Nisan 18, 2020 06:13 Europe/Istanbul

Bu seri programımızın ilk bölümünde Hürmüz boğazının siyasi ve güvenlik açısından önemini konu edineceğiz.

Hürmüz Boğazı dünya üzerindeki en stratejik su geçitlerinden biri olarak siyasi, güvenlik, ekonomik ve toplumsal öneme sahiptir. Bu yüzden bölge ve bölge dışı ülkeler de kendilerine özgü çıkarları ve öncelikleri bakış açısından Hürmüz Boğazı bölgesine bakıp bu hedeflerine uygun bir şekilde siyasetler izlemeye çalışıyorlar. Hürmüz Boğazına hakim ülkelerden biri de İran'dır. Aslında İran bu bölgede güvenliğin inşasında en önemli aktördür. 

Fars Körfezi bölgesi dünyada jeostratejik ve jeopolitik öneme sahip bir bölgedir. Hürmüz Boğazı Fars Körfezi ve Hint Okyanusu arasında stratejik bir su geçidi görevi yapan bölgenin alt sistemlerinden sayılır. Bu boğaz  Mısır'daki Süveyş, Malezya'daki Malakka Boğazı ve Yemen'deki Babül Mendeb boğazları gibi bir konuma sahiptir. Hürmüz Boğazı belli farklı nedenlerden dolayı bu kadar önemli sayılmaktadır. 

Siyasi açıdan Hürmüz Boğazı İran platosunu Arabistan yarımadasına bağlayıp Fars Körfezi sularını da Umman Denizi ve Hint Okyanusuna bağlamaktadır. Bu boğaz ayrıca süper güçlerin siyasetlerindeki rolünden dolayı da büyük önem arzetmektedir. Güvenlik açısından da bu Boğaz bölge dışı güçlerin üslerinin bolluğundan dolayı büyük önem taşımaktadır. 

Bu boğazın öneminden söz ederken ilk olarak bu bölgenin stratejik önemi ve bölge dışı güçlerin askeri varlığına değinmemiz gerekir. Bu açıdan Hürmüz Boğaz'ı İran ve Umman arasında yer alsa da ancak stratejik ağırlığı küresel güçler açısından en önemli boğaz olarak görülmesine neden olmuştur. Amerika ise bölgede en belirgin askeri varlığa sahip süper güçtür. Amerika kendi gerilim arttırıcı siyasetleri çerçevesinde Hürmüz Boğazı çevresinde bulunan  Umman, Kuveyt, Bahreyn, Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri'inde 7 kara, hava ve deniz üssüne sahip olup bu üslerinde yaklaşık 40 bin kadar asker bulundurmaktadır. Buna ilaveten bu Arap ülkeleri Amerikan silahlarının da en önemli alıcılarındandırlar. 

Amerika'nın yanı sıra Fransa ve İngiltere gibi ülkeler de bölgede askeri varlıklarının yanı sıra Hürmüz Boğazında da kendileri için güvenlik ve ekonomik çıkarlar da tanımlamışlar ve özellikle de Hürmüz Boğazı aracılığı ile küresel piyasalara enerji aktarımına odaklanmışlardır. 

İran'ın Hürmüz Boğazı etrafındaki müstesna konumu ise öyle önemlidir ki İran olmadan bu Boğazın güvenliğinden söz etmek mümkün değildir. İran kendi savunma stratejisine dayalı olarak bölgede savunmaya yönelik bir güvenlik stratejisi izlemektedir. İran bölgenin gerçeklerine esasen Hürmüz Boğazında güvenliğin tesisi için bir takım caydırıcı stratejiler izleyerek bölge dışından gelen güçlerin bölgeden çıkmasını zaruri görmektedir.

Daha önce de değindiğimiz gibi Hürmüz Boğazı siyasi açılardan da büyük öneme sahiptir. Hürmüz Boğazının önemli siyasi boyutlarından biri de süper güçlerin hesaplaşmalarındaki yeridir. Bu bölge belli başlı ekonomik, ulaşım, stratejik ve kültürel özelliklerinden dolayı tarih boyunca büyük güçler tarafından özenle ele alınmış ve bu bölgeye musallat olmak farklı dönemlerde küresel güçlerin dengelerini özellikle de küresel enerji ihtiyacının karşılanmasında etkili olmuştur. Aslında Fars Körfezi'nin öneminin artmasına paralel olarak Hürmüz Boğazının önemi de olağanüstü derecede artmıştır. 

Hürmüz Boğaz'ı Afrika, Avrupa ve Asya kıtaları arasında da önemli ulaşım hattı sayılır. Hint Okyanusu, Pasifik Okyanusu, Atlantik, Kızıldeniz ve Akdeniz arasında özellikle de enerji ve ticari mal taşımacılığı ve ulaşımı için de stratejik bir geçit sayılır. Bu bölgenin siyasi öneminin nedenlerinden biri de bu bölge çevresindeki ülkelerin yönetim şeklidir. Bölgenin iki demokratik yapısı, İran ve Irak'a karşı, despot, tek kişiye dayalı, saltanata, kalıtımsal yönetim ve aşirete dayalı yönetimlerin varlığı Suudi Arabistan, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt, Katar gibi ülkeleri meşruiyet krizi ile karşı karşıya bırakmıştır. Bu ülkelerdeki meşruiyet krizi bu ülkelerin içten kırılgan olmalarına ve dıştan da yabancı güçlere özellikle de Amerika'ya bağlanmalarına neden olmuştur. Hürmüz Boğazı çevresindeki Arap ülkelerin petrol zengini olmaları ise Amerika'nın yanı sıra , çoğu Avrupalı ülkeler ayrıca Çin, Rusya ve Hindistan'ı da bölgeye çekmiştir. 

Hürmüz Boğazı güvenlik açısından da dikkat çekici bir öneme sahiptir. Hürmüz Boğazı'nı Batı Asya bölgesinin güvenlik boğazı olarak da adlandırmak mümkün. Hürmüz Boğazı gerçekte Fars Körfezi'nin dünyaya açılan en önemli coğrafi kapısıdır. Hürmüz Boğazı o kadar önemlidir ki bu boğazda yaşanan her türlü ulaşım ve aktarım sorunu sadece bölge ülkelerini değil dünya ülkelerini ve küresel piyasaları da etkilemektedir. Son yıllarda bölgede yaşanan belli başlı güvenlik sorunlarının nedeni ise terörist Amerikan askerlerinin varlığıdır. 

İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Seyyid Ali Hamanei İran'ın bu boğazdaki rolü ile ilgili şöyle bir uyarıda bulunmuşlardır: "Amerika, yanlış bir hareket yaparsa bölgedeki enerji akışı tehlikeye düşer. " 

Ayetullah Seyyid Ali Hamanei Amerika'ya hitaben şöyle buyurdular: "Siz, hiçbir zaman bölgedeki enerji akışının güvenliğini temin edemezsiniz. Biz kendi milli çıkarlarımız ve ülkülerimize bağlıyız. Bizim milli çıkarlarımızı tehdit edenler ise İran milletinin öfkesinin şiddetini görecektir. "

Değindiğimiz gibi Amerika dahil Batılı ülkeler bölgede birçok üsse sahiptiler. Katar'ın El Udeyd hava üssü ve Bahreyn'de Amerika deniz güçleri 5'inci filosu komuta merkezi yer almaktadır. Kuveyt'te 3 bin terörist Amerikan askerini barındıran Camp Patriot dahil 4 Amerikan piyade güçleri üssü ve de Ali El Salim Hava üssü ile Ahmed el Cabir hava üssü yer almaktadır. Amerika, Birleşik Arap Emirliklerinde kara üssüne sahip olmasa da ancak Cebel Ali, Reşit, Zayid ve Fuceyre limanlarının imkanlarından yararlanmaktadır. Birleşik Arap Emirlikleri ayrıca El Zafere hava üssünü, İHA'ların, U-2 ve diğer uçakların havalanması için Amerika hizmetine sunmuştur. Amerika'ya ilaveten İngiltere kraliyet hava güçleri de Katar'ın El Udeyd hava üssüne güçlerini konuşlandırmış ve Umman'da da bir hava üssü kurmuştur. Fransızlar da 2009 yılında Barış Kampı adı ile Birleşik Arap Emirliklerinin El Zafere bölgesinde bir üs kurdu. 

Hürmüz Boğazının güvenlik açısından önemini arttıran bir başka husus da bölgenin son on yıl içerisinde Batılılardan alınan silahlar ile daha da askerileşmesi ve silah deposuna dönüşmesidir. Hürmüz Boğazı etrafındaki Arap ülkeler özellikle de Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri 2004 yılından beri silah alımlarını arttırmışlar. Aslında bu artış Amerika'nın ekonomik ve güvenlik çıkarlarının sağlanması ayrıca bu ülkelerin  Yemen savaşındaki katılımlarının güçlenmesi doğrultusunda idi. 

Yapılan tahminler ise Fars Körfezi iş birliği konseyine üye 6 Arap ülkenin 2019 askeri harcamalarının yaklaşık 100 milyar dolar kadar olduğunu gösteriyor. 

Amerika dışişleri bakanı siyasi-askeri uzmanı David Mac Keeby'nin söylediğine göre Fars Körfezi iş birliği konseyine üye altı Arap ülkesi şimdiye dek Amerika'dan balistik hava savunma füzeleri, taarruz helikopterleri, kruvazörler ve anti zırh füzeler almışlardır. 

Bu Amerikan siyasi uzman şöyle bir açıklamada da bulundu: " 2017'de düzenlenen Camp David toplantısında ise bu ülkelere silah satışı sürecini hızlandırmak için her türlü girişime baş vurduk. O dönemden günümüze dek  Fars Körfezi çevresinde 6 ülkeye 33 milyar dolar kadar askeri teçhizat ve silah satışı izni verilmiştir. " Amerika'lı siyasi analistin bu sözleri, eski Amerika'lı komutan General William Sehrman'in şu sözlerini hatırlatmaktadır: " Savaş, ticaret ve işlerin yürütülmesi için iyidir. Askeri teçhizat ve silah satışları ise büyük Amerikan şirketleri için en kârlı ticaretlerdendir. "

Hürmüz Boğazının öneminin bir başka boyutu da enerji güvenliği açısından taşıdığı önemdir. Çünkü bu hayati madde sadece ekonomik ticari bir mal olarak değil birçok askeri, stratejik ve güvenlik dengesinin de ana bileşenlerindendir. Amerika'nın 1991 ve 2003 yılında Fars Körfezi bölgesinde başlattığı iki savaştan güttüğü asıl amaç da açıklanan siyasetler dışında gerçekte petrol piyasasına uzanmak ve tam musallat olmaktı. Nitekim günümüzde de Amerika açık bir şekilde Suriye ve Irak petrolünü çalmaya ve yağmalamaya çalışmaktadır. 

Amerika İkinci Dünya Savaşının kazanan tarafı olarak Fars Körfezi petrolüne bağlılığı yüzünden son 60 yılda bölgeye büyük bir önem vermiştir. Resmi olmayan istatistiklere göre her 10 dakikada bir devasa petrol gemisi Hürmüz Boğazından geçmektedir. Hürmüz Boğazı'nın tarih boyunca önemi o kadardır ki Portekiz'li bir tarihçi 17'inci yüzyılda şöyle bir ifadede bulunmuştur: "Dünyayı altın bir yüzük olarak düşünürsek o zaman Hürmüz bu yüzüğün kaşı olacaktır. " 

Uzun yıllar boyunca Hürmüz Boğazı'nın stratejik güvenliği İran'ın güçlü ellerinde olmuş ve bu süreç yabancı güçlerin müdahalelerine rağmen devam etmiştir.