Eylül 24, 2019 22:07 Europe/Istanbul

Bu bölümde insanların sadakatinin iyi bir yaşamdaki etkilerini ve rolünü konu edineceğiz.

İyi bir yaşama sahip olmanın temel etkenlerinden biri de sağlıklı toplumsal ilişkilerdir. İyi düzeyde sosyal ilişkiler kurma ruhun sağlığının korunmasında büyük bir öneme sahiptir. Etkin ilişki kurma mahareti bir kişinin kendi düşüncelerini, görüşlerini, isteklerini, ihtiyaçlarını ve heyecanlarını ifade etmesine imkan tanır. Böyle bir maharete sahip bir insan diğerlerine danışma ve ihtiyaçlarını bildirme imkanından da yararlanır. Sağlıklı toplumsal ilişkilerdeki temel bileşenlerden biri de sadakat ve doğru söyleme özelliğidir.

İmam Ali as bu hususta şöyle buyurmaktadır: "Doğru söyleyen iflah ve keramet eşiğinde yer alır. Yalancı ise uçurum ve horluk eşiğinde.

İlahi Peygamberlerin davetlerinin ortak özelliklerinden biri de sadakate çağırıp sadakatsizlik ve yalancılıktan sakındırmalarıdır. Sadakat diğerlerinin güvenini arttıran değerli bir inci gibidir. Güven kazanmak ise doğru söyleyen insan için hazine değerindedir. Doğru söyleyen, sadık bir insan diğer insanların gözünde büyük ve beğenilen biridir. Böyle bir insan çevresindeki insanlar tarafından da sevilir. Sadakat, insanın şan ve kıymetini arttırıp onun kişiliğinin sevilmesine ve hatırı sayılır olmasına neden olur.

İnsanlar fıtratlarından kaynaklı olarak zaten sadakatten yanadırlar. Böylece bir insan ilahi fıtrattan uzaklaşmadığı, kalbini kötülüklerden temiz tuttuğu müddetçe yalan hastalığına da yakalanmaz. Bu hususta İran'da " doğru sözü çocuktan dinle" diye bir atasözü vardır. Bu ifadeyi değerlendirmek yerinde olacaktır.

Çocuklar ruhları ve gönüllerinin temizliğinden dolayı fıtrî davranışlar sergileyerek yalan söylemeyi bilmezler ve hep doğruyu  dile getirirler. İşte fıtratlarına göre davranan bu çocuklar doğru söyleme, gerçekleri arama ve sadakate dayalı olarak tavır sergilerler.

Psikolojide ise sadakat veya doğru söyleme özelliği kişinin söylemi ve eylemi yani düşünceleri ve davranışları arasında bir çelişki ve zıtlık olmadan konuşması ve tavır sergilemesine denir. Tabii ki sadakat sadece doğru olarak konuşmak değil aynı zamanda kişinin düşünceleri ve davranışlarının da örtüşmesidir. Sadakatin önemi ise sadakatli olmayan birinin ne kendini ne diğerlerini tanıyamaması ve böylece hem kendini hem diğer insanları kandırması ile ahlaki kemalatlara ermekte ortaya çıkardığı sorunların göz önünde bulundurulması ile belirir.

Psikologlar bakış açısından sadakatin temelleri aile ortamında atılır. Aile, kişinin doğup büyüdüğü, geliştiği ve öğrenmeye başladığı ilk toplumsal kurum olarak sadakatin oluşmasında en önemli yere sahiptir. Ebeveynler ise sözleri ve davranışları ile çocuklarına sadakati öğretebilen ilk örneklerdirler. Aile ocağının ardından çocuklar öğretim gördükleri ortamlarda sadakat kavramı ile daha geniş bir şekilde tanışıp aile ve akrabalar ile bir araya geldiklerinde çevredeki insanların sadakatini ölçerler.

Çocuklar her zaman büyüklerini örnek olarak seçerler. Tahran Rehabilitasyon ve refah bilimleri Üniversitesi öğretim üyesi ve psikoloji uzmanı Dr. Sahil Hemmeti bu hususta şöyle bir değerlendirmede bulunuyor: "Çocuğa karşı sadık olmak kimi ebeveynler için zordur. Sadık olmak gerçekte çocuk ve gerçekler arasında bağ kurmak anlamına gelir. Çocuğa gerçekleri göstermemiz  ona karşı sadakatli davrandığımız anlamına gelir. "

Yapılan birçok araştırmada çoğu çocukların ebeveynlerinin çifte standartlı davranışlarından rahatsız oldukları ispatlanmıştır. Onları gerçeklere yakınlaştıran ebeveynlerinin sözleri değil davranışlarıdır. Örneğin " yarın sana alırım" cümlesi çocukların sıkça duyduğu bir cümledir. Bu cümle onların istekleri ve arzularının gelecekte gerçekleşeceğini gösteriyor. Ancak çocukların çoğu için " alırım, tamam" cümlesi "almam" anlamına gelir.

Dr. Hemmati şöyle düşünüyor: "Çocuklara hayata geçiremeyeceğimiz boş sözler verip yersiz hayal ürünü hikayeler anlatmak yerine her işten güdülen hedefi onlara açıklamamız ve onlara karşı sadık olmamız gerekiyor."

Yalancılık, aile ortamında güvensizlik tohumunu ekip aile bireylerine ruhsal ve ahlaki zararlar verir. İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei ise eşlerin birbirine karşı sadakatli olmasının önemi hususunda şöyle buyurmuşlardır: "Eşlerden biri eşinin yalan söylediğini sezip karşı tarafın sevgisini ifade etmesinde sadık olmadığını hissediyorsa bu, çift arasındaki muhabbetin ve bağların gevşediğini gösteriyor. Sevgi ve muhabbetin korunması için güven hissini güçlü tutun. Hayatlarınızın devam ettirilmesi için muhabbeti korumanız gerekiyor."

Çocuklarına örnek teşkil eden erkek ve kadınlar yani eşlerin sadakati ve doğru söylemesi her zaman özel bir konuma sahiptir. Size en yakın kişi olan eşinize güvenmeme hissinden daha kötü bir şey yoktur. Muhakkak yalancı bir eş ile yaşamak kimsenin tercih ettiği bir şey değil. Zaten böyle bir durum hayattaki huzuru bozar. Bu yüzden daha iyi yaşamak için her zaman ilişkilerimizde sadakati temel bir etken olarak göz önünde bulundurmamız gerekiyor.

Muhtemelen eşinize yalan söylediğiniz ilk mertebelerde eşinizin ciddi bir tepkisi ile karşı karşıya kalmayacaksınız ancak zaman geçtikçe onun size olan güvenini kaybetmesine neden olursunuz. Böylece gelecek seferlerde eşiniz artık size toleranslı davranmayıp size sert sözler ile karşılık verebilir.

Birçok insan eşinin daimi bir şekilde yalan söylediğini görünce eşinin artık ona saygı duymadığını ve hatta onu sevmediğini düşünmeye başlar.

İşte eşlerin arasında sadakatsiz bir ortam yaranırsa ailede de güvensizlik ve kötümserlik ortamı yaranıp ihtilaflar için zemin hazırlanır.

İslam açısından eşinize ve çocuklarınıza karşı verdiğiniz taahhütleri yerine getirmeniz büyük bir önem taşıyor. Rivayetlerde ise bu konu hakkında şöyle anlatılmaktadır: " Dört özellik vardır ki bir insanın sahip olduğu takdirde imanı tamamlanır, günahları silinir ve Allah'ın rızasının olduğu halde onunla görüşür. İlk olarak insanlara verdikleri taahhütleri yerine getirme, kısaca ahde vefa özelliği, insanlar ile doğruları konuşma özelliği, Allah huzurunda ve insanlar karşısında her türlü kötülükten ve ayıp iş işlemekten sakınma özelliği ve aileye iyi davranma özelliği. "

Gerçekten insanlar neden yalan söylüyor acaba?

Yalan söylemek genellikle çocukluk çağından düşük yaşlardan itibaren başlayabilir. 2 yaşındaki bir çocuk bile kolaylıkla yalan söyleyebilir. Ancak çocuk sözleri ve kelimelerinin nasıl olağanüstü bir etki bırakabileceğinin farkına vardığında bilinçli olarak yalan söylemeyi huy edinir. Bu kötü ahlaki özelliğin köklerini aile ortamında aramak gerekiyor. Ebeveynlerin rahatça yalan dolan sözlerle çocuklarını ve diğer insanları kandırdığı bir ailede çocuklar da bu özelliğe bürünüp çelişkili davranmayı öğrenmiş olurlar. Tabii böyle bir ortamda yetişen bir çocuk toplumda daha etkin bir şekilde hayatını sürdürmeye başladığında da istediklerini elde edemeyince kendine gerçekleri inkar etme hakkı tanıyıp yalanlar vasıtası ile bu davranışını pekiştirir.

Yalancılık ahlaki bir rezalet olarak insanın manevi ve insani kemale ermesini de engeller. Yalancılık bir insanın kişiliğinin güvenilmez olduğunu gösteriyor. Buna karşın sadakat kişiler arasında güvenin garantisi sayılır. Allah Resulü bu hususta şöyle buyurmaktadır: "Yalancı, yalan söyleyerek aslında kendi karşısında kendini hor eder. "

Hz. Ali as ise bu hususta şöyle bir ifadede bulunmuşlardır: "Yalancı ile arkadaş ve dost olmaktan uzak dur çünkü o bir seraptan ibaret. O yakınları uzak, uzakları ise yakın gösterip seni yanıltır."

Bir kişi doğru söyleme ve sadakatini takınarak çocukluk döneminde öğrendikleri kötü ahlaki özelliklerin ötesine geçebilir. Böylece çocuklukta öğrendiği iyi olmayan huylarından kurtulabilir. Aslında yalancı insanlar da değişikliğe uğrayıp doğru söyleyen birine dönüşebilirler. Ancak bunun için çaba ve alıştırma gerekiyor. Yalandan kurtulmak için kendi kusur ve eksiklerinizi bilmeniz gerekiyor. Böylece bu alanda bir filizlenme yaşayabilirsiniz.

Bu hususta ise İbrahimi ve İbrahimi olmayan dinler arasında bir fark yoktur. Tüm dinler eşit bir seviyede sadakate önem verip yalan ve sadakatsizliğin kemale erme yolunda engel oluşturduğunu vurgulamaktadır. Tüm dinlerde yalancılık ve sadakatsizlik ahlaki kötülük olarak sayılmaktadır. İnsan sadakatli olup gerçekleri söylerse iki yüzlülük ve yalancılıktan kaynaklanan kaygılar ve sorunların birçoğundan kurtulur. İşte böyle olursa insan ruhsal bir huzura ermiş olur.