Ocak 18, 2020 20:07 Europe/Istanbul

Bu bölümde Batı'daki cinsiyet adaletini konu edineceğiz.

Sp1

Cinsiyet adaleti Batı medyasının bolca sözünü ettiği konulardan biridir. Batı medyası kadınların Batı dünyasında cinsiyet adaleti ve genel olarak da erkekler ile eşit haklara ve özgürlüklere sahip olduklarını ve böylece hızlı bir şekilde geliştikleri ve ilerlediklerini iddia ediyor. Bu sohbetimizde maaşlar, kadınların yoksulluğu ve kadının cinsel araç olarak kullanılması açısından bu sözde cinsiyet adaletini ele almak istiyoruz. 

Uzun yıllardır Batılı ülkeler kadın ve erkeklerin eşit haklarından söz edip diğer ülkeler hakkında farklı farklı raporlar yayımlatarak onların kadın haklarını ayakları altına aldıklarını ve ayrımcılık yaptıklarını iddia ediyor. Halbuki yapılan araştırmalara göre aynı önem düzeyindeki mesleklerde bile kadın ve erkekler aynı maaşlara sahip değiller. Bu çerçevede aynı konumlarda bulunan erkek ve kadınlar farklı düzeyde maaşlar alıp özellikle de kadınlar daha düşük maaşlarla çalışıyorlar. 

Son zamanlarda ise Eurostat araştırma enstitüsü tarafından bu hususta bir rapor yayımlandı. Bu rapor Avrupa Birliği üyesi ülkelerde kadın ve erkeklerin gelirler düzeyini karşılaştırdı. Bu rapora göre Avrupa Birliği ülkeleri arasında kadın ve erkeklerin maaş ve ücret farkı ortalama olarak yüzde 16 idi. Örneğin Almanya'da kadınlar kendilerini erkekler düzeyinde bilseler de ortalama olarak maaşları ve ücretleri yüzde 21 kadar erkeklere göre daha azdır. Bu maaş ve ücret farkı İngiltere'de yüzde 21, Avusturya'da yüzde 20'nin biraz üstündedir. Bu rapora göre ise Fransa, İspanya ve İsveç'te de kadın ve erkek maaşları ve ücretleri arasında bariz bir fark vardır. İsveç'te kadınlar ortalama olarak erkeklere göre yüzde 15 daha az maaş alırlar. 

Amerika'da da kadınların maaş ve ücret açısından haklarının ayaklar altına alındığı söylenebilir. Yapılan tahminlere göre kadınlar toplam çalışma dönemlerinde  yaklaşık yarım milyon dolar kadar erkeklere göre daha az gelir elde ediyorlar. Amerikan erkeklerinin elde ettiği bir dolara karşı kadınlar ise 77 Cent para kazanıyorlar. 

Tam gün çalışan bir kadın ise erkeklere göre yüzde 18 kadar daha az maaş alıyor. Bu adaletsizlik ise yöneticiler düzeyinde yüzde 20'ye ve maaşlı mesleklerde de yüzde 43'e kadar ulaşmaktadır. 

Bu raporda kadınların erkeklere göre maaşları ve ücretlerinin daha az olmasına sebebiyet verecek etkenler de göz önünde bulundurulmuştur. Bu arada akademik eğitim düzeyi, meslek türü, mesleğin ülke ekonomisindeki konumu, çalışma saatleri, çalışma geçmişi, mesleki konum, eğitim görülen yer ve değeri, çalışma şekli, yaş, coğrafi bölge, bekarlık ve evlilik gibi kriterler göz önünde bulundurulmuş ve sonunda da bu raporu hazırlayanlar bu adaletsizlik ve zulmün asıl nedeninin cinsiyet ayrımcılığı olduğunu öne sürmüşlerdir.

Sohbetimizin bu bölümünde muhabirimiz Muhammed Delaveri'nin Belçika'nın Başkentindeki Avrupa sokaklarından birindeki raporunu sizler ile paylaşmak istiyoruz. 

Muhabirimiz şöyle anlatıyor: "Kırmızı ışıkları, alkol ve uyuşturucu madde kokusu ile bu sokakları tanımak mümkün. Bu tür sokaklar garların ve fakir bölgelerin yakınında daha fazla. Kadınlar tezgahlarda ve yayalar sanki köle çarşısında yürüyor gibiler. Yayalar çoğunlukla Doğu Avrupa'dan veya rahat bir yaşam vaadi ile kaçırılan kadınları izlemek ve onları seçmekle meşguller. Kaçırılan bu kadınlar ise şimdi de en ucuz şekilde fuhuşa sürüklenmişlerdir. Şimdi onları kaçıran mafyalar, sahipleri ve de hükümetleri bu cinsel kölelerden para kazanıyorlar. Şimdi ise fuhuşa temelden karşı çıkmayanlar bile bir insanın bir mağazanın tezgahında sergilenmesini utanç verici olarak niteliyorlar. "

 

Muhabirimizin raporunun ortalarında fuhuş ile geçinen genç bir kadın şöyle diyor: "Ne param ne yemeğim vardı. Hayatım çok zordu. Sürekli çalışıyorduk. Günde 50'ye kadar insana hizmet veriyorduk. Keşke hiç dünyaya gelmeseydim keşke ölseydim de bu hayatı yaşamasaydım arzusunda bulunuyordum. "

Evet kıymetli dinleyicilerimiz gelişmiş ülkelerde de kadınlar yoksulluktan dolayı zorluklar yaşıyor. Bu olay ise toplum bilimcileri tarafından yoksulluğun kadınlaşması olarak adlandırılmaktadır. Avrupa Birliğine bağlı Euronews ise geçen sene Avrupa nüfusunun dörtte birinin yoksulluk kırmızı çizgisine yaklaştığını ve kadınların da en kırılgan kesim olduğunu duyurdu. Bu kanalın bildirdiğine göre 12 milyon kadın erkeklere göre daha fazla yoksulluk riski ile karşı karşıya. Amerika gibi en zengin ülkelerde bile en fakir kitle ve kesim çocuk sahibi olan kadınlardır. Amerikan temsilciler meclisi üyelerinden İlhan Ömer ise son zamanlarda Amerika'da 16 milyon kadının yoksulluk çizgisi altında yaşadıklarını duyurdu. 

2015'te yayınlanan Kirby Deck yönetmenliğindeki Avlak( The Hunting Ground) adlı belgesel filmi Amerikan akademik çevrelerinde özellikle de Harward'daki cinsel istismara odaklanan en önemli eserlerdendir. Bu filmde yönetmen Amerikan üniversitelerinin dörtte birinin akademik personel veya erkek öğrenciler tarafından cinsel istismara ve tecavüze uğradığını göstermeye çalışıyor. Filmde ayrıca cinsel istismarların yüzde 80 kadarının üst düzey akademik yetkililerce bilinmediği ve polise de ihbar edilmediği gösterilmektedir. Bu filmi yapanların demek istediği ise Harward üniversitesindeki cinsel istismar ve tecavüzlerinin belirlenmesi ve ispatlanması halinde kapatılması gerektiği ve yetkililerinin de intihar edeceği meselesidir.

Quinnipiac Üniversitesi Kamuoyu Yoklama ve Anket Yapma Departmanı Müdür yardımcısı Tim Malloy  Kasım 2016'da 1415 kişi arasında bir anket yaparak kadınların sadece iş yerinde tecavüze uğradıklarını değil erkeklerin de bu konuda zarar gördüklerini ortaya çıkardı. Cinsel saldırı veya istismara uğrayan kadınların yüzde 69'u bu olayın iş yerinde olduğunu yüzde 43'ünün de toplumsal alanlarda, yüzde 45'inin de sokaklarda ve yüzde 14'ünün de ev dışında bu olayı yaşadıklarını söylüyor. Amerika'lı erkeklerin yüzde 88'i ve kadınların yüzde 89'u da cinsel saldırı ve istismarın Amerikan toplumunun en ciddi sorunu olduğunu düşünüyor. Bu anketin rakamlarına göre her 10 kadından 6'sı cinsel istismara maruz kalmışlardır. 

Hollywood'da da kadınlara cinsel istismar oranı dehşet vericidir. Yapılan araştırmalar Hollywood sinemasında çalışmakta olan kadınların yüzde 94'ünün cinsel istismar ve tecavüze uğradığını gösteriyor. Hollywood'daki cinsel skandallar oranı o kadar yüksek ve geniş çaplıdır ki 2017 yılında " ben de" başlıklı bir kampanya başlatıldı. Olay 40 bin kadının ünlü Hollywood yönetmeni Harvey Weinstein'ı şikayet etmesi ile başladı. Bu şikayetle başlatılan cinsel taciz ve istismar kampanyası çığ gibi büyüdü ve birçok aktris, aktör, yönetmen, sunucu ve hatta Goerge Bush ve Bill Clinton gibi Amerikan siyasetçilerinin skandalları ortaya çıktı. Bu mesele Amerikan kongresinde bile ele alındı. 

Associated Press ise Amerikan meclisinde bile kimi temsilcilerin erkek meslektaşları tarafından tacize uğradıklarını yazdı. Bu skandalların Beyaz Saray'da resmi makamlar arasında da yaşandığı söylendi. Bu doğrultuda Daily Mail Donald Trump avukatının 100 kadına Trump ile cinsel ilişkilerini belli etmemek için sus payı verdiğini ifşa etti. 

Kadınların cinsel açıdan güvensiz bir durumda olmaları sadece Amerika'ya has bir konu değildir. Avrupa'da da farklı alanlarda çalışan kadınlar bu hastalık ve anormalliğe yakalanmışlardır. Görünüşte Avrupalı kadınların yasaların geniş çaplı desteklerinden dolayı daha az cinsel taciz ve istismara maruz kaldığı söylense de, yapılan araştırmalar ve yayımlanan istatistikler farklı noktalara işaret etmektedir. Avrupa kıtasının hukuki abidesi sayılan Avrupa Parlamentosunda bile Sunday Times'ın raporuna göre şimdiye dek 87 kadın ve 6 erkek Parlamento üyelerinin cinsel tacizi ve istismarına maruz kalmıştır.

İsveç dışişleri bakanı Margot Wallström " ben de" başlıklı kampanyasına katılarak şöyle bir açıklamada bulundu: "Ben de en üst düzey siyasi ortamda olmama rağmen cinsel tacize uğramışım. "

İsveç dışişleri bakanının bu kampanyaya katılması aslında ilginç bir şey değildir. Çünkü İsveç Avrupa ülkeleri arasında en yüksek cinsel taciz ve istismar oranlarına sahip bir ülkedir. Bu ülkede her 4 kadından biri cinsel tacize maruz kalmıştır.

İngiliz gazetesi The Guardian de uluslararası yardım kuruluşları ve örgütlerinde çalışan kadınların da geniş çaplı bir şekilde gizli olarak cinsel tacize ve istismara maruz kaldıklarını yazdı. Bu raporda konuşan kadınlar Guardian'a kadınlara cinsel tacizleri ve istismarının Birleşmiş Milletler Teşkilatına bağlı irili ufaklı kuruluşlarda da söz konusu olduğunu ve bunun önlenmesi için hiçbir adım atılmadığını söylemişler.

Tüm bu raporlar Batı toplumunun cinsel özgürlüğü ile kadınlara cinsel taciz ve istismarın azaldığını iddia ettiği bir sırada yayımlanmaktadır. Aslında Batı topluluklarında cinsiyet adaleti gibi aldatıcı başlıklar ile kadınların toplumdaki varlığı kolaylaştırılır.  

İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Seyyid Ali Hamanei ise bu  konu hakkında şöyle buyuruyorlar: "Batılı kadın, tüketim, süslenme, cilvelenmenin simgesi olup erkeklerin cinsel heyecanlarının aracıdır. cinsiyet adaleti gibi sarf ettikleri laflar ise hepsi sadece sözden ibaret ve işin göründüğü tarafıdır.... Adalet mi? Bu adalet mi?"