Şam’ın terörle mücadelede eksen olması - 3
Amerika elebaşılığında tekfirci IŞİD terör örgütü ile mücadele iddiasıyla kurulan ittifakın Rusya ekseninde oluşan gerçek ittifaka katılması, Batı’nın terörle mücadelede tutumunu gerçekten değiştirmesi ve Bağdat’ta kurulan operasyon odası ile tam koordineli bir şekilde hareket etmesi, Batı’nın Suriye’de daha fazla rezil rüsva olmasını engelleyecek üç önemli konudur
Suriye’nin Es’sora gazetesi ise bu konuda şöyle yazdı:
Görünen o ki Amerika ve müttefikleri için Suriye ordusu ve müttefiklerinin Tedmer kentinde elde ettikleri zaferi hazmetmek çok zor. Bu zaferler ilk kez Suriye krizi başladığı günden beri Batı kamuoyunda büyük şok etkisi yarattı, öyle ki şimdi Suriye krizi sürecinde değişikliğe yol açabilecek soruları gündeme getiriyorlar.
Aslında Amerika ve 63 ülkenin birlikte Suriye ve Irak’ta terörle mücadele için kurulan ittifakla İran, Rusya, Suriye, Irak ve direnişin kurduğu ittifak arasında mukayese yapılarak bir çok soru gündeme gelmeye başladı. Amerika’nın kurduğu ittifak IŞİD’in daha da güçlenmesine yol açtı. IŞİD Amerika’nın kurduğu ittifakın gözü önünde bundan on ay önce Tedmer kentine girdi ve bu kentin güvenliğini etkiledi. Amerikan savaş uçakları IŞİD Tedmer kentine girmeye başladığı andan itibaren bu örgütü gözetliyordu. Oysa İran, Rusya, Suriye, Irak ve direnişin kurduğu ittifak on günden daha az bir sürede IŞİD’i Tedmer’den atmayı başardı.
Aslında bu zafer, tekfirci IŞİD terör örgütü korsan İsrail gibi Batı’nın askeri desteklerinden geniş çapta yararlandığı halde elde edildi. Suriye ordusunun Tedmer’de ve ondan önce de Lazkiye ve Halep çevresinde elde ettiği zaferler Batı kamuoyunda bir çok soruyu gündeme getirdi. Bu sorular şöyle idi:
Acaba Amerika’nın başını çektiği ittifak gerçekten Suriye ve müttefiklerinin kurduğu ittifaka kıyasla IŞİD ile mücadelede aciz midir? Ya da acaba Batılı liderler terörle mücadele iddialarında sahtekarlık mı yapıyor ve başka hedef için mi Suriye’ye girdiler? Hangi etken Suriye’nin son yedi ayda askeri alanlarda zaferlere imza atmasına ve şartları değiştirmesine katkı sağladı, oysa Batı son 20 ayda terörle mücadelede hiç bir kazanımı olmadı? Acaba Batı sözü geçen iki ittifak arasında denge kurabilecek güce sahip midir ve bunu yapmak için neler yapması gerekir?
Bu sorular ve diğer bazı sakıncalar ilk kez Batı medyasını Batılı devletlerin gizlemeye çalıştığı gerçeklerin karşısında direnmeye zorladı. Aslında bilgilenmelerin artması, Suriye’ye saldırıda rol ifa eden Batılı ülkeleri, bu yüzden baskı altına kalma ve vatandaşlarının karşısında rezil olma ve halkın onlara komplolarını sürdürmelerine izin vermemeleri konusunda kaygılandırmaya başladı. Bu yüzden Batılı devletlerin şimdi bu stratejiden yararlanarak ilkin kendi onurlarını korumaya çalıştığı ve ardından da terörle mücadelede kurdukları sahte ittifakla gerçek ittifak arasındaki mesafeyi hasarların tespiti üzerinden kapatmaya çalıştığı anlaşılıyor.
Bu bağlamda eğer Batı gerçekten Suriye macerasında rezil olmaktan kurtulmak istiyorsa üç seçenekle karşı karşıyadır.
Batı’nın karşısında bulunan birinci seçenek, Amerika elebaşılığında tekfirci IŞİD terör örgütü ile mücadele iddiasıyla kurulan ittifakın Rusya ekseninde oluşan gerçek ittifaka katılmasıdır. Zira Suriye ve müttefiklerinin kurduğu ittifakın izlediği stratejinin doğru ve yararlı olduğu ispat edilmiştir. Öte yandan BM’nın 2253 sayılı kararnamesi de uygulanması ve tüm üye ülkelerin terörle mücadelede işbirliği yapması gerekir.
Ancak bu mesele Amerika, İngiltere ve fransa gibi bazı Batılı ülkeler ve bölgede Arabistan ve Türkiye ve Katar gibi devletler için çok zor ve hatta imkansızdır. Terörle elele mücadele etmek en iyi yoldur, fakat bu ülkelerin hiç biri IŞİD ve diğer terör örgütlerini yok etmek için hiç bir adımı atmak istemiyor. Oysa eğer terörle mücadele gerçekten bu ülkelerin de gündemine alınırsa, terör Irak ve Suriye’de altı aya varmaz yok olup gider. Ancak Amerika kesinlikle böyle olmasını istememektedir.
İkinci seçenek, Amerika’nın başını çektiği ittifakın Suriye ve müttefiklerinin kurduğu ittifakla tam koordineli olarak hareket etmeye boyun eğmesi ve terörle mücadelede liyakatını ispat eden Bağdat operasyon odasına uymasıdır. Bağdat’ta kurulan operasyon odası terörle mücadele için savaşan güçlere gerekli istihbaratı toplamayı başardı. Bu bilgilerin sonucunda terörle mücadele eden güçler de teröristleri titiz bir şekilde hedef almayı ve savaş sahasında zaferler elde etmeyi başardı.
Gerçi bu seçenek diğer seçeneklere kıyasla Amerika’yı daha az zor durumda bırakıyor, fakat bu mesele aynı zamanda Batı’nın Suriye’de yenildiğini itiraf etmesine ve komplo kurmaktan el çekmek zorunda kalmasına ve Suriye ve lideri Beşar Esad’ın terörle mücadelede meşruiyet kazandığı gerçeğine karşı teslim olmasına yol açacaktır. Ancak bu konu, Batı’nın mevcut şartlarda benimseyebileceği bir konu değildir.
Üçüncü seçenek Batı’nın gerçekten terörle mücadele etmek istediğini sergileyerek bunu ispat etmesidir. Bu da ancak terörle mücadele eden gerçek ittifak uymak ve onlarla tam koordinasyon sağlamak ve gücünü terörle savaşta güdümlü bir şekilde ve terörü yok etmek için kullanmakla mümkündür. Bunun için Amerika ilkin kara kuvvetleri peşinde olmalıdır ki onu Suriye ordusu ve müttefikleri ve özellikle Hizbullah ile işbirliği yapma zorunluluğundan kurtarsın. Zira bu güçler de genelde Amerika’ya güvenmiyor ve Amerika da bu güçlerle aynı cephede yer almayı kabul etmek istemeyeceği kesindir.
Buna karşın Amerika üçüncü seçeneği kendi onurunu korumak için en uygun ve tek seçenek olarak görüyor. Bu yüzden Amerika geçenlerde Suriyeli sözde ılımlı muhalifleri eğitmeye ve kara gücü olarak kullanmaya başladı. Amerika üç ay boyuncu bu unsurları eğiterek Amerikan özel kuvvetleri ve müttefiklerinin eşliğinde Suriye’ye göndermeye ve böylece IŞİD’i bazı üslerinden çıkarmaya ve daha sonra da İran ve Rusya ittifakı gibi Suriye’de bazı kentleri teröristlerden temizlemekte rol ifa ettiğini iddia etmeye karar verdi.
Irak konusuna gelince, Amerika Iraklı gönüllü seferber güçleri Musul’u kurtarma operasyonundan dışlamaya çalışıyor. Amerika Irak ordusuna yardım etmek için kara gücü göndermek ve böylece terörle mücadelede ciddi olduğunu göstermek ve sonuçta Irak’taki askeri varlığını arttırarak bazı yeni üsler inşa etmek istiyor.
Amerika’nın Irak ve Suriye’deki manevralarına bakıldığında, bu manevraların dayanılabilecek hiç bir yeni dayanağı olmadığı ve Washington’un kontrolünden çıkan durumları değiştiremediği anlaşılıyor.
Gerçekte Amerika Suriye’de savaş sahasında yaşanan gelişmelerden hiç bir kazanım elde edemiyor. Gerçi Amerika uygulamaları ile Suriye krizinin siyasi yollardan çözümlenmesi yolunda 2254 sayılı kararnameye göre engel çıkarabilir, fakat beyaz saray Beşar Esad liderliğindeki Suriye yönetiminin siyasi ve askeri kararlarını etkileyemeyeceği de kesindir.
Suriye müttefiklerinin yardımı ile kendisi için belirlediği yola devam ediyor. Bu arada bölge meseleleri uzmanlarından biri, Suriye milleti için Esad’dan daha iyi bir seçenek olmadığını, Suriye barış müzakerelerinin ufku aydın ve müspet olmadığını ve müzakerelerde hiç bir ilerleme kaydedilmediğini belirtiyor. 015