Mayıs 05, 2020 06:49 Europe/Istanbul

Bu hafta Esma-ül Hüsnâ'dan El-Musavvir'i tanıtacağız. Tasarımlayan, şekil veren, istediğini istediği sürette yaratacağı anlamına gelen Musavvir; varlıkları çeşitli şekillerde yaratan; yarattığı her varlığa ayrı bir şekil ve özellik veren demektir.

Esma-ül Hüsnâ konusunda en çok Haşr suresinin 24. Ayeti ele alınıyor. Ayet-i kerimede şöyle okuyoruz:

هُوَ اللّٰهُ الْخَالِقُ الْبَارِئُ الْمُصَوِّرُ لَهُ الْاَسْمَٓاءُ الْحُسْنٰىۜ یُسَبِّـحُ لَهُ مَا فِی السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۚ وَهُوَ الْعَز۪یزُ الْحَک۪یمُ

 

 “O, takdir ettiği gibi yaratan, canlıları örneği olmadan var eden, biçim ve özellik veren Allah’tır. En güzel isimler O’nundur. Göklerdekiler ve yerdekiler hep O’nu tesbih ederler. O üstündür, hikmet sahibidir.”

Görüldüğü üzere bu mübarek ayette önce Hâlik daha sonda Bâri ve ardından Musavvir adları gelmektedir. Esma-ül Hüsnâ’dan bir başkası olan Musavvir, suret yaratan anlamındadır ve Hâlik ile Bâri isimlerinden sonra gelmesi ise sanki dünyanın oluşma sürecindeki son dokunuşlar anlamındadır.

Hatırlanacağı üzere geçen bölümlerde de anlattığımız gibi hâlik; bir örneği, eşi, benzeri olmaksızın ilk defa yaratan demektir; Bâri; yarattığı şeyi düzgün yaratan, yarattığı canlıları, organları yerli yerinde, uyumlu yaratan demektir; Musavvir de; yarattığı her şeye ayrı bir şekil, biçim ve husûsiyet veren demektir.

 

Dünyaca tanınan İranlı filozof, mütekellim ve fakih İmam Muhammed Gazali bu konuda şöyle diyor:

Bir şeyi yapmak isteyen biri, 3 aşmada bunu yapar: önce ölçü ve boyutlarını belirler, sonra oluşturur ve en sonda da ona şekil verir; o kişiye birinci merhalede Hâlik, ikincide Bâri ve üçüncüde de Musavvir denir.

İnfitâr suresinin 7. ve 8. Ayetlerinde şöyle okuyoruz:

الَّذِی خَلَقَکَ فَسَوَّاکَ فَعَدَلَکَ . فِی أَیِّ صُورَةٍ مَا شَاءَ رَکَّبَکَ

 “O Rab ki, seni yarattı, seni (sağlam insan) düzenine koydu, sana uygun bir biçim verdi. Seni dilediği surette terkib etti (şekillendirdi).”

Musavvir isminin kökü suretten yani her şeyin şekil ve görünüşünden gelir. Sözlükte Musavvir, tasvir eden, şekil veren, her şeye kendine layık güzel şekil veren ve suretler yaratandır; bu yüzden yüce Allah Musavvir’dir ve bu isim ile tüm dünyada tecelli ediyor; her şeyi yaratmanın ardından onlara istediği şekli üstelik en iyi surette veren yüce Allah’tır.

Cenabi Hak, secde suresinin 7. Ayetinde şöyle buyuruyor:

اَلَّـذ۪ٓی اَحْسَنَ کُلَّ شَیْءٍ خَلَقَهُ وَبَدَاَ خَلْقَ الْاِنْسَانِ مِنْ ط۪ینٍۚ

 “O yarattığı her şeyi güzel yapmış ve ilk başta insanı çamurdan yaratmıştır.”

Her biri farklı ve özel yapı, hacim, işlev ve görünüşü olan eşya ve canlıların yaratılmasına dikkat edilirse her birinin kendine has güzelliğe sahip oldukları öyle ki daha güzel ve mükemmel düşünülmeyeceği anlaşılıyor. Zira yüce Allah sahip olduğu hikmeti nedeni ile onları en iyi ve en güzel şekilde yaratmıştır. Bu arada mahluklar arasında en güzel suret ise insana aittir, nitekim Tegâbün suresinin 3. Ayetinde şöyle okuyoruz:

خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ بِالْحَقِّ وَصَوَّرَکُمْ فَاَحْسَنَ صُوَرَکُمْۚ وَاِلَیْهِ الْمَص۪یرُ

Allah gökleri ve yeri hikmetli olarak yarattı, size şekil verdi, şeklinizi güzel yaptı. Dönüş de ancak O’nadır.

Yüce Allah insana düzgün bir endam, boy, güzel yüz ve vücudu, en muntazam ve güçlü şekilde yaratmıştır. İnsanın özel yapısı ona çeşitli işleri, zarif zanaatlar veya ağır işlerde çalışacak endam ve güç vererek, sahip olduğu organları ile rahat yaşayarak hayatın nimetlerinden yararlanma imkanı vermiştir. Ağzı ile su ve yemek yiyen bir çok hayvana rağmen insan yiyecek ve içeceklerini eli ile çok dikkatli ve zarif bir şekilde alarak ağzına götürüyor; böylece temiz yiyecekleri tüm atıklardan ve pisliklerden temizleyerek onları yemiyor, meyveleri rahatlıkla soyarak kullanılmayan parçalarını atıyor.

Kur'an-ı Kerim’in büyük müfessirlerinden Allame Tabatabai Tegâbun suresinin 3. Ayetine işaretle el-Mizan kitabında şöyle yazıyor:

savverakum  (صَوَّرَکُمْ ) kelimesinden maksat, ele kalem alıp resim çizmek değildir. Maksat, suret vermek, yani her şeye biçim vermek ve onu sağlamlaştırmaktır. “sağlamlaştırmak” ise şartlar ne olursa olsun, insanın bekası için ihtiyacı olandır. Bu yüzden yüce Allah insanı her açıdan orantılı ve layık yaratmıştır, hem cismi ve hem ruhsal ve akıl açısından zira her türlü yeteneği onun vücuduna vermiştir. “Yüz güzelliği” ise organlar ve uzuvların bir biri ile orantılı olmaları ve hepsinin ise yaratılma hedefleri ile uygun olmasıdır.

Bilindiği üzere her şeyin şekli, ondan sahip olduğumuz eski bir görüntüye bağlıdır. Fakat yüce Allah her şeyi, ön görüntüsüz olarak kendine has güzelliği ile yaratarak ona özel şekil ve form vererek özel bir heybet ile yaratmıştır.

Emir ül-Müminin hz. Ali -as- nehculbelaga’nın 165. Hutbesinde şöyle buyuruyor:

"Allah, canlı-cansız, duran-hareket eden her ne varsa onları en harika bir şekilde örneksiz yaratmıştır. Bunların hepsini de sanatının inceliklerine, kudretinin azametine apaçık birer delil olarak dikmiştir; akıllar Allah'ın bü­yüklüğünü itiraf ederek boyun eğmiş, O'nun vahdani­yetine ait delilleri kulaklarımızda çınlamıştır. Yeryüzünün kovuklarında, geniş vadilerde ve yüksek dağların zirvele­rinde çeşit çeşit şekilleri olan kuşları yaratmıştır. Değişik değişik kanatları, farklı farklı şekilleri, O'nun emri altında iç açıcı geniş semalarda ve fezalarda kanat çırpan kuşlar... Onlar bir zamanlar yokken Allah onları yoktan var et­ti, ilginç şekil ve suretler verdi,… Bunları yeri sıyırarak uçacak şekilde yarattı. İnce sanatı ve latif kudretiyle kuşları farklı farklı renklerde tertip etti…Mükemmel bir şekilde yaratılmış olan tavus, Allah'ın en harika yaratıklarından birisidir. Onun kanatlarının uzun ve kısa yerlerindeki renkleri en güzel şekilde dizmiş, uzun bir kuyruk yaratmıştır…kendisine gölge edercesine denizlerdeki gemilerin yelkenleri gibi cazibeli, acayip bir edayla kuyruğunu havaya kaldırarak sağa sola hareket ettirir.”

İnsanın yüzüne de annenin karnında hem de o karanlık ortamda şekil vermek de gerçekten hayret verici bir olaydır, özellikle de insanlarda yüz, biçim, vücut orantısı, şekil, çehre, boy, ten rengi vb. özelliklerin yanısıra insanların sahip oldukları yetenek, özellikler ve iç güdülerin oranındaki bunca farka rağmen.

Günümüzde insanın yaratılış meselesinin büyüklüğü ve karmaşıklığı, ilimde ve özellikle embriyoloji dalındaki ilerlemeler sayesinde daha da gün yüzüne çıkıyor, embriyon tek bir hücredir ve baş döndüren bir hızla rahimde yeni şekiller kazanıyor, sanki bir grup becerikli ressam yanıbaşında oturmuş ve gece gündüz çalışarak kısa bir süre içinde o tek hücreden tüm organlara, çok zarif çeşitli sistemlere sahip olan bir bebek yaratıyorlar.  

Fakat burada kendini çok daha fazla gösteren ise insanların sahip olduğu çok farklı yüzleri ve görünüşleridir. Siz dünyada ve tarihte insanların sayısı kadar farklı çehreler görüyorsunuz. Gözler, burun, ağız ve kaşlardan oluşan çehre, ne kadar farklı olabiliyor? Gerçekten Al-i İmran suresinin 6. ayetinde de belirtildiği üzere bu ancak Allah’ın şanındadır. Mübarek ayet şöyle buyuruyor:

هُوَ الَّذِی یُصَوِّرُکُمْ فِی الْأَرْحَامِ کَیْفَ یَشَاءُ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ الْعَزِیزُ الْحَکِیم

Sizi rahimlerde dilediği gibi şekillendiren O’dur. Mutlak güç ve hikmet sahibi olan Allah’tan başka ilâh yoktur.

Aslında Musavvir isminin anlamı sadece fiziksel değil, aynı zamanda hem duygular ve hem mantıksal konularda geçerlidir. Hissedip gördüğümüz şey suretçiliktir ve zihnimizde görüp oluşturduğumuz ise şekillenebilir. Bizim akli ve fikri düşüncelerimiz ise Musavvir ismi ile şekillenir. Aslında yüce Allah insanlara kendi yarattıklarına suretçilik gücü vermenin yanında hayal gücüne de suret kazandırma yeteneği vermiştir. Örneğin insan Kur'an-ı Kerim’de anlatıldığı gibi cennette güzel saraylar ve altından bal ve sütten nehirler akan ormanları hayal edince onları tasavvur ederek zevkten uçar gibi olur ve yüce Allah’ı ile buluşmayı sabırsızca bekler.

Tabi ki bu güç, kendi işlevini ancak sağlıklı kaldığı ve özenle korunduğu zaman, doğru yapar, başka bir ifade ile insan gördüğü, duyduğu ve yediklerine dikkat etmeli, canı ve ruhunu tüm kötülüklerden ne kadar korursa hayal gücü daha doğru çalışır. Bu yüzden, yapılan ibadetler daha güçlenir; aksi halde hayal gücü gerçekleri ters veya yalan şeklinde insana gösterir.