Haziran 25, 2020 16:23 Europe/Istanbul

Bu bölümde Çin'in ve Arap ülkelerinin Hürmüz Boğazı güvenliğine yönelik yaklaşımlarını ele alacağız.

Çin, büyük bir aktör olması itibarı ile, ekonomisinin ve nüfusunun hızlı büyümesi ile enerjiye ciddi şekilde ihtiyacı olan bu yüzden Fars Körfezi ve Hürmüz Boğazı'na enerji üretimi ve aktarımı odağı olarak bakan bir ülkedir. 

Çin, Umman ve diğer Fars Körfezi İşbirliği Konseyi üye ülkeleri gibi bölge ülkelerinde uzun vadeli planlar ve projeler uygulamaktadır.  

Çin, küresel ticari bir güç olarak  uluslararası koridorlara ve geçitlere de hayati bir önem veriyor; çünkü  bu ülkenin ticaretinin yüzde 90'ı bu geçitler ve koridorlar aracılığı ile gerçekleştirilir.  Çin'in dünya ile ticaret yaptığı belli başlı güzergahlar ve kapıları şöyle sıralayabiliriz.  Malaka, Hürmüz, Babülmendeb ve Cebeli Tarık boğazları.   Çin'in petrol ithalatının yarısı ve doğalgazının dörtte biri kadarı ise  Hürmüz Boğazı aracılığı ile bu ülkeye ulaşır. Çin'in iç ihtiyaçlarının artması ve 1 milyar 300 milyonluk nüfusundan dolayı ise bu bağımlılık ise gelecek onyıllarda daha da artacaktır. 

Çin'in Hürmüz Boğazı'na yönelik yaklaşımının önemli özelliği de bu ülkenin Amerika ile rekabet etmesidir.  Bu çerçevede Pekin bölgedeki Arap ülkelere nüfuzunu arttırmak istiyor.  Bu çerçevede yıllar önceden beri  Çin ve Fars Körfezi İşbirliği  Konseyi üye ülkeler arasında serbest ticaret anlaşmaları imzalamak Pekin'in gündeminde olmuştur.  Çin son yıllarda ise ekonomik gücü ile  Amerika ve Avrupa yanında yer alan ülkeleri etkilemeyi öğrenmiştir. Son yıllarda bu ülke  enerji alanında kırılganlık ve risk oranını azaltmak için bu kez de baş vurduğu enerji kaynaklarını ve türlerini çeşitlendirmiştir. 

Asya ve Okyanusya bölgesinin ötesinde jeostratejik nüfuzunu arttırmak ve de bölgesel ve diğer küresel güçler ile ilişkilerini geliştirmek ise Çin'in Batı Asya'daki belli başlı hedeflerindendir.  Pekin dünyanın birçok noktasında günden güne artan bir şekilde ticaret ve yatırım piyasalarında aktif rol oynarken  bu ülke için kimi bölgeler açık ve net olarak daha fazla önem taşıyor.  

21'inci yüzyılın başlarında Asya kıtası  önemli miktardaki enerji kaynakları ve jeostratejik konumundan dolayı  belki de Pekin için Asya-Okyanusya bölgesi hariç dünyanın en önemli bölgesi olmuştur. Bu yüzden Çin'in kaygılarından biri de  bu ülke ve Amerika arasında Tayvan konusunda çatışma çıkması halinde   Amerika'nın Çin'e giden petrol aktarım güzergahlarını kapatması idi.   Bu yüzden Çin Hürmüz Boğazına özel bir önem veriyor. 

Batı Asya Siyasi Konseyi Düşünce Merkezi ise  Çin'in Batı Asya bölgesine yönelik bakışı ile ilgili şöyle diyor: "   Çin sadece  2-3 milyon varil petrol ithalatına ihtiyaç duysaydı  onu Rusya, Kazakistan, Endonezya ve Malezya'dan temin edebilirdi. Ancak bu ülkenin aşırı enerji ihtiyacı  bu ülkenin Fars Körfezine özel önem vermesine yol açmıştır. "

Değindiğimiz gibi  Çin ekonomisinin belli bölümünün enerjiden beslendiği yüzünden  Batı Asya Çin'in özellikle de petrol ithalatının en büyük kaynağı sayılır.  Petrol özellikle de Çin'in İran ve Suudi Arabistan ile ikili ilişkilerin eksenini oluşturur.   Son 60 yılda  dünyadaki konumunu perçinlemek için büyük adımlar atan Çin, Fars Körfezi'nin petrolünün yanı sıra   bölgenin doğalgazına da istikrarlı bir enerji kaynağı olarak bakıyor.  Bu yüzden son yıllarda Fars Körfezi çevre ülkelerinin petrol ve doğalgaz alanlarında büyük yatırımlar yapmıştır. 

Çin ekonomisinin büyümesinin temel nedenlerinden biri de  enerji kaynaklarının ve tüketiminin yönetilmesi olmuştur.   Çin 1 milyar 300 milyonu aşkın nüfusu ile  yıllık olarak büyük bir enerji miktarı tüketiyor ve Uluslararası Enerji Ajansı'nın raporuna göre 2009 yılından itibaren Asya kıtasında  en büyük taş kömür, petrol ve doğalgaz tüketici ülkesi konumundadır. Nükleer enerji ve elektrik de Çin'in yıllık enerji tüketiminin yüzde 10'unu teşkil ediyor.   Doğalgazın tasarruflu olması yüzünden bu kez de Çin bu enerji kaynağına odaklanmıştır. 

Halihazırda Çin, dünyada Amerika'nın ardından ikinci en büyük enerji tüketicisidir.    Çin'in günlük ihtiyacı ise halihazırda 12 varil petrole varmıştır. Bunun yüzde 33'ü  Fars Körfezi İşbirliği Konseyi üye ülkelerinden temin edilmekte ve Hürmüz Boğazı aracılığı ile taşınmaktadır.  Bu doğrultuda Çin'in bölgede kendi çıkarlarını korumak ve kollamak için  geniş çaplı faaliyetlerde de bulunduğunu söylemek mümkün.    Örneğin  Kuzey ve Kuzey Doğu Afrika'da deniz korsanları ile mücadele alanındaki uluslararası çabalar çerçevesinde Çin deniz kuvvetleri 2008 yılından beri Somali sahilleri ve Aden körfezinde konuşlandırılmışlardır.  

Bunlara ilaveten Pekin  Fars Körfezi ve Hürmüz Boğazında  bu bölgenin işlevsel özellikleri çerçevesinde gerginliklerin azalmasına vurgu yapıyor. Bu yüzden Çin hükümeti Rusya'nın Fars Körfezi'nde kolektif güvenlik temini planını desteklemiştir. Çin dışişleri bakanlığı sözcüsünün söylediğine göre Fars Körfezi istikrarı ve barışı  bölge ve dünyanın gelişmesi ve güvenliğinin sağlanmasında önemli bir konuma sahiptir.  Çin, bölge istikrarı ve güvenliğinin temini için saygıya dayalı karşılıklı iyi komşuluk ilişkileri hayatidir. 

Hürmüz Boğazı güvenliği  Fars Körfezi bölgesi çevre Arap ülkeleri için ister enerji aktarımı ister petrol dışı ticaret açısından büyük önem taşıyor. Enerji alanında ise  bu boğaz aracılığı ile yapılan ticaretin yanı sıra  dünyanın doğalgazının dörtte birinin de bu koridordan geçtiği söylenmelidir. Doğalgaz ihracatı açısından ise Hürmüz Boğazı Katar için azami önemi taşıyor.  Bu ülke dünyanın en büyük doğalgaz üreticisi ve ihracatçısı ülke olarak bölgedeki istikrar ve güvenliğe ihtiyaç duymaktadır.  Bu ülke özellikle de enerji kaynaklarını  Doğu Asya'ya gönderiyor ve bu açıdan Hürmüz Boğazına özel bir önem veriyor. 

Küresel doğalgaz piyasasındaki rekabet ve de Amerika ve Rusya'nın bu alanlara büyük yatırımları yüzünden bölgede her hangi bir çatışma  Katar'ın payının diğer ülkelere devredilmesine yol açacaktır. Böylece Katar da en büyük doğalgaz üreticisi ve ihracatçısı konumu tehlikeye düşecektir.  Suudi Arabistan da dünyadaki en büyük petrol üretici ülkelerden biri olarak Hürmüz Boğazına kilit bir nokta olarak bakmaktadır. 

BAE de petrol ihracatını yapma sürecine Hürmüz Boğazı'na muhtaç durumdadır.  Bu ülke yeni arayışlara ve alternatif koridorlara ve geçitlere de girse yine Hürmüz Boğazından vazgeçecek durumda değildir.  Bu çerçevede BAE 2012 yılında Habeşan-El Fuceyre enerji aktarım hattını inşa etti. 380 kilometre uzunluğunda bu boru hattı BAE topraklarındadır. Bu boru hattı ülkenin Kuzeyindeki  Abu Dabi bölgesindeki Habeşan'daki petrol kuyularından başlayıp Suveyhan'daki kumsal bölgelerden geçerek  Hacr sıradağlarının ardından  El Fuceyre liman kentine Umman kıyılarına ulaşır.   El Fuceyre ise  1165 kilometre karelik yüzölçümü ve 130 bin nüfusu ile  BAE'nin 7 emirliklerinden biri sayılır.  Bu boru hattı pompalama istasyonlarına ve 8 milyon varil petrol rezervi kapasitesine sahiptir. Tabii bu kapasite 12 milyon varile kadar ulaşabilir.    Bu petrol boru hattı günlük olarak BAE petrolünün dörtte üçü kadarını uluslararası piyasalara taşıyabilir.   Buna rağmen Hürmüz Boğazında güvenliğin korunması BAE ve diğer bölge petrol zengini ve ihracatçısı ülkeleri ile inkar edilemez bir önem sahiptir.  

El Fuceyre petrol boru hattı günlük olarak sadece BAE'nin petrolünün bir bölümünü ihracat yapılmak üzere taşıyor. Bu da BAE'nin Hürmüz Boğazına ihtiyacı olduğunu gösteriyor. Ayrıca El Fuceyre limanı  ticari gemilerin yakıtının ikmalinde de Hürmüz Boğazında güvenliğin sağlandığı sırada etkili olabilir.  

Hürmüz Boğazı'nın  Arap ülkelerinin enerji ihracatı açısından önemi yüzünden ve diğer yandan da Amerika ve Avrupalı ülkelerin bu yöndeki çıkarlarınden ötürü  bölge Arap ülkeleri Amerika ve Avrupalı ortaklarına sayısız askeri üsler inşa etme izni vermiş ve böylece tamamen dışa bağlı hale gelmişlerdir.   Ancak bu yaklaşım, Fars Körfezi'ni olumsuz yönde etkilemiştir   İran ise Fars Körfezi bölgesinde eksen rol oynuyor. Bölgenin büyük güçleri ise İran'ın bu etkinliğini kabul etmişlerdir. Bu yüzdendir ki Çin ve Rusya da 2019 sonlarında İran ile Çabahar suları ve Umman Denizinde ortak tatbikat düzenleyip İran'ın bölge güvenliğindeki esken rolünü onayladılar.