Nisan 23, 2016 11:54 Europe/Istanbul

Bugün sizlere İslam dininde misafirperverlik ve bu güzel sıfatın öneminden söz etmek istiyoruz.

İslam kültüründe misafir Allah’ın habibidir, derler. Misafir bereket kaynağı ve yüce Allah tarafından bir armağandır. Nitekim Allah Resulü –s– sahabeye şöyle buyurmuştur:

Yüce Allah birilerine iyilik yapmak istediğinde onlara değerli armağanlar gönderir. Sahabe sorar: Nasıl bir armağan? Allah Resulü –s– şöyle buyurur: bu armağan, beraberinde rızkını getiren ve giderken o ailenin günahlarını götüren misafirdir.

Bu konuda İmam Sadık’tan –s– da ilginç bir rivayet beyan edilir. Bir gün İmam Sadık –s– , Hüseyin Bin Naim adında sahabeden birine şöyle buyurur: Acaba din kardeşlerini sever misin? Sahabe evet der. İmam –s– şöyle buyurur: Allah’ı sevenleri sevmek çok güzeldir. Allah’a and olsun senin yararın ancak sevdiklerine ulaşır. Sahi! Acaba din kardeşlerini evine davet eder misin? Hüseyin Bin Naim şöyle arz eder: Evet, ben yanımda en az iki üç din kardeşim olmadan yemek yemem. İmam –s– şöyle buyurur: unutma ki onların sana olan fazileti, senin onlara nazaran üstünlüğünden daha fazladır. Hüseyin Bin Naim bu sözü duyunca çok şaşırır ve şöyle arz eder: Canım sana feda olsun, ben onlara yemek veriyorum, onlara binek veriyorum, peki acaba buna rağmen onlar benden daha mı üstün? İmam –s– şöyle buyurur: Evet, çünkü onlar senin evine geldiklerinde beraberinde senin ve ailenin mağfiretini getiriyor ve giderken senin ve ailenin günahlarını beraberinde götürüyor.

Ziyafet vermek İslam dininde üzerinde vurgu yapılan ve insanların arasında safa ve samimiyeti arttıran bir sünnettir. Ziyafet insanın yaşamını daha neşeli ve toplumda daha fazla dayanışmayı beraberinde getirir. Bu yüzden bütün Müslümanlar güçleri yettiği kader başkalarını ziyafetlerine davet etmesi gerekir ve bilmukabele başkalarının ziyafetlerine daveti kabul etmesi ve burada mesafenin uzak olması veya yolun zorluğunu dikkate almaması gerekir. İslam Peygamberi –s– şöyle buyurur:

Ümmetimden tüm burada hazır bulunanlara ve olmayanlara vasiyetim din kardeşlerinin davetini icabet etmeleridir, hatta aralarındaki mesafe 15 km olsa bile, çünkü bu amel sizin imanınızın bir parçasıdır.

İmam Cafer Sadık –s– de şöyle buyurur: Bir müminin bir başka mümin kardeşinin üzerindeki hakkı onun davetini icabet etmektir.

Misafirperverlik dostluk ve samimiyet bağlamında en iyi işaret olduğu gibi, insanın içi ve batınının da pak ve samimi olduğunun işaretidir. İmam Sadık –s– çok kez şöyle buyurmuştur: Bir insanın bir başkasına olan sevgisi, müslüman kardeşinin yemeğinden yediği vakit anlaşılır.

Mümin kardeşin davetini kabul etmemek onun hakkını çiğnemektir, oysa mümin kardeşin hakkını eda etmek vaciptir ve kıyamet gününde bu hak mutlaka insanlardan sorulur. Allah Resulü –s– şöyle buyurur: eğer bir insan din kardeşinin yemeğe davetini kabul etmezse, davet eden kimsenin hakkında zulmetmiş olur.

Misafir ağırlamak, misafirperverlik ve eli ve sofrası açık olmak, ilahi enbiyanın ve evliyaların adabıdır. Bütün peygamberler bu güzel sıfatlara sahipti. Hz. İbrahim’in –s– ne zaman yemek sofrasına oturmak isterse mutlaka beraber yemek yiyeceği birilerini arayıp bulduğu ve bu yüzden misafirlerin babası olarak lakaplandırıldığı rivayet edilir.

Allah Resulü –s– de ceddi Hz. İbrahim –s– gibi sürekli ziyafet düzenler ve böylece insanlarla duygusal bağ kurarak ilahi vahiy öğretilerini onlara anlatırdı. İslam Peygamber’inin –s– pak torunu İmam Hasan –s– da evinde özel misafir odası vardı ve başta yoksullar, evsiz barksız insanlar, fukara, yolcular, yetimler ve mağdurlar olmak üzere toplumun çeşitli kesimleri bu odanın nimetlerinden yararlanırdı.

Gerçi misafirperverlik İslam dininde üzerinde vurgu yapılan güzel amellerden biridir, ancak unutmamak gerekir ki bunu yaparken aşırıya kaçmamak ve fazla şatafatlı ziyafetlerden uzak durmak gerekir.

Hadise göre bir gün Emirülmümin Ali’nin –s– sahebesinden Haris Bin Abdullah Hemedani o hazretin huzuruna çıktı ve şöyle arz etti: Ey Ali, beni onurlandırmanı ve evime gelip benimle birlikte yemek yemeni rica ediyorum. İmam şöyle buyurdu: Bir tek şartla davetini kabul ederim, o da şu ki benim için kendini zor durumda bırakma ve ailene de sıkıntı verme ve onların yiyeceklerinden hiç bir şey eksiltme. Haris şartı kabul etti ve İmam –s– onun evine gitti ve evde var olan yemekle yetindi.

Evet, İslam tealimine göre insan misafirini ağırlamak için ne kendini ne de ailesini zor durumda bırakmalıdır. Fakat aynı zamanda gücü yettiğince misafirini ağırlaması gerekir, nitekim evliyalar da bu tavsiyede bulunmuştur.

İmam Sadık –s– şöyle buyurur: Ne zaman bir din kardeşin sana misafir olursa, evinde var olan yemeklerden ona getir. Ancak eğer onu resmen davet ettiysen, onu doğru ağırlamaya özen göster .015