Ocak 18, 2020 20:07 Europe/Istanbul

Bugünkü bölümde cinsel isteklerin hayatımızdaki konumunu ele alacağız.

İnsan vücudundaki Allah vergisi özelliklerden biri de cinsel istekler ve içgüdüsüdür. 

Bu güçlü içgüdü, insanoğlunun soyunu devam ettirip insanlara ruhsal ve psikolojik bir rahatlık sağlıyor. İnsanoğlu hayatı boyunca evlenmek ve aile kurmakla, bu içgüdüyü dengelemiş ve kontrol etmiştir. Öyle ki kadın ve erkek konumu sarsılmamış ve toplum da cinsel heyecanlar ve sorunlara kapılmamıştır. Böylece toplumlardaki ruhsal sağlıklar da korunabilmiştir. Ancak son yıllarda Batılı ülkeler bu alanda yeni gelişmeler ve olaylar ile karşı karşıya kalmışlardır. 

Bir devrim olarak bilinen tanıtılan cinsel özgürlük 20'inci yüzyılın 60'lı ila 80'lı yılları arasında geleneksel cinsel davranışları sorgulamak için başlatıldı. Bu hareket cinsel normlarda büyük değişikliklere yol açtı. Evlilik dışı cinsel ilişkinin popülerliğinin artması, kamu alanlarında çıplaklık, homoseksüellik ve diğer sapkın cinsel ilişki türlerinin yaygınlaşması, doğum kontrol haplarının tüketimi ve kürtajın yasallaşması gibi olayların hepsi kişisel özgürlük bayrağı altında bu cinsel özgürlük devrimi çerçevesinde gerçekleşti. Ancak yarım yüzyıl cinsel özgürlüğün Batı için etkileri ne oldu?

Amerikan gazeteci Browder Amerika'da yaşanan cinsel devrimin sonuçları ile ilgi çekici bir görüşe sahiptir. Browder bu hususta şöyle diyor:"Cinsel devrimin başlatılmasından 50 yılı aşkın süre geçiyor ve şimdi 40 yaş altında olan hiçbir Amerikalı, birlikte yaşamanın evlilik, çocuk sahibi olmak ve hep beraber yaşamak olduğunu hatırlamıyor... Gerçekte bu devrim büyük bir felaket ve bela idi. 1950'lerde Amerika'da cinsel alışkanlıklar ve normlar param parça olmadan ülke çapında sadece iki tür cinsel hastalık vardı. Ancak bugün Amerika'daki bu tür hastalıklar 24 türe kadar artmıştır. "

Cinsel özgürlük Batı'da sadece cinsel hastalıklar ve sorunların artmasına neden olmadı. Bunun yanı sıra cinsel özgürlüğün en büyük ve en önemli sonuçlarından biri de toplumun temel taşı sayılan aile kurumunun dağılması idi. Batı ülkelerindeki boşanma oranının artması ile toplumdaki yalnız bırakılan çocukların sayısını da arttırmıştır. Diğer yandan ise cinsel sapkınlıklara ve yolsuzluklara neden olmuştur. 

Taciz, cinsel tecavüz, mahremler ile zina yapmak ve fuhuş bu sapkınlıkların bir kaç örneğidir. 

UNİCEF'in bildirdiğine göre dünya çapında 2 milyonu aşkın çocuk fuhuş piyasasında cinsel angaryaya maruz kalmışlardır. Bu piyasayı besleyen yollardan biri de insan kaçakçılığıdır.

Uluslararası Çalışma Örgütü insan kaçakçılığının yıllık gelirinin 30 milyar dolardan fazla olduğunu bu gelirin yarısının sanayileşmiş ülkelere aktığına inanıyor. Zaten insan kaçakçıları tarafından kaçırılan insanların dörtte üçü kadarı da kadınlardan oluşmaktadır. 

Birleşmiş Milletler Suç ve Narkotik Araştırmalar Müdürlüğü Başkanı Angela May ise 2016 istatistikleri ile ilgili şöyle bir değerlendirmede bulunuyor: "Kızlar daha çok cinsel kölelik için alınıp satılmaktadır. "

Bunlara ilaveten kadın ve kız kaçakçılığının hedef ülkelerinin daha çok Amerika ve Avrupa ülkeleri olduğu söylenmelidir. 

Batı'da cinsel özgürlüğün diğer sonuçlarından biri de Batılı kadınlar arasındaki kürtaj ve çocuk düşürme vakalarının sayısındaki artıştır. Amerika Yüksek Mahkemesi'nin 1973 yılında kürtajı onaylamasının ardından şimdiye kadar doğmak üzere 50 milyonu aşkın bebek yok edildi. Özel ilaçlar aracılığı ile yapılan türlü çocuk düşürme ve kürtaj türlerini göz önünde bulundurursak Amerika'da yıllık olarak 1 milyon kürtaj vakası yaşandığı söylenebilir. 

Araştırmalar ve incelemelere göre bu kürtaj vakalarının yüzde 86'sı gebeliğin zorluklarından kurtulma  dolayısıyla yaşanmıştır. 

Tabii Batı'nın bir hak olarak tanıdığı cinsel özgürlüğün sonuçları bu kadarı ile de kalmamalıdır. Son zamanlarda CNN sitesinde "Acaba Disney, eşcinsel prensesi sergilemek için hazır mı? " başlıklı bir makale yayımlandı. Bu makale Sally Cohen kalemi ile Karlar Ülkesi(Frozen) animasyonu konusu etrafında yazılmıştır. 

Bu animasyon iki prensesin birbiriyle evlenmeleri konusunu taşımaktadır.  Bu animasyon yayımlandıktan sonra bazı Amerikan vatandaşlarının eleştirilerine hedef oldu. Bu eleştiren kesim bu animasyonun eşcinselliği yaymak istediğini söyleyerek bu filmi kınadılar. 

İşte bu makalede yazar, bu animasyonu savunan bir tarzda Batı'da yeni aile şekillerini ele almaya çalışıp iki eşcinsel ebeveynden oluşan aile türlerinin de artık 21'inci yüzyıl Amerika'nın doğal bir parçası olduğunu söylüyor. Cohen kendi görüşünü tasdikleyici bir biçimde bu animasyon hakkında şöyle diyor: "Her halükarda böyle bir aile şekli Amerika'da oluşmaktadır. O zaman çocuklar da böyle bir aile türünün oluşacağını ve var olacağını bilmeleri gerekiyor. "

Günümüzde Kanada, İngiltere, Fransa, Almanya ve İtalya gibi Batılı ülkelerde eşcinsel evlilik yasal olarak kabul edilmiştir. Bu çerçevede Batılı ülkelerde özellikle de Amerika ve İngiltere'de nüfusun yüzde 1.5 kadarını oluşturan bu kesime verilen hizmetler ise dikkat çekicidir. 

Bu çerçevede İngiltere'de 2004 yılından beri eşcinsel çiftler sıradan çiftlerin haklarından ve avantajlarından yararlanabilmişlerdir. 

Aslında Batı'daki sistem bu gibi cinsel sapkınlıkları toplumsal bir norm gibi göstermek için bazı belli başlı girişimlerde bulunmuştur. Bunlar arasında Amerika ve İngiltere'de pasaportlardan anne ve baba kelimelerinin silinmesi ve ebeveyn 1 ebeveyn 2 kelimelerinin kullanılması, çocuk koruma evlerine eşcinsel çiftlere çocuk verme yönünde baskı yapılması, Kilise'lerde eşcinsel evlilikler için de dini törenler düzenlemesi ve eşcinsellere mali desteklerin yapılmasına değinebiliriz. 

Görünen o ki Batılı devletlerin eşcinsellerin evlenmelerini desteklemesi daha genel stratejik bir siyasetin parçasıdır. Batı kültür makinesi ise bu doğrultuda çalışarak bu cinsel sapkınlığı bir norm olarak vatandaşlarında kabul ettirmek istiyor. Zaten Batılı devletler insan hakları ve beşeri bir açıdan bu konuya yaklaşmak isteseydi bu anormal olayı yaygınlaştırmak yerine önlemeye çalışırdı. Batılı devletler de bu gibi yeni olguların psikolojik, toplumsal ve fizyolojik sorunlardan kaynaklandığını, sıra dışı bir vaka olduğunu, bunun bir hastalık sayıldığını ve bu hastalığa yakalananların tedaviye ihtiyacı olduğunu biliyor. Ancak Batılı devletler stratejik bir hedef peşinde koştukları için bu kesimi tedavi etmek yerine tam tersi bu sapkınlıklarını yaymalarına yardımcı olup toplumda cinsel sapkınlıkları ve ahlak karşıtı normları geliştirmek istiyor. 

Yarım yüzyılı aşkın bir süredir Batı'da başlayan cinsel devrim, Batılı insanları özgürlük bayrağı altında cinsel  çeşitlilik eğilimlerine, çocuk tacizlerine ve eşcinselliğe sürüklemiştir. Bugün ise böyle bir insan cinsel isteklerini gidermek için hayvanlara bile yönelmiştir. İşte hayvanlar ile evlenmek gibi tiksindirici bir olay Hedonizm adı ile de bilinen hazcılık hareketi çerçevesinde gerçekleşmektedir. Bu olgu ise modern insanın yakalandığı cinsel hastalıklardan biridir. Nitekim halihazırda Batılı ülkelerde hayvanlar ile evlenmek olgusu bile büyümektedir. 

Tüm bunlara rağmen Batılı insanın cinsel hazcılığının son aşaması buraya kadardır diyemeyiz. Psikologlar şimdi de Batı dünyasında 15 cinsel sapkınlık türünden söz etmektedirler. 

Batı medeniyetinin bugün kat ettiği yol insan fıtratı ile tamamen çelişmektedir. Bu yüzden bu yolun uçuruma doğru gittiğini söyleyebiliriz.

İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Seyyid Ali Hamanei ise bu hususta şöyle buyurmuşlardır: "Maneviyattan uzak, gelişmiş ve uygar toplumların ahlaki vahşiliği günden güne daha da artacak ve tam da bu vahşilik, günümüz Batı medeniyetinin uçurumu olacaktır. Böylece onlar sonunda devrileceklerdir. "