Aralık 06, 2019 18:08 Europe/Istanbul

Hatırlanacağı üzere geçen bölümde antik İranlıların su ile ilgili inançlarına değindik.

İranlıların suya ulaşmalarını zorluğu ve başkalarına su vermenin Allah tarafından mükafatlandırılacağına inançları, onların suyu vakfetmeleri, ihsanda bulunmalarına ayrıca kanat, çeşme, kuyu veya su deposu inşa etmek ve su hakkı gibi çalışmaların kültürel ve dini bir davranışa ve geleneğe dönüşmesine sebep oldu.
Bugün su ile ilgili bazı dini inançlara değineceğiz.Su hayat kaynağı ve yüce Allah'ın yer yüzündeki tüm canlılara ve insanlara ücretsizce verdiği nimettir. İnsanlar eskiden beri ve hayatın oluşmasından itibaren su ile sıkı ve yakın bağları vardır ve su insanların hayatına devam etmesinde temel role sahiptir. Su kaynaklarının ayrıca uygarlıkların şekillenmesinde büyük katkısı olmuştur ve çeşitli kavimlerin geleneklerinde ise suya özel önem verilirken büyük ilgi duyulmuştur.Yüce Allah suya büyük önem ve değer vermiştir ve en az 100 ayette ise suya değinilmiştir. Kur'an-ı Kerim, dini olmayan kelam, fıkhi ve felsefi düşüncelere rağmen, doğaya ve doğa unsurlarına özel ilgi duyarak önem veriyor. Bu arada su, doğanın en büyük ve önemli unsurlarından biri olmasına rağmen hiçbir ilahi din İslam ve özellikle Kur'an-ı Kerim kadar su konusuna değinmemiştir.

Kur'an-ı Kerim'in Kehf suresi 45. Ayetinde insanların hayat ve yaşamları, su gibi gökten indirilen ve rengarenk bitkilerin yeşermesine sebep olan fakat kısa bir süre sonra hayatı biten bitkiye benzetiliyor. Burada ince fakat bir o kadar önemli olan konu ise hayatın suya ve suyun da hayata benzetilmesi, yetişme ve büyümenin de hayat suyuna bağlı olmasıdır.İran'da suya saygı ve suyun kutsallığı iki açıdan dini inançlara bağlıdır ve İran'ın kamu kültürü de İslami kültürü, özellikle Şia ve İslami önderler ve İslam dini olmak üzere tarihi olaylarla adeta düğümlenmiştir. Bu konu İranlıların suya dini kutsallık vermeleri ve Zemzem veya Kevser suyunu kutsal bilmelerine sebep olmuştur.

Bilindiği üzere Zemzem, Kâbe yakınında bir çeşmedir ve dini rivayetlere göre Allah resulü hz. İbrahim'in -as- oğlu İsmail, kurak çölde susuzluktan acılar içinde ayağını yere çarptığı bir sırada ayakları altından adeta fışkırmıştır. Zemzem genel kültürde en iyi ve en lezzetli su anlamındadır.

Yine İslami inançlara göre, Kevser ise cennette Resulullah'a –saa-  ait bir havuzdur.Bunlara ilaveten yağmur suyu temiz olduğu ve yıkama gücüne sahip olduğu için kutsal sayılıyor.  İranlılar arasında yaygın olan bir rivayete göre Resulullah’ın –saa- Muhterem kızı hz. Zehra –sa- evlenince  suyu  mihir parası olarak kabul etmiştir. Hz.  Fatıma Zehra kutsal ve masum bir şahsiyet olduğu için onun mirasları da kutsal sayılıyor; bu yüzden İran halkı da suyu kutsal sayıyor ve kirletmesini hoş karşılamıyor, üstelik hiç kimseden,  hiç bir hayvandan ve hatta hiçbir bitkiden suyu esirgemez.

Hicri 61 yılında dönemin fasık yöneticisi Yezid bin Muaviye,   Rasûlullah –saa- torunu ve ehlibeyt imamlarının üçüncüsü cennet gençlerinin efendisi imam Hüseyin –as-, evlatları ve yarenlerini acımasızca şehit etmesi, İran halkının genel kültürünü büyük ölçüde etkilemiştir. Özellikle de Aşura olayının Irak’ın sıcak havasında düşmanın savaşı kazanmak için imam Hüseyin ordusu ve ehlibeytini kuşatarak onların suya ulaşmasını engellemesi ise ehlibeyt sevenlerini derinden üzüyor.Bu yüzden İranlılar su içerken imam Hüseyin evlatları, hanedanı ve yarenlerinin Kerbela çölünde Aşura gününde susuzluğunu hatırlıyor ve o hazretin katillerine lanet okuyor.Hatta bazen bir iddianın doğruluğunu ispat etmek içim imam Hüseyin’in susuzluğu üzerine yemin ediyorlar.İran’da muharrem ayında Aşura nedeni ile düzenlenen yas ve matem gruplarına halk su ve şerbet dağıtıyor. Hatta imam Hüseyin türbesinin etrafındaki toprağın kutsal olduğu ve hastalara şifa verdiği düşünülüyor. Bu yüzden bu topraktan çok az miktarda suya katılarak şifa için hastalara verilir.

 

İmam Hüseyin ordusuna karşı küfür ordusunda olan Yezid, Şimr, Hermele ve İbn-i Saad gibileri, şer ve kötülük simgeleri olarak biliniyor. Bu yüzden halk arasında, ellerindeki imkanları başkaları ile haksız yere paylaşmayanlar hakkında, “imam Hüseyin’e su vermiyorlar” gibi bir terim ve cümle kullanılıyor. Zira Şimr imam Hüseyin ordusuna suyu kesti ve imam Hüseyin’i susuz halde şehit etti. Bu yüzden İran halkı suyu, hatta düşmandan bile esirgememek gerektiğini düşünüyorlar.İran kültüründe insan, hayvan ve hatta bitkilere su vermek ve onların susuzluğunu gidermek değerli bir harekettir ve hem ahlaki, hem sosyal davranışlarda övülür, zira  Allah’ın hoşnutluğuna sebep olurken uhrevi mükafatı da vardır. Hatta bazı kentlerde su vermenin ekmek vermekten daha fazla sevabı olduğuna inanılır. Su isteyen birine geç su vermek ise serzenişe sebep olur.Horasan ilinde bir insanın diğerlerinin ihtiyaçlarını karşılamakta o ihtiyacın geçmesine kadar bekleyerek geciktirene  “yaşarken su vermedin de ölünce mezarıma su mu getirdin?” denir.

Lorestan ve İlam’da avcılar çeşmeden veya dereden su içmekte olan hayvanları, ister kuş veya diğer hayvanlar olsun avlamazlar.

Eski dönemlerde bazı kentlerin suları, kanatlar veya kentin farklı bölgelerde inşa edilen büyük su depolarından temin edilirdi.örneğin Kum kentinde fabrikalar veya büyük kuyular ve havuzların suyunu bahçeler, bağlar, hamamlar vb. işletmelerin kullanılması için serbest bırakılırdı, böylece suların sahibinin ölülerine hayrat yapılırdı. Bu bağlamda İran tarihinde bir çok vakfedilen çeşme ve suyun mektubu vardır.

Semnan kentinde ise su dağıtma sistemi, zaten bir bölümü kamu yararına harcanacak şekilde düzenlenirdi. Böylece hayır işleri yapanlara, kendilerine düşen su payını hayır olsun diye kamuya bağışlardı.

Her kent ve köyün suyunun bir bölümü vakıflara aittir ve satın alınamaz ve idaresi de vakfın mütevellisinden sorulur. Vakfedilen su ise vakfedilen mülklerde kullanılır veya kiraya verilerek geliri ise vakıf mektubunda öngörüldüğü gibi harcanır. Bu gelir bazen hamamlar, camiler, türbeler veya genel su depolarına tahsis edilir. Örneğin Semnan’da vakfedilen sulardan, seher suyuna değinebiliriz.Güneş doğmadan seher vakti kanatın asıl havuzunun kapakları açılır ve su genel kanallara bırakılır. Havuzun kapakları açıldıktan sonra “su emini” olarak bilinen kişi iki rekat namaz kılar ve ardından havuz kapaklarını kapatır.

Yine Nevruz bayramının ilk gününde herkesin kullanması için belirli bir su miktarı ayrılırdı. Böylece bugünde havuzun kapakları 3 saate kadar açık bırakılır ve hak da bayram masrafları için bu suyu kullanırdı.

Bu suyun büyük bir kısmı ise genelde hamamlar tarafından kullanılırdı.

Yine genelde hamamlar ve kamu su depoları ise hayırsever insanlar veya vakıflar tarafından inşa ve idare edilirdi. Su depoları ise hayırsever insanların dini ve geleneksel inançlarının ebedi miraslarıdır, zira suyun vakfedilmesini fazilet bilirlerdi.

Çok da eski olmayan, daha şişelerde veya damacanada suların satılmadığı bir dönemde İran’da yazın gelmesi ve sıcakların başlaması ile birlikte her kentin özellikle kalabalık cadde ve sokaklarında yine hayırsever insanlar kendi başlarına veya ortaklaşa, büyüklüğü bir bidondan bir varile kadar olan özel su depoları yapar ve termos gibi içini soğuk su ve buzla doldurur, yanına da bardak bırakırdı. Bazıları da bardak yerine, eski bir geleneğin ve de adak simgesi olan “kırk anahtar kasesi” olarak pirinçte yapılmış özel bir kase bırakırdı. Böylece sıcak havalarda susamış insanların susuzluğunu gidererek hayır dualarını kazanırlardı.

Yine eskiden camilerin kalabalık olduğu Cuma günlerinde sehpanın üzerine kurulu büyük bakır tencereler, soğuk su ve buzla doldurulur ve sürekli dolu olmasına özen gösterilirdi. Bazıları da hayırına ve sevab kazanmak için bir veya birkaç mahzenin su ve buz parasını öder ve ölüler için hayrat yapardı. Bu yüzden bakır mahzenlerin üzerine “su vakfedilmiştir” veya “adaktır” diye yazılırdı.

Bu hayırda bulunanlar ise kendi isimlerini veya ölülerinin adını yazar ve su içerek susuzluklarını giderenlerden onlara dua etmelerini isterdi.

Böylece susuzluğunu giderenler, ilk başta İmam Hüseyin -as- ve onun susuz şehadetini anarak Yezid, Şimr ve Kerbela katillerine lanet okuyup su hayrı yapanlara dua ederdi.