Aralık 06, 2019 19:20 Europe/Istanbul

Bugünkü bölümde Batı toplumlarında psikolojik sorunlara özellikle de intihar meselesine değinmek istiyoruz.

Bugünkü sohbetimize bir İranlı'nın Kanada'ya yaptığı yolculuktaki hatırasını anlatarak başlamak istiyoruz. İran'lı şahıs şöyle diyor: "Akrabaları ziyaret için Kanada'nın Toronto kentine gittim. Bulunduğumuz konutun yakınlarında içinden bir ırmak geçen büyük bir park vardı. Irmak üzerinde üstünde durduğunda güzelliklerden keyif alabileceğiniz bir köprü vardı. Gerçekten güzeldi. Ben bu güzellikten yararlanmak için her gün o parka gidip köprünün üstünde durup manzarayı izliyordum. Ancak anladığım kadarı ile Kanadalı gençler oradan kendilerini suya atıp intihar ediyorlarmış. Neden bilmiyorum!

Bu anı Amerikan yazar, gazeteci ve siyasi aktivist Michael Snyder'in intihar konulu makalesinde yazdığı şu ifadeleri hatırlatmaktadır: "İnsanların gerçekten ihtiyaç duydukları şey, yaşam için bir anlam ve hedef bulmalarıdır."

İntihar, gelişmiş ülkelerde ölümlerin ciddi bir kısmını oluşturmaktadır. Uluslararası kurumların raporlarına göre yıllık olarak 800 bin kişi intihardan dolayı hayatlarını kaybediyorlar. Halbuki bu istatistik sadece intihar edip de hayatlarını kaybedenlerin sayısı. Bu rakamın 20 katı daha intihar girişimlerinin olduğunu söylenmektedir. 

İntiharın anlamını bilmeyen çok az sayıda insan vardır. İntihar bir insanın isteyerek kendi elleri ile hayatına son vermesidir. İntihar, bir kişinin fikrî, psikolojik ve moral olarak çıkmaza girdiği sırada yaşanan davranışsal bir bozukluktur. Bu davranış, kişinin geleceğe yönelik çaresizliği ve ümitsizliğinden kaynaklanmaktadır. Uluslararası kurumlar ve kuruluşların istatistiklerine göre her saatte dünyada 19 kişi intihar ediyor. İntihar, dünyadaki ölümlerin nedenleri arasında 8'inci sıradadır. Genel olarak ise erkekler kadınlara göre daha az intihar girişiminde bulunurlar. Bu ruhsal bozukluk 15 ila 35 yaş arasında ise daha sık görülür. Bu yaşlar arasındaki insanlar daha fazla hayat sorunları ile karşılaştıkları için böyle olduğu söylenmektedir. 

Fransa'da intihar, kanserden daha fazla insanların hayatlarını kaybetmelerine yol açıyor. Yıllık olarak yaklaşık 200 bin kişi Fransa'da intihar ediyor. Bu rakamlara göre en çok intihar oranı 15 ila 20 yaş arasındaki kızlar kitlesinde yaşanır. Fransa Genel Sağlık Kurumu'nun 2017 istatistik raporlarına göre üç yıllık bir sürede intihar oranı bu ülkede yüzde 22 artmıştır. Buna rağmen kimi uzmanlara göre gerçek rakamlar bu istatistiklerden çok daha fazladır. 

27 Mart 2018, yayalar Londra şehrinde yürüdükleri zaman şaşırtıcı bir olayla karşılaştılar. Londra'nın merkezinde yüksek bir binanın üstünde düşme tehlikesi ile karşı karşıya olan  yan yana duran adamlar görünüyordu. Ancak bu adamlar insan heykelleriydi. 84 tane olan bu heykeller aslında Britanya'da bir hafta içerisinde intihar eden erkeklerin sembolü idi. Bu sanatsal dekorasyonun tasarımcısı olan Mark Jenkins bu girişimi ile özellikle de adamların intihar oranına dikkat çekmek istiyordu. 

İngiltere'de istatistiklere göre her yıl yaklaşık 4500 kişi intihar girişiminde bulunuyor. Bu ülkede intihar girişimleri, 45 yaş altı erkeklerin ölümünün önemli nedenlerinden biridir. Ayrıca İngiltere, dünyada intiharı önlemek ve intiharla mücadele bakanlığı kuran ilk devletti. Aslında bir ülke sıra dışı bir şekilde bir sorunun hallolunması için bakanlık kurmuşsa bu sorunun kriz aşamasına geldiği anlaşılmaktadır. Özellikle de bu gibi özel bir adın seçilmesi ile bu krizin ciddi bir soruna dönüştüğü anlaşılmaktadır. İngiltere'de yalnızlık bakanlığı ve intihar ile mücadele bakanlığının kurulması da aslında bu ülkedeki yaşam tarzından doğan ciddi sorunların kriz aşamasına geldiğini gözler önüne sermektedir. 

Amerika'da ise 2017 yılında 47 binden fazla kişi intihar etti. Bu rakam, 2001 ila 2008 yılları arasında Afganistan ve Irak savaşında ölen terörist Amerikan güçlerinin 7 katı idi. 

Amerika Hastalıkları Önleme ve Denetlemek Kurumu'nun raporuna göre 2000 ila 2016 yılları arası bu ülkenin 16 ila 64 yaş arası aktif nüfusu arasında intihar oranı yüzde 34 artmıştır. 

Amerikan yazar Michael Snyder ise bu rapora değinerek şöyle yazmıştır: "Hayat kriterlerimiz dünyanın diğer noktalarına kıyasen ironik bir şekilde  üst düzeyde olsa da Amerika derinden mutlu bir ülke değildir.... Biz pratikte eğlencelerin içinde boğulduğumuza rağmen geçen kuşaklara kıyasen çok daha az mutlu ve sevinçliyiz. " 

Psikologlar ve sosyologlar açısından intihar oranı sadece basit bir istatistik değildir. Bu uzmanlara göre bu rakamlar toplumun büyük bir kesiminin fikrî ve psikolojik koşullarını ve durumunu ortaya çıkarıyor. Zaten intihar girişiminde bulunan çoğu insanlar kurtarıldıktan sonra ölmek istemediklerini sadece artık yaşama tutunamadıklarını ve yaşamak istemediklerini söylüyorlar. Şimdi de sorulması gereken soru görünüşte üst düzey refah, özgürlük ve mutluluk içinde yaşayan bir toplumda neden intihar oranının yüksek olmasıdır? Bu sorunun cevabını intihara yol açan nedenler arasında bulmak gerekir. 

Bu alanda yapılan araştırmalar toplumsal sağlığın farklı sebeplerden dolayı tehlikede olduğu toplumlarda intihar oranının yüksek olduğunu gösteriyor. Aile ortamında bağlılığın azalması, duygusal ilişkilerin azalması, işsizlik ve ekonomik sorunlar, uyuşturucu madde bağımlılığı, alkol bağımlılığı, toplumsal değerlere ilgisizlik, boşanma oranının artması ve çocuklar ile gençlere karşı şiddetin artması toplumsal sağlığı tehlikeye sokan nedenlerdendir. Bu toplumsal sorunlar depresyon, ümitsizlik ve kişisel ruhsal bozukluklar gibi psikolojik hastalıklarına yol açarak intihar için zemin hazırlayabilir. İntihar girişiminde bulunanların ortak yanı ise ruhsal ve psikolojik baskından kaçmak için böyle bir işe girişmeleridir. 

Görünen o ki Batı düşüncesinde insani derinlikleri yerine yüzeysel ve görünüşteki hususlara önem verilmektedir. Batı medeniyeti insanın ruhsal boyutunu göz ardı ederek onu bir çıkmaza sokmuştur. İşte Batı medeniyetinde asayiş ve güvenlik, huzurdan daha önemli olduğu için böyle bir durum  ortaya çıkmıştır. 

Ünlü Batılı yazar Erich Fromm Batı toplumundaki bu gerçeklere "İnsan Olmak Üzerine" adlı kitabında şöyle değiniyor: "Günümüz insanı huzur duymuyor, daha çok bunalıma yaşayıp faaliyetlerinden dolayı büyük bir boşluğun içine giriyor. "

Batı toplumlardaki asıl kriz huzur ve maneviyat yoksunluğu krizidir. Bu yoksunluğun kökenlerini  ise Batılı toplumlardaki hayat tarzında aramak gerekir. Hayat tarzı, bizim aleme olan bakışımız, hayata yönelik duygularımız, planlarımız ve davranışlarımızın toplamıdır. 

Batı düşüncesinde insan, alemin merkezinde yerleştirilerek bireyselcilik, hazcılık ve dinden kaçma ilkeleri ön plana çıkarılıp böylece hayat tarzı değiştirilmeye çalışılmıştır. 

Bu tür bir hayat tarzının neticesinde intihar gibi toplumsal sorunlar da artmaktadır. Bu tür psikolojik sorunların kökenlerinin toplumsal ve psikolojik güvensizlikler, Allah'tan ve maneviyattan uzaklaşmak olduğu aşikardır. Bu alandaki uzmanlar ise bu tür sorunların en mükemmel ilacının Allah ile irtibat kurmak olduğunu düşünüyorlar. 

Allah'a sevgi beslemek ve onu göz önünde bulundurmak hayata  mana kazandırıp insanın ruhsal boşlukları ve uçurumlarını doldurur. İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Seyyid Ali Hamanei ise Amerika gibi ülkelerde paranın, askeri gücün ve bilimin bile ruhsal ve psikolojik mutluluk ve rahatlığa yol açmadığına değinerek modern İslami medeniyetin oluşturulması için bulunduğu tavsiyelerde maneviyat ve ahlakın tüm kişisel ve toplumsal faaliyetlerin ve hareketlerin kılavuzu ve toplumun temel ihtiyacı olduğuna vurgu yapıyor. İslam İnkılabı Rehberi şöyle buyurmaktadır: "Maneviyat ve ahlak, tüm maddi eksiklikler ve kusurlara rağmen hayat ortamını cennete dönüştürür, ancak tüm maddi imkanların olup da maneviyatın ve ahlakın olmadığı bir ortamda cehennem yaratılır. "