Amerika'nın Dolar Hegemonyası-8
Bu bölümde farklı ülkelerin Amerika'nın Dolar Hegemonyası ile mücadele doğrultusunda attıkları adımları ele alacağız.
Uluslararası Para Fonu-İMF, 2018 yılının ortalarında doların 2018 yılının ilk çeyreğinde ülkelerin döviz rezervlerindeki payının düştüğünü ve ülkelerin daha çok Euro, Yuan ve Pound'a yöneldiğini açıkladı. Ülkelerin ekonomik büyüme oranlarının tahmin edilmesi ve merkez bankaların zarar gören sektörlere ekonomik destek paketlerinin azalması ihtimali ise dolar dışı para birimlerinin ticaret alanındaki kullanılma ihtimalini de güçlendirdi.
Birçok uzman ise doların değerinin düşmesinin Donald Trump istekleri doğrultusunda olduğunu söylediler. Onlara göre Trump Amerika'nın ihracat gücünü Çin ve Japonya'ya kıyasen arttırmak istedi. Aslında son zamanlarda doların konumundaki dalgalanmalar da kimi önemli ekonomik aktörlerin Amerika'nın bu para birimini araç olarak kullanmasından rahatsız olduklarının göstergesidir.
Birçok ülkenin doların yerine alternatif arayışına girme siyasetlerine bakıldığında görünen o ki doların küresel bir para birimi olarak konumu tehlikeye düşmüştür. Halihazırda dünyada bu alanda çok taraflı ortak çalışmalar yürütülmektedir. Bu bağlamda Rusya ve Çin Amerika'nın uluslararası arenada tek taraflı parasal siyasetlerinden en çok rahatsız olan süper güçlerden sayılırlar. Pekin ve Moskova kimi alanlarda görüş farklılıkları yaşasalar da Amerika'nın doları bir baskı aracı olarak kullanmasından ve siyasi baskılar uygulamasından aşırı derecede rahatsızdırlar.
Rusya ve Çin farklı şekillerde ekonomik ve siyaset alanında Amerika tarafından yaptırımlar ve baskılara maruz kalmışlardır. Bu yaptırımların son örneği de Venezuela'daki Rusya petrol şirketinin şubesinin yaptırımlara tabi tutulması ve Huawei dahil Çinli şirketlerin Amerika tarafından sınırlandırılmasıdır. Bu yüzden Çin ve Rusya iki taraflı ve bölgesel ekonomik işbirlikler sayesinde doların hegemonyasına son vermek ve kendi ekonomik büyümelerini garanti altına almak ve ticari güvenliklerini sağlamak niyetindeler. Tabii bu işbirlikler sadece iki taraflı olmayıp son yıllarda İran'ın da bu sürece katılması ile üçlü bir sürece dönüşmüştür.
Çin'in Amerika ile ekonomik savaşta galebe çalmak yolundaki inisiyatifleri Washington'u kızdırmış görünüyor. Bu süreç ise iki ülke arasında ciddi gerilimlere neden olmuştur. Çin ve Amerika arasındaki gerilimlerin Trump döneminde doruk yapması ile Amerika hazine bakanlığının tahvil senetlerinin en büyük alıcısı Çin'i milli para biriminin değerini korumak ve piyasaya daha fazla döviz sürmek için bu tahvilleri satmasına yöneltti. Çin daha önce de kendi milli parasını desteklemek adına bu tahvil senetlerini satışa sunmuş ve doların tekeline ciddi darbe indirmişti.
Çin'in Amerika hazine bakanlığına ait tahvil senetlerini satmaya devam etmesi ise Amerika hazine bakanlığı tahvil senetleri randımanını iyice düşürebilir. Çin ve Amerika ekonomilerinin döviz ve ticari savaşı ise yatırımcıları dolardan uzaklaştırıp daha güvenli bir para birimine doğru yöneltebilir. Çin dışında Türkiye, İsviçre, Hindistan ve Rusya gibi ülkeler de benzer siyasetler izlemeye başlamış ve doların döviz rezervlerindeki payını azaltmaya başlamışlardır. Buna ilaveten Amerika'nın Rusya, Çin ve İran'a yönelik yaptırımları ve aşırı tarifeleri de doların dünya merkez bankalarındaki payını azaltmıştır.
Çin ve Rusya'nın girişimleri ise Amerikan dolarına olan güveni iyice sarsabilir. Amerika hazine bakanlığı tahvil senetlerinin arz ve talebinde yaşanacak her türlü dalgalanma ise değerini kaybettirip Amerika hükümetlerinin borçlarını arttırabilir. Bir diğer yandan ise bu tahvil senetlerinin faizleri Amerika'da faiz oranının belirleyici kriteridir. Bu çerçevede konut kredisinden şirketlere verilen kredilere kadar kredilerin faizleri bile bu duruma bağlıdır. Bu faizlerin artması ile Amerika'nın ekonomik büyümesini küçültebilir.
Kimi ülkeler ise dolar hegemonyası karşısında döviz rezervlerini korumak için altını dolar yerine kullanmak istiyorlar. Bu çerçevede hem üstün küresel ekonomik güçler hem de diğer ülkeler bu hususa önem vermektedirler. Örneğin Filipinler merkez bankası Mayıs 2019'da onayladığı yasaya göre merkez bankaya altınları satan altın arama ve çıkarma şirketlerinin vergi ödemekten muaf tutulacağını açıkladı. Bu ise bu ülkenin altın rezervlerinin artması stratejisi olarak iş yapacaktır. Ayrıca Sırbistan merkez bankası da 2020 sonuna kadar altın rezervlerini 50 tona yükselteceğini belirtti.
Son yıllarda merkez bankaların altın alımlarının artması ise uluslararası parasal sistemin değişmekte olduğunu Amerikan dolarının hegemonyasının alternatiflerinin piyasaya sürüleceğini gösteriyor. Amerika'nın doları ve Dünya Bankası, SWİFT mali sistemi ve FATF gibi uluslararası mali ve finansal kurum ve kuruluşları suiistimal etmesinden dolayı Rusya da Dolar'ı tehlikeli bir para birimi olarak ilan etmiş ve buna esasen de petrol satımının milli parası ile yapılması kararını almıştır. Dolar hegemonyası ile mücadele çerçevesinde Ruslar Amerika devlet tahvil senetleri alımı alanındaki yatırımlarını iyice azaltmışlardır. Bu doğrultuda 2018 Nisan'da 47 milyar dolar kadar yatırım Mayıs 2019 Mayıs ayında 34 milyar dolara düşmüştür.
Rusya Amerika devlet tahvil senetlerini satışa çıkarmasının yanı sıra kendi altın rezervlerini de arttırmak istiyor. Böylece Rusya altın rezervleri son 20 yılda rekor seviyeye ulaşmıştır. Rusya merkez bankası raporuna göre altın alımı bu ülkenin mali rezervlerini çeşitlendirmeye yardımcı olmuştur. Rusya 2018 yılında dünyada en büyük altın alıcısı olmuş ve bu yılda 106 ton kadar altın almıştır. Böylece Rusya yakın zamanda dünyanın dördüncü en büyük altın rezervine sahip ülke olacaktır.
Rusya'ya ilaveten Amerika açık bir şekilde Çin'i dolar ile cezalandırmakla tehdit etmiştir. Amerika hazine bakanı Steven Mnuchin ise şöyle bir açıklamada bulunmuştur:" Çin, Kuzey Kore aleyhindeki yaptırımları uygulamazsa bu ülkeye karşı yeni ekonomik yaptırımlar hayata geçirilecektir... Çin bu yaptırımlara uymazsa ona karşı yeni yaptırımlar uygulanacak ve bu ülkenin dolara ve uluslararası dolar sistemine erişimi de kesilecektir. "
Buna rağmen Çin Amerika'nın yanı sıra Japonya, Güney Kore, Rusya ve Almanya gibi büyük ekonomiler ile işbirliği yapmaktadır. Aslında bu ülkeler de Çin ile ticaretlerini azaltma niyetinde değillerdir. Bir diğer yandan Çin'in Yuan para birimi de dolar, Euro ve Pound'un ardından dördüncü küresel para birimine dönüşmüştür.
Mises İnstitute enstitüsü uzmanlarından Ryan Mc Maken'e göre Çin Amerika tarafından yaptırımlara tabi tutulmak için büyük lokma sayılır. Amerika'nın bu tür tavırları ise hızlı bir şekilde doların konumunu zayıflatabilir. Bu hasmane girişimler doların kenara bırakılması sürecini hızlandıracaktır.
Euro Pacific Capital CEO şirketi danışmanı ve genel müdürü Peter Schiff ise Rusya ve Çin'in altın satışı ile ilgili şöyle düşünüyor:" Gelecek onlar için gün gibi ortadadır. Bu iki ülke kendini doların artık küresel para rezervi olmadığı döneme hazırlıyorlar. Rusya ve Çin son yıllarda sürekli olarak altın depolamışlar böylece kendi rezervlerini dolardan iyice uzaklaştırmak istiyorlar. Onlar 2019 yılında en büyük altın alıcıları olmuşlardır. "
Değinilen hususlar göz önünde bulundurulduğunda doların yerine altının rezerv birimi olarak kullanılmasının doların hegemonyası ile mücadelenin etkin stratejisi olduğu söylenebilir. Ülkelerin Amerika'nın doları araç olarak kullanması ile mücadelesinin etkin bir yolu da ticaretlerini milli paraları ile yürütmeleridir. Bu çerçevede İran, Rusya, Çin, Türkiye ve Venezuela gibi ülkeler işbirliği yapmaktadırlar.