Temmuz 07, 2020 08:06 Europe/Istanbul

Bugünkü sohbetimizde İmam Humeyni’nin -ks- ideolojik ve siyasi sülukünde nüfuza kapalı olmasını ele almak istiyoruz.

Hatırlanacağı üzere geçen bölümde başta inkılapçı nizamlar olmak üzere siyasi nizamların tümünde en önemli afetlerden biri, bazı insanların, grupların veya siyasi ve iktisadi kesimlerin siyasi liderlerin üzerinde nüfuz kurmaları ve ülkenin siyasetlerini ve programlarını kişisel veya bağlı bulundukları grubun çıkarları doğrultusunda yönlendirmeye çalışmalarından ibaret olduğunu anlattık. Siyasi edebiyatta lobi olarak da anılan bu gruplar liderlerin doğru bilgi edinme kanallarını engellemek ve haberleri ve bilgileri kanalize ederek siyasi nizamın liderlerini ve karar mercilerini kendi hedefleri doğrultusunda etkiliyor.

Geçen bölümde ayrıca İmam Humeyni -ks- emsalsiz bir dirayet sergileyerek bu insanların veya grupların her türlü nüfuz yolunu engellediğini ve konumundan sui istifade edilmesine müsaade etmediğini anlattık. Çeşitli halk kesimleri ile doğrudan irtibat kurmak, haberleri ve bilgileri farklı kanallardan almak, yerli ve yabancı medya organlarının haberlerini takip etmek ve yetkilileri haberleri ve gerçek yorumları her türlü yalakalık veya sakıncadan bağımsız olarak doğrudan kendisine iletmeye teşvik etmek, İmam Humeyni’nin -ks- çıkarcı kişilerin ve lobilerin haberleri ve bilgileri kanalize ederek kendisine ulaştırmaya çalışanları engellemek için başvurduğu bazı yöntemlerdi.

İmam Humeyni’nin -ks- önemli özelliklerinden biri, görüşlerini beyan etmek için hiç bir temsilci veya Sözcü belirlememesiydi. Başta İmam’ın çevresindeki bazı şahsiyetler olmak üzere bazı yetkililer toplumda siyasi imajlarını yükseltmek için kendilerini İmam’ın emin adamı gibi tanıtmaya ve İmam’dan naklen bazı sözleri beyan etmeye çalışmıştır.

Ancak İmam Humeyni -ks- bu tür muhtemel sui istifadeleri önlemek için  resmen hiç bir temsilcisi veya Sözcüsü olmadığını ilan etti.

İmam Humeyni’nin -ks- Paris’te yakınlarından biri olan Hüccetülislam Muhteşemi bu konuda şöyle diyor:

Bazıları Paris’te İmam’ın Sözcüsü veya temsilcisi gibi yerli ve yabancı gazetecilere demeç veriyordu. Ancak İmam -ks- şöyle buyurdu: Benim ne temsilcim ne de sözcüm vardır ve ben bunu resmen ilan ediyorum. Buna göre İngilizce, Fransızca, Farsça ve Arapça gibi çeşitli dillerde İmam’ın Sözcüsü veya temsilcisi olmadığı yazılan dövizler duvarlara ve çevredeki ağaçlara asıldı.

İmam Humeyni -ks- hatta en güvendiği ve en çok sevdiği ve saydığı yakınlarına kişisel veya siyasi meselelerde üzerinde nüfuz etmelerine müsaade etmezdi, zira bu tür durumların olumsuz sonuçlarının bilincindeydi. İmam hatta sevgili oğluna güvenmesine rağmen kendini İmam’ın Sözcüsü olarak açıklamasına müsaade etmezdi. Bu konuda Hüccetülislam Seyyid Muhammed Duai şöyle anlatıyor:

İmam -ks- oğlunun ilmi şahsiyetine çok saygı duyardı. İmam merhum Hac Mustafa Humeyni’yi bir kanaat önderi, filozof ve müçtehit olarak bilirdi, fakat merhuma, kendisinin izlediği  mücadele çizgisine müdahale etmesine asla izin vermezdi ve hatta ona Sözcüsü olmasına bile müsaade etmemişti.

Siyasi liderlerin üzerinde nüfuz etmenin yollarından biri, bazı mektupların veya bildirilerin taslağını onların adına hazırlamaktır. Siyasi liderlerin yoğun uğraşları yüzünden siyasi nizamın erkanları ve kurumları herhangi bir konuda ilkin gerekli uzmanlık çalışmasını yürütür ve ardından sonuçları bir mektup taslağında yetkili kişiye sunar. Bu süreç tüm siyasi nizamlarda benimsenen kaçınılmaz bir süreçtir. Ancak bu süreçte esas afet, bazı kişilerin veya lobilerin ülkenin politikalarını ve programlarını belirleyen siyasi yetkileri kendi hedef ve çıkarları doğrultusunda etkilemeye çalışmalarıdır.

Belki siyasi bir liderin kendi yazışmalarını ve açıklamalarını kendisi hazırlaması, inanılması güç olabilir, ancak İmam Humeyni -ks- bunu yapan ve hatta mektuplarını bizzat yazan seyrek sayıda liderlerden biriydi ve tüm bu işleri kendisi yapardı. Nitekim İmam’ın el yazısı olan ve bazıları kendisi tarafından düzeltilen mektupları İran İslam Cumhuriyeti belgeleri arasında yer alıyor. Bu durum İmam’ın ne kadar siyasi açıdan uyanık olduğunu ve bazı fırsatçıların kendisi üzerinde nüfuz kurmalarını önlediğini gösterir.

Bu konuda merhum Hüccetülislam Ahmet Humeyni şöyle anlatıyor:İmam çok hızlı yazardı; örneğin 15 dakikada büyük bir sayfa kadar yazardı. Aslında bu çok önemliydi, zira İmam’ın yazdığı her cümlenin üzerinde özel hesap açılırdı, fakat İmam yazmakta özel bir tarza sahipti. Bir konu hakkında bir şey söylenmek istendiği zaman, liderin yardımcıları yazıyı hazırlar ve Cumhurbaşkanı veya ilgili şahsiyete okunur ve onlar da görüşünü beyan eder, ancak İmam tüm bildirilerini kendisi yazıyordu. Yani İmam’ın tümünü bizzat yazmadığı hiç bir bildiri yoktu.

İmam Humeyni -ks- bazı mevki sahipleri kişilerin veya lobilerin kararlarını etkilemelerini önlemek için toplumun çeşitli kesimleri ile doğrudan irtibat kuruyor ve böylece toplumda yaşanan gelişmelerden haberdar olup haberlerin ve bilgilerin kanalize bir şekilde kendisine ulaştırılmasına mani oluyordu. İmam ayrıca bir karar aldığında hiç kimseye aldığı kararı etkilemesi veya tartışmaya açmasına müsaade etmiyordu. İmam’ın bu tutumu özellikle nizamın lideri olarak ülkenin ve devletin önemli konularında görüş beyan etmesi icap ettiği zamanlarda çok önemli ve yol gösterici oluyordu.

İran’ın dönem Başbakanı bu konuda şöyle diyor:

İmam’ın -ks- hükümete desteği aniden veya tesadüfen verilen bir destek değildi. İmam titizlikle tüm meseleleri gözetliyor ve çok sabırlı hareket ediyordu. İmam, tüm bilgilerin toplanması ve herkesin görüşünü beyan etmesi için sabırla bekliyordu; zira çeşitli kesimler İmam’la temas halindeydi ve bu da olumlu özelliklerinden biriydi. Çeşitli kesimler mesele hakkında görüşünü beyan ediyordu ve İmam meselelere yönelik iyi bir zihniyetle değerlendirme yapıyordu ve en son bir sonuca varıyor ve vardığı sonucu da güçlü bir şekilde savunuyordu.

Dönem Başbakanı İmam’ın -ks- nüfuza kapalı olmakla beraber istişarelere açık olduğunu belirterek şöyle diyor:

Bazıları İmam’a başvuruyor ve görüşlerini anlatıyordu. İmam da hepsine kulak veriyordu, ancak meseleyi sonuçlandırmak gerçekten İmam’a özel bir özellikti. İmam’ın sunulan görüşlerden en doğru sonucu çıkarmakta en iyi ve en güçlü liderdi.

İmam Humeyni’nin -ks- bir başka özelliği, tüm salabet ve kesin tavrı ve nüfuza kapalı olmasına rağmen, dostları ve yakınları bir konuda bir sonuca varıp İmam’a aktardıklarında, İmam alınan karara karşı olmasına rağmen sadece muhalefetini beyan ediyor, ancak alınan kararın uygulanmasına müsaade ediyordu. Gerçi birçok durumda İmam’ın görüşü doğru olduğu anlaşılıyordu. İmam’ın bu özelliği bir yandan dostlarına ve yakınlarına güvendiğini, hem de nüfuza kapalı olduğunu gösteriyordu, zira dostların ve yakınların görüş birliği, İmam’ın onların görüşüne saygı duymasına ve uygulanmasına izin vermesine rağmen kendi görüşünü etkilemiyordu.

İmam’ın arkadaşlarından Ayetullah Musevi Erdebili bu konuda ilginç bir anıyı şöyle anlatıyor:

İmam -ks- bazen velev ki başkalarının görüşüne aykırı olsun, kendi görüşünü beyan ediyordu. İmam görüşünü beyan ettiğinde herkes İmam’ın haklı olduğunu hissediyordu. Bir keresinde tarım bakanlığı ile ilgili bir şahıs gündemdeydi. İmam onu görevden alın demişti, ancak ben ve Beheşti bey ve Bahüner bey o şahsın görevden alınmasını maslahat bilmiyorduk. İmam şöyle buyurdu: Madem ısrar ediyorsunuz, öyle olsun, ama sonra pişman olursunuz. Bir süre sonra İmam’ın görüşü doğru olduğunu anladık. Yeni aynı kişiler İmam’ın huzuruna gitti. İmam bizim konuşmamızı bekledi. Bu sefer ben konuşmaya başladım ve İmam’a düşüncesi doğru çıktığını müjdelemek istediğimizi arz ettim.  İmam kesin bir şekilde görüş beyan ediyordu.

İmam Humeyni’nin -ks- üzerinde nüfuz kurmaya çalışan kişiler ve lobilerle mücadelede izlediği yöntemlerden biri, ailesini ve yakınlarını tarafsız tutmaktı. İmam aile fertleri, yakınları ve çevresindeki kişilerin başkalarının nüfuzu için zemin hazırlamaya çalışmalarına şiddetle karşı çıkıyordu.

Bu bağlamda Hüccetülislam Aştiani İmam’ın ailesinin tarafsızlığı konusunda sergilediği hassasiyetle ilgili ilginç bir anıyı şöyle anlatıyor:

Beni Sadr’ın gerçek mahiyetini anladığımız zaman onu umursamamaya başladık, fakat söz ve amellerinden rahatsızdık. Bir gün Beni Sadr İmam’la buluşacaktı, fakat İmam’ın bürosunda çalışanların ve hatta korumaların umursamazlığı ile karşılaştı. İmam, Beni Sadr’a bu şekilde davranıldığını öğrenince çok rahatsız oldu ve bürosundaki çalışanlarına ve ailesine bir mektup yazarak şöyle buyurdu: Benim ailemde ve çevremde herkes tarafsız olmalı ve hiç bir kesimin tarafını tutmamalı, ayrıca hiç kimseye hakaret edilmemeli, İslami ahlaka yüzde yüz uyulmalıdır. Eğer baylar bunu yapamıyorsa, benim evimden çekilmeleri şer’i görevleridir.

İmam Humeyni -ks- aynı mektupta korumalara hitaben de şöyle yazdı: sizler yüzde yüz tarafsız olmalı ve İslami ahlaka uymalısınız.

İmam Humeyni -ks- ayrıca yakınlarına da ülkenin işleri ile ilgili olarak hiç bir yetkiliye tavsiyede bulunmamalarını tembih etmişti, zira bu tür tavsiyelerin siyasi fesat getirdiğini ve fırsatçılara nüfuz etme imkanı sağladığını biliyordu.

Bayan Feride Mustafavi, İmam -ks- her zaman yakınları hiç bir tavsiyede bulunma hakkına sahip olmadığını belirttiğini anlatıyor.