Esma-ül Hüsna – 23
Her biri yüce Allah’ın özelliklerinden birine işaret eden ismi şeriflerden bu hafta اَلْبَاسِطُ el-Bâsıt: Açan, genişleten, rızkı bollaştıran, ünsiyet, aşk ve sevgiye sebep olan ismi şerifi ele almak istiyoruz.
Hatırlanacağı üzere geçen sohbetimizde celali isimlerden Kâbıd’ı ele aldık. Kâbıd yüce Allah’ın kahır ve galebesinin anlamındaır. Bugün ise yüce Allah’ın lütuf ve rahmetinin dalga dalga yayıldığı, insanı kendine cezp ettiği ve aşk, sevgi ve ünsiyete sebep olduğu el-Bâsıt ismi şerifi hakkında konuşmak istiyoruz. Bâsıt ismi şerif Kâbıd isminin tam tersi ve karşıt anlamındadır. Kâbıd olan yüce Allah hikmet ve adaleti ile ruhları kabzederken rızıkları daraltır ve kulların kalplerinin sıkışmasına sebep olur fakat Bâsıt özelliği ile rahmet ve keremi ile rızıkları genişletir ve kulların kalplerinde mutluluk ve neşe oluşturur.
Yüce Allah’ın Kâbıd ve aynı zamanda Bâsıt olması O’nun kullarını idare etmesinde mutlak güce sahip olduğunu gösterirken sadece O’nun bağışlayıcı veya bağışlanmayı engelleyen olduğunu gösteriyor. O’nun irade ettiği kişiye bağışının sınırı yoktur ve yapılan bu bağış ise sadece bizzat kendisinin sahip olduğu hikmettendir.
El Bâsıt ismi şerifin kökü, yayma, seme ve açma anlamına olan Arapça Bâst kelimesidir. Bâsıt ise kullarına bağışlarını arttıran ve sevdiklerini ferah tutandır. Yüce Allah Bâsıt’tır, kullarına rahmet ve fazlını yayar, rızıklarını ve ihtiyaç duyduğu her şeyi ister maddi ister manevi olarak ona bağışlar.
Yüce Allah İsrâ suresinin 30. Ayetinde şöyle buyuruyor:
اِنَّ رَبَّکَ یَبسُط الرِّزقَ لِمَن یَشاءُ ویَقدِرُ إِنَّه کانَ بِعِبادِهِ خَبیراً بَصیراً
Şüphesiz Rabbin, dilediğine rızkı bol bol verir ve (dilediğine) kısar. Çünkü O, gerçekten kullarından haberdardır ve onları görmektedir.
Evet yüce Allah rahmet ve fazlını kullarına adeta yağdırır, hatta kulunun isteğinden çok daha fazlasını ona bağışlar ve ona ilim, cisim ve malda ferahlık ve esenlik verir. Tabi ki bu nimet oranı değişik insanlar için çok aha değişiktir. Yüce Allah’ın kullarının kapasite ve yeteneklerine olan basiret ve bilgisi bu değişikliğin başlıca sebebidir. Bu yüzden Şurâ suresinin 27. Ayetinde şöyle buyuruyor:
وَ لَوْ بَسَطَ اللَّهُ الرِّزْقَ لِعِبادِهِ لَبَغَوْا فِی الْأَرْضِ وَ لکِنْ یُنَزِّلُ بِقَدَرٍ ما یَشاءُ إِنَّهُ بِعِبادِهِ خَبِیرٌ بَصِیرٌ
Allah, kullarına (tümüne birden) rızkı bol bol verseydi, yeryüzünde mutlaka azgınlık ederlerdi. Fakat O, rızkı dilediği ölçüde indirir. Şüphesiz O, kullarından hakkıyla haberdardır ve onları hakkıyla görendir.
Aslında nimetlerin verilmesi yüce Allah’ın lütuf ve rahmeti yüzündendir ve rızkı ise insanların yer yüzünde isyan etmeyecek ve her şeye kadir olduğunu zannetmemesi kadar verir. Nitekim Allah Teâlâ yıllar süren yoksulluğun ardından Kârûn’a büyük mal ve servet verdi ve bu şekilde onu denedi, fakat Kârûn o zenginliği hayır ve iyi yollarda harcamak yerine bencillik ve gurura kapıldı öyle ki halka üstünlük taslamaya başlayarak en zengin kişi olduğunu ve bu mal ve serveti sahip olduğu ilim ve zeka sayesinde kazandığını söyledi.
Kavminin ak sakallıları ve akilleri ona öğüt verir onu tevazu ve sevgiye çağırırken onlarla alay edip kendisine haset ettiğini ve kin beslediklerini söyledi.
Onun cehalet ve gururu zirveye ulaştığında ise yüce Allah yere ağız açması ve Kârûn ile birlikte mal ve servetini yutmasını emretti; böylece rızkın sadece ve sadece yüce Allah’ın elinde olduğu, isyan eden ve şükretmeyenlerin ise cezalandırılacaklarını belirtti.
Bu hikaye Kasas suresinin 76 ila 78. ayetlerinde şöyle anlatılıyor:
Şüphesiz Kârûn, Mûsâ'nın kavmindendi. Onlara karşı azgınlık etti. Biz ona, anahtarlarını (bile taşımak) güçlü bir topluluğa ağır gelecek hazineler verdik. Hani, kavmi kendisine şöyle demişti: "Böbürlenme! Çünkü Allah, böbürlenip şımaranları sevmez."
"Allah'ın sana verdiği şeylerde ahiret yurdunu ara. Dünyadan da nasibini unutma. Allah'ın sana iyilik yaptığı gibi sen de iyilik yap ve yeryüzünde bozgunculuk isteme. Çünkü Allah, bozguncuları sevmez."
Kârûn, "Bunlar bana bendeki bilgi ve beceriden dolayı verilmiştir" dedi. O, Allah'ın kendinden önceki nesillerden, ondan daha kuvvetli ve daha çok mal biriktirmiş kimseleri helâk etmiş olduğunu bilmiyor muydu? Suçlulukları kesinleşmiş olanlara günahları konusunda soru sorulmaz (Çünkü Allah hepsini bilir).
Genel olarak mal ve servet ve bir çok ilahi nimet insanları deneme aracıdır. Rivayetlerde belirtildiği üzere adamın biri Rasûlüllah’ın -saa- nezdine giderek yüce Allah’tan kendisine bolca rızık vermesi için dua etmesini isteyince Resul-i Ekrem -saa- şöyle buyurdu: Ey insan! Şükrünü yerine getirdiğin az mal, şükretmek için gücün yetmeyecek servetten daha iyidir.
Bâst kelimesinin anlamlarından biri üstelik “el” anlamında olan “yed” kelimesi ile birlikte gelince “açmak”tır. Tarihin belirttiğine göre hz. Davut ve hz. Süleyman Nebi -as- döneminde Yahud kavmi gücün zirvesinde yaşıyor ve dünyanın büyük bir bölümüne hüküm sürüyordu. Sonraki asırlarda onların gücü azaldı fakat İslam’ın gelmesi ile birlikte özellikle de Hicaz bölgesinde onların gücü önemli oranda söndü. Durum böyle olunca onlardan bazıları eski güç ve azametlerine dayanarak alaycı alaycı “Allah’ın elinin zincire vurulduğunu ve bu yüzden onlara ilgi göstermediğini!” söylediler.
Kur'an-ı Kerim Mâide suresinin 64. Ayetinde şöyle buyuruyor:
وَقَالَتِ الْیَهُودُ یَدُ اللّٰهِ مَغْلُولَةٌۜ غُلَّتْ اَیْد۪یهِمْ وَلُعِنُوا بِمَا قَالُواۢ بَلْ یَدَاهُ مَبْسُوطَتَانِۙ یُنْفِقُ کَیْفَ یَشَٓاءُۜ
Bir de Yahudiler, "Allah'ın eli bağlıdır" dediler. Söylediklerinden ötürü kendi elleri bağlansın ve lânete uğrasınlar! Hayır, O'nun iki eli de açıktır, dilediği gibi verir…
Arapçada “yed” bir çok anlamda kullanılır, el, nimet, kudret, hükümdarlık, sulta bu anlamlardan bazılarıdır.
İnsan bir çok işini yapmak için özellikle de bir şeyler ödemek veya infak etmek gibi çalışmaları elle yaptığı için “best” ile birlikte kullanılınca bağışlamak ve infak anlamında gelir. Bu bağışlama bazen çok az olabilir öyle ki onda cimrilik görülebilir veya haddinden fazla olabilir; fakat her iki durum da asla hoş karşılanmıyor ve kabul görmüyor. Nitekim Kur'an-ı Kerim’in İsrâ suresinin 29. Ayetinde şöyle okuyoruz:
وَلَا تَجْعَلْ یَدَکَ مَغْلُولَةً اِلٰى عُنُقِکَ وَلَا تَبْسُطْهَا کُلَّ الْبَسْطِ فَتَقْعُدَ مَلُوماً مَحْسُوراً
"Elini boynuna bağlama (cimrilik etme), onu büsbütün de açma (müsrif olma). Sonra kınanır ve çaresiz kalırsın.
Bu ayette eli sıkı olan kişi eli boynuna zincirlenmiş ve bu yüzden infak edemez durumda olan birine benzetiliyor; bu da cimri olmanın abartılmış benzetilmesidir. Diğer yandan fazla müsrif olmak da elini tamamen açık bırakan öyle ki kendisine bir şey kalmayan birine benzetiliyor.
Arapçada “best-i yed” eli açık anlamındadır. Bazen mal ve cana taciz anlamındadır. Best kelimesinin cana taciz anlamında olan örnekte Mâide suresinin 28. Ayetinde ve Habil ile Kâbil hikayesidir. Kâbil, Hâbil’i ölümle tehdit ettiğinde Hâbil şöyle diyor:
لَئِنْ بَسَطْتَ إِلَیَّ یَدَکَ لِتَقْتُلَنِی مَا أَنَا بِبَاسِطٍ یَدِیَ إِلَیْکَ لِأَقْتُلَکَ إِنِّی أَخَافُ اللَّهَ رَبَّ الْعَالَمِینَ
"Andolsun! Sen beni öldürmek için elini bana uzatsan da ben seni öldürmek için sana elimi uzatacak değilim. Çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım."
Bazı müfessirlere göre Hâbil’in “sana elimi uzatacak değilim” demesi kendini savunmayacağı anlamında değildir, zira kendini savunmak akıl şartıdır, anlamı aslında kavgayı başlatan taraf olmayacağıdır. Anlatılanlara göre Kâbil, Hâbil’i uykudayken taşla öldürmüştür.
Yüce Allah hz. Adem’e -as- tüm isimleri öğrettiği belirtiliyor ve Bakara suresinin 31. Ayetinde de şöyle buyuruyor:
وَعَلَّمَ ءَادَمَ الْأَسْمَآءَ کُلَّهَا
Allah, Âdem'e bütün varlıkların isimlerini öğretti.
İşte isimlerin öğretilmesi, insanı diğer mahlukattan ayırarak seçkinleştiriyor ve meleklerin secdesini gerektiriyor. İnsanın diğer canlılara göre üstünlüğü Hakkın isimlerini öğrenmekle elde edilmiştir zira yüce Allah’ın tüm özelliklerinin mazharıdır.
İlahi ahlakla donanmak ki Rasûlüllah ve diğer ilahi evliyalar tarafından tavsiye edilmiştir, bu manaya işaret ediyor. Zira yüce Allah’ın Bâsıt ismi şerifinden yararlanmak isteyen ise elinde olandan bağışlaması ve Allah kullarını hoşnut etmesi gerekir. Öyle ki dili dostları için iyi bir munisken elleri ile bağışlasın ve her zaman yüzünde gülümseme olsun, onunla hem sohbet olanların kederleri silinsin, yoksullara iyi davransın ve zayıflara yardımcı olsun. Ancak bu durumda el-Bâsıt isminden yararlandığı söylenebilir.
Bu hafta da bize ayrılan sürenin sonuna geldik. Bugünkü sohbetimizi yine yüce Allah’ın dergahına güzel bir dua ile noktalamak istiyoruz.
Ey merhamet ellerini herkese açan Allah’ım, ey tüm sırların sahibi, ey her şikayetin sonu, ey gözlerini yuman yüce, ey bolca ihsanda bulunan, ey her liyakatten önce nimeti başlatan, ey yüce Allah’ım, ey Mevlam, ey sonsuz, ey feryatlara yetişen, Muhammed ve hanedanına selam gönder ve Senden beni cehennem ateşine atmamasını diliyorum./012