Nisan 23, 2016 06:07 Europe/Istanbul

Geçen bölümde en son Fransa için önemli olan tek şeyin Beşar Esad yönetimini devirmek olduğunu ve bunu kimin yaptığı asla önem arz etmediğini anlattık.

Şimdi görünen o ki Suriye ordusu Fransız politikacıların beklentilerinin çok çok üstünde direndiği ve terör onların düşündüğünden çok daha geniş bir alana yayıldığı anlaşılıyor. Peki Fransızlar ne diyor?

Fransa’nın eski Başbakanı Alen Jopiye şöyle bir açıklamada bulundu: Hepimiz Beşar Esad’dan kurtulmak istiyordu, ama hezimete uğradık ve Beşar Esad’ın iktidarın başında kalmasını isteyen Rusya’nın stratejisi zafer kazandı. Dolaysıyla bizler önceliklerimizi değiştirmeli ve acaba IŞİD’in yok olması mı, yoksa Beşar Esad’ın gitmesi mi daha önemli, ona bakmalıyız. Bu sorunun cevabı net ve açıktır; ilkin IŞİD’in elinden kurtulmalı ve daha sonra ne yapacağımıza bakmalıyız.

Ortadoğu politikalarını iyi bilen Fransa’nın eski başbakanlarından Domenik Duvilepen ise şöyle dedi: Bizimle savaşan taraf Beşar Esad değil, asıl Fransa’nın müttefikleridir. Asıl 600 kadar savaş uçakları olan Fars körfezindeki Arap emirleri IŞİD ile savaşmaları gerekir.

Fransa istihbaratı eski Başkanı Bernar Sekuarsini ise Şam yönetiminin kendisine verdiği ve içinde Suriye’de faaliyet yürüten Fransız teröristlerin adı bulunduğu listeyi Fransa Başbakanı Manuel Vals’a sunduğunu, fakat Başbakan Vals bu listeyi göz ardı ettiğini itiraf etti.

Fransa parlamentosu dış ilişkiler komisyonu üyesi Jack Mayar da yaptığı açıklamada, burada Fransızlarla savaşan taraf Beşar Esad olmadığını, Fransa asıl Katar ve Arabistan dosyasını açması ve başını kuma batırmaktan el çekmesi gerektiğini belirtti.

Eğer geçenlerde Şam’ı ziyaret eden Fransız parlamenter heyetin üyelerinin açıklamalarını ve Suriye hakkında Fransız yazarların yazdığı kitapları göz önünde bulunduracak olursak, şartların köklü bir şekilde değiştiğini ve bu değişimi artık resmen gündeme getirme vakti olduğunu anlarız.

Fransa’nın şimdiki Cumhurbaşkanı Fransuva Hollande Ortadoğu bölgesini çok iyi tanımıyor. Hollanda, İran ve Beşar Esad ve Lübnan Hizbullah hareketine karşı sert tavır sergiledi ve böylece Suud rejimi ile milyarlık askeri anlaşmayı kapmayı başardı. Fakat ilginçtir ki nükleer anlaşma imzalandıktan sonra Avrupa’dan apar topar Tahran’ı ziyaret eden ilk politikacı da Fransa’nın dönem Dışişleri Bakanı Loran Fabius oldu. Hollanda şimdi Rusya ve Amerika’nın anlaştığını ve Avrupa’yı gözardı ettiğini, Avrupa ile bir ortak gibi teamülde bulunmadıklarını ve sadece kararlarını Avrupa’ya bildirdiklerini anlamış bulunuyor.

Fransa Cumhurbaşkanı Hollanda’nın Suriye hakkında bir takım bilgi edinmesi gerekiyor, özellikle Hollanda, Batı’da doğan bir çok teröristin varlığını ve düne kadar bu teröristlerin Suriye’yi yok etmeleri için batının tüm havaalanları ve limanlarının onlara açık olduğunu ve şimdi Paris başta olmak üzere Batılı başkentlere döndüklerini ve kendilerini patlattıklarını ve batıda bir çok gizli terör çetesi bulunduğunu bilmesi gerekiyor.

Fransa Cumhurbaşkanı şimdi bir yol ayrımında takılıp kaldığı anlaşılıyor, şöyle ki eğer Beşar Esad ile ilişkilerini düzeltmek isterse, Fars körfezindeki Arap emirlikleri öfkelendirecek ve Paris bu emirliklerden elde ettiği yüklü paraları kaybedecek ve özel olarak silah fabrikaları durgunluğa sürüklenecek ve eğer eskisi gibi davrandığı halde Şam ile güvenlik işbirliği yapacak olursa, bu kez Beşar Esad bu işbirliğine karşılık olarak Paris ile diplomatik ilişkilerin yeniden başlamasını isteyecek. Peki bu durumda Hollanda ne yapması gerekecek?

Aslında Fransız liderin önünde duran çözüm yolları açıktır. Suriye ile ilişkilerin yeniden başlaması kesindir ve muhtemelen Avrupa parlamentosunun Suud rejimine silah satışını yasakladığı kararı çerçevesinde kendini gösterecektir. Bu arada AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini’nin Suriye’nin BM daimi temsilcisi Beşar Caferi ile görüşmesinde Şam yönetimini siyasi sürece devam etmeye teşvik ettiği belirtiliyor. Gerçi Mogherini bu görüşmenin ardından bazı eleştirilere maruz kaldı, fakat Mogherini görüşmelerini ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ile koordineli bir şekilde yürütüyor.

Şimdi ise AB Arabistan’a karşı tutumunda biraz ferahlık hissediyor, fakat Suriye’de müzakereler yenilgi ile sonuçlandığı takdirde askeri çatışmaların yeniden başlama kaygısı hala devam ediyor.

Öte yandan AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Mogherini’nin İran ziyaretinden sonra Arabistan’ı da ziyaret edeceği belirtiliyor. Çünkü AB bu iki ülkeyi birbirine yakınlaştırmaya çalışıyor. Bu arada Riyad ile iyi ilişkileri olan Fransa Cumhurbaşkanı Lübnan’da İran ve Suriye’nin katkıları ile yeni cumhurbaşkanının seçimine ve İran ve Arabistan’ın yakınlaşmasına yardımcı olabileceği ifade ediliyor. Ancak Beşar Esad’ın iktidardan uzaklaştırılmasıyla ilgili talebin tekrarlanması Fransa için tehlikelidir. Fransa bir yandan Suriyeli mültecilerin sorununa çözümde daha fazla yardım edebileceği gibi, Arabistan’ın Lübnan’a yardımlarını kestiği şu sıralarda Lübnan ordusuna yardımlarını da arttırabilir. Ancak eğer Hollande Beyrut’a gelirse ve bir kez daha burada da Beşar Esad’ın görevden çekilmesini söyleyecek olursa, Fransa hiç kuşkusuz bölgede rol ifa etme şansını yitirecektir. Çünkü Suriye ve Hizbullah’nın müttefikleri Fransa’nın rol ifa etme yeteneğini durdurabilecek güce sahiptir ve bu arada ABD de Paris’in inzivaya itilmesinden hoşnut olabilir. gerçekte Fransa’nın Ortadoğu bölgesine yönelik politikası yaratıcı ve cesurca olması gerekir, üstelik gerçek meselelere, yani Filistin, Lübnan ve Suriye meselelerine geri dönmesi şarttır. Eğer Fransa Suriye ve Lübnan’da inisiyatifini kaybedecek olursa, tüm Ortadoğu’yu kaybetmiş olur.

Bu arada Fransa’nın eski başbakanlarından Ober Vedrin “Miteran Dünyaları” adlı kitabında Fransa’nın ikinci dünya savaşından sonra Ortadoğu bölgesinde hiç bir rol ifa etmediğiyle ilgili tespiti doğru olabilir. Vedrin, eğer Fransa sırf Fars körfezi ülkeleri öfkelenmesin diye Lübnan ve Suriye’ye kaybedecek olursa, Ortadoğu ve Fars bölgesinin tümünde rol ifa etme gücünü kaybedeceğini vurguluyor, çünkü Fars körfezi işbirliği konseyine üye ülkeler eninde sonunda ABD’nin kucağına düşeceğini belirtiyor.

Her halükarda Lübnan, Suriye ve tüm bölge Hollanda’nın derslerini değil de inisiyatifini bekliyor. Beyrut da Fransa’nın tüm taraflarla irtibata geçmesini bekliyor. Çünkü hem Fransa ve hem AB’nin bir süredir Şam’a doğru bazı adımlar atmaya başladıklarını görüyor.

Bölgede durum böyleyken, Bloomberg sitesi Amerika ve Rusya’nın Suriye’nin yeni anayasasını hazırlamakta işbirliği yaptıklarını ileri sürdü. Amerika ve Rusya’nın Suriye’de devam eden ve Avrupa’ya mülteci akınına yol açan beş yıllık savaşı çözmek için kararlı olduklarını gösteren en belirgin işaret, Batılı ve Rus diplomatların Amerika ve Rusya’nın Suriye’nin yeni anayasasının hazırlanmasında işbirliği yaptıklarını açıklamaları olduğunu yazan Bloomberg, Batılı bir diplomattan naklen, ortak çabalar ilk aşamalarında olduğunu ve Rusya’nın önerileri Şam yönetimine daha yakın olduğunu belirtti. Bir Rus diplomat da Bloomberg’e Amerika ve Rusya görüş alış verişini sürdürdüğünü kaydetti. Adının açıklanmasını istemeyen bu diplomatlar bu konu gizli bir konu olduğunu kaydetti.

Amerika Dışişleri Bakanı John Kerry 24 Mart 2016’da Kremlin sarayındaki müzakerelerinden sonra yaptığı açıklamada, Amerika Rusya ile Ağustos ayında Suriye’nin yeni anayasa taslağı ve siyasi geçiş süreci üzerinde mutabakata vardıklarını belirtti.

Bu arada BM de Cenevre’de Suriye barış müzakerelerini yürütüyor. Burada Şam yönetimi ve Suriyeli muhalifler uzlaşmaya çalışıyor.

Aslında Amerika ve Rusya’nın çıkarları da örtüşüyor, çünkü her iki ülke, Irak ve Suriye’den bölgede her türlü terör eylemi için yararlanan IŞİD aleyhinde bir kampanya başlatmış bulunuyor.

Bu açıdan Avrupa açısından da Suriye’de iç savaşı bir an önce sonlandırmak büyük bir zarurettir, çünkü yeşil kıta ikinci dünya savaşından beri en büyük mülteci akını ile karşı karşıya kaldı. Şimdi ise Amerika ve Rusya’nın öncülüğünde Şubat ayında Suriye’de başlayan ateşkes bu ülkede şiddeti hafiflettiği gözleniyor.

Bazı verilere göre Suriye’nin iç savaşı sırasında şimdiye kadar 250 bin kişi hayatını kaybetti, milyonlarca kişi mülteci durumuna düştü. Ancak Amerika ve Rusya hala Beşar Esad’ın kaderi üzerinde anlaşamıyor. Öte yandan Suriyeli muhaliflerin müzakerelerde temsilci heyeti de Amerika ve Rusya’nın Suriye için yeni anayasa hazırlamasına karşı olduklarını açıkladı. Heyet sözcüsü Suriye anayasası Amerika veya Rusya’nın değil, Suriye milletine ait olduğunu ve geçici hükümet yürütme yetkisi ile kurulduğunda yeni anayasanın hazırlanması için bir komisyon kuracaklarını belirtti.


Öte yandan Amerika Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mark Tuner de Amerika ve Rusya Suriye’de siyasi geçiş sürecinin Ağustos ayına kadar gerçekleşmesi için bir çerçeve belirlediklerini ve bu da yeni bir anayasanın hazırlanmasını da kapsadığını belirtti.

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova ise Amerika ve Rusya önerileri ile bu sürece yardımcı olmaya hazır olduklarını Rusya’nın çabaları da bu sürece katkı sağlamaya yönelik olduğunu, ancak nihai kararı kesinlikle Suriye milleti vereceğini vurguladı.015