Nisan 23, 2016 11:45 Europe/Istanbul

Geçen bölümde hüsnü zan ve hüsnü zan çeşitleri hakkında konuştuk ve Allah’a karşı hüsnü zannın ne olduğunu anlattık. Şimdi sohbetimize hadislerde hüsnü zanla ilgili yer alan bazı noktaların gözden geçirmek istiyoruz.

İnsanın gelişmesi ve tekamüle ermesinden rol ifa eden önemli faziletlerden biri, hüsnü zandır. Bu konuda İmam Sadık –s– şöyle buyurur:

Hüsnü zan insanın imanı ve ruhunun sıhhat ve sağlığından kaynaklanır ve o ruhun pak olduğunun işaretidir, öyle ki insan baktığı her şeye iyilik ve fazilet gözüyle bakar.

Allah Resulü –s– de şöyle buyurur: Kardeşlerinize hüsnü zan ile bakın çünkü böylece safa ve taharete kavuşursunuz.

Hüsnü zan ve iyimserlik toplumda genel güven duygusunu geliştirirken, bireylerin verimliliğini de arttırır. İçinde hüsnü zan ve iyimserlik hakim olan bir toplumda veya bir ailede tüm bireyler birbirine güvenir ve işler daha çabuk sonuca ulaşır.

İmam Sadık –s– bu bağlamda çok güzel bir tavsiyede bulunarak şöyle buyurur: İyimserlikten nasibini al, böylece gönlün rahatlar ve işlerin yoluna girer.

Kuşkusuz İslam dini saflıkla birlikte olan iyimserliği reddeder ve bunu insanın kandırılması olarak algılar. Ancak her hangi bir durumda kötümser bakmaya sebep yokken de iyimser olmayı tavsiye eder. Bu yüzden İslam dininin ilk tavsiyesi hüsnü zan ve iyimserliktir. Bu konuda İmam Ali –s– şöyle buyurur: İyimserlik kalbin huzuruna ve dinin selametine vesile olur.

İmam Ali –s– bir başka yerde de şöyle buyurur: iyimserlik, en güzel özelliklerden ve en iyi faydalardandır.

Mukaddes İslam dininin tealimine göre toplumda bütün insanlar tam güvenlik içinde yaşaması gerekir. Bu güvenlik can, mal, ruhun güvenliğidir. İnsanlar sadece kötü dil ve kötü el değil, kötü düşünceden de korunmaları gerekir. İslam Peygamberi –s– bu konuda şöyle buyurur:

Yüce Allah müslümanın kanını, malını, onurunu ve ayrıca hakkında kötü düşünmeyi başkalarına haram kılmıştır.

Hüsnü zannın karşı noktası olan sui zan ise karşı tarafın konumuna zarar verdiği gibi sui zannı taşıyan kimse için de büyük bir afettir. Çünkü başkaları hakkında kötü düşünen insan kendi kendine onlardan çekinir ve onlarla muaşeret etmekten kaygı duyar. Bu yüzden sui zannı olan insan sürekli inzivada ve toplumdan uzak bir şekilde yaşamak zorundadır. İmam Ali –s– sui zannı olan kimsenin sürekli herkesten korktuğunu buyurur.

İslam öğretilerinden sosyal ilişkilerin temel ve esası, iyimserlik ve hüsnü zandır. Fakat şu noktayı da unutmamak gerekir ki hüsnü zan, ancak toplumun çoğunluğu salih ve güvenilir insanlar olduğu takdirde doğru bir tespittir.

İmam Ali –s– bu noktaya dikkat çekerken, insanlar arasında fesat yaygınlaştığı vakit kendi kendine hüsnü zan taşımanın aslında kendi kendini kandırma anlamına geldiğini buyurur. Kuşkusuz bu şartlarda iyimser olmak saflık olur, fakat yine de sırf birinden kuşku duyarak onu suçlamak da doğru olmaz ve bunun için karşı tarafın yanlışından emin olmak gerekir. Nitekim İmam Ali –s– da bu konuda şöyle buyurur:

Sırf zan üzerine biri hakkında yargıda bulunmak, adaletten uzaktır.

Hüsnü zan, toplum bireyleriyle sağlıklı ilişki ve iletişim kurmaya yarar. İmam Ali –s– toplumun selameti hüsnü zan sayesinde mümkün olduğunu belirterek şöyle buyurur:

Din kardeşinin amellerini aksi ispatlanmadığın müddetçe en iyi şekilde yorumla ve haklı gör ve yine uygun bir gerekçe bulabildiğin sürece müslüman kardeşinin söylediği sözden kuşku duyma.

Kuşkusuz bu sözlerin anlamı, çok önemli ve esaslı işlere hiç araştırma yapmadan kalkışmak ve önemli işleri herkese emanet etmek değildir. İmam Ali –s– da hükümetinde yetkilileri seçerken seçiminde hüsnü zannı temel ve esas almazdı. O hazret Mısır’a atadığı valisi Malik Eşter’e ünlü fermanında şöyle buyurur:

Memurların işleri konusunda çok dikkatli ol. Onları denedikten sonra görevlendir. Dostluk sebebiyle ve başkalarına danışmadan tayin etme. Çünkü bu ikisi (dostluk sebebiyle ve başkalarına danışmadan tayin

etmek), zulüm ve hıyanet şubelerinin bir araya gelmelerine sebep olur. Bunları iyi ailelerden, İslam'a eskiden girmiş olup tecrübeli ve hayâlı kişilerden seç. Çünkü onlar, ahlakça en yüce, namusları en doğru,

tamahları en az, işlerin sonuçlarını gözetmede en gayretli kişilerdir. 015