Nisan 17, 2016 08:31 Europe/Istanbul

Geçen bölümlerde kıyamet gününe değindik ve dedik ki bu dünyada doğru yolu seçen ve amellerinde başarılı olan insanlar mahşer aleminde hiç bekletilmeksizin ilahi cennete girerler.

Ancak dünyevi yaşamlarında Allah yolunu gerektiği gibi katetmeyen ve bazı zulümlerde bulunan veya kötü ve çirkin sıfatlardan arınamayan insanlar hiç kuşkusuz mahşerde bekletilecektir. Bu insanlar öncelikle mahşerin zorluklarına katlanmaları ve eksikliklerini tamamlamalı ve çirkinliklerden ve kötülüklerden arınarak cennete girmi kabiliyetine kavuşmalıdır. Mahşerde söz konusu olan menzillerden biri Mizan menzili veya durağıdır. Bu yüzden bugünkü sohbetimizinde mizan alemi ve ardından hesap alemine değinmek istiyoruz.

Kur'an'ı Kerim ayetleri ve rivayetlere göre kıyamet günü başladıktan sonra insan çeşitli merhaleleri geride bırakması gerekir. Bu merhalelere “Mevakif” ya da duraklar adı verilir ve her birinin kendine özgü özellikleri vardır. Bu duraklardan biri Mizan adı verilen duraktır ve burada insanların ameli ile ilgilenilir. Miraz terazi demektir. Dünyada bir şeyi ölçmek istediklerine o şeyi ölçmeye uygun bir alet kullanılır. Örneğin tansiyonu ölçmek veya ısıyı veya rutubeti veya uzunluğu veya ağırlığı ölçmek için her biri için özel bir alet kullanılır. Maddi olmayan durumlar için de bu mesele geçerlidir ve ölçmek için maddi olmayan yöntemler kullanılır.

Geçen bölümde belirtildiği üzere insanın tüm amelleri amel defterinde yazılmış ve kayda geçmiştir. Mizan aleminde bu amellerin hesabı görülüyor ve buna göre insanın hangi yöne gitmesi gerektiği belirlenir. Kur'an'ı Kerim ‘in Araf suresinin 8 ve 9. Ayetlerinde şöyle buyurur:

O gün tartı haktır. Kimin (sevap) tartıları ağır gelirse, işte onlar kurtuluşa erenlerdir. Kimin de tartıları hafif gelirse, işte onlar, âyetlerimize karşı haksızlık ettiklerinden dolayı kendilerini ziyana sokanlardır.

Bu ayetler esas kriterin hak olduğunu beyan eder. Buna göre insanın amel defteri hakla örtüştüğü kadar kurtulur ve haktan uzak olduğu veya örtüşmediği kadar ziyan edenlerden olur.

Hak ve adalet temeline dayalı olan ilahi mizan o kadar dakiktir ki hatta bir zerre kadar olan ameli bile hesaplar, çünkü bu zerre bile insanın amellerinin toplamını hak veya hak olmayan yöne doğru etkileyebilir. Nitekim Enbiya suresinin 47. Ayetinde kıyamet gününde mizanın dakik oluşu hakkında şöyle buyurur:

Biz, kıyamet günü için adalet terazileri kurarız. Artık kimseye, hiçbir şekilde haksızlık edilmez. (Yapılan iş,) bir hardal tanesi kadar dahi olsa, onu (adalet terazisine) getiririz. Hesap gören olarak biz (herkese) yeteriz.

Dolaysıyla kıyamet gününde insanların mükafatı veya cezası amellerine göre belirlenir. O günde makam ve mevki veya şan ve şöhret gibi durumların hiç bir etkisi yoktur ve tüm maddi ve doğal ilişkiler ortadan kalkmış olur. O gün ancak iyi amellerin değeri vardır ve çirkin ve kötü ameller değersizdir. Çünkü tüm ameller hak tartısı ile tartılır ve hangi amel hakka daha yakınsa daha ağır basar ve bilakis haktan uzak olduğu kadar hafif olur.

İmam Ali –s– mizan hakkında bir hadiste şöyle buyurur: eğer Allah teala Enbiya suresinin 47. Ayetinde Biz, kıyamet günü için adalet terazileri kurarız. Artık kimseye, hiçbir şekilde haksızlık edilmez, şeklinde buyuruyorsa bunun anlamı şu ki kıyamet gününde insan adalet mizanı ile sorgulanır ve tartılır. Gerçi bu arada bazıları asla mizan alemini idrak etmeksizin hiç beklemeden cennete girer. Bunlar ne peygamberlerdendir, ne de Allah yolunda şehit olanlar. Bunlar Allah için birbirini seven ve birbirine saygı ve sevgi duyan insanlardır. Bunların birbiriyle dostluğu Allah ekseninde ve temelindedir. Bunlar hiç hesap sorulmadan cennete girenlerdir.

Dolaysıyla Allah eksenli olmak ve Allah için insanları sevmek kıyamet gününün zorluklarından ve hesabımıza bakılmaktan kurtulma vesilesidir. Bundan başka iyi ahlak da insanlara kıyamet gününün hesabı konusunda yardımcı olur. Nitekim Allah Resulü –s– şöyle buyurur: Mizanda hiç bir şey iyi ahlak kadar insanın hasenatının artmasına vesile olamaz.

İnsanların amellerinin hesabı yapıldığı mizan durağından sonra hesap durağına geçilir. Bu arada ulemanın Kur'an'ı Kerim’den algılamalarına göre bu durakları sırası hakkında farklı görüşleri söz konusu olduğunu da belirtmek gerekir.

Bu durakta insanın dünyadaki amelleri ve davranışlarının hesabına bakılır. Burada insan amellerden, ahlak ve inançlardan elde ettiği her şey hesaplanır. Nitekim Bakara suresinin 284. Ayetinde şöyle okumaktayız:

Göklerde ve yerdekilerin hepsi Allah'ındır. İçinizdekileri açığa vursanız da gizleseniz de Allah ondan dolayı sizi hesaba çekecektir, sonra dilediğini affeder, dilediğine de azap eder. Allah her şeye kadirdir.

Kur'an'ı Kerim’de insanların hesabına bakılmanın farklı oluşu ile ilgili ayetler de vardır. Örneğin İnşikak suresindeki ayetlerde şöyle okumaktayız:

Kimin kitabı sağından verilirse, Kolay bir hesapla hesaba çekilecek; Ve sevinçli olarak ailesine dönecektir. Kimin de kitabı arkasından verilirse, Derhal yok olmayı isteyecek, Ve alevli ateşe girecektir. Zira o, (dünyada) ailesi içinde (mal-mülk sebebiyle) şımarmıştı.

Hadis kitaplarında hesap alemi ile ilgili bir çok hadis yer almıştır. Şeyh Sıdduk, Amali adlı eserinde İmam Sadık’tan –s– bir hadisi naklederek şöyle diyor: Kıyamet günü geldiğinde hesap durağında her ikisi cennet ehli olan iki mümin kul bekletilir. Bunlardan biri bu dünyada yoksul biri ve diğeri de zengin biridir. Yoksul adam Allah tealaya arz eder: Ey yüce Rabbim, ben neden burada bekletiliyorum. Senin izzetine and olsun ki ben dünyada ne hükümetim ne de velayetim vardık ki onda adaletle veya zulümle davranayım ve dünyada bana bir mal de vermedin ki onun aracılığı ile bir hakkı eda veya men edeyim ve dünyada rızkım kendime yetecek kadardı ve fazla değildi. Bunun üzerine Allah teala şöyle buyurur: Şu benim kulum sadakatle konuşuyor onu cennete alın. Ancak zengin olan adam hesap durağında çok bekletilir ve hesabına bakılması zaman aldığından o kadar ter döker ki eğer kırk susamış deve onu içecek olursa hepsini doyurur ve ardından cennete girer. Yoksul ona sorar: seni neden beklettiler? Zengin şöyle karşılık verir: hesabın uzun sürmesi. Sürekli sahip olduğum şeyler bir biri ardı sıra benden soruldu ve Allah teala da beni bağışlıyordu ve ardından bir başka şeyin hesabı soruluyordu, ta ki Allah teala rahmeti ile beni sardı ve cennete girenlere ekledi.

İslam Peygamberi kıyamet gününde hesabımıza daha kolay bakılması için insanlara iyilikte bulunmayı tevsiye etmenin yanında şöyle buyurur: üç sıfat vardır ki kimde olursa Allah teala onun hesabını kolay yapar. İlkin seni mahrum bırakana bağışta bulunman, ikincisi senden kopan biriyle ilişkini yeniden kurman ve sana zulmedeni affetmendir.

İmam Sadık’tan –s– bir hadeste de dünyada sıla-i rahim kıyamet gününde hesabın kolaylaşmasına vesile olduğu rivayet edilir.

Bu hadisler, kıyamet gününde kolay hesabın insanın bu dünyada başkalarına yönelik hesabını kolay tutmasının yankısı olduğunu gösteriyor. Nitekim İslam Peygamberi –s– de şöyle diyor: insanların günahını affedin ki Allah teala bu yüzden cehennem azabını sizden uzaklaştırsın. O zaman eğer ilahi rahmetten yararlanmak istiyorsan, sen de merhametli ol.

Kuşkusuz bu dünyada durumunu sürekli gözetleyen ve kendi hesabına ve nefsinin hesabına bakarak sorgulayan insan da bu durakta pek fazla bekletilmez. Ancak u dünyada kendi hesaplarını iyi gözetlemeyen insan ilahi mahkemede hesap durağı olan bu durakta beklemeleri ve amelleri ile ilgili tek tek hesap vermelidir. 015