Nisan 23, 2020 17:03 Europe/Istanbul

Oruç ibadeti insan ruhu ile uyumlu olan ibadi bir ameldir. Yücelmek isteyen insan fıtri olarak oruç tutmaya ve bedenini zorluklara alıştırmaya muhtaçtır, böylece insan bu yöntemle iradesini takviye eder, nefsini dizginler ve hayvani şehvetlerin tutsağı olmaktan kurtulur.

İnsanın ilahi fıtratı ve huyu onu iyiliklere ve faziletlere doğru yönlendirir. İlahi peygamberler de insanlara doğru yaşama yolunu talim etmek üzere gelmiştir. İlahi peygamberler tarih boyunca beşeriyete ilahi tealimi sunmuş ve izleyenlerini yaratanın emirlerine uymaya davet etmiştir.

İnsanlara meleklerden daha üstün bir konum tanıyan ve onlara akıl ve yetki veren Allah aynı zamanda peygamberlerinin aracılığı ile insanların yolunu aydınlatmıştır.

Rahman ve Rahim olan Allah en iyi mahluku olan insan için gerekli her türlü zemini hazırlayarak ona yaşamı boyunca kendisini, Rabbini, varlık alemini tanıma ve ilahi enbiyanın tealimine uyarak kurtuluş, saadet ve kemale erme şansı tanımıştır.

Biraz önce de belirtildiği üzere, oruç ibadeti insan ruhu ile uyumlu olan ibadi bir ameldir. Yücelmek isteyen insan fıtri olarak oruç tutmaya ve bedenini zorluklara alıştırmaya muhtaçtır, böylece insan bu yöntemle iradesini takviye eder, nefsini dizginler ve hayvani şehvetlerin tutsağı olmaktan kurtulur. Buna göre oruç ibadeti, insan fıtratı ile tam uyumludur.

İslam aleminin ünlü Kur'an'ı Kerim müfessiri Allame Tebersi şöyle yazıyor:

Oruç enbiya ve ümmetleri arasında Hz. Adem’den günümüze dek ilgi odağında olmuştur. Emirülmüminin Ali -s- şöyle buyurur: Oruç eski bir ibadettir ve Allah hiç bir ümmeti bu ibadetten muaf tutmamıştır

Tarih sayfalarını incelediğimizde, tüm milletler ve çeşitli dinlerin izleyenleri büyük zorluklarda ve sıkıntılarda hemen oruca sarıldığına şahit oluyoruz. Gerçi ümmetlerin oruç tutma kuralları birbirinden farklı olmuştur. Bu ümmetler bazen yemekten el çekmiş, bazen bir adağı yerine getirmek üzere sükut orucu tutmuştur. Örneğin Yahudiler genellikle Allah tealaya acizlik ve tevazu duygularını ifade etmek için oruç tutar ve böylece günahlarını itiraf eder ve oruç ve tevbe sayesinde Allah’ın rızasını kazanmaya çalışırdı. Yahudiler oruç tutukları sürede sadece yemekten ve içmekten el çekmez, aynı zamanda banyo yapmak, hoş koku sürmek gibi lezzetlerden de sakınırdı.

İlahi enbiya tarihinde tüm enbiya iman ve ilahi vahye şayeste olmakta en üstün dereceleri ulaşmak için oruç tuttukları ifade edilir. Enbiya oruç tutukları zaman sadece Allah tealaya ibadetle meşgul olurdu.

Hz. Musa kutsal kitapta yer alan on emir kitabelerini yüce Allah’tan teslim almadan önce Sina dağında kırk gece gündüz oruç tuttu ve ibadet etti ve yemekten ve içmekten el çekti. Yahudilerin kutsal kitabı Eski Ahid’de Hz. Davut, Azra, İlyas, Daniyal ve diğer birçok seçkin kulun oruç tuttuğundan söz edilmiştir

Eski Ahid kitabında şu ifadelere yer veriliyor: ... Ardından Davut bebeğin sağlığı için Allah’a yalvardı ve Davut oruç tuttu ve gece boyunca yerde yattığı belirtildi.

İsrailoğulları da putperest düşmanlarla savaş sırasında hep birlikte oruç tutar ve böylece ilahi tavsiyeleri daha iyi idrak etmeye ve ayrıca zaferleri fiziksel kuvvetleri yüzünden olmadığını ve sadece oruç tutarak günahlardan arınma ve tevbe etmeleri onların zafer kazanmalarına vesile olduğunu belli etmeye çalışırdı.

Yahudi şeriatinde oruç, yüce Allah katına yaklaşmanın en iyi yolu ve cana acı çektirme anlamındadır. Genelde Yahudi inancında oruç ibadeti, bir Yahudinin bedenini zelil etmek ve horlamak üzere yaptığı bir ameldir.

Yahudi inancında oruç ibadeti vacip olan günlerden biri “Kippur” günüdür. Kippur, günahların kefareti demektir. Tevrat’ta ilk kez Kippur günü orucu için Tişri ayının onuncu günü emredilmiştir.

Kippur günü celil ve izzetli anlamına gelen Yom'dur, kutsal gün anlamına gelen Yom Mekaduş ve Yom Aşura gibi adlarla da anılır. Dünya Yahudileri Kippur günü tam bir gece gündüz ve iki güneş batımı arasında 25 saat boyunca oruç tutar. Yahudiler bu günde ibadetten başka tüm işlerinden el çeker ve sadece gün boyunca sinagoglarda ibadetle meşgul olur.

Yahudi inancında vacip olan oruçlardan biri de Tut ayının onuncu gününde ve Urşelim’in Bahtülnasr tarafından kuşatılmasının anısına tutulan oruçtur. Yahudi inancında ayrıca Urşelim surlarının yıkılması ve kentin Romalı komutan Tites tarafından fethedilmesinin anısına Temmuz ayının 17’sinde oruç vacip kılınmıştır.

Yine Av ayının dokuzuncu gününde Beytulmukaddes’in yıkımı anısına Yahudiler oruç tutar. Tişeri ayının üçüncü günü de Yahudilerin Yahudi hükümdar Cedelya’nın öldürülmesinin anısına oruç tuttuğu günlerden biridir. Bu gün Yahudi inancında oruç ibadeti bakımından çok önemlidir.

Yahudi inancında herhangi bir özel ay veya başka günler oruç ibadeti için vacip kılınmamıştır. Yahudiler bazı özel şartlarda müstehap oruç tutar. Gerçekte Yahudilerin müstehap oruçları en çok zorlukların, afetlerin ve musibetlerin yaşanmasıyla ilgilidir. Yahudiler çok eski zamanlardan bu yana zorluklardan ve afetlerden kurtulmak için müstehap oruç tutar. Bazı kaynaklarda Yahudilerin oruç tuttukları bu tür günlerde hatta bebekleri ana sütünden ve hayvanlarını otlanmaktan mahrum bırakarak afetin giderilmesini amaçladıkları belirtilmiştir.

Yahudilerin çeşitli niyetlerle müstehap oruç tuttukları, bu niyetler kah tevbe niyeti, kah bir olayı veya yası hatırlamak ve kah bir hacetlerinin karşılık bulması gibi durumlardan ibaret olduğu belirtilir.

Yahudiler Şaol gibi adil bir padişah ve din adamları öldüğü zaman da toplu halde oruç tutardı. Yahudiler Allah’ın merhametini kazanmak ve ilahi bir musibetin sonlanması için de oruç tutardı.

Yine düşmanlar tarafından ciddi bir tehdit veya saldırı söz konusu olduğunda da Yahudiler hep birlikte oruç tutardı. Yahudilerin arasında müstehap oruçlardan biri de kötülük işareti olarak algıladıkları kötü rüya gördükleri sırada tuttukları oruçtur. Yahudiler hatta önemli bir konuyu kabul etmek veya ölülerinin ruhu ile buluşmak için de oruç tutar. Yine deprem ve kuraklık gibi doğal afetlerin sırasında da Yahudi din adamlarının kararı üzerine afetin yaşandığı bölgede Yahudiler oruç tutar. Bazı Yahudiler ebeveynlerinin veya dini büyük önderlerinin ölüm yıldönümü dolayısıyla oruç tutar.

Bazı kaynaklarda Yahudilerin özellikle Eylül ayında Pazartesi ve Perşembe günlerinde müstehap oruç tuttukları ifade edilir. Yahudiler yeni ibrani ayın tatil günlerinde de oruç tutmaya özen gösterir.

Yahudilerin müstehap oruçlarından biri de düğün günü veya bir gün öncesi tutukları oruçtur. Buna göre gelin ve damat düğün gününde veya bir gün öncesinde yeni yaşamlarına başlama dolayısıyla ve geçmiş günahlarına tevbe etmek üzere oruç tutmalıdır.

Yahudi inancında tüm dini vacipler kız çocukları için 12 ve erkek çocukları için 13 yaştan itibaren başlar ve zorunludur. Oruç ibadeti de bu hükümden müstesna değildir. Bu inançta oruç kuralları sağlıklı insanlar için belirlenmiştir. Yahudi din adamları hastaları, gebe veya bebek emziren kadınları, şer’i yaşa gelmemiş çocukları ve yaşlı insanları din adamları ile istişarede bulunmak kaydıyla oruç tutmaktan muaf tutmuştur.

Yahudi inancında oruç merasimi ikinci Bet Hemigdaş döneminden itibaren bazı değişikliklere şahit olmuştur. Eskiden oruç ibadeti ile beraber Tevrat kitabını özel yerinden ve esas kılıfından çıkarmak, mezar ziyareti, yerde yatmak, konuşmamak ve müzik dinlememek gibi ameller söz konusuydu; ancak günümüzde Yahudilerin oruç merasimi, namazlarında fazla bölümleri okumak, Tevrat ve Mezamir okumakla icra ediliyor.

Her halükarda Yahudi inancına göre hakiki oruç sadece yemekten ve içmekten sakınmak değil ve bu ibadet hakiki tevbe etmeksizin hiç bir değeri yoktur. Gerçi bu anlayış sadece Yahudi inancına özel olmadığı ve başta İslam olmak üzere diğer ilahi dinlerde de üzerine vurgu yapıldığı belirtilmelidir.