İmam Humeyni –ks– mektebinde - 66
Bugünkü sohbetimizde İmam Humeyni’nin -ks- bireysel, sosyal ve siyasi hayatında nihai amacı olan İslam’ı koruma ve Allah'ın dinini savunma konusunu ele almak istiyoruz.
Bu çerçevede sohbetimizin ilerleyen dakikalarında Ayetullah Humeyni’nin -ks- nasıl İslam alemi ve Şia mezhebinin büyük bir önderi ve din adamı olarak tüm faaliyetlerinin nihai gayesini ilahi rızayı kazanmak olarak belirlediğini ve bu uğurda tüm çabasını ve emeğini İslam dinini korumak ve Allah’ın dinini savunmak üzerinde odaklalığını beyan edeceğiz.
İmam Humeyni -ks- hem gençlik çağında talebe olarak ve hem orta ve ileri yaşlarında büyük bir alim ve Şia Müslümanların taklit mercii olarak her daim önemli ve ciddi bir kaygısı vardı, ki bu da, ilahi hürmetin korunması ve Allah’ın dinini savunmaktan ibaretti.
İmam -ks- liberal ve marksist düşünceler gibi Batılı düşüncelerin şiddetli nüfuzu yüzünden dini tealim üzerinde ciddi kuşkular uyandırıldığı dönemde var gücüyle İslam dinini savundu.
İmam Humeyni’nin -ks- gençlik çağında en seçkin hareketi, Keşf’ül Esrar adlı kitabı telif etmekti. Bu kitap İslam dini ve vahiye dayalı öğretilerine hakaret eden Bin yıllık esrar adlı kitaba cevaben yazılmıştı.
İmam Humeyni’nin -ks- siyasi hayatını anlatan kitapta Keşf’ül Esrar’ın telif macerası şöyle anlatılıyor:
Bir gün İmam Feyziye medresesine giderken bazı talebelerin Bin yıllık esrar adlı kitap hakkında tartıştıklarını fark etti. İmam bu kitabı okuduktan sonra derslerini tatil etti ve bir buçuk ila iki aya kadar bu kitabın reddinde Keşf’ül Esrar’ı yazdı ve ün yapma aşkı suçlamasından kaçınmak için kitap İmam’ın adı zikredilmeden yayımlandı.
İslam dünyasının büyük alimi Ayetullah Araki bu kitabın telif edilmesini İmam Humeyni’nin -ks- dini meselelere yönelik derin ilgisi ve aşkı niteleyerek şöyle dedi:
Biz bu büyük şahsiyetle tanıştığımız son elli yılda kendisinden takva, diyanet, şecaat, cesaret, geniş nefis, geniş yürek, dindarlık, nakli ve akli ilimlerde ciddiyet ve dünyada yüce makamlardan başka bulmadık, görmedik. Bin yıllık esrar adlı kitabın reddi üzerine yazılan Keşf’ül Esrar da kendisinin dini meselelere yönelik derin ilgi ve duyarlılığını gösteriyor.
Gerçi İmam Humeyni -ks- dini ilimler merkezlerinde var olan fikri akımlara karşı çok hassastı ve mücadele yıllarında da sürekli ülkeyi küfür ve ilhadi düşüncelerin ülkeye ve dini ilimler merkezlerine nüfuzu konusunda uyarıda bulunuyordu, ama aynı zamanda İslam dininin temellerini pekiştirmek ve türlü fikri akımların ortaya attıkları şüpheleri tespit ederek cevap vermek üzere dini ilimler merkezinde çeşitli fikri akımların ele alınmasını savunuyordu, öyle ki dönemin büyük taklit mercii Ayetullah Burucerdi, Sovyetler Birliği’nden bir kaç marksistin Kum kentine davet edilmesini ve onlardan İslam dini hakkında şüpheleri sorulmasını önerdi.
Ayetullah Burucerdi döneminde İmam Humeyni -ks- büyük müderrislerdendi ve ders celseleri çok muhteşem oluyordu. İmam biraz rahatsızlandı ve derslerini bir kaç gün tatil etti. Bu yüzden biz bazı talebelerle birlikte İmam’ı ziyarete gittik. İmam’ın huzurunda ilhadi ve marksist komünist akımların kuşkuları gündeme geldi ve bu şüphelere cevap verilmesi gerektiği belirtildi. İmam şöyle buyurdu: Bence Ayetullah Burucerdi Sovyetler Birliği’nden bir kaç marksist ve komünisti İran’a davet etmeli. Bunlar Kum’da ikamet etmeli ve onlara maş ödenmeli, böylece biz de onların İslam diniyle ilgili şüphelerini kendilerinden duymalı ve kendimizi bu şüphelere karşı hazırlıklı yaparak şüphelerine cevap vermeliyiz.
İmam Humeyni -ks- kelimenin tam anlamı ve tüm benliği ile kendisini ilahi hürmetin ve İslam dininin savunucu askeri biliyor ve bunu açıkça dile getiriyordu. İmam’ın bu tutumu bireysel yaşamı ve yine siyasi mücadele yıllarında ve özellikle İran ve dünya genelinde özgürlükçü ve bağımsızlık taraftarı hareketler sol ve komünist örgütlerin elinde olduğu ve bu kesim dini kitlelerin afyonu ve zulüm ve adaletsiz sebebi ilan ettiği yıllarda büyük anlam ifade ediyor ve ilan edilmesi de büyük cesaret gerektiriyordu.Ayetullah Tevessüli İmam Humeyni’nin -ks- şah rejiminin zindanından serbest bırakılması ve rejimin İmam’ın serbest bırakılmasından siyasi propaganda yönünde yararlanmak istemesi ve böylece ulema ile rejim arasında uzlaşma sağlandığını telkin etmeye çalışmasıyla ilgili olarak ilginç bir anıyı anlatıyor ve rejim adamları kendilerini rejim askerleri bildikleri yerde kendisini İslam askeri bildiğini ilan ettiğini belirtiyor.
Ayetullah Tevessüli şöyle anlatıyor:
İmam -ks- şah rejiminin zindanından serbest bırakıldıktan sonra Ettelaat gazetesi ulema rejimle uzlaştı, anlamında bir makale yayımladı. İmam ise bu makalenin reddinde detaylı bir konuşma yaptı. Tahran’ın Savak teşkilatı Başkanı albay Mevlevi özür dilemek üzere İmam’ın huzuruna geldi ve bir yanlışlık olduğunu arz etti. O sırada albay Mevlevi tehdit kokan bir cümle sarf ederek şöyle dedi: Bayım, bizim askerlik görevimizi yerine getirmemize mahal vermeyin. Birden İmam işaret parmağını mübarek göğüsüne vurarak öfkeyle şöyle buyurdu: Ben de İslam askeriyim. Bizim de askerlik görevimizi yerine getirmemize sebep olmayın.
İmam Humeyni -ks- en önemli hedeflerinden biri olan , ilahi hürmetin korunması ve Allah’ın dinini savunma uğrunda hiç bir şeyden korkmazdı ve canını, malını, ailesini ve her şeyini feda etmekten çekinmiyordu. İmam -ks- sürgündeyken gönderdiği mesajda hiç kimse serbest bırakılması için ara buluculuk yapmamasını istedi. Ancak ne zaman bu konu üzerinde ısrarlar artınca, serbest bırakılması konusunda ancak İslam’ın izzeti korunduğu takdirde bunu kabul edeceğini belirterek şöyle buyurdu: Hiç kimse benim serbest bırakılmam için ara buluculuk yapmasın.
Ancak ulemanın ısrarı üzerine İmam, eğer benim serbest bırakılmam ile İslam’ın izzeti korunacaksa, sözüm yoktur.
İmam Humeyni -ks- bu uğurda şehit olmayı ilahi lütuf biliyor ve asla korkmuyordu. İmam -ks- hatta büyük oğlu Hac Mustafa Humeyni şehit olunca asla dik duruşundan taviz vermedi. Ayetullah Müfettih bu konuda şöyle diyor:
Merhum Hac Mustafa şehit olanca İmam’ın ders celsesine gelen bazıları topluca taziye dileğini arz etti. İmam o celsede şöyle buyurdu: Benim ölümüm veya oğlumun şehadeti önemli bir mesele değil, ilahi lütuftur. Gelin İran hakkında ve İran milletinin sıkıntılarını konuşalım.
Ayetullah Haşimi de bu maceraya işaretle, İmam, Hac Mustafa şehit düştükten sonra geriye kalan tek evladı Hac Ahmet’i de bu uğurda feda etmeye hazır olduğunu belirttiğini şöyle anlatıyor:
İmam Hac Mustafa şehit olunca rızadan başka bir şey buyurmadı. İmam hatta o günlerde huzuruna çıktığımızda, Hac Ahmet’e işaret ederek şöyle buyurdu: Eğer benim en sevdiğim insan olan oğlum Ahmet de İslam uğruna feda olursa, kalben üzülmem.
İmam Humeyni -ks- ister despot şah rejimi ile mücadele yıllarında, ister İslam Cumhuriyeti nizamı döneminde olsun çeşitli akımlar ve şahsiyetlerle yüzleşmelerinde sergilediği tutumda en önemli ilke, İslam dinini korumak olduğunu belirtiyor ve buna göre davranıyordu.
İmam -ks- Necef’te sürgündeyken şah rejimi bir sürü ajanını İmam’a Necef’te suikast düzenlemek üzere bu kente gönderdiği spekülasyonu ayıldı. Bu konu İmam’ın arkadaşlarını ve yakınlarını derinden kaygılandırmıştı. Ancak İmam büyük bir metanetle şöyle buyurdu:
Benim bir iki nefeslik ömrüm kaldı; umarım hasta yatağında ölmem. Hayatım İslam’a herhangi bir hizmette bulunmadı, belki ölümün etkili olabilir.
İmam Humeyni -ks- ayrıca İslam inkılabı zafere kavuştuğu ve İslam Cumhuriyeti nizamı kurulduğu ilk günlerde Müslüman halk partisi adı altında Kum kentinde isyan çıkaran ve esnafa saldıran ve İmam aleyhinde slogan atarak posterlerini yırtan ve hatta İmam’ın evine saldırmak isteyen isyancılara karşı gösterdiği tepkide gayet sakın bir ifade ile şöyle demişti:
Eğer birileri benim posterime hakaret eder veya zarar verirse, kimseden beni savunmasını istemiyorum. Bırakın işler İslam lehine yürüsün.
İmam Humeyni -ks- yasalara bağlılık ve devlet erkanlarında disipline uyma konusunda çok duyarlı olmasına rağmen nerede ülkede İslam’a aykırı bir iş yapıldığını hissedecek olursa önüne geçiyordu.
Ayetullah Yezdi bu konuda şöyle anlatıyor:
Bir keresinde İmam’ın huzuruna çıkmıştım; bir konu hakkında meclise mesaj yolladı ve şahsen meclisin çalışmalarına karışmayacağını, fakat meclis İslam’a aykırı hareket ettiğini görürse bir talebe olarak önünde duracağını buyurdu. İmam, şu anda meclis işbaşında ve ben yasalara saygı duyar ve müdahale etmem, yasa işini yapmalı, ama eğer bir gün İslam’a aykırı hareket edildiğini görürsem hepsine karşı dururum ve İslam’a aykırı konularda duyarsız olmadığımı gösteririm, dedi.