Aralık 03, 2019 19:56 Europe/Istanbul

Bu bölümde IŞİD'in Afganistan'daki varlığının bu terör örgütünün Orta Asya alanındaki faaliyetlerini nasıl etkilediğini konu edineceğiz.

Orta Asya, Güney Kafkasya ve hatta Çin'in Türkistan eyaletinden olan IŞİD üyeleri sadece Suriye ve Irak'taki faaliyetlerle sınırlı kalmamıştır. IŞİD'in Suriye ve Irak'ta yenilgisinin ardından bu IŞİD üyeleri koordineli bir şekilde Afganistan'ın Kuzeyindeki bölgelerde özellikle de Bedahşan ve Fergana Vadisi bölgesine yığınak yapmışlardır. Görünen o ki onlar da Amerika siyasetlerine paralel olarak Rusya ve Çin'e baskı uygulamak doğrultusunda kendilerini Orta Asya, Çin'in Batısına ve Güney Kafkasya'ya özellikle de İnguş Çeçen bölgesine girmeye hazırlıyorlar. Göründüğü kadarı ile IŞİD'in asıl hedefi Afganistan değildir. Tabii ki IŞİD Afganistan ve Pakistan'ı kendi İslami hilafetinin Horasan kolu olarak tanıtıyor ancak yine de bu bölgenin bu terör örgütünün nihai hedefi olmadığı söylenmelidir. 

IŞİD'in yapısında Kafkasya ve Orta Asya'dan gelen farklı milliyetlerden militanların askeri ve idari üst düzeylerde komutanlık düzeyinde görevlendirilmesi IŞİD'in iddia ettiği Horasan kolundan daha geniş bölgeler için planladığı stratejik planları anlamak için bize yardımcı olacaktır. 

Görünen o ki IŞİD bilerek Orta Asya, Kafkasya ve Çin'in Batısındaki hedeflerini Amerika ve ortaklarının hedefleri ile koordineli yürütmek istemiştir. Muhtemelen IŞİD'in Suriye ve Irak'ta aldığı yenilginin ardından sözde hilafetin Büyük Horasan'a intikal etmesi planlanmıştır. Böylece Amerika ve ortakları ile Batı Asya'da savaşmak yerine onların desteğinin alınması da göz önünde bulundurulmuştur. Çünkü dünyanın bu bölgesinde Amerika ve IŞİD'in Rusya, Çin ve İran İslam Cumhuriyeti'ne karşı ortak hedefleri söz konusudur. 

IŞİD'in çoğu üst düzey elebaşıları ve komutanları artık Araplar değil daha çok Çeçenler ve Gürcülerdir. Bu husustan yola çıkarak Amerika ve NATO'nun IŞİD'i Orta Asya ve Kafkasya'ya yaymak istediğini böylece bu terör örgütünü bir baskı aracı olarak Rusya, Çin ve İran İslam Cumhuriyeti aleyhine kullanmak istediğini söylemem mümkün. 

Bağımsız Devletler Topluluğu Terörizm ile Mücadele merkezi başkanı Andrey Novikov bu hususta şöyle düşünüyor: " IŞİD terör örgütü Orta Asya ülkelerine yeni radikalizm ve terörizm modelini ithal etmiştir. "

Andrey Novikov Suriye ve Irak'ta yenilmiş IŞİD teröristlerinin Orta Asya'ya sızmasına değinerek bu terör örgütü üyelerinin Suriye ve Irak savaşının ardından  terörizm ve radikalizmin yeni modeli ile çok uluslu bir şekilde Orta Asya ülkelerine girdiğini düşünüyor. 

Rusya'nın Tacikistan büyükelçisi İgor Frolov şöyle diyor: " IŞİD Orta Asya'da terörizm ve radikalizmin yayılması ve yaygınlaşmasının asıl kaynağıdır. Bu yüzden Rusya terörist grupları kullanarak Orta Asya ülkelerinin içişlerine müdahale eden ülkelerin  terörizm ile mücadele bahanesi ile bölgeye müdahale etmesinden kaygılıdır. "

Sovyetler Birliğinin dağılmasının ardından Orta Asya bölgesinde özellikle de Fergana Vadisinde Hizb-üt Tahrir gibi radikal gruplar faaliyet göstermiştir. Bu gibi radikal terör örgütleri Özbek, Tacik, Uygur ve Kırgız gibi milliyetlerden oluşup Afganistan'daki radikal gruplar ile de yakın irtibatta olmuşlar ve hatta kimi zaman kendi etnik bölgelerinde iktidarı ele geçirmek ve radikal bakışlarını empoze etmeye bile yeltenmişlerdir. 

Nitekim Afganistan eski milli güvenlik danışmanı Muhammed Hanif Etmer, Orta Asya, Rus ve Çeçen uyruklu terör gruplarının Afganistan Kuzeyinde toplanmasının kendi milliyetçi hedefleri ile ilgili olduğunu söylüyor. 

Afganistan eski milli güvenlik danışmanı Muhammed Hanif Etmer 2015 yılında da şöyle bir açıklamada bulunmuştu:"Doğu Türkistan bölgesine ait terör örgütleri Afganistan Kuzeyine toplanıp buradan Çin'e darbe indirmek ve Tacikistanlı Ensarullah Grubu da bu noktadan Tacikistan'a darbe indirmek istiyor. Sözde Özbekistan İslami Hareketi de  Özbekistan'ı ele geçirip oradan da Rusya'ya saldırmak istiyor. "

Etmer'in dediğine göre Orta Asya ve Güney Kafkasya ile ilişkili terör ve radikal örgütlerin milliyetçi hedefleri herkesçe bilinmektedir. Nitekim onlar Suriye ve Irak krizi meydana gelmeden önce de kendilerine has İslami Emirlikleri 1989 yılında Orta Asya ve Kafkasya bölgesinde kurmuşlardı. "

Sovyetler Birliğinin dağılmasının ardından Orta Asya ve Kafkasya'da radikal grupların İslami Emirlikler oluşturmasından güttükleri hedef ise ilk olarak sekülerlerin ikitdarı ile mücadele idi. Bu emirlikler aslında El Kaide ile de bağlantılı olarak çalışıyorlardı. Bu emirliklerden biri de Kafkasya İslami Emirliği idi. Bu emirliğin başında Doku Umarov yer alıyordu. Umarov 2013 yılında öldürüldü ve bu emirlik de sonlandı. Ancak mevcut durumda önem arzeden husus daha önce El Kaide'nin bir parçası olarak faaliyet gösteren Kafkasya Emirlikleri Hareketinin şimdi ise IŞİD'e katılmasıdır. 

Gerçekte Orta Asya ve Kafkasya radikal gruplarının çoğu Suriye krizi boyunca IŞİD'e biat edip şimdi de Amerika'nın destekleri ile Afganistan'da faaliyet başlamışlardır. Kafkasya İslami Emirliği ve Çeçenlerin Muhacirler ve Ensar Hareketi, Suriye krizinin başladığında Nusra Cephesi ve El Kaide örgütünün yanında yer alan radikal Kafkasya gruplarındandı. Daha sonra ise El Kaide ve IŞİD arasındaki çatlaklar ve ihtilafların büyümesi ve sonunda da IŞİD teröristlerinin El Kaide teröristlerine galip gelmesi sonucunda Kafkasya İslami Emirliği de hangi grupla biat edeceği konusundan dolayı dağılma riskine girdi. Kafkasya İslami Emirliği başında bulunan Ebu Muhammed Dağıstani ise El Kaide'nin yanında kalmaya ısrarcı olmasına rağmen ancak çoğu tekfirci Kafkasyalı militanlar Ebu Bekir El Bağdadi'ye biat eden Ömer el Şişani'ye katıldılar. 

Bu arada Batı Asya bölgesindeki hilafet yanlısı El Tahrir Partisinin bir kolu olan Özbekistan'ın El Tahrir Partisi özel bir durum yaşıyordu. 65 ülkede faaliyet yürüttüğünü iddia eden bu parti  Afganistan ve Pakistan'da da faaliyet göstermektedir. Yıllar önce yani 1953 yılında Osmanlı İmparatorluğun çökmesinin ardından İslami ülkelerin tekrar birleştirilmesi amacı ile kurulan bu partinin temelleri Takiyeddin El Benhani tarafından atıldı. El Tahrir partisinin Londra kolu kendini şiddetten uzak siyasi bir yapı olarak tanıtsa da ancak bu partinin Afganistan ve Özbekistan kolu şiddet uygulamaktan kaçınmıyor. Tahrir Partisi aslında IŞİD'e en yakın hilafet yanlısı partilerden olmasına rağmen farklı yöntemlere de baş vurmaktadır. 

Tabii Orta Asya ve Kafkasya'da radikal grupların kurulmasında bu bölgedeki kimi ülkelerin İslamofobik ve İslam karşıtı siyasetlerinin rolüne de değinmemiz gerekir. Nitekim Orta Asya ve Kafkasya'daki laik devletlerin siyasetleri yüzünden ılımcı İslami hareketler bile faaliyet gösterememiş ve sonuçta da IŞİD gibi radikal terör örgütleri bu durumu suiistimal etmişlerdir. Öyle ki bu kimi Orta Asya ve Kafkasya uyrukları IŞİD'e katılmayı yeğlemişlerdi. 

İranlı siyasi analist Ali Nasiri bu hususta şöyle diyor: "Irak ve Suriye'de IŞİD'e katılan Orta Asya ülkeleri, Çin ve Rus uyrukların diğer uyruklardan daha fazla olduğu raporlar arasında görülmektedir. Orta Asya ülkeleri uyruklarının IŞİD'deki katılımı o kadar ciddi idi ki kimi siyasi uzmanlar IŞİD'in Horasan Kolunun oluştuğunu söylüyordu. IŞİD'in bu kolu şimdi de Kabil ve Afganistan'ın diğer şehirlerinden kanlı olayların sorumluluğunu üstlenmektedir. Öyle olaylar ki şimdiye dek yüzlerce sivil insanların ölümüne ve yaralanmasına neden olmuştur. Bu grubun bazı isimlerinin Afganistan'da yakalanmalarına rağmen Orta Asya ülkelerinin yetkilileri hala Afganistan'daki IŞİD faaliyetlerine tepki göstermemişlerdir. Ama IŞİD'in bu kolu altında faaliyet gösteren Orta Asya uyruklarının yakalanma ve tutuklanmalarındaki artış IŞİD'in bölge ülkelerine yönelik ciddi bir tehdide dönüştüğünü gösteriyor. "

Etiketler