Kasım 11, 2019 11:52 Europe/Istanbul

Bu bölümde Molla Ömer'in ölümünün Taliban'a etkisi ve IŞİD'in güçlenmesini konu edineceğiz.

Amerikan gazetesi New Times Molla Ömer'in ölümünün ardından yayımladığı yazısında onu Afganistan'ın birleştirici lideri olarak niteleyip şöyle bir değerlendirmeye yer verdi: "Afganistan hükümeti ile uzlaşma, Taliban grubu içerisinde tefrika oluşturucu bir konu olarak bu grubu şiddetli bir şekilde zayıflattı. "

France Press haber ajansı ise Taliban'ın Afganistan'daki geleceği ile ilgili raporunda şöyle bir haber yayımladı: "Molla Ömer, Taliban'ın dağılmamasında önemli bir role sahipti. Çünkü bu grubun üyeleri Molla Ömer'in girişimlerinin Taliban'ı meşrulaştırdığını düşünüyorlardı. Bu yüzden böyle bir şahsiyetin kaybedilişi Taliban'a indirilen büyük bir darbe idi. Bu ölümün ardından ise Taliban grubu içerisinde çatlaklar ve ihtilaflar da arttı. Tüm bunlar ise IŞİD'in Afganistan'da faaliyetlerini arttırdığı sırada yaşandı. 

Taliban grubu elbaşısı Molla Ömer'in ölümünden sonra Kuveyte Konseyi uzun tartışmaların ardından Molla Ahter Muhammed Mansur'u onun halefi olarak tanıtmasının ardından o da Hakkani şebekesi lideri Siraceddin Hakkani ve Taliban'ın baş kadısı Heybetüllah Ahundzade gibi isimleri kendi yardımcısı olarak tanıtıp muhalifleri karşısında konumunu güçlendirmeye çalıştılar. Buna rağmen Ahter Mansur yine de Taliban saflarında oluşan çatlakları ve ihtilafları kapatamadı. Böylece Taliban'da da üç ayrı hareket başlamış oldu. 

İlk hareket Molla Ahter Muhammed Mansur'un yönettiği, ikinci hareket Molla Ömer'in oğlu Mevlevi Yakub'un yönettiği ve üçüncü hareket de Molla Ömer'in eski yardımcısı ve eski Guantanamo mahpusu Molla Birader'in destekçilerinin hareketi idi. 

Bunlara ilaveten Molla Ömer'in ölümünün resmen ilanının öncesinde ise Muhaz Fedai adlı bir grup, Molla Ahter Mansur'un Gazi Hamza'nın Molla Ömer ile görüşmesini engellemesinden dolayı Taliban grubundan ayrıldılar. Bu olayın ardından ise Molla Ömer'in ölüm haberi yayımlandı. 

Gerçekte Gazi Hamza ayrıca Molla Mansur'u Molla Ömer'in katli ile itham etti. Aslında Gazi Hamza'nın bu girişimi Taliban içerisinde iktidar savaşının başlangıç noktası idi. Ancak Afganistan milli refah partisi genel sekreteri Muhammed Hasan Caferi bu iktidar savaşının Suudi Arabistan'ın Afganistan'da Vahabileri güçlendirmeye çalışmasından kaynaklandığını ve Suudi Arabistan istihbaratının Afganistan'daki müdahalelerinin ve sonuçlarının açık ve net olduğunu söyledi. "

Taliban'ın Katar'daki siyasi bürosunun başkanı Tayyip Ağa'nın ve Molla Ömer'in diğer yardımcılarının 2015 yılında Molla Ömer'in ölümünün gizli tutulması nedeni ile istifasının ardından Taliban'ın dağılması ihtimali de iyice artmış oldu. Kimi kaynaklar Molla Ömer'in ölümünün sonuçlarının tahminlerden daha fazla olduğunu söylediler. 

Bu söylentilerin doğruluğu ise Molla Resul liderliğinde yeni Taliban cenahının kurulması göstermiş oldu. Kuşkusuz Molla Ömer'in ölümü Taliban'ı ciddi derecede zayıflattı. Kimi uzmanlar ise bu ölümün etkilerinin Taliban ile kısıtlı kalmadığını Taliban'ın destekçilerini de etkilediğini düşünüyorlar. 

 

Molla Ömer'in ölümünün sonuçlarından biri de Taliban'ın yabancı destekçilerinin Afganistan ve bölgedeki stratejik projeleri ve planlarının uygulanmasının kolaylaşması idi. IŞİD'in Taliban yerine geçmesi bu planlardan biri idi. Afganistan'da birçoğuna göre Pakistan'ın bu yöndeki rolü belirgindir. Bu açıdan Taliban'ın ılımlı ve radikal olmak üzere ikiye bölünmesi muhtemel görünüyor. 

Kabil'deki askeri meseleler uzmanı Atikullah Emrhil Taliban'ı ikiye ayırarak bir bölümünün inançları uğruna bu gruba katıldığını ve bir diğer grubunun da servet ve kudret elde etmek için bu gruba katıldığını düşünüyor. Bu uzmana göre ikinci grup yani çıkarcılar kesimi Afganistan'da barışın sağlanmasından yana değiller. Taliban'ın bu kesimi kendi çıkarlarını bu ülkede savaşın ve güvensizliğin devam etmesinde buluyorlar. Böylece bu kesimin IŞİD'e katılma ihtimali de pek yüksektir. Bu da Afganistan için daha büyük bir tehlike sayılır.

Kimi kaynaklar ise Taliban için farklı bir sınıflandırmayı yeğlese de genellikle bu grup üyelerini radikal olarak niteliyor. Afganistan Yürütme Konseyi Başkan Yardımcısı Muhammed Muhakkık ise bölgenin yapısına göre Taliban'ın Afganistan ve Pakistan Talibanı olmak üzere ikiye ayrılabileceğini ve yapısal olarak da Hakkani ve Molla Ömer Talibanı olarak sınıflandırılabileceğini düşünüyor. 

Ancak Taliban'ı ılımlı ve aşırı yanlısı olmak üzere ikiye ayırmak da yanıltıcı olabilir. Çünkü bu grubun temel fikirlerine göre Taliban'ın temeli şiddet ve aşırıcılığa dayanmaktadır. 

Buna rağmen Afganistan meselelerinin diğer uzmanları da Taliban grubunda barış yanlısı bir kesimin var olduğuna inanıyorlar. Yıllarca Afganistan'da yaşamış ve cihatçı gruplar ile irtibatta olan Taliban hakkında bir kaç kitap yazan Pakistanlı gazeteci ve araştırmacı Ahmed Reşid bu isimlerden biridir. 

Ahmed Reşid Taliban grubunda bir barış lobisinin olduğundan haber vererek bu kesimin gerçekçi kesim olduğunu ve bu kesimin İslami Emirliklerinin mevcut durumda tekrar yaşatılamayacağı kanısına varan ve müzakerenin Taliban'ın bekası için en iyi seçenek olduğunu düşünenler olduğunu söylüyor. Bu Pakistanlı araştırmacı açısından Molla Ömer'e vefalı olanlar Taliban'ın bu barış yanlısı kesimidir. Gerçi bu araştırmacı Taliban'ı aşırılık yanlısı ve ılımlı olarak da ikiye ayırmamaktadır. 

Bu deliller ve açıklamalardan yola çıkarak Taliban'ın ılımlı ve aşırılık yanlısı olmak üzere ikiye ayrılmasının doğru olmadığı ve Taliban'ın sözde cihatçı tutumları ile ideolojik ve birlik içerisinde bir grup olması ve siyasi ve kabilelere göre sınıflandırılacağının daha doğru olmasıdır. Böyle bir ortamda da Pakistan ve Amerika Taliban'ı kendi stratejik hedefleri çerçevesinde suni olarak ılımlı ve aşırılık yanlısı olmak üzere ikiye ayırıyorlar. Kimilerine göre bir terör örgütünün ılımlı ve aşırılık yanlısı olmak üzere ikiye ayrılmasının Pakistan ve Batı'nın kamuoyunun aldatılması doğrultusunda attığı bir adımdır. Gerçekte bu grup uzmanlara göre Afganistan hükümeti ile müzakereye paralel olarak savaş ve çatışmaların devam etmesi de Amerika istihbarat teşkilatı-CİA ve Pakistan istihbarat teşkilatı-İSİ tarafından yönetiliyor. 

Pakistan, Taliban'ı ılımlı ve aşırı olarak ikiye ayırmadan önce Amerika da tıpkı böyle bir sınıflandırmaya giderek ılımlı Taliban'la müzakereye ve aşırıcılık yanlısı Taliban'la da savaşa vurgu yapıyordu. Böylece bölge uzmanlarına göre Taliban'ın ikiye ayrılması pratikte doğru bir tasniflendirme olmasa da Amerika ve Pakistan hükümetleri açısından Taliban'ı ikiye ayrılmak yerinde bir tasniftir. Bu farklı görüş açıları ise Taliban'ın ideolojik gerçeklerine dayanmaktan ziyade onun siyasi hamilerinin hedeflerine bağlıdır. 

Bu tasniflere rağmen kamuoyunun aklını en çok kemiren soru ise Afganistan'da hangi güçlerin IŞİD'e katılmasıdır. 

Bu soruya cevap bulmak için Kabil Üniversitesi hocalarından Muhammed İbrahimi'nin bu konu hakkındaki değerlendirmesine bakmamız gerekiyor. Muhammed İbrahimi şöyle diyor: "IŞİD'in Afganistan'da 2014 yılında oluşmaya başlamasından sonra bazı Taliban üyeleri bu gruba katıldılar. Şimdi de Amerika ve Taliban'ın anlaşması halinde bu grubun belli bir kesiminin de IŞİD'e katılacağı söylenebilir. IŞİD'in en önemli misyonu ise Afganistan'da tekrar mezhepsel ve fırkacı savaşları körüklemesidir. Bu yüzden Taliban gerçekten kendini milli bir grup olarak tanıtıyorsa savaşın körüklenmesine ve Afganistan'ın tamamen yok olmasından yana olan IŞİD'in şom hedeflerine ulaşmasına müsaade etmemelidir. 

Londra'da basılan Times gazetesi gibi Batılı basın ve yayın organları ve uzmanlarının Taliban komutanlarından naklen Amerika ve Taliban'ın anlaşmasının ardından Taliban'dan birçok militanın IŞİD'e katılacağı değerlendirmeleri de Amerika ve Taliban arasındaki müzakere sürecinin Afganistan'ın güvenliği ve istikrarı lehine olmayacağını gösteriyor. Bunun tam tersi bu müzakereler tehdit ve terör unsurlarının yüz değiştirmesine ve Afganistan'daki güvensizliğin de devam etmesine yol açacaktır. Gerçekte Amerika'nın Afganistan için planı, terörizmi Orta Asya'ya, Rusya, Çin ve İran'a aktarılmasıdır.