçtiği bir sırada o düşmanlık kutuplarından biri Marksizm yok olmuş, Liberalizm olan öbürü ise ölümü yaklaştığı için çabalamaktadır! İslam İnkılabı ise sloganlarına bağlı kalıp onları korumaya çalışarak hala ilerlemektedir."