Haziran 22, 2020 08:16 Europe/Istanbul

Bu bölümde İran'ın Hürmüz Boğazı güvenliğinin sağlanmasındaki rolünü konu edineceğiz.

İran açısından Hürmüz boğazındaki güvenlik yumuşak ve sert olmak üzere 2 açıdan değerlendirilebilir. Bunun sert yanı İran'ın ve bölge ülkelerinin dış tehditler karşısında savunma kabiliyetlerine dayanarak caydırıcılık güçlerine yaptığı vurgudur. Yumuşak yanı ise İran'ın diplomatik rolü ve de İran'ın bölge ülkeleri ile iş birliği ile alakalıdır. Çünkü İran açısından Hürmüz Boğazında güvenlik  tüm bölge ülkelerinin katılımı ve bölge dışı ülkelerinin müdahalelerinin sonlanması ile elde edilebilir. 

Bu açıdan Amerika'nın bölgedeki müdahaleciliği ve askeri varlığı Fars Körfezi ve Hürmüz Boğazı için en büyük güvenlik tehdidi sayılmaktadır. Bu yüzden İran açısından bu bölgede tehditlerin azaltılması için yabancı ülkeler ve bölge dışı güçler güvenliğe müdahale etmekten vazgeçmeliler. Bir yandan da bölge ülkeleri birbirleri ile güvenlik anlaşmalarına varmalı ve bölgede gereken istikrar ve barışı sağlamalılar. 

Kuşkusuz İran'ın Hürmüz Boğazı'na yönelik savunma stratejisinin temel değişkenlerinden biri de İran'ın ve diğer bölge ülkelerinin güvenliğini tehdit eden hususlardır. Buna esasen bu strateji daha çok savunmaya ve bölgedeki gerçeklere dayanmaktadır. Bu çerçevede bu strateji özellikle de günden güne artan bölge dışı güçler ve hasımlar ile mücadeleye dayanmaktadır. Bu strateji sadece Fars Körfezi ve Hürmüz Boğazının güvenliğinin garantisi değil bölgede geçen petrol akışının güvenliğinin de sağlayıcısıdır. Bilindiği üzere bu petrol ve enerji akışı güzergahının güvenliğinin korunması Avrupa ve Doğu Asya'daki birçok ülke için hayati öneme sahiptir. 

İran'ın Hürmüz Boğazında güvenliği sağlama hedefli caydırıcı stratejileri başka bir ifade ile sert güç araçlardır. Amerika'nın Hürmüz Boğazı'nda müdahalecilik gücüne karşı İran'ın caydırıcılık modeline ve stratejisine baş vurması bir yandan da İran'ın askeri potansiyellerini belirginleştirmektedir. Hürmüz Boğazı İran'ın egemenliği ve toprağının bir parçası olarak İran'ın savunma kapasitesi ve coğrafyasının bir parçasıdır. 

Hürmüz Boğazı'nda müdahaleci güçlerin varlığı arttığından dolayı İran'ın askeri kapasitelerinin artması da  bölgenin güvenliğinin sağlanması için kaçınılmazdır. Bu yüzden İran Hürmüz Boğazı'na özel savunma kapasitelerini geliştirmek zorundadır. 

İran'ın Fars Körfezi'nde caydırıcılığa dayalı savunma stratejisi konusunda özellikle de hava savunmasına yaptığı vurgu dikkat çekmektedir. Military Times 2019 ortalarındaki raporunda İran'ın Fars Körfezi bölgesindeki hava savunma gücü ile ilgili bu savunma sistemlerinin Amerika'nın F-22 savaş uçakları için de büyük engel sayıldığını belirtmiştir. İran'ın sahil bölgelerindeki savunma sistemleri  tüm Fars Körfezi bölgesini Amerika deniz kuvvetleri savaş gemileri için yasak bölgeye dönüştürmüştür. İran'ın karadan havaya füze sistemleri  Amerika pilotları için belirgin bir tehlikedir. İran'ın seyir ve balistik füzeleri depoları da Amerika'nın CENTCOM havzasındaki askeri üsleri ve tehditleri için tehdit ve tehlike sayılır. Amerika İran'a saldırırsa büyük zayiat verecek ve Fars Körfezi güvenliği de büyük tehlike yaşayacaktır. Amerika İran'ın hava savunma sistemleri ve en azından da İran'ın uyarma sistemlerini yenmek için fiziki olarak onları bozmalı ve işlevsiz hale getirmelidir. Bu da imkansızdır. "

Mitchell Havacılık ve Hava-Uzay Araştırmaları Enstitüsü başkanı Depotella ise  İran'a muhtemel hava saldırısı için çok sayıda radara yakalanmayan uçaklar ve jetlere ihtiyaç duyulduğunu hem de bu uçakların S-300 ve Baver-373 füze savunma sistemlerini hedef almak için aşırı derecede yer yüzüne yaklaşmalarına gerek olduğuna değinerek İran'ın bütünleşik hava savunma sisteminin çok karmaşık olduğunu hatta F-22 ve F-35'lerin bile zor anlar yaşayabileceklerini söylemiştir. 

Tabii füze savunma sistemlerinin yanı sıra İran'ın Amerika'nın Fars Körfezi bölgesindeki gerginlik yaratma siyasetine karşı caydırıcılık stratejisinin en önemli bölümü de hücum botların, savaş gemilerinin, deniz mayınlarının ve denizaltıların da kullanılmasıdır. İran hücum botları  diğer ülkelerin elinde bulunan benzer tiplerinden çok daha hızlı ve tam teçhizatlıdır. Öyle ki her düşmanın deniz birlikleri ile çarpışma gücüne sahiptir. Bu hücum botlarda deniz radarları, gelişmiş iletişim ve elektronik sistemler, 25 kilometre kısa menzilli seyir füzeleri ve orta menzilli gemisavar füzeler,  orta ve büyük kalibreli torpidolar, deniz mayınları ile de donatılmıştır. Bunun yanı sıra geleneksel olarak da ağır mitralyözler, roketatarlar ve yüzeyden havaya fırlatılan füzeler de bu hücum botlarda mevcuttur.

İran'ın hücum botları Hint Okyanusunda bile özellikle de tehdit altında olan gemilerin destelenmesi ve de Hürmüz Boğazından geçmekte olan ancak tehdit saçan bölge dışı ülkelerine ait denizaltıları ve gemilerinin durdurulmasında da başarılı bir performans çizdi. Buna ilaveten İran İslam Cumhuriyeti silahlı kuvvetleri  dünyanın en hızlı hücum botlarına sahip olmasının yanı sıra Fars Körfezi'nde gereken görevleri yerine getirmek için insansız hücum botlar da geliştirmiş ve envanterinde bulundurmaktadır. 

İran Fars Körfezin'nde güvenliğin sağlanması için  savaş gemileri, kruvazörler, fırkateynler ve muhriplerden de yararlanmaktadır. Bu deniz araçları  200 kilometre menzilli füzeleri fırlatma gücüne sahiptiler. Bunun yanı sıra bu savaş gemilerinin  114 ve 76 milimetrelik topları da saldırgan hedeflere gereken cevabı verecek güçtedir. İran'ın denizaltı birlikleri de diğer güçler ile koordineli hareket etme gücüne sahip olup Hürmüz Boğazı'nı tehditlere karşı kapatacak kapasitededir. İran'ın deniz mayınları da İran'ın savunma kabiliyetleri arasında görülmektedir. Bu çerçevede  su altında, su üstünde ve uzaktan kumandalı tipleri bulunmaktadır. 

İran Fars Körfezi'nde küçük denizaltılarından yararlanmaktadır. Bu denizaltılar Fars Körfezinin sığ bölgelerinde bile manevra yapma gücüne sahip olup kolay kolay da radarlara yakalanmazlar. Cillo-Clas adlı bu denizaltıları  Fars Körfezi'nin sığ bölgelerindeki düşman gemilerine karşı operasyonlarda kullanılabilir. İran bu silahları ve donanımları ile Hürmüz Boğazında her türlü tehdide karşı koyacak güce sahiptir. 

İran denizaltıları yeni füzeler ile de donatılmış ve  daha fazla derinlere dalma kabiliyetine da sahip olmuştur. Bu denizaltılar İran tarafından üretilen dünyanın en hızlı torpidosu olup saniyede 100 metre hızı bulunan Hut torpidolarını da taşıyabilirler. Bu deniz füzeleri ve torpidolar Amerika'nınkilere göre üç kat daha hızlıdır. Bu denizaltıların torpidoları  tamamen radara yakalanmayan türdendir. 

İran'ın bölgede saldırgan ve terörist Amerikan güçlerine karşı ciddi kapasiteleri ve kabiliyetlerinden biri de yarı ağır Fatih denizaltısıdır. Bu denizaltı su altından su yüzeyine fırlatılan füzelere ve torpidolara sahiptir. Bu torpidoların menzili 2 bin kilometre kadardır.  Ayrıca İran silahlı kuvvetleri az mürettebatlı birçok seyir füzesi ve torpidosu taşıyabilen Kadir tipi denizaltılarına da sahiptir. 

Amerika Deniz Kuvvetleri Operasyon Başkan Yardımcısı Brian Clarck  2019 yılında Military Times dergisine verdiği demeçte şöyle bir açıklamada bulunmuştu: "Bu denizaltı küçüktür. Bu yüzden kolay bir şekilde Fars Körfezinin sığ sularında operasyonlara katılabilir. Radara yakalanması çok zordur çünkü sessiz ilerler. Küçük olması da radara yakalanmamasında çok etkilidir. 

İran İslam Cumhuriyeti, Fars Körfezi kıyı ülkelerine kıyasla  bölgede en uzun sahile sahiptir. İran Bender Abbas bölgesinden Ervendrud bölgesine dek uzanan 1375 kilometrelik bir alanda  Fars Körfezi'nin yaklaşık yüzde 57'isini elinde bulundurmaktadır.  İran'ın savunma kabiliyetleri sadece Fars Körfezi veya Hürmüz Boğazı ile kısıtlı değildir. Bu kabiliyetler Umman Denizi ve Çabahar limanında da güvenliğinin garantisidir. Hürmüz Boğazının en hassas adaları da İran'a aittir. Bu çerçevede Büyük Tonb, Farur, Bu Musa ve Siri adalarına değinmek mümkün. Buna ilaveten  İran'ın sahil ve kıyı hattı bölgeden enerji ihracatında da hayati bir rol oynamaktadır. Çünkü tankerler ve petrol gemileri İran topraklarına çok yakın bölgelerden geçiyor. Bu çerçevede İran'ın deniz kuvvetleri üsleri ve adaları da bölgede bulunmaktadır.  

Bölgenin hassasiyeti ve de Amerika'nın saldırması halinde İran'ın yüksek kabiliyetleri ve boğazı  kapatma ihtimali şimdi de sanayileşmiş ülkelerin enerji aktarımı alanında kaygı duymalarına neden olmuştur. Bu ülkeler İran'ın meşru savunma stratejisi ve yaklaşımından haberdar olup  kimi zaman açık bir şekilde kimi zaman da dolaylı bir şekilde bölgede büyük bir çatışmaya yol açabilecek Amerika'nın gerginlik yaratıcı girişimlerini eleştiriyorlar. Buna esasen, İran İslam Cumhuriyeti, Çin ve Rusya 2019'un sonlarında Çabahar sahillerinde, Umman Denizi ve Fars Körfezi sularında ortak tatbikat düzenleyerek Amerika'nın bölgede gerginlik yaratıcı rolü hususunda uyarı mahiyeti taşıyan bir girişimde bulundular. 

Fars Körfezi çevresi Arap ülkeleri ise yanlış bir stratejiye dayanarak güvenliğin sağlanması için kendilerini Amerika'nın askeri gücüne ve İngiltere'nin kolonyalizmine muhtaç görüp Amerika'nın ve Batı'nın sağmal ineklerine dönüşmüşlerdir. Halbuki bölgemiz kapsamlı, kapsayıcı ve istikrarlı bir düzene, bölge dışı güçlerin olmadığı bir düzene ihtiyacı vardır. Kapsamlı güvenlik yapısı  bölge ülkelerinin iş birliğine dayalı olarak elde edilebilir. Bu yüzden özellikle de Fars Körfezi bölgesinde güvenlik tehditleri ile mücadele etmek için terörist Amerikan askerlerine baş vurmak çözüm yolu değildir. 

Tarihteki tecrübeler ve olaylar da gerginlik yaratma, şiddeti körükleme ve bölge dışı ülkelerin çıkarcılığına dayalı güvenlik tertibatının etkili olmayacağını sadece güvensizlik ve güvenin kaybolmasına yol açacağını gösteriyor. Buna esasen İran da Fars Körfezi bölgesi ülkelerinin iş birliği sayesinde bölge dışı ülkelerinin müdahaleleri olmadan güvenli bir şekilde istikrarın ve barışın kolektif bir şekilde sağlanabileceğini düşünüyor.