Temmuz 31, 2020 19:36 Europe/Istanbul

Her biri yüce Allah’ın özelliklerinden birine işaret eden ismi şeriflerden bu hafta mutlak güç ve tam hakimiyet anlamında olan   اَلْقَابِضُ  el-Kâbıd ismi şerifini ele almak istiyoruz.

Hatırlanacağı üzere geçen sohbetimizde Esma-ül Hüsnâ cemali ve celali olarak ikiye ayrıldığını belirttik. Rahim, Gaffâr, Rezzak, Vedûd gibi celali isimlerde yüce Allah’ın rahmet, lütuf ve sevgisini anlatırken insanları kendine çekerek aşk, sevgi ve ünsiyete sebep olurken, Kahhâr, Müntekım, Kâbıd  vb. de celali isimler olarak yüce Allah’ın gazap, hakimiyet ve kahrını gösteriyor.

Bugün celali isimlerden Kâbıd’ı ele alacağız.

Kâbıd olarak Türkçeye geçen Kâbız kelimenin kökü kâbz yani avuçta tutmaktır ve genelde mutlak güç ve tam hakimiyet anlamına gelir; tıpkı günlük konuşmalarda “şu kent benim elimdedir veya falanca yer benim kabzımda ve kontrolümdedir” geçtiği gibi. Yüce Allah konusunda kabz ise mutlak güç anlamındadır. Nitekim Zümer suresinde şöyle okuyoruz:

وَ ما قَدَرُوا اللهَ حَقَّ قَدْرِهِ وَ الْأَرْضُ جَمیعاً قَبْضَتُهُ یَوْمَ الْقِیامَةِ وَ السَّماواتُ مَطْوِیَّاتٌ بِیَمینِهِ سُبْحانَهُ وَ تَعالى عَمَّا یُشْرِکُونَ

Onlar Allah’ı gereği gibi takdir edip tanımadılar. Kıyamet gününde bütün dünya O’nun avucundadır; gökler de O’nun kudret elinde dürülüp bükülmüştür. Allah, müşriklerin koştukları ortaklardan uzaktır ve yücedir.

Ayrıca Furkan suresinin 45 ve 46. Ayetlerinde de ilahi kudret ve güneşin parlaması ve gölge oluşması hakkında da şöyle anlatılıyor:

لَمْ تَرَ إِلَىٰ رَبِّکَ کَیْفَ مَدَّ الظِّلَّ وَلَوْ شَاءَ لَجَعَلَهُ سَاکِنًا ثُمَّ جَعَلْنَا الشَّمْسَ عَلَیْهِ دَلِیلً

ثُمَّ قَبَضْنَاهُ إِلَیْنَا قَبْضًا یَسِیراً

“Rabbinin gölgeyi nasıl uzattığını görmez misin? İsteseydi onu sabit kılardı. Sonra biz güneşi gölgeye delil kıldık.

Sonra onu kendimize yavaş yavaş çektik.”

Burada gölgeyi geçmek, kabz olarak belirtiliyor ki ilahi kudretin kemaline bir gösterge ve Allah için hiçbir şeyin zor olmadığının kanıtı olsun.

Kâbıd ismi şerif aynı zamanda ruhun bedenden çıkması (kabz-ı ruh) durumunda da kullanılır. Bazı ayetlerde ruhun bedenden alınması direkt olarak yüce Allah tarafından gerçekleştiği belirtiliyor. Nitekim Zümer suresinin 42. Ayetinde şöyle buyuruyor:

اَللّٰهُ یَتَوَفَّى الْاَنْفُسَ ح۪ینَ مَوْتِهَا وَالَّت۪ی لَمْ تَمُتْ ف۪ی مَنَامِهَاۚ فَیُمْسِکُ الَّت۪ی قَضٰى عَلَیْهَا الْمَوْتَ وَیُرْسِلُ الْاُخْرٰٓى اِلٰٓى اَجَلٍ مُسَمًّىۜ اِنَّ ف۪ی ذٰلِکَ لَاٰیَاتٍ لِقَوْمٍ یَتَفَکَّرُونَ

“Allah, (ölen) insanların ruhlarını öldüklerinde, ölmeyenlerinkini de uykularında alır. Ölümüne hükmettiklerinin ruhlarını tutar, diğerlerini belli bir süreye (ömürlerinin sonuna) kadar bırakır. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.”

Bu ayette ölüm anında bir kez daha bedene dönmeyecek olan ruhun alınması ve uyku veya baygınlık gibi durumlarda yani ruhun tekrar bedene bir süre sonra dönülmesinin yüce Allah’a nisbet veriliyor.

Fakat Kur'an-ı Kerim bazı ayetlerde de ruhun kabz edilmesi ve alınmasını da ilahi meleklere nispet veriliyor yani meleklerin insanlar hakkındaki şânlarından biri de “kabz-ı ruh”tur. Melekler bu durumda Kâbıd isminin mazharıdırlar ve yüce Allah Kâbıd özelliği, meleklerde tecelli ediyor. Bu yüzden onlar yüce Allah tarafından Kâbıd aracılarıdırlar ve bu ilahi özelliği, insanın da aralarında olan tüm canlılarda baş göstermesini sağlıyorlar.

Yüce Allah Secde suresinin 11. Ayetinde şöyle buyuruyor:

قُلْ یَتَوَفّٰیکُمْ مَلَکُ الْمَوْتِ الَّذ۪ی وُکِّلَ بِکُمْ ثُمَّ اِلٰى رَبِّکُمْ تُرْجَعُونَ۟

“De ki: "Sizin için görevlendirilmiş bulunan ölüm meleği canınızı alacak, sonra rabbinize döndürüleceksiniz."

Bu ayette ölüm meleği, ruhu kabzedecek olan melek olarak tanınıyor, böylece eceli gelen her kesin ruhunu bedeninden ayırır.

Diğer bazı ayetlerde de kabz-ı ruh, ölüm meleğinin emri altında olan meleklere nispet veriliyor, bu konuda Nahl suresinin 32. Ayetinde şöyle okuyoruz:

الَّذِینَ تَتَوَفَّاهُمُ الْمَلائکةُ طیِّبِینَ یَقُولُونَ سلامٌ عَلَیْکمُ ادْخُلُوا الْجَنَّةَ بِمَا کنتُمْ تَعْمَلُونَ

Melekler, onların canlarını iyi kimseler olarak alırken, "Selâm size! Yapmış olduğunuz iyi işlere karşılık girin cennete" derler.

Kabz-ı ruh ile ilgili tüm ayetler tek bir gerçeğe işaret ediyorlar. öyle ki yüce alah asıl Kâbıd’dır ve bu konuda bir sonraki araç ki Allah’ın izni ve fermanı ile bu konuda çalışıyor ölüm meleği, daha sonra da diğer meleklerdir. Fakat burada değinmek istediğimiz ilginç konu, insan ruhunun kabz edilmesinde genel bir ayırımda melekler iki grupta yer alıyorlar: rahmet melekleri ve azap melekleri.

Azap melekleri somurtkan, korkunç ve öfkeli olarak zalim, fasit ve suçlu insanların ruhunu almakla görevlidirler. Suçlu insanların bu grup meleklerle karşılaşması ise çok zordur! Ayetler ve rivayetlere göre kabz-ı ruh için gelen azap meleklerin görüntüsü çok korkunç ve dehşet vericidir!

İbrahim Halil -as- ölüm meleğine hitaben “korkunç yüzünü bana göster” değince, ölüm meleği “buna dayanamazdın” dedi. İbrahim Halil -as- dayanabileceğini söyleyince ölüm meleği, yüce Allah’ın ölüm anında azap meleği olacak meleğe emir verdi ve Azrail kısa bir süre sonra hz. İbrahim’e “öyle ise bak” dedi. Hz. İbrahim ölüm meleği görür görmez kendinden geçerek bayıldı.

En’âm suresinin 93. Ayetinde de bu konuya değinilerek şöyle anlatılıyor:

... وَلَوْ تَرَىٰ إِذِ الظَّالِمُونَ فِی غَمَرَاتِ الْمَوْتِ وَالْمَلَائِکَةُ بَاسِطُو أَیْدِیهِمْ أَخْرِجُوا أَنْفُسَکُمُ ۖ الْیَوْمَ تُجْزَوْنَ عَذَابَ الْهُونِ بِمَا کُنْتُمْ تَقُولُونَ عَلَى اللَّهِ غَیْرَ الْحَقِّ وَکُنْتُمْ عَنْ آیَاتِهِ تَسْتَکْبِرُونَ

…Zalimlerin şiddetli ölüm sancıları içinde çırpındığı; meleklerin, ellerini uzatmış, "Haydi canlarınızı kurtarın! Allah'a karşı doğru olmayanı söylediğiniz, ve O'nun âyetlerinden kibirlenerek yüz çevirdiğiniz için bugün aşağılayıcı azap ile cezalandırılacaksınız" diyecekleri zaman hâllerini bir görsen!

Buna karşı dürüst ve mümin insanların ruhunu kabzetmekle görevli olan rahmet melekleri ise güzel ve çekici görüntü ile kendini gösteriyor ve daha önce de belirttiğimiz gibi Nahl suresinin 32. Ayeti uyarınca ilahi rahmetin göstergesi olarak ölüm döşeğinde olanlara görünürler; böylece mümin insanlar da onlara cezp olur ve rıza ve istekle onlara eşlik ederek dünyadan ve bağlı oldukları dünyevi şeylerden kopup baki diyara geçerler.

Kabz kelimesinin bir diğer anlamı da almak ve önlenmesi için yapılacak her şey demektir. bu kabz ve almak, rızıkta da geçerlidir. Nitekim yüce Allah Ra’d suresinin 26. Ayetinde şöyle buyuruyor:

اَللّٰهُ یَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ یَشَٓاءُ وَیَقْدِرُۜ وَفَرِحُوا بِالْحَیٰوةِ الدُّنْیَاۜ وَمَا الْحَیٰوةُ الدُّنْیَا فِی الْاٰخِرَةِ اِلَّا مَتَاعٌ۟

“Allah dilediği kimselerin rızkını bollaştırır ve daraltır. Onlar dünya hayatıyla sevinip mutlu oluyorlar, oysa âhiretin yanında dünya hayatı, geçici bir faydadan başka bir şey değildir.”

 Tabi ki kabz, bencillik ve cimrilik anlamında değildir, bu sadece yüce Allah’ın bildiği bir sırdır. Bu da kulun, en çok çalışma ile kendini Kâbıd olan Allah’ın irade ve takdirine teslim etmesidir, ne zaman ki rızık ve işlerinde bir ferahlık ve açılış olursa nimetlere şükreder ve eğer hayatında dara düşerse tüm ilgi ve dikkati ile yüce Allah’ın rahmetine sığınır.

Kâbıd ism-i şerife yaklaşan kimse her işin kontrolünün yüce Allah’ta olduğunu ve dilediğine kabzedeceği veya genişleteceğini çok iyi bilir. Örneğin eğer yüce Allah insan aklını kabzederse onu gerçekleri anlamaktan mahrum bırakmıştır; eğer yüce Allah’ın Kâbıd özelliği insanın kalbini hedef almışsa söz konusu kimse, kalbinden bir yararı olamayacaktır hiçbir mutluluk hissetmeyecektir. Bu yüzden yüce Allah’ın hikmetinden hiçbir kaçış yoktur; öyle bir Allah ki işlerinde ve mukadderatında hekimdir ve kullarından çok daha agâh.

Değerli dinleyiciler bugünkü sohbetimizi her zaman olduğu gibi güzel bir dua ile noktalamak istiyoruz. Tekrar buluşuncaya dek sağlıcakla kalın.

Allah’ım, Sen tüm kullarına tam hakim olan, onların yetenekleri uyarınca onların kalbini ve ruhunu ele geçiren Kâbıd’sın. Kâbıd olmak görünüşte bela gibi görünse de aynı zamanda nimettir. Gerçekten Sen irade ettiğin her şeyi yapmaya kâdir ve hakimsin. Allah’ım, bize doğru yoldan sapmamamız için nefsimizi kabzetme ve kontrol etme gücü ver; ve bizi kendisi ile uğraştıran her şeyi kabzetme iradesi ver ve bize sadece Sana yönelme ve Sana ibadet etme gücü ver. Gerçekten Sen her şeye kâdirsin./012