Mayıs 05, 2020 06:48 Europe/Istanbul

Bilindiği üzere önceki bölümde Esma-ül Hüsnâ’lardan Hâlık yani bir şeyi tam ve titiz ölçmelerin ardından yaratmak, halk etmek anlamında olduğunu söyledik.

Bugün sizlerle Esma-ül Hüsnâ’lardan ilk maddesi olmadan eşyayı ve her şeyin aza, uzuv ve parçalarını birbirine uygun halde hiçten yaratan, bir örneği olmaksızın canlıları yoktan yaratan el-Bâri’yi ele almak istiyoruz.

Aslında Bâri eşyayı, su, toprak, ateş ve hava gibi ilk maddesi olmadan yaratmaktır fakat Hâlik ise geçmişe sahip olan bir maddeyi yaratmaktır, tıpkı insanın çamurdan yaratılması gibi, bu konu Kur'an-ı Kerim’in Sâd suresinin 71. Ayetinde اِذْ قَالَ رَبُّکَ لِلْمَلٰٓئِکَةِ اِنّ۪ی خَالِقٌ بَشَراً مِنْ ط۪ینٍ “Hani rabbin meleklere demişti ki: "Ben çamurdan bir insan yaratacağım.” şeklinde beyan ediliyor.

Bu yüzden yüce Allah hem eşyaları yoktan var eden Bâri ve hem onları belirli bir kader ile yaratandır. Nitekim Haşr suresinin 24. Ayetinde şöyle okuyoruz:

هُوَ اللّٰهُ الْخَالِقُ الْبَارِئُ الْمُصَوِّرُ لَهُ الْاَسْمَٓاءُ الْحُسْنٰىۜ یُسَبِّـحُ لَهُ مَا فِی السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۚ وَهُوَ الْعَز۪یزُ الْحَک۪یمُ

 

O, takdir ettiği gibi yaratan, canlıları örneği olmadan var eden, biçim ve özellik veren Allah’tır. En güzel isimler O’nundur. Göklerdekiler ve yerdekiler hep O’nu tesbih ederler. O üstündür, hikmet sahibidir.

Kur'an-ı Kerim’de mübarek Bâri adı 4 kez geçmiştir. Bir kere Haşr suresinde el-Bâri (الْبَارِئُ) olarak, iki kez Bakara suresinin 54. Ayetinde ve bâri-ikum (بَارِئِکُمْۜ) ve bir kez de Hadîd süresinin 22. Ayetinde ve nebraehâ ( نَبْرَاَهَاۜ) olarak.

Kelimenin kökü olan ber’, “yaratmak”tır. Böylece Bâri de “yaratan, maddesi ve modeli olmadan icat eden; sıfatlarında yaratılmışlara benzemekten berî olan; birçok farklılıklarına rağmen evrenin bütün parçalarını âhenksizlik ve düzensizlikten uzak olarak meydana getiren; hiçbir borç ve zimmet altında bulunmayan, bütün nimetleri bir lutuf olarak veren” mânalarını taşır.

Alimlere göre Bâri’ ismi, beri kökünden türemiş olması da muhtemeldir. Bu durumda ise Bâri, “yaratılmışları sağlıklı ve dengeli hale koyan” anlamına gelir. Bu yüzden yüce Allah Bâri’dir ve mahlukları da her türlü eksiklikten beridir; başka bir ifade ile güdümlü ve hedefli yaratılmıştır ve yaşamını sürdürmek için tüm gerekli iç ihtiyaçlara sahiptir ve onun, hedefe ulaşmak için kat edilecek olan tüm yollar ön görülmüştür.

 

Haşr suresinin son ayetinin başında şöyle okuyoruz:

هُوَ اللّٰهُ الْخَالِقُ الْبَارِئُ الْمُصَوِّرُ

O Allah ki, Hâlık’tır (her şeyi yaratıp vücuda getirendir), Bârî’dir (her şeyi hiç yoktan ve en güzel bir biçimde kusursuzca var edendir), Musavvir’dir ('şekil ve suret' verendir)…

Burada Mübarek Bâri adı, Hâlik isminden sonra geçmektedir, bu da iki isim arasındaki mantıklı bağı gözler önüne seriyor. Yani yüce Allah yarattıklarının kaderi ve ölçüleri ile özelliklerine takdir edip yarattığı için Hâlik, onları yoktan var edip insanları noksanlıktan kemale ulaştırdığı için Bâri’dir.

Alimler, bu ayette Hâlik, Bâri’ ve Musavvir isimleri arasındaki anlam farkını da şöyle belirtiyorlar: Hâlik “yaratılacak şeyin bütün ayrıntılarını bilip takdir eden” (bir anlamda projelendiren), Bâri “onu fiilen meydana getiren”, Musavvir ise “kendine has özelliklerini veren”dir.

Bâri ismi Bakara suresinin 54. Ayetinde iki kez geçmektedir. Yüce Allah 51 ila 53. Ayetleinde hz. Musa’nın -as- ilahi emirleri almak için Tur dağına çıktığını ve fakat onun yokluğunda İsrail Oğullarının buzağıyı tanrı olarak benimseyerek ona taptıkları anlatılıyor. Daha sonra 54. Ayetinde İsrail Oğullarının tevbesine ve buzağıya tapanların tevbesinin yüce Allah tarafından kabul ediliş şartlarına değinerek şöyle buyuruyor:

وَ إِذْ قالَ مُوسی‏ لِقَوْمِهِ یا قَوْمِ إِنَّکُمْ ظَلَمْتُمْ أَنْفُسَکُمْ بِاتِّخاذِکُمُ الْعِجْلَ فَتُوبُوا إِلی‏ بارِئِکُمْ

Hani Musa, kavmine: "Ey kavmim, gerçekten siz, buzağıyı (tanrı) edinmekle kendinize zulmettiniz. Hemen, Bârî- Teâlâ’nıza (sizi örneksiz ve eksiksiz yaratan Yüce Rabbinize) tevbe ederek, (bu kirli, kibirli ve azgın) nefislerinizi (ıslah ile) öldürüp (dizginleyin)

Bazı Kur'an-ı Kerim müfessirleri ayet ile ilgili şöyle anlatıyorlar:

Siz İsrail oğullarını temiz ve eksikliklerden müberra yaratan ve sizi fıtrat nuru ile dünyanın gerçekleri ile tanıştıran (öyle ki yabancıyı tanıdıktan ayırt edebilir ve yabancılara tapmaktan asakınabileceğiniz) Allah’tan vazgeçmiş buzağı tapmaya başlamışsızın. Bu buzağa tapmak sizin kalplerinize nüfuz etmiş, duru fıtratınızı kusurlandırmış ve eksiltmiştir.

Büyük Kur'an-ı Kerim müfessiri, filozof ve alim Ayetullah Cevadi Amoli “Tesnim” adlı tefsir kitabında şöyle yazıyor:

Esma-ül Hüsnâ arasından Bâri adının seçilmesi ve Bakara suresinin 54. Ayetinde zikredilmesi ise şu konuya işaret ediyor:

“Tüm mahlukları özel nizam ve plana göre ölçen, takdir eden ve her birini belirli maslahat ve hedefler için uyumlu hale getiren, kudret, ilim ve hikmet sahibi olan yüce Allah, cehalet ve aptallık ile atasözlere konu olan boğa veya buzağıya tapmaktan daha layıktır. Bu yüzden buzağıyı, hikmet sahibi olan Allah’ın yerine koyanların iç güdülerini canlandırmak ve fıtratını uyandırmak gerekir, belki ibret alır. Bu ayette mübarek Bâri adı, zihinlerde hedefli ve hikmetli yaratılışı çiziyor. Zira Subhan olan Allah, ham maddeleri yaratmanın ardından onları toplayıp birbiri ile telfik etti. Sonra hesaplamalar ve ölçümler ve onları hedeflendirmekle, onların içini etrafı ile uyumlu hale getirerek ayarladı ve böylece Subhan Allah, Bâri olarak adlandırıldı.”

Kur'an-ı Kerim A’râf suresinin 180. Ayetinde şöyle buyuruyor:

وَلِلّٰهِ الْاَسْمَٓاءُ الْحُسْنٰى فَادْعُوهُ بِهَاۖ وَذَرُوا الَّذ۪ینَ یُلْحِدُونَ ف۪ٓی اَسْمَٓائِه۪ۜ سَیُجْزَوْنَ مَا کَانُوا یَعْمَلُونَ

En güzel isimler Allah’ındır; bu güzel isimlerle O’na dua edin, O’nun isimleri hakkında doğru inançtan sapanları kendi başlarına bırakın. Onlar yaptıklarının cezasını çekecekler!

Daha önce de belirttiğimiz gibi Allah’ı Esma-ül Hüsnâ ile çağırmanın hedefi sadece bu isimleri dile getirmek değil, yani sadece ya Hâlik veya Ya Bâri demek yeterli değil; aslında bu isimlerin, yüce Allah’ın bol ve geniş rahmeti, gücü ve bilgisinin ışığını kendimizde tecelli etmesine çalışmalıyız. O zaman kendimiz ve içinde yaşadığımız toplumu, cehennemliklerin safından ayırabiliriz.

Hiç şüphesiz Esma-ül Hüsnâ marifetine ulaşan biri, Bâri Allah’ın onu yaratırken en iyi, en dakik, en işlevli ve en zarif maddeleri, he türlü eksiklik ve kusurdan tamamen uzak olan maddeleri kullandığını anlar. Aslında Bâri olan Allah her şeyde tecelli ediyor ve insana da Allah gibi kendi amel ve davranışlarında en iyi malzemeleri, yapıları ve ürünleri kullanmayı, davranış ve amellerinde her türlü noksanlık, eksiklik ve kirlilikten uzak durulmayı öğretir.

Burada dikkatinizi çekmek istediğimiz bir konu var; Bâri ismi Hâlik ve Selam isimlerinin birleşmesidir. Selam yüce Allah’ın isimlerinden biridir ve yüce Allah’ın tüm eksikler ve hatalardan müberradır. O, mutlak hayırdır, içinde hiçbir şer olmayan hayır, bu yüzden Allah’a Selam isminin verilmesi ise yüce Allah’ın kullarına, savaş, şer ve zararla değil selamet ve afiyetle davrandığı içindir.

Bu yüzden İslam dünyasının büyük ariflerden İbn-i Arabi olarak tanınan Muhyiddin İbnü'l-Arabî, Esma-ül Hüsnâ ile ilgili kaleme aldığı “Keşf-ül Mâ’ni en Esma-ül Hüsnâ” aldı kitabında şöyle yazıyor:

Sâlik insan, kendisinin yaratılması için Hâlik ve tüm kusurlar ve eksikliklerden uzak kendi sağlığı için Selam adına ihtiyacı vardır; bu iki ihtiyaç ile Bâri adına ulaşır.

Değerli dinleyiciler bugünkü sohbetimizin sonunda yine ellerimizi semaya açıp yüce Allah’a dua ederek sizlere veda ediyoruz:

Ey bol nimetin sahibi, Ey belaları- felaketleri def eden! Ey her şeyi yoktan yaratan, Ey kederleri gideren, Ey karanlıkları örten, Ey zorluk ve acılara son veren, Ey kerem ve cömertlik sahibi, Ey her sesi duyan, Ey çürümüş kemikleri canlandıran ve ölümden sonra onları oluşturan, Muhammed ve Al-i Muhammed’e selam gönder ve işlerimizde açılış ve çıkış yolu ver Ey celal ve kerem sahibi Allah’ım.