İmam Humeyni –ks– mektebinde - 56
Bugünkü sohbetimizde İmam Humeyni’nin -ks- dayatılan savaşın mücahitleri hakkındaki görüş ve düşüncelerini ele almak istiyoruz.
Geçen bölümde İmam Humeyni’nin -ks- şehitlere ve şehit ailelerine yönelik tutumundan söz ettik ve dedik ki İran İslam inkılabı önderi İslam dininin inanç ilkelerine göre şehadeti insanın yücelmesinin zirvesi bilir ve buna göre şehitlere ve ailelerine büyük saygı duyar ve sürekli onların hürmetine vurgu yapardı. Gerçekte İmam Humeyni’nin -ks- İran İslam Cumhuriyeti’nin önderliği döneminin hemen hemen tümü Saddam rejiminin İran’a dayattığı savaş yıllarına denk gelmişti ve bu savaşta İranlı genç mücahitler tüm benlikleri ile İslam inkılabını ve ülkenin toprak bütünlüğünü savunuyordu. Bu yüzden İmam’ın bu kesime karşı tutumu kişiliğinin daha iyi tanınmasına katkı sağlayacağına inanıyoruz.
Yine ilginçtir ki o yıllarda ülkenin savunması halk ekseni üzerine kurulduğundan, İranlı aileler hem nitelik ve hem nicelik bakımından bir nevi bu savaşta yer alıyordu, öyle ki bazı ailelerde savaşa doğrudan katılanların sayısı aile nüfusunun yarısından bile fazla oluyordu.
İranlı mücahitler genellikle İmam Humeyni’nin -ks- fermanı ve dini inançları ve vatanseverlik duyguları ile ülkelerini Saddam’ın Baas ordusu ve hamileri Doğu ve Batı süper güçlerine karşı savunan ve koruyan fedakar gençlerden oluşuyordu.
Toplumun bu kesiminin önemi itibarı ile bugünkü sohbetimizde İmam Humeyni’nin -ks- bu kesime karşı tutumunu ele almaya ve kişiliğinin yeni bir boyutunu sizlerle paylaşmak istiyoruz.

İmam Humeyni -ks- İslam mücahitlerine büyük saygı duyar ve gönüllü seferber BESÎCİ olmayı kendisi için bir onur bilirdi. İmam’ın oğlu Seyyid Ahmet Humeyni bu konuda şöyle diyor:
İmam en ÇOK BESÎCİ gençleri severdi ve bu gençlerin ve İslam ordusunun diğer güçlerinin savaş cephelerinde ilerlemelerini özel bir ilgi ve inayetle takip ederdi. İmam’ın dualarında sürekli yer alan kesimlerden biri BESÎCİ kesimiydi. İmam’ın İslam mücahitlerine yönelik ilgisi, mesajlarından birinde dünyada en büyük onuru kendisinin de bir BESÎCİ olduğunu söyleyecek kadar fazlaydı. İmam bir başka mesajında da umarım Rabbim beni dayatılan savaşın şehitleri arasında kabul eder diye buyurmuştu.
İmam Humeyni -ks- İslam mücahitlerine yönelik aşırı ilgisi yüzünden sürekli onlar için dua ederdi. İmam’ın korumalarından biri bu konuda yaptığı açıklamada şöyle diyor: Benim şahsen şahit olduğum durumlardan biri, İmam’ın Cuma’ya bağlanan gecelerde şafak vaktine kadar mücahit kardeşlerimiz için dua etmesiydi.
İmam Humeyni -ks- İslam mücahitlerinin kendisinden dua dileğinde bulunmalarına verdiği cevapta, İslam mücahitleri için dua etmek her daim yaptığı bir iş olduğunu belirtmişti. İslam İnkılabı Muhafızlar Ordusu dönem başkomutanı Muhsin Rızai bu konuda şöyle anlatıyor: Hac Sadık Ahengeran kardeşimle birlikte İmam’ın huzuruna çıktığımızda Ahengeran’ın İmam’a iki üç meseleyi arz etmesini kararlaştırdık. Önce İmam’a İslam mücahitlerinin size selamı var ve sizden gece namazlarınızda onlar için dua etmenizi istiyorlar, diye arz ettik. İmam güzel bir tebessümle şöyle buyurdu: Benim de selamımı onlara iletin. Ben her zaman dua ediyorum, dua etmek benim her daim işimdir.
İmam Humeyni -ks- İslam mücahitlerinin makamı ve konumuna her daim gıpta ile bakar ve bu insanların ilahi has ilgiye layık olduğunu buyururdu. Zira bu insanlar kemal ve ihlas alanında canını Allah yolunda feda edecek mertebeye nail olan insanlardı. İmam’ın gelini Fatıma Tebatebai İmam’ın İslam mücahitlerinin manevi konumuna bakışını şöyle anlatıyor:
Savaş cephelerine gitmek isteyen gençlerle sohbet etmek İmam’ı en çok hoşnut eden durumlardan biriydi. İmam bu gençlerin hakkında yaptığı değerlendirmede şöyle diyordu: Bu gençlerde ne biçim değişim oldu, Allah bunların kalbine ne yaptı ki, bir genç en güzel çağında cepheye gitmeyi tercih ediyor, Allah bunlara nasıl bir marifet verdi ki bu denli değiştiler ve dünyayı, bir an önce geçerlerse daha az kirlenecekleri bir geçit olarak görmeye başladılar?
İmam Humeyni -ks- İslam mücahitlerinin ihlasını görünce çok etkileniyor ve fedakarlık sahneleri karşısında göz yaşlarına hakim olamıyordu. Gerçekte duyguların göz yaşı ile ifade edilmesi İmam Humeyni -ks- gibi salabetli bir insanda ender rastlanan bir durumdur; ancak genç mücahitlerin ihlas ve fedakarlığını görmek, göz yaşını tutma gücünü kıran bir durumdu. İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei bu konuda şöyle diyor: Ben İmam’ın ağladığını bir kaç kez gördüm ve her defasında konu cephelerde İslam mücahitlerinin ihlası ve fedakarlıkları söz konusuydu.
İmam Humeyni -ks- savaş cephelerinde ilahi hürmeti savunan ve ilahi emirleri yerine getirmek için canından geçen ve düşman karşısında en sıkı biçimde direnen genç mücahitleri ilahi melekler olarak tanımlıyordu.
Melekler İslam dini öğretilerinde yüce konumları olan, akıl, şuur sahibi ve maddi olmayan, Allah’a itaat eden ve asla isyan etmeyen ve günah işlemeyen mahluklardır. Bu ilahi mahluklar ilahi kata yakın ve çeşitli mertebelerdedir. İslam mücahitleri İmam Humeyni -ks- gözünde ilahi melekler tabir edeceği kadar değerli ve önemliydi.
Dayatılan savaşın büyük komutanlarından ve kutsal savunma yıllarının şehitlerinden General Hac İbrahim Himmet bu bağlamda bir anısını şöyle anlatıyor: Biz Velfecr-1 harekatından üç ay sonra ve önceki harekatlarda karşılaştığımız özel meseleler yüzünden Velfecr-2 ve Velfecr-3 harekatlarında yeni taktiklere yöneldik. Bu harekatta Allah tealanın varlığı o kadar belirgindi ki tüm komutanlar harekatta hiç bir etkileri olmadığını ve harekatın her anında ve her noktasında ilahi yardımları hissettiklerini söylüyordu. Biz Velfecr-1 harekatında BESÎCİ’lerin paklığı ve sadakati bakımından hiç bir eksiğimiz yoktu, hatta harekattan önce Tümen karargahında bazı kardeşlerimizin mezar gibi çukurlar kazdıklarına ve geceleri içine girerek münacat ve dua ettiklerine şahit olduk. Bu hareketler asrı saadet mücahitlerinin ruhi ve irfani hallerini çağrıştırıyordu, nitekim aynı şevk ve coşku yüzünden o harekat sırasında 45 kadar BESÎCİ kardeşimiz ki sadece bir kaç sağ kaldı, tam dört gün boyunca Irak’ın Reşidiye karakolunun bulunduğu tepelerin karşısında içini bir metre derinliğinde su ve çamur dolduran bir kanalın içinde Baas ordusuna karşı direndiler ve geri çekilmeyi reddettiler. Söz konusu BESÎCİ kardeşlerimizin bu tavrı çok ilginçti. Buna İmam’a anlattığımızda İmam da, bunlar bahsettiğim ilahi meleklerdir, diye buyurdu.
İmam Humeyni’nin -ks- İslam mücahitlerine saygısını ifade eden konulardan biri, onlara özel olarak zaman ayırmasıydı. İmam ileri yaşına ve toplumun çeşitli kesimlerinden görüşme taleplerine rağmen İslam mücahitlerine özel bir zaman ayırırdı ve hatta savaş komutanlarının haftanın bir gününü İslam mücahitleri ile görüşmeye ayırma talebini kabul etti. Hüccetülislam Rahimian bu konuda şöyle anlatıyor: Bir kere cepheden dönmüştüm ve İslam mücahitlerinin görüşme talebini İmam’a arz ettim. İmam da İslam mücahitleri şehit aileleri gibi haftada bir gün Hüseyniye’de kendisiyle görüşmeye gelme önerisini olumlu karşıladı ve böylece binlerce İslam mücahidi İmam’ı ziyaret etme şerefine nail oldu, fakat daha sonraları İmam’ın rahatsızlığı bu programın devam etmesine mani oldu.
İmam Humeyni’nin -ks- İslam mücahitlerine ilgisi, emsalsiz disiplin anlayışına rağmen bu ihlaslı insanlarla görüşmek için birçok programını değiştirecek kadar fazlaydı. Hatta bir keresinde ortaya çıkan özel şartlar yüzünden bazı İslam mücahitlerini gece yarasından sonra sabah saat 2’de kabul etti. İmam’ın korumalarından Timuri şöyle diyor: Kürdistan meselesinin başlarında İslam İnkılabı Muhafızlar Ordusundan bazı kardeşler Kürdistan bölgesine gönderilecekti. Bu alayda yer alan kardeşler gitmeden önce İmam’ı ziyaret etmeyi çok istiyordu. Gece yarısı İmam’a konu arz edildi ve bölgeye sevk edilen kardeşlerin onu ziyaret etmek istediği anlatıldı. İmam açık yüzle bu talebi olumlu karşıladı ve sabah 2’de bu kardeşler geldi ve İmam da teşrif ederek onlarla görüştü.
İmam Humeyni -ks- aynı zamanda yetkililere sürekli İslam mücahitlerinin işleri ve sorunları ile ilgilenmeyi tembih ediyordu ve eğer bu konuda bir duyarsızlık yaşanmışsa veya bu insanların sorunları ile gerektiği gibi ilgilenilmediğini duyarsa öfkelenirdi. İmam’ın yakın arkadaşlarından biri şöyle anlatıyor: inkılap zafere kavuştuktan sonra inkılap sırasında yaralanan bazı yaralılar halâ hastanelerdeydi ve onlarla gerektiği gibi ilgilenilmiyordu. İmam kendisine sunduğumuz raporla bu konudan haberdar oldu ve dönem sağlık Bakanı Dr. Sami’yi bu insanların sorunları ile ilgilenmesi için uyarıyordu. İmam’ın ikazları yüzünden hastaneler hareketlendi ve yaralıların durumu biraz iyileşti. Bir süre sonra yaralılardan biri bir gazetede şikayetini yayımlayarak yardım istedi. İmam gazeteyi okuyunca çok rahatsız olmuş ve beni Tahran’da bulup hemen Kum’a gelmemi buyurmuştu. İmam’ın huzuruna vardığımda çok rahatsızdı ve konuyu anlattı. İmam’ın beytinden biri gazeteyi İmam’ın elinden aldığında yüzü öfkeden kızardığını ve neden bir yaralı gazetede yardım isteyecek hale geldiğine anlam veremediğini buyurduğunu anlattı.