Temmuz 19, 2020 07:32 Europe/Istanbul

Bu bölümde Fransız edebiyatının en büyük ismi ve romantizm ekolü ve dram ve öykü yazarlığının kurucusu Victor Marie Hugo'yu sizler ile tanıştırmak istiyoruz.

Victor Hugo Fransız edebiyatının dev isimlerinden herkesin tanıdığı bir isimdir. Ünlü dram ve öykü yazarı ve de romantizm ekolünün kurucusu Hugo Sefiller, Notre Dame'ın Kamburu ve  Gülen Kişi hikayeleri ile biliniyor. Ancak bu kitaplarının yanı sıra  bir kaç şiir divanı ve bir kaç piyes de bu büyük yazardan geriye kalmıştır. 

Victor Hugo genellikle  kendi şiirleri ve hikayelerini  toplumun gerçekleri ve hakikatlerinin temelinde yazmıştır. O şöyle diyor: "  Elması toprakların derinliklerinden başka bir yerde bulmak mümkün değildir. Hakikatleri de düşüncenin derinliklerinden başka bir yerde bulmak mümkün değildir.  " Acaba biz gerçekten hakikatler peşinde mi koşuyoruz? Böyle ise neden düşünmenin zorluklarına katlanmıyoruz?

Victor Hugo Şarkiyat şiir divanını hazırlarken ön sözünde şöyle yazıyor: "  14'üncü Luis döneminde herkes Antik Yunanolog idi. Halbuki günümüzde şarkiyatçılığa ve Asya halkının adabı ve kültürüne yönelmek gerekiyor. Hiçbir zaman bu kadar düşünür  engin Asya kıtasında araştırmaya yönelmemişlerdir. Bu yüzdendir ki Doğu renkleri kendiliğinden, benim tüm düşüncelerim ve hayallerimi kapsamıştır...." 

 Yüzyılın Efsanesi  kitabı ise Victor Hugo'nun sürgün döneminde kaleme aldığı eseridir.  Bu kitabın üçüncü bölümü Hicretin 9'uncu Yılı başlıklı bir şiirdir. Bu şiir Hz. Muhammed saa'in hayatının son günleri ile ilgilidir.  Hugo bu şiirleri öyle söylemiştir ki  Peygamber Efendimiz hakkında  dakik araştırmalar yaptığını gösteriyor. Hugo'nun Allah Peygamberi ve hayatı ile ilgili betimlemeleri ve görüş açısı öyle övgü doludur ki onun  Hz. Muhammed saa ve ilahi risaletine önem verdiğini gösteriyor. 

Hugo'nun " Hicretin 9'uncu Yılı " başlıklı şiiri  Hz. Muhammed saa ve Hz. Nuh'un karşılaştırılması ile başlar. Sanki Hugo  İslam Peygamberi'nin manevi ve semavi yüzünü göstermeye çalışarak  bağnaz ve bilgisiz şarkiyatçıların  Hz. Muhammed ile verdiği yanlış bilgileri düzeltmek istiyor. Bu şiirde Hugo şöyle diyor: "  

Sanki Nuh'tu da taşkınlara yol açan yağmurların sırlarını biliyordu

Halkın ihtilaf yaşadıklarında baş vurulan savcıydı

Diğerlerinin ona ön yargı ile yaklaşmasına izin verirdi

ve bir başkasının da onu inkar edip alay etmesine de bir şey demezdi

Az yemekle yetinip aç olduğu zaman karnına taş bağlardı

koyunlarını kendi sağardı

Yoksullar gibi yere otururdu

Elbiselerini kendi onarırdı

Artık genç değildi ama

Çoğu günler oruç tutardı, tıpkı Ramazn'da olduğu gibi 

Allah Resulü bisetten önce her daim düşünceli idi ve ilahi emareler üzerinde çok düşünürdü. Uzun süre mağaraya gidip  yaratılışın sırları ve gizemlerini araştırmaya çalışırdı. Bu ünlü Fransız şairi Peygamber Efendimiz'in bu özelliğine değinerek şiirinde şöyle diyor: "

Sanki cenneti, aşkı görmüş gibidir

Gelecek ve geçmiş zamanı görmüş gibidir 

Daha çok sessizliği seçip dinlerdi

Dudakları açılan son kişi idi

Her daim yalvarıp yakarırdı yaratana

Victor Hugo açısından  Allah Resulü o kadar vakur ve görkemli idi ki kimseyi azarlamazdı. Sokaklarda yürürken, herkes ona selam verdiğinde şefkat ile karşılık verirdi. 

Allah Resulü farklı fırsatlarda kendinden sonraki halefini de tanıttı. Halkın saadete ve iflaha kılavuzluk edilmesi için ilahi risaletin emannettar ismini de tanıttı.  Victor Hugo şiirinin bir bölümünde  Hz. Ali as'ın Allah Resulü tarafından seçilişine ve tanıtılmasına değinerek şiirinde şöyle diyor: " 

Sakindi

Ancak bakışları,

Yükseklerde gezen semaları terk etmek zorunda kalan kartal bakışları gibi idi

Kendisi halka Allah tarafından getirdiği Kuran'ı

Tekrar tekrar okurdu.

O zaman İslam bayrağını Ali'ye devredip şöyle demişti: "

Bu hayatımın son sabahıdır

Yegane Allah'tan başka biri yoktur. Yolunda cihat edin

Allah Resulü son ilahi peygamber ve diğer resuller ve gönderilenlerin yolunun devam ettiricisi idi. Hz. Muhammed saa  ilahi liderlerin zincirinin tamamlayıcısıdır. Biseti ile insanlık tarihini değiştirdi. Victor Hugo Allah Resulü'nün ağzından ise bu ifadeleri naklediyor: "  

Ben, Allah'tan gelen kelamım

Tozum, insan ve ateş gibiyim, peygamberler gibi,

Isıtan ve aydınlatan 

Mesih benim zemin hazırlayıcım idi

Güneşin müjdecisi şafak vakti gibi 

Meryem'in oğlu sakindi, hoş sohbetti

Tıpkı çocuklar misali 

Ancak ben, İsa'nın tamamlanmamış aydınlığını tamamlayan biriydim

Yazık  oldu, kıskançlar nefretlerini bana yönelttiler

 Ancak ben doğruluk ve dürüstlükte kök saldığım için 

Onlar ile mücadeleye kalktım

Ancak öfke ile değil, şefkat ile

Yalnızdım

Hala da yalnızım

Çıplak ve yaralı 

Bunu daha da seviyorum

Onlara bana darbe indirmelerine müsaade ediliyordu

Halbuki güneş sağ elimde ve ay da sol elimde idi

Sert saldırdılar ancak yenildiler

ben ise bir adım dahi geri adım atmadım. 

Değerli İslam Peygamberi hayatının son günlerinde hastalığının şiddetlendiği sıralarda camiye gidip şöyle buyurdular:  " Hakkı olan benden hakkını alsın. " İnsanlar ağlamaya başladı ve "Ya Resulullah! Bizim mi hakkımız var?  " dediler.   Hz. Muhammed saa Allah katında rüsva olmak sizin yanınızda rüsva olmaktan daha zordur. Boynumda hakkınız varsa veya talebiniz varsa gelin alın böylece kıyamete bırakmayın. "  Bu sözlerinin ardından bir kişi Peygamber Efendimiz'in bastonunun bir kez karnına değdiğini ve bunun kısasını yapmak istediğini söyledi. Peygamber Efendimiz ise gömleğini kaldırıp karnını gösterdi. Ancak adam halkın şaşkın ve öfke dolu bakışları içerisinde Peygamber Efendimiz'in ayaklarına kapandı ve Allah Resulünün karnını öptü ve şöyle dedi: " Ey Allah Resulü!  Ben sana dokunarak kendimi cehennem ateşinden kurtarırım! "

Victor Hugo şiirinin devamında Peygamber Efendimiz'in son günlerdeki durumunu anlatarak şöyle yazıyor: "

Namaz vakti gelip çatınca, camiye doğru yola çıktı

Ali'ye yaslanmış halkın önünde hareket ediyordu

Halbuki kutsal bayrak da kendini rüzgara bırakmış dalgalanıyordu

Camiye varınca 

Titrek ve beti benzi atmış bir vaziyette halka hitaben şöyle dedi: 

Ey millet! 

Aydın bir günün karanlık bir gece ile sonlandığı gibi 

İnsanların hayatı da ölümle sonuçlanır

Hepimiz, fani ve değersiz topraktayız

Sadece Allah bâkî  ve yeganedir

 Gerçekten de insan, Allah yolundan başka, 

Bayağı ve nefret duyulan bir varlıktır

Büyüklerden biri şöyle dedi: "Ey Allah'ın Resulü! 

Halkın davetine başar başlamaz herkes canı gönülden sözünü dinledi ve sözlerinin doğruluğuna 

tam inandı

Varlık alemine ayak bastığında

Göklerde bir yıldız belirdi ve Kesra sarayının üç suru yıkıldı..."

Sessizliği sırasında nefes tazeleyen Peygamber

Sözünün devamında şöyle dedi: "

Buna rağmen gitme zamanı geldi. 

Halk arasında tartışmalar patlak verince Peygamber şöyle devam etti: "

Ey insanlar, iyi dinleyin!

Kime beğenmediği bir sözü ettiysem 

Aranızdan gitmeden, kalkın,

ve Herkesin huzurunda mislini yapın

Haksız yere birine darbe indirmişsem 

Gelsin bu değnekle beni vursun ve kısasını alsın!

Victor Hugo'nun Peygamber Efendimiz'i takdir etmesi ve onu edebiyatın özellikle de şiir dalında yansıtması  Peygamber Efendimiz hayatının son anlarının latif ve iç acıtıcı bir şekilde anlatılmasına yol açtı. Hugo Allah Resulünün ümmetine son sözleri ve vasiyetini şiirinde şöyle anlatıyor: " 

Ey insanlar! 

Allah'a iman edin

ve O'nun karşısında boyun eğin. 

Konuksever olun

Zühtlü olun

Adalet yanlısı olun. "

Duvarın arkasında kalmayın

Cenneti Cehennem uçurumundan ayıran duvarın arkasında kalmayın

Herkes hata yapar

Ancak ceza alacak duruma gelmeyin" 

Sonra söndü ve düşünceye daldı

Halk şefkat dolu bakışları ile 

Tıpkı güvercin bakışları ile 

Bir ömür dayanakları olan bu azametli adama

Bakmaya başladılar. 

Victor Hugo Allah Resulünün vefatı ile ilgili bu şiirinin sonunda şöyle diyor:  "

Ölüm meleği, yanına geldi ve müsaade istedi

Peygamber müsaade verdi 

Allah elçisi, meleği içeri girince 

Oradakiler, müthiş bir ışığın, 

Peygamber'in gözlerine parladığını gördüler

Tıpkı doğduğu günde gözlerinde var olan ışık gibiydi

Böylece Muhammed canını, yaratana teslim etti..."