Şarkiyatçılar Açısından İslam Peygamberi-21
Bu bölümde Fransız edebiyatının en büyük ismi ve romantizm ekolü ve dram ve öykü yazarlığının kurucusu Victor Marie Hugo'yu sizler ile tanıştırmak istiyoruz.
Victor Hugo Fransız edebiyatının dev isimlerinden herkesin tanıdığı bir isimdir. Ünlü dram ve öykü yazarı ve de romantizm ekolünün kurucusu Hugo Sefiller, Notre Dame'ın Kamburu ve Gülen Kişi hikayeleri ile biliniyor. Ancak bu kitaplarının yanı sıra bir kaç şiir divanı ve bir kaç piyes de bu büyük yazardan geriye kalmıştır.
Victor Hugo genellikle kendi şiirleri ve hikayelerini toplumun gerçekleri ve hakikatlerinin temelinde yazmıştır. O şöyle diyor: " Elması toprakların derinliklerinden başka bir yerde bulmak mümkün değildir. Hakikatleri de düşüncenin derinliklerinden başka bir yerde bulmak mümkün değildir. " Acaba biz gerçekten hakikatler peşinde mi koşuyoruz? Böyle ise neden düşünmenin zorluklarına katlanmıyoruz?
Victor Hugo Şarkiyat şiir divanını hazırlarken ön sözünde şöyle yazıyor: " 14'üncü Luis döneminde herkes Antik Yunanolog idi. Halbuki günümüzde şarkiyatçılığa ve Asya halkının adabı ve kültürüne yönelmek gerekiyor. Hiçbir zaman bu kadar düşünür engin Asya kıtasında araştırmaya yönelmemişlerdir. Bu yüzdendir ki Doğu renkleri kendiliğinden, benim tüm düşüncelerim ve hayallerimi kapsamıştır...."
Yüzyılın Efsanesi kitabı ise Victor Hugo'nun sürgün döneminde kaleme aldığı eseridir. Bu kitabın üçüncü bölümü Hicretin 9'uncu Yılı başlıklı bir şiirdir. Bu şiir Hz. Muhammed saa'in hayatının son günleri ile ilgilidir. Hugo bu şiirleri öyle söylemiştir ki Peygamber Efendimiz hakkında dakik araştırmalar yaptığını gösteriyor. Hugo'nun Allah Peygamberi ve hayatı ile ilgili betimlemeleri ve görüş açısı öyle övgü doludur ki onun Hz. Muhammed saa ve ilahi risaletine önem verdiğini gösteriyor.
Hugo'nun " Hicretin 9'uncu Yılı " başlıklı şiiri Hz. Muhammed saa ve Hz. Nuh'un karşılaştırılması ile başlar. Sanki Hugo İslam Peygamberi'nin manevi ve semavi yüzünü göstermeye çalışarak bağnaz ve bilgisiz şarkiyatçıların Hz. Muhammed ile verdiği yanlış bilgileri düzeltmek istiyor. Bu şiirde Hugo şöyle diyor: "
Sanki Nuh'tu da taşkınlara yol açan yağmurların sırlarını biliyordu
Halkın ihtilaf yaşadıklarında baş vurulan savcıydı
Diğerlerinin ona ön yargı ile yaklaşmasına izin verirdi
ve bir başkasının da onu inkar edip alay etmesine de bir şey demezdi
Az yemekle yetinip aç olduğu zaman karnına taş bağlardı
koyunlarını kendi sağardı
Yoksullar gibi yere otururdu
Elbiselerini kendi onarırdı
Artık genç değildi ama
Çoğu günler oruç tutardı, tıpkı Ramazn'da olduğu gibi
Allah Resulü bisetten önce her daim düşünceli idi ve ilahi emareler üzerinde çok düşünürdü. Uzun süre mağaraya gidip yaratılışın sırları ve gizemlerini araştırmaya çalışırdı. Bu ünlü Fransız şairi Peygamber Efendimiz'in bu özelliğine değinerek şiirinde şöyle diyor: "
Sanki cenneti, aşkı görmüş gibidir
Gelecek ve geçmiş zamanı görmüş gibidir
Daha çok sessizliği seçip dinlerdi
Dudakları açılan son kişi idi
Her daim yalvarıp yakarırdı yaratana
Victor Hugo açısından Allah Resulü o kadar vakur ve görkemli idi ki kimseyi azarlamazdı. Sokaklarda yürürken, herkes ona selam verdiğinde şefkat ile karşılık verirdi.
Allah Resulü farklı fırsatlarda kendinden sonraki halefini de tanıttı. Halkın saadete ve iflaha kılavuzluk edilmesi için ilahi risaletin emannettar ismini de tanıttı. Victor Hugo şiirinin bir bölümünde Hz. Ali as'ın Allah Resulü tarafından seçilişine ve tanıtılmasına değinerek şiirinde şöyle diyor: "
Sakindi
Ancak bakışları,
Yükseklerde gezen semaları terk etmek zorunda kalan kartal bakışları gibi idi
Kendisi halka Allah tarafından getirdiği Kuran'ı
Tekrar tekrar okurdu.
O zaman İslam bayrağını Ali'ye devredip şöyle demişti: "
Bu hayatımın son sabahıdır
Yegane Allah'tan başka biri yoktur. Yolunda cihat edin
Allah Resulü son ilahi peygamber ve diğer resuller ve gönderilenlerin yolunun devam ettiricisi idi. Hz. Muhammed saa ilahi liderlerin zincirinin tamamlayıcısıdır. Biseti ile insanlık tarihini değiştirdi. Victor Hugo Allah Resulü'nün ağzından ise bu ifadeleri naklediyor: "
Ben, Allah'tan gelen kelamım
Tozum, insan ve ateş gibiyim, peygamberler gibi,
Isıtan ve aydınlatan
Mesih benim zemin hazırlayıcım idi
Güneşin müjdecisi şafak vakti gibi
Meryem'in oğlu sakindi, hoş sohbetti
Tıpkı çocuklar misali
Ancak ben, İsa'nın tamamlanmamış aydınlığını tamamlayan biriydim
Yazık oldu, kıskançlar nefretlerini bana yönelttiler
Ancak ben doğruluk ve dürüstlükte kök saldığım için
Onlar ile mücadeleye kalktım
Ancak öfke ile değil, şefkat ile
Yalnızdım
Hala da yalnızım
Çıplak ve yaralı
Bunu daha da seviyorum
Onlara bana darbe indirmelerine müsaade ediliyordu
Halbuki güneş sağ elimde ve ay da sol elimde idi
Sert saldırdılar ancak yenildiler
ben ise bir adım dahi geri adım atmadım.
Değerli İslam Peygamberi hayatının son günlerinde hastalığının şiddetlendiği sıralarda camiye gidip şöyle buyurdular: " Hakkı olan benden hakkını alsın. " İnsanlar ağlamaya başladı ve "Ya Resulullah! Bizim mi hakkımız var? " dediler. Hz. Muhammed saa Allah katında rüsva olmak sizin yanınızda rüsva olmaktan daha zordur. Boynumda hakkınız varsa veya talebiniz varsa gelin alın böylece kıyamete bırakmayın. " Bu sözlerinin ardından bir kişi Peygamber Efendimiz'in bastonunun bir kez karnına değdiğini ve bunun kısasını yapmak istediğini söyledi. Peygamber Efendimiz ise gömleğini kaldırıp karnını gösterdi. Ancak adam halkın şaşkın ve öfke dolu bakışları içerisinde Peygamber Efendimiz'in ayaklarına kapandı ve Allah Resulünün karnını öptü ve şöyle dedi: " Ey Allah Resulü! Ben sana dokunarak kendimi cehennem ateşinden kurtarırım! "
Victor Hugo şiirinin devamında Peygamber Efendimiz'in son günlerdeki durumunu anlatarak şöyle yazıyor: "
Namaz vakti gelip çatınca, camiye doğru yola çıktı
Ali'ye yaslanmış halkın önünde hareket ediyordu
Halbuki kutsal bayrak da kendini rüzgara bırakmış dalgalanıyordu
Camiye varınca
Titrek ve beti benzi atmış bir vaziyette halka hitaben şöyle dedi:
Ey millet!
Aydın bir günün karanlık bir gece ile sonlandığı gibi
İnsanların hayatı da ölümle sonuçlanır
Hepimiz, fani ve değersiz topraktayız
Sadece Allah bâkî ve yeganedir
Gerçekten de insan, Allah yolundan başka,
Bayağı ve nefret duyulan bir varlıktır
Büyüklerden biri şöyle dedi: "Ey Allah'ın Resulü!
Halkın davetine başar başlamaz herkes canı gönülden sözünü dinledi ve sözlerinin doğruluğuna
tam inandı
Varlık alemine ayak bastığında
Göklerde bir yıldız belirdi ve Kesra sarayının üç suru yıkıldı..."
Sessizliği sırasında nefes tazeleyen Peygamber
Sözünün devamında şöyle dedi: "
Buna rağmen gitme zamanı geldi.
Halk arasında tartışmalar patlak verince Peygamber şöyle devam etti: "
Ey insanlar, iyi dinleyin!
Kime beğenmediği bir sözü ettiysem
Aranızdan gitmeden, kalkın,
ve Herkesin huzurunda mislini yapın
Haksız yere birine darbe indirmişsem
Gelsin bu değnekle beni vursun ve kısasını alsın!
Victor Hugo'nun Peygamber Efendimiz'i takdir etmesi ve onu edebiyatın özellikle de şiir dalında yansıtması Peygamber Efendimiz hayatının son anlarının latif ve iç acıtıcı bir şekilde anlatılmasına yol açtı. Hugo Allah Resulünün ümmetine son sözleri ve vasiyetini şiirinde şöyle anlatıyor: "
Ey insanlar!
Allah'a iman edin
ve O'nun karşısında boyun eğin.
Konuksever olun
Zühtlü olun
Adalet yanlısı olun. "
Duvarın arkasında kalmayın
Cenneti Cehennem uçurumundan ayıran duvarın arkasında kalmayın
Herkes hata yapar
Ancak ceza alacak duruma gelmeyin"
Sonra söndü ve düşünceye daldı
Halk şefkat dolu bakışları ile
Tıpkı güvercin bakışları ile
Bir ömür dayanakları olan bu azametli adama
Bakmaya başladılar.
Victor Hugo Allah Resulünün vefatı ile ilgili bu şiirinin sonunda şöyle diyor: "
Ölüm meleği, yanına geldi ve müsaade istedi
Peygamber müsaade verdi
Allah elçisi, meleği içeri girince
Oradakiler, müthiş bir ışığın,
Peygamber'in gözlerine parladığını gördüler
Tıpkı doğduğu günde gözlerinde var olan ışık gibiydi
Böylece Muhammed canını, yaratana teslim etti..."